Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Öne Çıkanlar Alper Kul: 'O dönemde hormonlar ip atlıyor'

        Alper Kul, 5 yıl önce eşi Aylin Kontente'nin hamile kalıp ilk çocuklarını dünyaya getirmesi üzerine büyük bir mutluluk yaşamış, hayatında radikal değişiklikler yapmıştı. Kul gibi bir senarist ve komedi oyuncusu elbette eşinin hamilelik sürecini ve sonrasında evde yaşananları es geçecek değildi. O süreçte yaşadıklarını 'Hamileyim' adlı tek kişilik oyunuyla sahneden paylaştı.

        Aylin Kontente ikinci kez hamile. Kul Ailesi, iki ay sonra ikinci erkek çocuklarını kucaklarına alacak. Alper Kul, 'Hamileyim'i ikinci çocuğunu bekleyen bir baba olarak revize ederek oyunu bu kez 'Alper Yine Hamileyim' adıyla sahneleyecek.

        Alper Kul, Habertürk'ten Mehmet Çalışkan ile yaptığı röportajda 'Alper Yine Hamileyim'in çocuk sahibi olmak isteyenlere kendilerini nelerin beklediğini gözler önüne sererken çocuk bekleyen ve yeni çocuk sahibi olanlara bir ayna görevi göreceğini söyledi.

        REKLAM

        İkinci baba adaylığı ikinci oyuna zemin hazırladı. Öyle mi?

        43 yaşımdayım ve çocuk sahibi olmanın çok farklı bir tat olduğunu başa gelmeden mümkün olmadığını daha yeni anlıyorum. Zehri bir kere aldık, o yüzden devam edeceğim. Bu oyun ilk oyunun üzerinde bazı revizyonlar yapılmış olarak sahneleyeceğim ikinci bir oyun. Geçen sene sahnelediğim 'Hamileyim'in devamı niteliğinde olduğunu söyleyebilirim. 'Hamileyim', eşinin hamilelik sürecine şahit olan şaşkın bir babanın hikâyesini anlatan tek kişilik bir komedi oyunuydu. Şimdi aynı süreci yeniden yaşadığım için gözden kaçırdığım bazı detayları yeniden yaşıyorum. Baba adaylarına da, yeni oyunda bunlarla ilgili hap şeklinde öneriler sunuyorum. Bir tür hamileliğin kullanma kılavuzu gibi bir oyun.

        Hikâyeler tamamen yaşadığınız olaylardan mı oluşuyor? Başka baba adaylarının hikâyeleri de var mı?

        Hamilelik sürecinde bir takım araştırmalar yapmak gerekiyor. Çünkü eşinin bir güç tarafından ele geçirildiğini görüyorsun ve farklı davranış biçimlerini gözlemleyince de bunu araştırma ihtiyacı duyuyorsun. Fark ediyorsun ki, erkek ve kadını yöneten birkaç tane hormon var. Erkeklerde testosteron, kadınlarda ise östrojen. Mesela ergenliğe giren bir erkeğin, vücudundaki testosteron yirmi katına çıkıyormuş, o zaman da muazzam bir enerji geliyormuş. Bu enerji ergenlik boyunca devam ediyor ve erkek, bu sürece alışıyor. 30'lu yaşlarda bu hormon azalmaya başlıyormuş ve azalınca da gücü azalan erkek ya para kazanıp kariyer yapmaya, ya da aile kurmaya yöneliyormuş. Kısaca hormonlar, insanın psikolojisini etkiliyor. 40'lı yaşlardaki erkek ise andropozda (Kendim de içinde olduğum için çok bahsetmeyeceğim) ergenlik öncesi çocukluk haline geri dönüyormuş. Kadınlarda ise ergenlik döneminde yumurtlama artıyormuş. Vücut, yumurtlama döneminde östrojeni fazla üretiyorsa sinirli, saldırgan ve alıngan; az üretirse de mutlu, tatlı bir kedi yavrusu gibi oluyormuş. İnsanın hayatını bu kadar etkileyen iki temel hormondan bahsetmeden oyunu anlatamazdım. O yüzden, bir insan belgeseli tadında, izlediğim bir belgesel üzerinden, bu hormonlara maruz kalmış hallerimizi ve hemen akabinde benim başıma ve eşimin başına ne geldiğini anlatıyorum. O dönemde hormonlar ip atlıyor ve kadını bambaşka biri haline getiriyor. 9 ay boyunca değişen hormonlar lohusalık döneminde 40 gün içinde normale dönmeye başlayınca, ortaya tam bir delilik hali çıkıyor. Lohusalık, tam bir delilik hali. Bu süreçte, insanın eşine yardımcı olması ve anlayışla yaklaşması gerekiyor. Bu süreçte başımızdan geçen komik olayları anlatıyorum. İşim oyunculuk ve yazarlık olduğu için de buna sessiz kalamazdım. Hemcinslerimi uyarmam gerekiyordu.

