Doktorun tesadüfen muayene ettiği minik kız kör olmaktan kurtuldu
Samsun'da göz muayenesine giden dedesine eşlik eden 7 yaşındaki Elisa'da, hiçbir şikayeti olmadığı halde göz doktorunun kendisini de muayene etmesi sonucunda, çok ciddi bir hastalık olan ve geri dönüşümsüz körlüğe neden olan psödotümör serebri tanısı aldı. Elisa'nın beyin toplar damarlarında pıhtı olduğu ve kafa içi basınç artışı olduğu ortaya çıktı
Doktorların "Psödotümor serebri" dediği bu hastalık eğer erken tanı konulamaz ve tedavi edilemezse geri dönüşümsüz körlüğe yol açıyor.
Samsun’da yaşayan Ender Bilgici göz muayenesi olmak için gittiği hastanede yanında torunu Elisa’yı da götürdü. Ender Bilgici’nin göz muayenesi tamamlandıktan sonra Göz Hastalıkları Uzm. Dr. Aziz Çil’in minik Elisa’ya “gel seni de muayene edeyim” demesi üzerine Elisa’nın göz dibinde bir anormallik olduğu, görme sinirinin başlangıcında ödem olduğu görüldü. Bunun üzerine Dr. Aziz Çil, minik Elisa’yı Çocuk Nörolojisi polikliniğine sevk etti. Burada nörolojik muayenesi yapılan hastaya, gerekli testleri isteyen ve tanısal yöntemleri uygulayan Dr. Hülya İnce, Elisa’da Psödotümor serebri tanısı koydu. Hiç vakit kaybetmeden ilaç tedavisine başlayan Dr. İnce, ilerlediği zaman geri dönüşü olmayan körlüğe sebep olan bu hastalığın önüne geçti.
Tanı koyma sürecini anlatan Dr. İnce, "7 yaşındaki hastamız, anneannesi ve dedesinin yanında göz polikliniğine gitmiş. Herhangi bir şikayeti olmadığı halde, göz hekimimizin polikliniğe gelen her çocuğa tarama amaçlı göz muayenesi yapma duyarlılığı sayesinde, tesadüfen fark edilmiş bir Psödotümor serebri olgusudur. Göz hekimimiz, mesleki duyarlılığıyla, hiçbir şikayeti olmadığı halde, büyüklerinin yanında gelen her çocuğa tarama amaçlı göz muayenesi yapmış ve hastamızın göz dibinde bir anormallik, papil ödemi olduğunu görmüş. Kafa içi basınç artışı olan hastalarımız, sıklıkla baş ağrısı, çift görme, gözlük numarasının hızla artması, gözlerde içe kayma-dışa bakamama ya da sabah kalktığında fışkırır tarzda kusma şikayetleriyle bize başvuruyorlar. Bu vakadaki ilginç olan taraf, kliniğin ilerlemeden, henüz şikayeti yokken, tarama amaçlı yapılan göz muayenesiyle tanının konulmuş olmasıdır. Aslında, “Çocuk İzlem Protokolleri” kapsamında 0-3 aylık bebeklere ilk göz muayenesinin yapılması, okul öncesi dönemde ise 36-48 aylık çocukların ve ilköğretim 1. sınıf öğrencilerinin rutin göz taraması yapılması gereklidir” dedi.
"SON 5 YILDA 45 OLGUYA RASTLADIM"
Hastalığın erken tanı konulmayıp uygun tedavisinin yapılmadığında geri dönüşümsüz körlüğe yol açtığını belirten Dr. İnce, "Psödotümor serebri; kafa içerisinde herhangi bir yer kaplayan lezyon olmadığı halde, sanki bir kitle varmış gibi, beynin basıncının artışı olarak tanımlanır. Nasıl ki göz tansiyonu, dolaşım sisteminin tansiyonu varsa, kafa içindeki yapıların anormalliğine bağlı beynimizin de tansiyonu yükselebiliyor. Biz de çocuk nöroloji uzmanı olarak, öncelikle kafa içerisinde vasküler, tümoral ya da herhangi yapısal bir lezyon var mı diye beyin MR ile değerlendiriyoruz. MR venografi dediğimiz bir yöntemle, beynin toplar damarlarında kan akımında bir anormallik olup olmadığını araştırıyoruz. Uygun hastalarda, beyin omurilik sıvısının (BOS) basıncını ölçerek, yüksek olup olmadığını değerlendiriyoruz. Özellikle doğurganlık çağındaki obez kadınlarda sık görülen bu hastalığın çocuklarda da çok sık olduğu bilinmektedir. Son 5 yıllık meslek hayatımda 45 tane olguya tanı ve tedavi uyguladım. Bu olguların 24’ü kızdı, 21’i ise erkekti ve ortalama 9 yaş civarlarında bize başvurduğunu gördük. Bu hastalarımızın en sık şikayeti baş ağrısıydı. Geniş bir nedensel tarama testleri uyguladığımız bu hastalarımızın yüzde 92’sinde etiyolojik bir sebep bulduk. Bu sebepleri ortadan kaldırarak ve uygun tedaviyi erken dönemde başlayarak hastalarımızın hiçbirini cerrahiye göndermedik. Hepsini ilaç tedavisiyle iyileştirdik. Bu çok büyük önem arz ediyor. Psödotümor serebri dediğimiz hastalığın en korkutucu yönü, geri dönüşümsüz körlük oluşturmasıdır. Bu yüzden eğer tanıda geç kalırsak, ilaç tedavisini iyi yapamazsak ve etiyolojik nedenleri ortadan kaldıramazsak hastalarımızı körlükten kurtaramayız. Maalesef ki, görme sinirindeki kalıcı hasara bağlı olarak gelişen görme kaybı yeniden elde edilemez. Bu nedenle uygun tedavi edilmeyen çoğu hasta cerrahiye sevk edilebiliyor. Buradaki en büyük avantajımız, geniş etiyolojik testleri tüm hastalarımıza uygulayarak altta yatan nedeni ortaya koymamız oldu. Hastamız Elisa özelinde düşünürsek, bu etiyolojik testler sonucunda hastamızın beyin toplar damalarında bir pıhtı olduğunu gördük. Genetik olarak da pıhtı oluşumuna yol açan bir faktörün hem anneden hem babadan Elisa’ya aktarıldığını saptadık. Çocuk Hematoloji departmanımızla birlikte önce trombolitik, sonra da antitrombotik koruyucu tedavi ile hem kafa içinde artmış basıncı düzelttik, hem de pıhtıyı erittik" diye konuştu.
Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Aziz Çil ise, "Çocuk hastaların, görme ilişkili bir şikayetleri olmasa bile uygun yaşlarda görme taramalarının yapılması gerekir. Ancak, toplumda böyle bir bilinç ve alışkanlık olmadığı için, çocukların çoğuna görme taraması yapılamıyor ve çocuklar çoğu zaman gözleri çok ileri seviyede bozulduktan sonra bize getiriliyor. Bu bakış açısıyla, yetişkin hastaların yanında gelen bütün çocuklarda acaba bir bozukluk var mı? anormal bir durum var mı? diye mutlaka çocuğu da muayene ediyorum. Yaptığımız muayenede kızımızın gözünde biraz miyop olduğunu tespit ettik. Göz arkasında, görme sinirinde de ödem gördük. Çocuk nörolojisine sevk ettik. Orada da beyninde basınç artışı olduğu tespit edildi ve başarılı bir tedavi ile beynindeki bu anormallik giderildi, görme sinirindeki ödem kayboldu" şeklinde konuştu.
7 yaşındaki minik Elisa’nın tedavisine devam ediliyor.