Amerika’da tarım nasıl büyüdü?
Habertürk yazarı Kemal Öztürk, ABD'deki tarım ve biyoteknoloji alanındaki gelişmeleri yerinde incelediği yazı dizisinin ikinci bölümünde "Neden" ve "Nasıl" sorularına odaklandı. ABD'li Tarım Bakanlığı yetkilisinin "Uydularla izliyor musunuz" sorusuna "Sadece uydu değil, önemli ülkelerde büyükelçiliklerde tarım temsilcilerimiz var. Onlar saha araştırması yapıyor, hatta bazen tarlaya gidip bakıyor. O ülkelerin verilerini de alıyoruz. Uydularımız aracılığı ile tarımsal ekimleri tespit ediyoruz. Sonra bunları analiz edip, yayınlıyoruz" şeklindeki yanıtı dikkat çekti
Bütün kovboy filmlerinde görünen Mississippi Nehri aslında ABD'nin en büyük taşıma kanalı. Tahıl da bu kanaldan dünyaya gönderiliyor.
Bu nehre yakın olan ve adını eyaletin isminden Missouri Üniversitesi'nde dinlediğimiz bir sunum hepimizi çok etkiledi.
Üniversitenin Yunan asıllı, son derece enerjik ve sempatik hocası Dr. Nikholas Kalaitzandonakes (okumaya uğraşmayın soyadını kimse telaffuz edemiyor) bir TV şovu gibi ABD’nin tarım ekonomisini anlattı bize.
Tarım ekonomisi bölümünde okuyasım geldi!
1850’lerden bu yana tüm istatistikler elindeydi.
Tarım üretiminin seyrini gösteren grafiklere baktığımızda, nerede sıçrama yapılmış, nerede üretim düşmüş kolayca görülüyordu.
ABD tarımda 1930’dan sonra yükselen ama asıl İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra patlama yapan bir süreç yaşamıştı.
DEVLET DESTEĞİ SADECE ARAŞTIRMA VE GELİŞTİRMEYE
Avrupa savaşla birlikte çökmüş, toprakları işlenemez hale gelmiş, dünyanın ihtiyaç duyduğu birçok şey gibi tarım ürünlerini ihraç etmek ABD’ye kalmıştı.
Bu talep, ABD’li çiftçileri daha çok üretmenin yollarını bulmaya itti.
Burada kritik bir karar alınmış dolayısı ile.
Devlet tarım alanında araştırma ve geliştirmelere büyük destekler vermiş.
Üniversiteler daha iyi tarım nasıl yapılır buna yoğunlaşmış.
Yani devlet çiftçiye ekeceği ürün için destekleme primi vermemiş, destek alımları yapmamış, elinde kalan mahsulü de TMO aracılığı satın almamış. Zaten burada devletin TMO'su yok, hepsi özel sektörün.
.pngABD’de tarımın finansmanında kamu ve özel sektör dağılımı. Kırmızı sütun kamunun desteğini, yeşil sütun da özel sektörün desteğini gösteriyor.
1950’den itibaren tarımda makineleşme, tohum ıslahı, sentetik gübre üretimi ve tarım yönetimi konularındaki gelişmeler ABD’nin tarım devriminin temelini oluşturmuş.
1990’lardan sonra ise bioteknoloji ve genetik araştırmalar, bu yükselişi daha da yukarı fırlatmış.
Şöyle düşünelim, tarım alanında eğitim ve araştırmalar yapan Missouri Üniversitesi Tarım Ekonomisi ve Yönetimi Fakültesi’nin bütçesi 100 milyon dolar. Ve burası tarım alanındaki en büyük üniversite değil. Diğerlerini siz düşünün.
Üniversiteler, özel şirketler ve vakıflar çok büyük bütçeleri tarım araştırmalarına ve yeni teknolojiler geliştirmeye ayırıyor. Şimdi ise genetik araştırmalar en revaçta olan konu.
