Kılıçdaroğlu'dan Başbakan'a yanıt
Dil, son derece kaba ve düzeysiz kamplar Yüce Divan'lık
GAZETE HABERTÜRK / Saliha ÇOLAK / CAPE TOWN
Başbakan Erdoğan’a gönderdiği “Suriye” mektubuna sert bir yanıt alan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, mektubu kimin yazdığını merak ettiğini söyledi, “Son derece kaba bir üslup kullanılmış” dedi. CHP’li vekillerin mülteci kampına alınmamasını da eleştiren Kılıçdaroğlu, kampların “Yüce Divan”lık olduğunu ifade etti
SOSYALİST Enternasyonal toplantısı için Güney Afrika’nın yasama başkenti Cape Town’a giden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. CHP Lideri’nin, Başbakan’ın mektubu başta olmak üzere sıcak gündem maddelerine ilişkin açıklamaları özetle şöyle:
BEN SAMİMİ, O KABA:
Gönderdiğim mektup diplomatik olmanın ötesinde samimi, içten bir mektuptu. Sayın Başbakan’ın verdiği yanıt ise beni hayrete düşürdü. Son derece kaba bir üslup kullanılmış. O nedenle yanıtı Sayın Haluk Koç verecek, Sayın Başbakan’ın kullandığı üslup dolayısıyla.
CİDDİ BATAKLIK:
Niye öneri getiremiyor? Çünkü Türkiye’nin Suriye konusunda özgür bir politikası yok. Batı’nın egemen güçlerinin dayattığı politikayı uyguluyor. Başbakan verdiği yanıtta şu anda izledikleri tutumu sürdüreceklerini söylüyor. Umarım, bu da Türkiye’yi ciddi bir bataklığa sürüklemez.
AHLAKLI OLSUN:
Kullandığı dil yakışıksız bir dildir. Bir öneri götürüyoruz, ahlakla bunu tartıyor, önerinin ahlakla tartılması için önce kendisinin ahlaklı olması lazım. Kendisine yazdığım mektubu, Sayın Başbakan’ın bize verdiği yanıtı birlikte vicdanlara havale ediyorum. Biz nasıl bir mektup yazmışız, o nasıl bir üslup kullanmış, son derece kaba, düzeysiz bir dil.
KİM YAZDI:
Kim merak ediyorum o mektubu kim kaleme aldı? Dışişleri büroksasi mi, Başbakan’ın yakın çevresi mi? Dışişleri’ne ihtimal vermiyorum, Dışişleri bürokrasisi deneyimli, birikimli bürokrasidir, çözüm önerisine nasıl yanıt vereceğini bilir. Ama Başbakan’ın yakınındaki insanlar hazırlamışlarsa Başbakan kendi yakın çevresine baksın ve mektubu hazırlayan kişiyi çağırıp konuşsun. Onların ahlakını sorgulasın.
BAŞBAKAN DEĞİL:
Başbakan’ın kaleminden çıkmadığı çok açık. Oturup onu yazması mümkün değil. Zaten zamanı yok, bir başbakan oturup 5-6 sayfayı nasıl yazacak. Ama imzalaması o üslubu paylaştığını gösteriyor.
SİLAHLI EĞİTİM:
(Apaydın Kampı) Ben kamplara gitmeyi düşünmüyorum. Ama bölgeye gideceğim. Zaten Davutoğlu itiraf etti, orası bir askeri kamp. Silah olur askeri kampta. Çok akıllıca olmayan bir gerekçe de söylendi. Kimlikler, görüntüler olmasın denebilir, gazeteci almazsınız, milletvekili yine gider. Ama korkulan bir şey var. Kamuoyunun öğrenmesi istenmeyen bir tablo var. Bu tabloyu gizlemek için açıkça söylemek gerekirse, büyük bir olasılıkla silahlı eğitimlerin verildiği bir bölge orası.
YÜCE DİVAN:
(Başka bir ülkenin silahlı gücünün Türkiye’ye girişi için tezkere gerekip gerekmediği sorusu) Anayasa’ya aykırı, zaten Yüce Divanlık bir olay. Parlamentonun açılmasını bekliyoruz. Orada bir askeri birlik var; ne olduğunu biz bilmiyoruz ve yabancılar giriyor, röportaj da yapıyorlar. Ama bir milletvekili giremiyor.
ÇAPSIZ POLİTİKA:
Sadece birilerinin aktardığı bilgiler çerçevesinde çaba harcayan bir Dışişleri Bakanlığı görüyoruz. ‘Efendim şuraya gittim, buraya gittim gömleğimi değiştiremedim” Ne diye gidiyor? Egemen güçlerin düşüncelerini aktarmak için gidiyor. Çapsız adamla yola çıkarsanız, ortaya çıkan politika da çapsız olur.