Nur kavramı saf ışık anlamında kullanılan, metafizik, ahlaki ve epistemolojik bir tasavvurdur. Sözlük anlamı ışık, saf ışık demek olan kelime farklı geleneklerde metafizik ve bilgi teorisinin kurucu kavramlarından birisi haline gelerek sürekli yorumlanagelmiştir. Işık/nur ile varlık ve bilgi arasındaki ilişki İslam'ın yayıldığı bölgelerde öteden beri bilinen bir olguydu. Kadim İran'daki Zerdüşti gelenekler ezeli madde ile ezeli nur fikri üzerinden varlığı ve ahlak teorisini geliştirmişlerdi. Bu yorumda nurun asıl ve gerçek kavram olmasına bağlı olarak ahlak ve bilgi anlayışı nurla ilişkiyle açıklanmıştı. Ahlaklı olmak nura yaklaşmak ve nurlanmak, bilgili olmak da nur ile ilişkili olmaktır.
Nur, Kuran'ı Kerim'de ve hadislerde sıkça geçen kavramlardan biridir. İlahi kitapta nur ve onunla eş değerde kullanılan ışık ve ışıklı varlıklar vahiyle ilgili yorumlanır. Kuran-ı Kerim'in nur olarak nitelenmesi başta olmak üzere, ilahi kitapta nur birçok yerde hakikat, bilgi, iman vb. anlamlarda kullanılır. Bunun yanı sıra güneş, yıldızlar, lamba, vb. ışıklı varlıklar da sürekli iyilik, gerçeklik ve doğrulukla ilgili yorumlanır. Tasavvufi yorumlarda yıldızların bir kısmının Hz. Peygamber'e işaret ettiği kabul edilir. Bu meyanda Allahu Teala kendisini göklerin ve yerin nuru olmakla nitelemiştir. "Allah göklerin ve yerin nurudur" (Nur, 35) ayet-i kerimesi birçok kere yorumlanmış, onun üzerinden Allah ve alem ilişkisi ele alınmıştır. Müslüman toplumda felsefi düşüncenin gelişmesiyle birlikte nur ve karanlık metafizik içerikle yorumlanarak kadim mirastaki anlamına yakın şekilde ele alınmıştır. İşraki felsefenin gelişmesi bu meyanda en dikkat çekici hadiselerden birisidir. 'İşrakilik' daha önce meşrık ve meşrikilik gibi isimlendirmelerle Meşşai-İbn Sina'cı felsefede köklerini bulabileceğimiz bir tabirle de irtibatlıdır. Sühreverdi'nin (ö. 1191) işrakilik felsefesi, insanın yetkinliğe ve nihai bilgiye ancak ahlaki yetkinleşme ile ulaşabileceğini kabul ederek Aristoculuğa karşılık Platoncu yaklaşımı yorumlamayı hedefler. Bu felsefede aydınlanma ahlaki yetkinleşme ve zihni gelişmeyle ilgili sayılarak nur ile bilginin ve akliliğin irtibatı kurulur.
Bu meyanda nur kelimesinin özel yorumlandığı metinlerden birisi Gazzali'nin (ö. 1111) Mişkatü'l-envar adlı küçük kitabıdır. Gazzali eserinde Allah ile alem-insan ilişkilerini "Allah'ın nurdan perdeleri vardır" hadisi ile "Allah göklerin ve yerin nurudur" ayetini esas alarak yorumlamak istemiştir. Gazzali'nin eserleri arasında nispeten daha az önemli olan eser, farklı geleneklerin yaratılış teorilerini özetlemeyi hedefleyerek Allah-alem ilişkisindeki teorileri özetler. Bununla birlikte Gazzali'nin yaklaşımı Razi gibi düşünürleri olduğu kadar başka yazarları da etkilemiş, vahdet-i vücud geleneğindeki isimlere de dolaylı olarak ulaşmıştır.
İbnü'l-Arabi ve vahdeti vücud geleneği varlık, ışık ve bilgi arasındaki irtibatı sistematik kurarak nur kavramını metafiziğin kavramları arasına temelli bir şekilde yerleştirmiştir. Bu meyanda nur varlık ile eşdeğer olduğu kadar aynı zaman hakikat ve bilgi anlamına da gelir. Buna mukabil karanlık anlamındaki zülüm veya zulmet ise yokluk ve cehalet demektir. Bunun yanı sıra nur ve ışık bütün olumlu varlık tarzlarını temsil ederken karanlık kötülük ve şer sayılan her şeyin menbaıdır. Tanrı'nın alemi var etmesi yokluktan varlığa getirmek demek olduğu gibi zulmet yani karanlıktan ışığa çıkartmak anlamına gelebilir. Öte yandan insan için de gözün nuru başta olmak üzere hemen bütün organlar ve güçler için 'nurlanmak' ve nuranileşmek gibi tabirler kullanılarak ahlaki yetkinleşme kast edilmiştir.
Dikkate değer yaklaşımlardan birisi ise Allah'a nur denilip denilmeyeceği meselesidir. Allah'ın isimlerinden birisi nur olmakla birlikte burada nur bilinmeyen, idrak edilmeyen anlamına gelerek alem içindeki nurlardan ayrışır. Birinci anlamıyla nur saf ve mutlak birlik anlamındaki ışık demek iken ikinci anlamıyla nur karanlığın izdivaç ettiği saflığı bozulmuş ışıktır.
YAZAR
Ekrem Demirli