Ve ABD’deki dünyanın en büyük tarım araştırmaları merkezi de devlete değil, tarımdan zengin olan bir ailenin vakfına ait.
ABD TARIMINI BÜYÜTEN ANA FAKTÖRLER
Dr. Nicolhas’ın anlatımlarından özetle, ABD’deki tarım üretimini zirveye taşıyan, çiftçinin emek gücünü düşüren ama kazancını arttıran ve dünyada birkaç üründe en güçlü yapan nedenler şunlar:
1. Tarımda makineleşme ve teknolojinin kullanılması
2. AR-GE çalışmaları
3. Tohum ıslahı, zararlıyla mücadele ilaçları
4. Sentetik gübrelerin geliştirilmesi
5. Genetik alanındaki çalışmalar
6. Kuşaklar arasında tarımın sürdürülmesi
7. Tarımın ticari getirisinin fazla olması
8. Çiftçi birliklerinin başarılı olması
9. Toprakların düz ve verimli olması, iklim koşullarının uygunluğu
TARIM ARAZİLERİ AZALMIYOR
Sanırım bizim ülkemizde en çok karşılaştığımız sorunlardan biri tarım arazilerinin azalması. Son 20 yılda % 30 azaldı. Buna karşın üretimimizde büyük düşüşler olmadı neyse ki.
ABD’de ise tarım arazileri dramatik bir azalma göstermiyor. Neredeyse 1950’den beri tarım arazileri aynı.
Buna karşın milli park ve orman varlığı ise sürekli artıyor.
Bizdeki azalmanın en önemli sorunu miras yoluyla tarım topraklarının bölünmesi, küçük topraklardaki tarımın ticari olmaktan çıkması ve yeni kuşakların artık çiftçilik yapmaması.
Tabii bir de tarım arazilerinin arsaya dönüşmesi ve imara açılması var.
ABD’de gördüğümüz on binlerce dönüm arazilerin bölünmesinin devlet eliyle önlendiğini düşünmüştük. Avrupa’da bu yönde kanunlar da var.
Ancak Tarım Bakanlığı yetkilileri de, çiftçiler de böyle bir şey olmadığını söylediler. Aileler miraslarını küçük parçalara bölmek yerine, bütünlüğü bozmayacak bir miras bırakmayı tercih emişler.
ABD’DE GENÇLER NEDEN ÇİFTÇİ OLMAK İSTİYOR?
En şaşırtıcı olanı da çocukların babaları gibi çiftçi olmayı tercih etmesi. Hem de 4 kuşak boyunca.
Parıltılı teknoloji ve finans dünyasının büyüsüne kapılıp gitmemişler.
Bunun nedenini çok sordum. Bir kısmı “doğanın içinde olmak güzel, babam ve dedemin toprağında başka birinin olması beni üzerdi, ülkeme hizmet etmek istedim” gibi biraz duygusal ve romantik nedenler açıkladı.
Ancak gerçek neden tartımdan iyi para kazanmaları, teknoloji ve makineleşmenin işleri çok kolaylaştırmasıydı.
Traktörler, biçerdöverler içlerindeki monitör, yüksek teknoloji donanımlarıyla benim bile sürmek istediğim araçlar olarak işleri kolaylaştırıyor, insanları cezbediyordu.
1948’de bir tarım işçisi 180 saat çalışıp 2.5 ton mısır elde ederken, şimdi iki saat çalışarak bunu elde edebiliyor.
1950’den bu yana bir tarım işçisinin tarımsal üretimi tam üç kat artmış.
Daha az çalışıp daha çok kazanan bir tarım sektörü doğal olarak cazip geliyor herkese.
Bir de bizdeki gibi, “Çiftçiye kız vermezler” diye garip bir anlayış yok burada!
Gittiğimiz her yerde şunu duyduk: “Eğer aile geleneği yoksa burada çiftçilik yapmanız çok zor.” Bizim ABD'de tarım işine gireceğimizi sandılar galiba!
Çocuklar çiftlikte, tarımın içinde büyüyünce işi doğal olarak öğreniyor. Ve sonra babasından işi devralıyor.
Çiftlikten ayrılsa bile, yine tarım alanında ya Tarım Bakanlığında ya birliklerde ya da üniversitelerde aynı alanda çalışmaya devam ediyorlar.
DEVLETİN GÖRÜNMEZ VARLIĞI, BİRLİKLERİN GÜCÜ
Devlet tarım alanında görünmez bir el olarak varlığını sürdürüyor burada.
Washington’un en büyük devlet binası Tarım Bakanlığı’na ait. En kalabalık insan kaynağı da yine bu bakanlıkta.
Ancak çiftçiler, birlikler, sektör temsilcileriyle konuştuğumuzda, öyle sık sık Tarım Bakanlığı’ndan ya da devletten bahsedeni görmedik. "Bu sene mısır taban fiyatını düşük açıkladı" ya da "Teşvik primlerini az verdi", "Alım yapmadı" diye bir şikayet görmedik yani!
En çok dikkatimi çeken ise üreticilerin kendi aralarında kurduğu birliklerin gücü oldu. Bir devlet ciddiyetinde çalışan, çok büyük bütçeleri olan bu birlikler, sektörü yönlendiren en önemli merkezler aynı zamanda.
Yönetim kurulunda çiftçiler var. Profesyonel insan kaynaklarının çoğu tarım sektöründen gelme. Çiftçilerle bakanlık arasındaki tüm iletişimi onlar kuruyor ve sorunları da onlar çözüyor. Özellikle resmi düzenlemeler (regülasyon) konusunda çiftçilerin en önemli yönlendirme kaynağı.
ABD DÜNYA TARIMINI UYDULARLA İZLİYOR
Tarım Bakanlığı’nda üst düzey bürokrat olan Clay Hemilton bir diplomat titizliğinde konuşurken, zorla da olsa sorularımızı yöneltebildik.
Tarım Bakanlığı genel olarak regülasyonları belirliyor ve serbest piyasa ekonomisini tam uyguluyor.
Tarımı iyi yapan kazanır, kötü yapan batar. Galiba genel kural bu.
Tekelleşme olması da pek mümkün değil. Serbest piyasadaki rekabet buna izin vermiyor.
Fiyatlarda spekülasyon yapılmasına da Tarım Bakanlığı bakmıyor. Şikayet edecekleri başka merciler var.
Bakanlığın en büyük görevi tüm dünyayı titizlikle izleyip tarım alanında istatistikler, veriler, tahminler yayınlamak ve regülasyonları uygulamak.
“Bunu nasıl yapıyorsunuz, mesela uydularla izlediğiniz doğru mu?” diye sorduğumda tebessüm ederek, “evet” dedi Mr. Hemilton.
“Sadece uydu değil, önemli ülkelerde büyükelçiliklerde tarım temsilcilerimiz var. Onlar saha araştırması yapıyor, hatta bazen tarlaya gidip bakıyor. O ülkelerin verilerini de alıyoruz. Uydularımız aracılığı ile tarımsal ekimleri tespit ediyoruz. Sonra bunları analiz edip, yayınlıyoruz.”
Heyetteki sektör temsilcisi bazı arkadaşlar, bu verileri takip ediyormuş ve kimi zaman ABD Tarım Bakanlığı'nın Türkiye tahminleri, bizimkilerden daha isabetli çıkıyor dediler.
Bakanlık tarım alanındaki en büyük regülasyonu GDO’lu ürünler konusunda yapıyor.
Ve dünyada tarım alanındaki en çok tartışılan konulardan biri de bu zaten.
ABD’de de ise tarım sektöründe GDO’lu ürünler konusu artık sıradanlaşmış bir durum. O kadar yaygın.
*
YARIN:
ABD’de hangi tarım ürünleri artık tamamen GDO’lu?
Uzmanlar GDO konusunda ne diyor?
Türkiye’de tarım politikalarında bir yanlış mı var?