İşte Timur'un asıl mezarı
Habertürk yazarı Murat Bardakçı, Timur'un Semerkand'daki türbesi "Gur-ı Emîr"in ziyarete kapalı olan mezar odasına girdi. Meclis Başkanı Binali Yıldırım ve az sayıda kişi ile beraber ziyaret edilen mezar odasında Timur'un, iki oğlunun, iki torununun ve hocasının kabirleri bulunuyor
Bu hafta Meclis Başkanı Binali Yıldırım’ın Özbekistan’a yaptığı resmî geziye katıldım, daha önce gördüğüm birçok tarihî ve dinî mekânı tekrar ziyaret edebildim ve Türkiye’nin tarihini geçmişte derinden etkilemiş olan bir şahsiyetin, Timur’un kapalı tutulan asıl kabrini de görebilme imkânını buldum.
-Timur.
Biz, dünyanın en büyük imparatorluklarından birini kurmuş olan Timur’u Osmanlı Hükümdarı Yıldırım Bayezid ile 1402 Temmuz’unda Ankara’da giriştiği, Yıldırım’ı büyük mağlûbiyete uğratmasının ardından Osmanlı topraklarının parçalanıp “Fetret Devri”ne girmesine yolaçan savaş vesilesi ile biliriz…
-Taşkent Havaalanı’ndaki resmî karşılama töreninden bir enstantane: Özbekler, misafir devlet adamlarını uçağın önünde geleneksel “nöbet vurma” merasiminde kullanılan Türk borusu “kerney” ve “bendir” çalarak karşılıyorlar.
Seneler önce de yazmıştım: Bu savaşın hatırası canlılığını Ankara’nın havaalanı “Esenboğa” sayesinde hâlâ muhafaza etmektedir:
“Esenboğa”nın aslı “İsen Buga”dır, Timur’un ordusundaki generallerden birinin ismidir, bazı harp tarihçilerine göre ön saftaki hücum birliklerinin yahut Timur’un Yıldırım’ı perişan eden meşhur fil müfrezelerinin kumandanıdır. Ankara Savaşı sırasında karargâhını şimdi hâlâ onun adıyla anılan yerde kurmuş, burada bulunan küçük yerleşim merkezi asırlarca “Esenboğa” ismini taşımış ve 31 Mayıs 1956’da inşaatı tamamlanarak sivil havacılığa açılan havaalanına da bu köyün adı verilmiştir.
-Timur’un türbesi “Gur-ı Emîr”in girişi. Timur, arkada görülen çinilerle kaplı kubbenin tam altında, yeraltındaki mezar odasında yatıyor.
Timur, bundan altı asır önce yaşanan bu mücadelenin neticesinde Yıldırım Bayezid’i ve henüz kurulma aşamasında olan Osmanlı Devleti’ni perişan ettiği için bizde pek sevilmemiş ve bir kesim tarafından asırlardan buyana nefretle anılmıştır. Ama, onun Türk ve Türkçe konuşan bir devlet adamı olduğunu, Semerkand’ı başkent yaparak büyük bir medeniyet inşa ettiğini, torunlarının kurduğu ve yüzyıllarca hüküm süren diğer Türk devletlerinin de bu medeniyeti zirveye taşıdıklarını bilenler de vardır.
Ben, bu ikinci görüşte olanların tarafındayım…
-Meclis Başkanı Binali Yıldırım ve Özbekistan gezisine katılan milletvekilleri, Timur’un Gur-i Emir’de muhafaza edilen taş tahtının önünde.
MEVLÂNÂ, TİMUR, FATİH, ATATÜRK VE “ZÎR-İ ZEMÎN"
Timur İmparatorluğu’nun merkezini teşkil eden Özbekistan’a bundan dört ay önce, geçtiğimiz Mayıs’ta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile gitmiş, Taşkent ile Buhara’daki birçok tarihî ve dinî mekânı ziyaret etmiş ama seyahatin programı Timur’un başkenti Semerkand’a geçebilmemize imkân vermemişti…
Binali Bey’in bu hafta yaptığı Özbekistan ziyaretinde Semerkand’a da gittik, Orta Asya Türk Tarihi’nin ve Türk sanatının iz bırakmış mekânlarını ziyaret ettik…
- Timur’un türbesinde Timur sanatının en yüksek örneklerini teşkil eden iç süslemeler.
