Cumhurbaşkanının en fazla iki kez seçilebilmesi kuralı
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, Habertürk için kaleme aldığı makalede 14 Mayıs 2023'te yapılması öngörülen seçimler öncesinde yeniden gündeme gelen "en fazla iki kez seçilebilme" kuralına ilişkin tartışmalar değerlendirdi. Uçum, 2014'teki cumhurbaşkanlığı seçiminin eski sistem ile 2018'deki seçimin ise yeni sistemle yapıldığını belirterek "Bir kanunun istisnai olarak geçmişe etkili olabilmesi için kanunda bu konuda açık hüküm olması gerekir" ifadesini kullandı. İşte Uçum'un yazısı
1- Yeni bir düzenleme olarak iki kez seçilme hükmü
Anayasa'nın 101'inci maddesinin 2'nci fıkrasında görev süresinin 5 (beş) yıl, seçilme sayısının 2 (iki) olduğuna ilişkin hükümler 6771 sayılı Kanunla hem TBMM'de hem de Halkoyuyla yeniden kabul edildi. 101'inci madde bu hükümleri de içerecek şekilde tümden yeniden yazıldı, değişik hali bir bütün olarak kanunda yer aldı ve yeni şekliyle 30 Nisan 2018’de yürürlüğe girdi.
Dolayısıyla, değişen 101'inci maddede iki kez seçilme şartı metin olarak eski hükümdeki ifadelerin bire bir aynısı olsa da kanuni olarak yeni bir düzenleme söz konusudur. 101'inci maddenin değişik hükümlerinin yeni, eski metinleri tekrar eden hükümlerinin eski olduğu iddiası geçersizdir. 101'inci madde bütün hükümleriyle yeni sisteme uygun yeni bir düzenleme olarak yürürlüğe girmiştir. Bunun anlamı yeni sistem açısından iki kez seçilme şartının 101'inci maddenin yürürlüğe girdiği tarihten geçerli hale geldiğidir.
Eski sisteme göre 2014 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimi 101'inci maddenin tümden değiştirilen eski haline göre gerçekleşti. 101'inci maddenin yeni hali ise sonra yapılan ve yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri için geçerlilik kazandı. Nitekim 6771 sayılı Kanun’un 18/b hükmü yeni 101'inci maddenin “birlikte yapılacak ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin takvimin başladığı tarihte” yürürlüğe gireceğini düzenlemiştir. Bilindiği gibi 2014 Cumhurbaşkanı seçimi eski sistemin gereği olarak tek başına yapılan bir seçimdir. Birlikte seçim ilk kez 24 Haziran 2018 tarihinde olmuştur. Dolayısıyla yeni 101, 24 Haziran 2018 seçimleri ile sonra yapılacak seçimleri kapsar. Geçmişte tek başına yapılmış Cumhurbaşkanı seçimi yeni 101’in kapsamına girmez.
Ayrıca bir genel hukuk ilkesi olarak kanunlar geriye yürümez. Bir kanunun istisnai olarak geçmişe etkili olabilmesi için kanunda bu konuda açık hüküm olması gerekir. Ayrıca bir kanunun geriye yürümesine ilişkin hükümler geçmişe etkililiği hak kaybı doğuracak şekilde düzenleyemez. Öte yandan 101'inci maddenin yürürlüğe giren yeni haline ilişkin geçmişe etkili olacağı yönünde 6771 sayılı Kanun'da herhangi bir hüküm de yoktur.
Buna göre iki kez seçilme şartı, anayasal olarak 30 Nisan 2018'den sonraki dönemi kapsamaktadır. Yeni bir düzenleme yapılmış olması ve kanunların geriye yürümeyeceği ilkesi yani tek başına bu husus bile eski sistemde yerine getirilmiş cumhurbaşkanlığı görevinin yeni sistemdeki cumhurbaşkanı döneminden sayılmayacağını hukuken kesin olarak kanıtlar.
Yine kanunların zaman bakımından uygulanması açısından bakılırsa, kural bir kimsenin ikiden fazla cumhurbaşkanı seçilemeyeceğidir. Yani seçimle ilgili bir kural söz konusudur.
2014 seçimi, YSK 15 Ağustos 2014’de kesin sonuçları açıkladığında yani 30 Nisan 2018’den çok çok önce tamamlanmıştır. Dolayısıyla 2014 seçimine ilişkin devam eden bir durum yoktur. Bu durumda yeni 101’inci madde 2014 Cumhurbaşkanı seçimini kapsamaz.
2- Yeni kamu hukuku statüsü
16 Nisan 2017'de halkoyuyla yürürlüğe giren Anayasa değişikliğiyle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi (CHS) kabul edildi ve yürütme yeni bir kamu hukuku statüsüne kavuştu. Yürütmenin bu yeni kamu hukuku statüsünün başlıca özellikleri şunlardır:
Birincisi, yürütme yetkisi ve görevi önceden Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kuruluna aitken yeni sistemde yürütme yetkisi ve görevi sadece Cumhurbaşkanına aittir.
İkincisi, eski sistemde yürütmenin ana parçası olan Bakanlar Kurulu Meclisin güvenoyuyla kurulur ve halkın dolaylı iradesine dayalı olarak işbaşına gelirken yeni sistemde yürütme organı doğrudan halk tarafından seçilir.
Üçüncüsü, yürütme yetkisi ve görevi Anayasada doğrudan halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanına verildiğinden bakanların ve üst düzey yöneticilerin ataması ve görevden alınmasında ikili ve üçlü kararnameler yerine Cumhurbaşkanı kararı yeterli hale gelmiştir.
Dördüncüsü, Cumhurbaşkanı adayı gösterme koşulları da farklıdır. Yeni sistemde Mecliste grubu olan partilerin yanı sıra eski sistemden farklı olarak aday göstermek için parti ve partilerin yüzde 10 oy oranına sahip olma şartı yüzde 5'e indirilmiş ilave olarak 100.000 (yüz bin) seçmene aday gösterme hakkı tanınmıştır.
Beşincisi, yeni sistemde Cumhurbaşkanına asli düzenleme yetkisi verilmiştir. Cumhurbaşkanı, kararnamelerle yürütme alanına ilişkin asli düzenleme yapabilmektedir. Eski sistemde Cumhurbaşkanı sadece Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğine ilişkin kararname çıkarma yetkisine sahipti.
Altıncısı, eski sistemde Cumhurbaşkanı tek başına aldığı kararlarda ve yaptığı işlemlerde sorumsuz statüdeydi. Sadece vatana ihanet halinde bir suç sorumluluğu düzenlenmişti. Oysa yeni sistemde Cumhurbaşkanının hem işlem sorumluluğu hem cezai sorumluluğu ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Dolayısıyla iki dönem aday olma hakkı ve iki kez seçilme sınırı sadece ve tamamen yürütmenin bu yeni kamu hukuku statüsüyle ilgilidir.
3- Karşı görüşlerin değerlendirmesi
İki dönem şartının, CHS'den önceki cumhurbaşkanlığı dönemini de kapsayacak şekilde yorumlanacağının ileri sürülmesi "sistem hukuku" esaslarıyla bağdaşmaz. Her sistemin hukuku kendi esaslarını ve şartlarını belirler. Hükmün metin olarak aynen korunması yeni sistem açısından da bire bir aynı hükme ihtiyaç duyulması sebebiyledir. Metni aynen korumak eski hükmün yürürlükte olduğunu göstermez, metni aynı olan yeni bir hüküm kabul edildiği anlamına gelir. Çünkü değişik 101'inci madde bütün olarak yeniden yazılıp kabul edildiği için eski hüküm yürürlüktedir iddiaları da tamamen dayanaksızdır.
İkinci olarak aynı hüküm korunduğu için "iki kez seçilme kısıtının yeni sistemle başlayacağı yönünde bir geçici düzenleme yapılmalıydı" görüşü savunulmaktadır. Bu da isabetsiz ve genel hukuk ilkelerine aykırı bir yaklaşımdır. Tam tersine 101'inci madde tümden yeni bir düzenleme olarak yürürlüğe girdiği için geçmişe etki açısından geçici bir düzenleme olmalıydı. Geçmişe etki konusunda bir düzenleme de olmadığına göre bu konudaki iddialar hukuken temelsizdir. Yeni bir hükümet sistemi yürürlüğe girmiş, bu hükümet sistemi bakımından iki kez seçilme sınırlaması yeniden kabul yoluyla kalıcı bir düzenlemeye bağlanmış ve geçmişe etki konusunda da geçici bir düzenleme konulmamış olduğuna göre ileri sürülen karşı görüşlerin hukukla ilgisi olmadığı nettir. Eskiye ait cumhurbaşkanı seçiminin yeni sistemde dikkate alınması yönündeki görüşler hukuki temelden yoksun olduğu için eski sisteme göre seçilmiş Cumhurbaşkanının görev süresinin yeni sistem açısından dönemden sayılmayacağı son derece açıktır.
Özetle; yeni sistemdeki kamu hukuku statüsüne göre aday gösterilmemiş ve seçilmemiş, yeni sisteme göre tek başına yürütme görevi ve yetkisi üstlenmemiş, yeni sisteme göre asli düzenleme yetkisi kullanmamış, yeni sisteme göre sorumlukları belirlenmemiş ve eski sisteme göre seçilmiş Cumhurbaşkanının eski sistemdeki görev süresini yeni sistemin döneminden saymak en temel hukuk yaklaşımıyla dahi bağdaşmaz.
4- Adaylık şartı olarak iki dönem kısıtı ve isimlendirme
Öte yandan iki kez seçilme sınırı ve bu konudaki istisnalar adaylık şartlarına ilişkindir. Nitekim hüküm "Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir" şeklindedir. Adaylık şartları da her sistemin kendi esaslarına göre belirlenir. Buna göre Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde cumhurbaşkanı adayı olabilmek için anayasada gösterilen özelliklere sahip olmanın yanında daha önce "iki kez tek başına yürütme yetkisi ve görevini üstlenmek için seçilmemiş olmak" gerekir.
Diğer deyişle yeni sisteme uygun şekilde değiştirilmiş olan Anayasa'nın 8'inci maddesine göre iki kez cumhurbaşkanı seçilmemiş olmak gerekir. Dolayısıyla Anayasa madde 8'in yeni haline göre üstlenilmemiş bir cumhurbaşkanlığı görevine ait sürenin yeni sistemin döneminden sayılması ve adaylığa engel görülmesi Anayasa Madde 8'e açık aykırılık oluşturur.
Bilindiği gibi literatürde genel olarak üç hükümet sisteminin olduğu kabul edilir. Başkanlık, yarı-başkanlık ve parlamenter sistem. Her ülke kendine özgü unsurları, tercih ettiği hükümet sistemi içinde hayata geçirebilmektedir. Ama ülkesel özgünlükler hükümetlerin genel olarak bu üç sistemden biri içerisinde yer almasını engellemez. Buna göre güçlü özgün yanları olmasına rağmen CHS sonuçta bir başkanlık sistemidir. Bu bağlamda anayasa yapıcı eğer yeni statünün adını cumhurbaşkanı değil başkan olarak koysaydı hukuken anlamsız olan bu tartışma hiç gündeme gelmezdi. Bu nedenle kanun koyucunun yeni statüye eski ismi koyması da hukuken bir farklılık yaratmaz.
İsim aynı olsa da iki ayrı cumhurbaşkanlığı statüsü vardır. Yeni statünün literatürdeki adı başkanlıktır. Her statünün dönemi kendisi için geçerlidir. Bu nedenle eski statünün dönemini yeni statünün döneminden saymak Anayasa'nın yoruma bile gerek bırakmayan açık ihlali olur.
5- İki dönem tartışması pratik sebepler
Eski sistemdeki cumhurbaşkanlığı süresinin yeni sistemde dönemden sayılmasının gerekçesi olarak ileri sürülen (eski hükmün muhafazası ve geçici hüküm konulmamış olması şeklindeki) iki görüş de yukarıda açıklandığı gibi hukuki değildir, tamamen ideolojik bir yaklaşımdır. Demagojik siyasetin malzemesi olarak kullanılmaktadır.
Asıl amaç geçmişte de denendiği gibi hileli yollarla Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önünü kesme çabasıdır. Çünkü 2023 seçimlerinde yeniden aday olacağı kesinleşen Sayın Erdoğan'ın yeni sistemdeki ikinci dönemini de kazanacağı çok güçlü bir öngörüdür.
Atatürk'ten sonra ilk kez hem Ülke Liderliği pozisyonunu ihya etmeyi başarmış hem de Atatürk'ün Tam Bağımsız Türkiye hedefi konusunda çok büyük bir ilerleme kat etmiş Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı girdikleri seçimlerde her seferinde yenilenler Sayın Erdoğan'ın karşısında 2023 seçimlerinde de aynı akıbete uğrayacaklarını kabullenmiş görünüyorlar. Demokratik muhalefet yapmak yerine, Türkiye karşıtı olan uluslararası partnerleriyle birlikte kumpas siyasetine gönüllü yazılanlar, bu kez de hileli bir yolla hukuku kullanarak ve hukukun üstüne basarak Ülke Lideri'nin önünü kesmeye ve Tam Bağımsız Türkiye hedefini zaafa uğratmaya çalışıyorlar.
Toplumsal irade, ülke gerçekliği, dönemsel koşullar ve bu yollara tevessül edenlerin yetersizlikleri gözetildiğinde bu tür kumpasların işlemesi artık mümkün değildir. Ayrıca bu hileli muhalefet biçimine, hukuk içinde bir alan açılması da zaten söz konusu olamaz.