        REKLAM

        Peki revize ettiğiniz oyuna eklediğiniz, özellikle bilmemiz gereken noktalar var mı?

        Bu böyle devam edecek. Gelene 'Hayır' demem. Eşim şimdi yedi aylık hamile, çocuğumuzu iki ay sonra inşallah sağlıklı bir şekilde kucağımıza alacağız. Bu süreçte her gün yeni bir şey ekleniyor. Mesela yine aynı kadın doğum doktoruna gittik. Doktor ‘Yine hamileyiz' dedi ve ekledi: 'Ağrının hafızası yoktur, beyin, yeniden çocuk yapabilmeniz için sadece iyi anları hatırlatır, ilk olarak kötü olanları siler." Uykusuz geceler, sabaha kadar süren sıkıntılar hafızadan siliniyormuş. Biz de her seferinde buna aldanıyoruz çünkü ödülü çok büyük. Bir insanın başına gelebilecek en güzel şey çocuk sahibi olmak ve onun mutluluğunu görmektir. Umarım isteyen herkese nasip olur.

        Baba olmadan önceki Alper ile baba olduktan sonraki Alper arasındaki en büyük fark nedir?

        Artık evdeyim. Baba olmadan önce eve uğruyordum. Şimdi dışarıya arada sırada uğruyorum. Yanlış anlaşılmasın, geceleri dışarıya çıkabiliyorum. Yılda iki kere... Biri benim, diğeri de eşimin doğum gününde. En temel faktör sosyallik. İşin şakası bir yana, daha merhametli bir insan olduğumu düşünüyorum. Her türden canlının büyümeye çalışan yavrusuna karşı sorumluluk sahibi olduğumu hissediyorum. Başkalarının çocuklarına karşı daha çok empati kuruyorum.

        Çocuk sahibi olmak, kariyerinize neler kattı?

        Sanatçı Alper'e ne kattığını hiç düşünmedim ama bana birey olarak hayatta ilk defa bir işe yaradığımı hissettirdi. 40 bin yıllık yazılı insan tarihi içinde çok kısa bir yaşamsal sürecimiz var. Çocuk sahibi olmak, elle tutulur bir amaca hizmet ettiğimi hissettirdi. Bu da bazı sorumluluklar ve büyük bir mutluluk getiriyor. Daha kanaatkar ve tevekküle inanan bir insan oldum ve olgunlaştım.

        REKLAM

        Bundan sonra kariyer planınız ne şekilde olacak?

        Kariyer planlamam, ilk çocukla beraber askıya alındı. Bu, tercih edilmiş bir süreçtir. Çocuk sahibi olmayan arkadaşlarıma çok ahkam kesiyorum ve bu hoşuma gidiyor. Oyuncu arkadaşlarıma şu örneği veriyorum: İnsan, adına 'Mutluluk' denilen bir kovayı doldurmaya çalışıyor. Ve o kovayı besleyen birkaç tane kaynak var. 1- Kariyer, 2- Para, 3- Cinsellik 4- Sosyallik... Yan tarafta da iki tane boş serum şişesi düşünelim. Onlar da evlilik ve çocuk. Bunların her birinin çapı birbirinden farklı ve muslukları var. Çocuk sahibi olmadan önce mutluluk kovanı ilk dört kaynakla yine doluyor. Evlendiğiniz zaman oradan başka bir kaynak daha geliyor. Çocuk kanalı açıldığında ise kariyer ve parayla ilgili diğer kaynaklar insanı çok ilgilendirmiyor. Çünkü oradan mutluluk kovasına muazzam bir akış oluyor. Diğerlerine çok ihtiyaç duyulmuyor. Çocuk sahibi olmadan önce daha hırslı bir insandım. Doğa sporları yaparken, 'Şuraya da tırmanmalıyım, şu sporu da yapmalıyım', 'Daha fazla oyun yazmalıyım', 'Şu filmim olmalı', gibi dünyevi hayallerim ve hırslarım vardı. Şimdi mutlu bir insanım. Ev, aile ve çocuk, beni daha evcil bir insan yaptı.