Bu seyahatin benim için en önemli tarafı, nerede ise kırk seneden buyana ziyaret etmek istediğim ama bir türlü imkân bulamadığım bir mekânı görebilmem oldu: Timur’un Semerkand’daki “Gûr-ı Emîr” isimli muhteşem türbesinin altındaki mahzende bulunan ama ziyarete kapalı tutulan gerçek kabrini, yani “zîr-i zemîn” şeklindeki asıl mezarını…
-Timur’un, oğullarının ve hocası Seyyid Bereke’nin türbenin ziyarete açık olan kısmındaki lâhitleri. Sağdaki koyu renkli yeşim lâhid, Timur’a aittir.
“Zeminin altı” demek olan “zîr-i zemîn”, eski Türk mimarîsinin önemli bir geleneği idi; Selçuklular’da, Timur İmparatorluğu’nda ve Osmanlı Devleti’nin ilk dönemlerindeki mezarlar bu şekilde inşa edilmişti… Cenaze yer seviyesinin altında bulunan mahzeni andıran bir odaya kıbleye bakar şekilde defnedilir, üzerine önceden inşa edilmiş yahut edilecek olan gösterişli türbenin aşağıdaki mezarın tam üzerine isabet eden yerine de sembolik bir lâhit konur, aşağıdaki asıl mezar değil bu lâhit ziyaret edilir ve dualar burada edilirdi.
- Türbenin mahzeninde bulunan ve ziyarete açılmayan asıl mezar odası. Timur, hemen arkamdaki büyük mermer taşın altında yatıyor.
Tarihimizdeki birçok önemli şahsiyetin, meselâ Hazreti Mevlânâ’nın ve Fatih Sultan Mehmed’in kabirleri hep bu şekildedir, yani “zîr-i zemîn”dir ama asıl kabre inilmez ve mezarın tam üzerindeki noktada bulunan sanduka ziyaret edilir…
“Zîr-i zemîn” mezarların son örneği de Anıtkabir’dir. Atatürk’ün asıl kabri ziyaretçilerin saygı duruşu yaptıkları mermer lâhdin yedi metre altında bulunan mezar odasındadır ve oda ziyarete kapalıdır.
Şimdi, Timur’un cenazesinin bulunduğu asıl mezardan bahsedeyim:
Timur, hayattan 1405 Şubat’ında bugün Kazakistan’da bulunan Otrar bölgesinde ayrıldı. Naaşı başkenti Semerkand’a getirildi, daha önce vefat eden torunu Muhammed Sultan Mirza için inşa ettirdiği ve henüz bir ay önce tamamlanmış olan türbenin altındaki mezar odasına defnedildi.
-Semerkand’ın meşhur “Registan” meydanı. Soldan itibaren Uluğbey, Şirdar ve Tillâkâri Medreseleri.
“Gûr-ı emîr” ismi verilen ve İslâm mimarîsinin çok önemli bir örneği olan türbeye daha sonra Timur hanedanın önemli bazı mensupları da defnedildi. Timur ile beraber oğulları Mîrânşâh, Şahruh, astronomi tarihinin büyük ismi olan torunu Uluğ Bey, diğer torunları Muhammed Sultan ile Pîr Muhammed ve yanından ayırmadığı hocası Seyyid Bereke de son uykularını şimdi bu mezar odasında uyuyorlar ve kabirlerinin tam üzerine gelen ziyaret mekânında da herbiri için sembolik birer lâhit bulunuyor.
-Timur’un torunu ve tarihin en büyük astronomlarından olan Uluğ Bey.
STALİN MEZARI AÇTIRDI AMA BAŞINA BÜYÜK DERT AÇTI!
Timur’un hayatı gibi cenazesi de hayli maceralar yaşadı…
Asıl mezarının tam üzerine isabet eden yere devâsâ bir yeşim taşı konmuştu ve bu taş sonraki asırlarda başka hükümdarların gözlerini kamaştırdı: Timur’a hayran olan İran hükümdarı Nadir Şah 1740’da bir yolunu bulup taşı çaldırdı ama yeşim blok İran’a götürülürken kırılıp iki parçaya ayrılınca başına bir belâ gelmesinden korkan Şah taşı geri gönderip yerine koydurdu.
Kabir, asıl derde 1941’de uğradı: Mihail Gerasimov adındaki Rus arkeologun başkanlığındaki bir ekip Sovyet diktatörü Jozef Stalin’in emriyle mezarı açtılar ve Timur’un kemiklerini alıp Moskova’ya götürdüler. Maksat, kemikler üzerinde çalışıp Timur’un fiziksel özelliklerini ortaya çıkartmaktı…
-Timur’un torunu ve Timur İmparatorluğu’nun hükümdarlarından olan Uluğ Bey’in Semerkand’da 1420’lerde kurduğu rasathaneden bugüne sadece yılın uzunluğunu belirlemede kullanılan bu kısım gelebildi.
Semerkand’ın yaşlıları kabrin açılmasından önce Gerasimov ile adamlarına “Mezarın kazılması halinde memleketin başına bir felâket geleceği” konusunda asırlardır vârolan efsaneyi ve mezartaşındaki “Kim ki mezara saygısızlık eder, Allah’ın lânetinden kurtulamaz” şeklindeki kitabeyi hatırlatıp “Yapmayın!” dediler ama talimat bizzat Stalin’den geliyordu ve yaşlıları kimse dinlemedi…
Askerler 19 Haziran 1941’de türbenin etrafını çevirip halkı uzaklaştırdılar, Gerasimov mezarını açıp Timur’un kemiklerini çıkarttı ve beklenen lânet de tam üç gün sonra, 22 Haziran’da geldi: Nazi Almanyası Moskova’ya savaş ilân edip Sovyet topraklarını işgale başladı!
-Uluğ Bey’in gözlemlerinin sonuçlarını kaydettiği meşhur astronomi kitabı “Zîc-i Uluğ Bey” in Semerkand Rasathanesi’ndeki müzede muhafaza edilen elyazması nüshası. Yılın uzunluğunu 15. asırda en doğru şekilde hesaplayan astronomi âlimi hükümdarın ismi, bugün ayda bir kraterde yaşatılıyor.
Kemikleri alelâcele Moskova’ya taşıyan Gerasimov, üzerlerinde uzun uzun çalıştı. Timur’un boyunun 1.73 ve “aksak” denmesinin sebebinin de kalça kemiğindeki bir incinme yüzünden hayatı boyunca topallaması olduğunu ortaya çıkardı. Sonra kafatasının üzerinde uğraştı ve ilk uygulayıcılarından olduğu “etlendirme” tekniği ile Timur’un yüzünün kalıbını çıkartıp büstünü yaptı!
Timur’un Orta Asya’da bugün yapılan tabloları ile heykellerinde, Mihail Gerasimov’un belirlediği kalıp esas alınmaktadır.
Kemikler seneler sonra yine Stalin’in emriyle tekrar Semerkand’a götürülüp Gur-ı Emîr’e defnedildiler fakat mezar operasyonu hakikaten Timur’un lânetini çekmiş, Alman işgali 20 milyon Sovyet vatandaşının hayatına mâlolmuştu…
Tarihin yanısıra sanat tarihi bakımından böylesine önem taşıyan Semerkand’daki “Gur-ı Emîr”in hemen her tarafını Meclis Başkanı Binali Yıldırım’ın bu hafta yaptığı Özbekistan ziyareti vesilesi ile görebilme imkânını buldum. Özbek yetkililer kapalı tutulan alttaki mezar odasını da ricam üzerine açtılar…
-Semerkandlı bir hattat ve Registan’daki medreselere hediye etmek için yazdığı büyük boy Kur’an.
Nerede ise kırk seneden buyana girebilmeyi arzuladığım Timur’un, oğullarının ve torunlarının asıl kabirlerinin bulunduğu mezar odasının ayrıntılarını burada yazmama gerek yok; içeride cep telefonu ile çektiğim filmin bir bölümünüaşağıda izleyebilirsiniz…
Fırsatı gelmişken kısaca temas edeyim: Senelerden buyana resmî heyetlerle beraber birçok memlekete gittim ama Özbekistan’daki ağırlamaya başka hiçbir yerde tesadüf etmedim!
- Lezzeti ile meşhur Özbek pilâvı bu kazanlarda pişiyor ve pilâvın malzemesi ile pişirme şeklinin seferdeki askerin her zaman tok olması için bizzat Timur tarafından tesbit edildiğine inanılıyor.
Ziyarete katılan hemen herkes mönüsünde nerede ise otuz çeşit yemeğin ve emsalsiz Buhara Pilâvı’nın yeraldığı, geleneksel Özbek musikisi ve Özbek raksları ile dolu davetlerin benzerini daha önce görmediklerini söylüyorlar ve bürokraside daha şimdiden “Özbekler iade-i ziyaret için bize geldiklerinde işimiz hayli zor” endişesi hâkim!
Özbekistan’da ziyaret ettiğimiz daha başka tarihî ve dinî mekânlar ile büyük öneme sahip bir başka mezar odasını da Pazar günü anlatacağım…