Osmanlı Devleti'nde yeni bir padişahın tahta çıkması. Bu münasebetle yapılan merasime cülûs merasimi adı verilir. Tahttaki padişahın ölümü veya tahttan indirilmesi durumunda yeni padişah tahta geçer ve hükümdarlığın onaylanması anlamına gelen bey'at/ biat ve buna bağlı olarak cülûs merasimi yapılır. Biat, İslam geleneğinde devlet başkanına idari yetkilerin verilmesi ve onaylanmasıdır.
Osmanlılarda kendisinden önceki Türk devletlerinde olduğu gibi veliaht tayin edilmez, her şehzade eşit bir şekilde tahta aday olarak yetiştirilirdi. Devlet adamları ve ordunun tercih ettiği, liyakat sahibi olan şehzade tahta çıkardı. Osmanlı öncesi Türk İslam devletlerinde ülke, idaredeki hanedanın ortak malı sayıldığı için öncelikle şehzadeler çeşitli vilayetlere bey olarak tayin edilirlerdi. Bu beylerden genellikle diğerlerini bertaraf edebilecek kadar güçlü olan, hükümdar olurdu. Böylece idari yapıyı, orduyu ve halkı tanıyan, yöneticilik tecrübesi edinmiş birisi olarak tahta çıkardı. Sancağa gönderilen (1583) son şehzade III. Mehmed olup babası III. Murad'ın ölmesiyle Saruhan (Manisa) sancağından İstanbul'a gelerek 27 Ocak 1595'te tahta çıkmış, fakat kendi şehzadelerini sancağa göndermemiştir. Bu tarihten itibaren şehzadelerin saray dışına gönderilmesi usulü kalkmıştır. Böylece sancağa çıkmadan hükümdar olan ilk padişah I. Ahmed olmuştur (22 Aralık 1603). Onun ölümüyle önemli bir değişiklik daha olmuş, şehzadelerden en büyüğünün tahta geçmesi yani 'erşed' ve 'ekber' kuralı kabul görmüştür. