Bu dev kupa sadece bir kulüpte var
1908'de kurulan Beykoz Spor dönemin birinci liginde fırtına gibi esip, üç büyüklerin korkulu rüyası oldu. 1957'de düzenlenen Atatürk Kupası'nı müzesine götürdü. Şimdiye kadar sadece Beykoz ve Adalet Spor'un kazandığı 200 kilogram ağırlığında ve 1 metre 71 santim olan ikiz kupalardan biri kaybolunca Atatürk Kupası bu boyutuyla Beykoz Spor Kulübü'nde eşi benzeri olmayan silinmez bir hatıra olarak yerini aldı. Habertürk editörü Mehmet Şimşek'in bu haftaki 'Güzergâh'ı Beykoz Spor Kulübü oldu...
ABONE OLBugün İstanbul Amatör Ligi’nde oynayan bir futbol kulübü düşünün ki bundan 111 yıl önce 28 Eylül 1908 tarihinde kurulsun. Tam 45 yıl 1. Lig’te futbol oynayan bu takım üç büyüklere kök söktürsün, gedikli kulüplere meydan okusun. Bünyesinden 'Kelle İbrahim' başta olmak üzere Türkiye futboluna kalıcı damga vuran efsanevi futbolcular yetiştirsin....
Dahası var…
1957 yılında kazanıp müzesine götürdüğü 200 kilo ve 1 metre 71 santim boyutlarında kupanın bir başka eşi ve benzeri bulunmasın...
Beykoz Spor Kulübü'nden bahsediyoruz.
Tarihi Beykoz çayırının yanıbaşında bulunan Beykoz Stadı'nın içinde sergilenen Atatürk Kupası'nın öyküsü başlı başına çok ilginç.
Geçtiğimiz hafta yazdan kalma bir sonbahar gününde Beykoz'un yolunu tuttuk.
Beykoz Spor Kulubü Başkanı Zeki Aksu ve yönetim kurulu üyeleriyle yaptığımız kısa bir sohbetten sonra dev kupanın yanına indik.
TARAFTAR TEK SES TEK NEFES: BEYKOOOOOOZ!
Ziyaretimizde bize eşlik eden Beykoz Spor Kulübü tarihi araştırmacısı-gazeteci Yılmaz Gökgöz'e kupanın hikâyesini sorduk.
Söz Gökgöz'de:
“Tarih 1957... Beykoz ile Vefa İnönü Stadı'nda (O zamanlarki ismi Mithatpaşa Stadyumu) Atatürk Kupası için son karşılaşması için sahadalar. Maçta karşılıklı goller oluyor. Beykoz o gün biraz kötü. Bir ara mağlup duruma bile düşüyor. Halbuki kupayı almak için beraberlik yetiyor. Sarı-siyahlı taraftarlar tek ses, tek nefes 'Haydi Beykooooooz' diye bağırıyor…
Ve beklenen gol gelince durum eşitleniyor: 3-3…
Geri kalan dakikalarda yeşil beyazlı rakibin atakları netice vermeyince 62 yıldan bu yana devam edecek olan efsane doğuyor”
KELLE İBRAHİM KUPAYI SIRTINDA TAŞIYOR
Kupayla birlikte Beykoz'da bir efsane alıp yürür...
Beykoz'a kalıcı damgasını vuran efsanevi futbolcu Kelle İbrahim (Bir başka efsaneye göre de Beykoz'dan Paşabahçe'ye kadar 11 kilometre topu ayağında sektirerek götürmüştür) dev kupayı Beşiktaş İskelesine kadar omuzlarında taşımış daha sonra Beykoz iskelesinden Beykoz meydanına kadar tekrar omuzlarında taşıyarak getirmiştir.
İşin aslı şudur:
200 kilogramlık kupa iki parça halinde yapıldığından kaidesi ve üst kısmı birbirinden ayrılarak Beykoz'a getirilmiştir.
KUPA 5 TANE AMA BÖYLESİ BİR TANE...
Atatürk Kupası şimdiye kadar 5 kez düzenlenmiştir. Şimdiye kadar kupayı Fenerbahçe 2, Beşiktaş 1, Adalet 1 ve Beykoz kazanmıştır. Adalet ve Beykoz haricinde diğer kupalar aynı boyutta değildir. Nedendir bilinmez 200 kiloluk bu kupa sadece iki kez imal edilmiştir ve bir tanesini Beykoz evine getirmiştir...
'ADALET'İN BU MU DÜNYA: DİĞERİ KAYIP!
Aynı boyutlarda olan ikinci kupayı Adalet kazanmıştır. Zamanla Alibeyköyspor'la birleşen Adalet'in kazandığı kupa kaybolmuş.
Hâl böyle olunca da bu ihtişamlı kupanın tek örneği sadece Beykoz Spor Kulübü'nen müzesinde sergileniyor.
"KUPA BEYKOZ MEYDANI'NA DİKİLSİN"
Stadın üst katında bulunan yönetim katına çıkıp Beykoz Spor Kulübü Başkanı Zeki Aksu'yu dinliyoruz: "Bu kupayı Beykoz meydanına dikilmesini ve oranın da 'Kupa Meydanı' olarak isimlendirilmesini istiyoruz. Beykozlu taraftarlarefsane kupanın meydana farklı bir hava katacağına inanıyor. Böylelikle Beykoz'un hafızasına silinmez bir katkı yapacaktır"
TÜRK ROMANININKURUCUSU BEYKOZ SPOR’UN DA KURUCUSU…
Beykoz Spor Kulübünün tohumlarının atılmasında Beykoz'la özdeşleşen Ahmet Mithat Efendi'nin önemli bir payı var. Modern Türk edebiyatında öykücülüğün ‘kurucu babalarından’ bir düşünür ve edebiyatçı olmasının yanında sosyal ve girişimci kişiliğiyle tanınan Ahmet Mithat Efendi, meşhur Kırmızı yalısında bir akşamüstü, bir dost meclisinde Beykoz'da bir kültür kulübü kurulması önerisini ortaya atar.. Söz konusu mecliste bulunan Eczacı Ferit Er İnal Bey, Nedim Ulbatur, Nizamettin Bey ve Ahmet Cevdedi isimli beylerin de bu fikre sıcak bakmaları neticesinde bir kulüp kurulmasına karar verilir. İlk olarak Beykoz İttihat ve Teavün Cemiyeti adında bir kurum ihdas edilir. Kısa zamanda bu derneği Mümeresat-ı Bedeniye şubesi gelişmiş ve böylelikle bugünkü Beykoz Spor Kulübü'nün tohumları 1908 yılında atılmış olunur. Kulüp resmi olarak 28 Eylül 1908 yılında kurulmuştur.
TÜRKİYE’DE İLKLERİN KULUBÜ
Beykoz Spor Kulübü kurulduğu tarihten bu yana Türk futboluna hatırı sayılır katkılar, önemli futbolcular ve birçok branşta değerli sporcular yetiştirdi. Beykoz Spor Kulübü futbol takımı tam 45 yıl birinci ligde oynadı ve 1966 yılında ikinci lige düştü. Beykoz Spor Kulübü'nün diğer bir özelliği ise, Türk spor tarihinde ilk olarak bir yelken ve kürek takımı kurmuş olması ve bu dalda çok önemli başarılara imza atması. Kulüp basketbol takımı dadönem dönem önemli başarılar yakaladı. Basketbol takımı 1949 yılında Türkiye şampiyonu oldu. Kulüp hali hazırda her dalda elde ettiği başarılar ve kazandığı kupaları müzesinde barındırıyor.
ONUN GİBİSİ GELMEDİ
Beykoz Spor Kulübü deyince Kelle İbrahim’e uzunca bir parantez açmaz isek eksik kalır… Trabzon Hayrat ilçesi Hundez köyünden Ellidokuzoğlu sülalesine mensup olan Kelle İbrahim 1900 yılında Hayrat'ta doğdu. Beykoz ve Altınordu Spor Kulüplerinde oynadı, üç kez milli formayı giydi. 1923 yılında İstanbul dışından olan ilk futbolcudur. 1924 Dünya olimpiyatlarının en meşhur sporcusu oldu.
Şimdi gelin Cem Zamur’un İletişim Yayınları arasından çıkan “Onun gibisi gelmedi" isimli kitabından Kelle İbrahim’e ait bir paragrafı okuyalım:
“1897’de Beykoz’da doğmuştu Kelle İbrahim. Babası Beykoz Kasrı’nın bahçıvanı olduğundan kasrın müştemilatındaki bahçıvan kulübesinde dünyaya gelmişti. Saray terbiyesiyle büyümüştü. O dönemde bambaşka bir güzellikteki Boğaz’ın en güzel köşelerinden birinde dünyaya gelmesi, belki de onun en büyük şansı oldu. Denizle ormanın birbirine karıştığı bu güzel Boğaz kasabası onun en büyük aşkı oldu ve üzerine kimseyi sevmedi. Beykoz onun ilk aşkıydı ve öyle de kaldı. Bilenler bilir, eski ve köklü İstanbul kulüplerinde semt ve kulüp, oyuncu ve halk ayrıştırılamazdı, hepsi iç içeydi. Biri diğerinden beslenirken, öbürü ondan destek alırdı. Kelle İbrahim de yeteneğini bu doğal antrenman sahasıyla besledi ve geliştirdi. Beykoz çayırı onun ilk meskeniydi, futbolla ilk orada tanıştı. 14 yaşındayken semtin takımına girmişti bile”
BEYKOZ’DAN KADIKÖY’EYÜRÜYÜP MAÇA ÇIKARDI
Kelle İbrahim o günlere ait hatıralarını yakınlarına şöyle anlatmıştı: “Rahmetli Emin ile sabah peynir ekmeğimizi alır, yola çıkardık. Beykoz’dan yürüye yürüye Kadıköy’e giderken yolda kumanyalarımızı yer, karnımızı doyurmaya çalışırdık. Sonra da sahaya çıkar, aslanlar gibi maçımızı oynardık”
NASIL GİDİLİR?
İstanbul’un en eski ilçelerinden Beykoz’a gitmek için birkaç seçenekmevcut. Gün boyunca Mecidiyeköy’den 121/A, Kadıköy’den 15F ve 15 BK ile Üsküdar’dan kalkan taksi dolmuş ve otobüslerle gidilebilir. Beykoz Stadı'na gelmişken hemen üst tarafta bulunan Mecidiye Kasrı'nı mutlaka görmenizi tavsiye ederiz. Kasrın bahçesinde bulunan kafetaryada oturup çay/kahvenizi yudumlayarak muhteşem boğaz manzarasını seyderebilirsiniz. Beykoz’a gelmişken merkezde bulunan lokantalarda ilçeyle özdeşleşmiş ‘kelle paça çorbası’ içebilir, meydanda bulunan tarihi Onçeşmeler'e bakabilirsiniz. Ayrıca sahilde bulunan çay bahçelerinde oturabilirsiniz. Vaktiniz müsait ve hazırlıklı gelecekseniz tarihi Beykoz Çayırı'nda piknik de yapabilirsiniz.