        Oyunda, seyirciyle nasıl bir diyalog kuruyorsunuz, katılım oluyor mu?

        Ekleme yapan, konuşan izleyiciye bayılıyorum. Kendi başından geçenleri organik bir şekilde anlatınca, izleyici de katıldığı yerde karşılık veriyor. Reaksiyon aldığım zaman da onlarla dertleşiyorum. Özellikle testosteronun azalmasıyla ilgili bölümde, erkek izleyicilerden çok katılım oluyor.

        Peki ilk hamilelik döneminizle şimdiki arasında nasıl farklar var?

        Şu anda ince ince çalışarak ustalık eserimi icra ediyorum. Başımdan ne geçeceğini bildiğim için daha rahat ve sakinim. Eşimde daha çok telkinde bulunabiliyorum ve ihtiyaçlarını bildiğim için, bazı şeyleri, o talep etmeden sunabiliyorum.

        Sinemada neler yapmak istiyorsunuz? Örneğin oyununuzun filmi çekilebilir mi?

        Olabilir ama ben rol alır mıyım bilemiyorum. 'Alper Yine Hamileyim'i sahnelemekten keyif alıyorum. Metni hoşuma gidiyor. Giriş, gelişme, sonucu ve bir önermesi olan, evrensel bir konuyu anlatıyor. Bunu ayda dört kere sahneliyorum ve oynamak bana güç veriyor. Bu sene böyle devam ederim. Ocak ayında 'Güldür Güldür'ün yine SHOW TV'de başlaması için çalışmalarımız devam ediyor. Formatla ilgili bazı değişiklikler ve yeni gelecek oyuncular olabilir. Bununla ilgili deneme çekimleri yapılıyor. Ayrıca İnkılap Yayınevi ile bir roman sözleşmesi imzaladım, çok zor bir işe kalkıştım.

        REKLAM

        Ne yazacaksınız?

        Bir roman yazmakla ilgili yola girdim. Umarım aklımdakini anlatabilirim çünkü beni çok heyecanlandırıyor. Şu anda 60'ıncı sayfadayım. Yayınevi de geçen gün 'Çok yakında piyasalarda!' diye bir mesaj atmış. Ben de altına 'Çok da yakın değil aslında' diye yorum yazdım. Çünkü günde yarım sayfa yazabilirsem çok mutlu oluyorum. Bu enteresan bir süreç. Kalemim sinema filmi yazmaya alışık. Senaryo, filmin aslında yol haritasıdır. Romanda ise her şeyi yalnız sen kurguluyorsun. Her bir karakteri bir yerden diğerine taşımak ve birbirleriyle etkileşim halinde bulundurmak da gerekiyor. Roman yazmanın inanılmaz bir matematiği var. Günde beş saat çalışsam, en fazla yarım sayfa yazabiliyorum. Ocakta yayınlarız diye düşünüyordum ama 2019'da mı yoksa 2020'de mi olur, onu bilmiyorum. Konusundan şimdi çok bahsetmek istemiyorum ama özenerek, güzel bir iş yapmak istiyorum. Aralık ayında ikinci oğlum doğacak. Bu da iyi oldu, bildiğim yerden çıktı. Hem masraflar da az olacak. Allah'tan ilkinin hiçbir eşyasını atmamışız. Oyununu oynadığım için biliyorum; kadınlar, enteresan oluşumlar. Evde bir tane daha karşı cins olsa neler yaşanabilirdi? Hiçbir fikrim yok. Bizi herhalde parmağında çevirirdi.

        Eşiniz de 3 erkekle aynı evde yaşamak üzerine bir oyun yazar mı dersiniz?

        Keşke hazırlasa, Aylin'in yorumu daha enteresan olabilir. Evde televizyon karşısındaki ikisi yavru üç ayıya katlanmak da enteresan. Aylin'in de yorumu çok komik olur. Keşke yazsa ve oynasa.

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa