Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Hayvana şiddet her geçen gün artıyor! Peki neden?

        Hayvana şiddet vakaları dur durak bilmiyor. Her bir şiddet olayında akıllara şu soru takılıyor 'Neden?'

        Ağrı'nın Diyadin ilçesine bağlı Günbuldu Köyü'nde kanadı elektrik teline takılan bir kuşu kurtarmak isterken akıma kapılan 17 yaşındaki Ramazan Taşdemir'in elleri kesilmişti. Anne Taşdemir'in, "Yavrum, kolsuz, kanatsız kaldı" sözleri tüm Türkiye'yi derin bir hüzne boğmuştu. Bir tarafta, vicdanının sesini dinleyip bir canlıyı kurtaran ama ellerinden olan Ramazan Taşdemir; diğer tarafta hiçbir neden yokken çaresiz ve savunmasız olan hayvanlara işkence yapan insanlar... O soru işareti bu noktada devreye giriyor 'Neden?'

        Savunmasız bir canlıyı istismar etmenin, onun acı çekmesine neden olmanın ve bundan rahatsızlık duymamanın ciddi bir psikopatiye işaret ettiğini vurgulayan Psikiyatri Uzmanı Dr. Alparslan Asil Budaklı, hayvana şiddet uygulayan kişilerin sevgi ortamında büyümemiş, aile sevgisini dolu dolu yaşamamış, sevgiyi paylaşmamış kişiler olduğunu söyledi.

        PAYLAŞMAYI, SEVMEYİ VE SEVİLMEYİ BİLEN NESİLLER YETİŞTİRİLMELİ

        Psikiyatri Uzmanı Dr. Alparslan Asil Budaklı

        “Şiddet, içsel öfkeyle ortaya çıkan insanın doğuştan sahip olmadığı bir özelliktir ve sonradan öğrenilir. Öfkenin ürünü olan şiddet, psikolojik, sözel ve fiziksel şiddet olarak karşımıza çıkar. Savunmasız bir canlıyı istismar etmek, acı çekmesine neden olmak ve bundan rahatsızlık duymamak ciddi psikopatiye işaret eder.

        Hayvanlara fiziksel, cinsel şiddet uygulayan kişilerin insana yönelik şiddet davranışı göstermeleri de elbette mümkündür. Buradaki durum aslında bir başka canlıya şiddet uygulamadır. Öfke ve başka bir canlıya şiddet uygulama davranışı denince akla ilk gelmesi gereken empatidir.

        Empati aslında “kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma”, “onun yerinde olsam” deyimlerinin anlatmak istediğidir. Empati kısaca başka canlıların düşüncelerini, duygularını, acısını fark edebilmek, hissedebilmektir. Sevgi ortamında büyümüş, temel aile sevgisini dolu dolu yaşamış, onu hissetmiş ve sevgiyi paylaşmış kişinin empati yeteneği de o kadar fazla olur.

        Öfkenin şiddetle çözüldüğü, sevgiden yoksun, temel sevgi gereksinimleri karşılanmamış (anne baba sevgisi ve ilgisi) bir kişinin empatisi de kısıtlı kalır. Bu bağlamda empatiden yoksun yetişmiş, empatiyi öğrenememiş bir kişi, ne insanın ne de bir başka canlının yaşadıklarını hissedebilir. Başka canlılarla empati kuramayan bir kişi onların acılarını hissedemez. Bir başka deyişle, şiddete tanık olunduğunda acı hissedilmesi, o görüntüden bir süre kurtulamama empatik bir davranıştır.

        Empatiden yoksunluk psikopatça davranışlarla beslenirse, kişi bundan haz duymaya başlayabilir. Bu sosyal bir toplulukta kabul görmeyecek bir durumdur. Ve buna antisosyal kişiler, antisosyal davranışlar da denir. Samimi sevgi ortamında yetişen, paylaşmayı, sevmeyi, sevilmeyi öğrenmiş, düşüncelerinin kıymetli olduğu hissettirilmiş nesiller yetiştiği sürece şiddet ve şiddete bağlı ruhsal travmalar da bir o kadar azalır.”

        EN ÇOK TERK EDİLMİŞ VE ŞİDDET ORTAMINDA BÜYÜMÜŞ ÇOCUKLAR BUNU YAPIYOR

        Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı Dr. Işılay Altıntaş

        “Beraber paylaştığımız dünyada onların alanlarını işgal ettik. Onları çaresiz ve savunmasız bıraktık. Kazalara ve tüm tehlikelere açık bir şekilde hayatta kalmaya çalışmak zorunda kaldılar. İyi bakım aldıklarında içten koruyucu ve dost oldular. Üstelik kendilerini anlatacak dilleri de yoktu. Malesef insan yavrusu içinde benzer dinamikler söz konusu. İnsan yavrusu da hayvanlar gibi en çaresiz dönemlerinde yani bebekliklerinde yaşama tutunmak için ailelerinin duygusal desteğine ihtiyaç duyuyorlar.

        Bebekler üzerinde yapılan araştırmalar öfkenin bebeklik dönemindeki temel işlevinin acıyı ve huzursuzluk veren her şeyin kaynağını yok etmek ve iyiye tutunmak çağrısı olduğunu gösteriyor. Nefret ise çok daha karmaşık açılımlarla giden kişinin hem kendisi hemde dış dünya için tehdit oluşturan halleri barındırıyor.

        Nefretin en patolojik halleri anne ve babaların duygusal ve fiziksel olarak terk ettikleri, şiddet içeren kaotik ortamlarda büyümüş, sınırların ve aile içi kuralların olmadığı ya da tutarsız olduğu, duygusal ihtiyaçların karşılanmadığı ortamlarda büyüyen çocukların içinde birikiyor.

        Bu tüm canlıların ve yavrularının fiziksel ve duygusal olarak korunmasını sağlayacak koruyucu ve kapsayıcı yasalara ihtiyacı gösteriyor.”

        EĞER BİR HAYVANIN BOĞAZI SIKILIYORSA...

        Klinik Psikolog Dilara Kazancı

        “Hayvana şiddet ihmalle başlar. Hayvanın suyunun, yeminin zamanında verilmemesi, küçük mekânlara kapatılması gibi davranışlar hayvana şiddetin ilk adımıdır. Sonrasında da hayvana şiddet olayında şiddetin dozu yavaş yavaş yükseliyor. Hayvanın ihtiyacını karşılamayan bireyler açısından şiddet, daha kabul edilebilir olarak görülüyor. Eğer bir hayvan yaralanıyor, kesiliyor, tekme atılıyor veya boğazı sıkılıyorsa öncesinde de genellikle o hayvanın ihmal edildiğini görürüz.

        Anlık öfke patlamalarını, anlık duygu yükselişlerini hemen hemen herkes yaşar. Bu durumlarda çok sinirlendiğimiz zaman, şiddete başvurmak yerine yapabileceğimiz onlarca şey var. Bu noktada öfkenin yönlendirilmesini öğrenmek gerekiyor. Öfke, sağlıklı bir şekilde yönlendirilmeli, dışa vurulmalıdır. Öfkenin sanat, yazarlık, eğitim, kendine hedefler koyma ve spor gibi birçok sağlıklı dışavurum yöntemi vardır. Çocukların eğitiminde, öfke kontörlünde yastıkları yumruklamayı öğretmek aslında bu amaca hizmet etmektedir. Sonrasında öfke kontrol sorunu ve başka psikolojik rahatsızlıklar varsa tespit edilip gereğinin yapılması gerekiyor.

        Birçok rahatsızlık nedeniyle bireyler hayvana şiddet uygular. Araştırmalar gösteriyor ki; şiddet uygulayan her bireyde psikolojik rahatsızlık olmak zorunda değil. Yani psikolojik rahatsızlık sebebiyle şiddete başvurulması her zaman söz konusu olmayabilir. İşin içine eğitim, öğrenme, model alma, kültür, ilişkiler ve travmalar gibi faktörler giriyor. Önce problemin sadece öfkeden ibaret olup olmadığını anlamak gerekir. Çünkü öfke, genelde bir belirtidir. Neyin belirtisi olduğunu tespit etmek gerekir. Haksızlığa uğradığını ya da değer görmediğini düşünen bireyler öfkeli olabilir. Ancak tedavi edilemeyen bir hastalık, kişinin maruz kaldığı bir şiddet gibi olaylar da öfkeye neden olabilir. Öfkeyi ortaya çıkaran nedenlerin tespit edilip giderilmesi gerekiyor."

        Haberi Hazırlayan: Demet Demirkır
        Şurada Paylaş!
        Yazı Boyutu

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ

        Habertürk Anasayfa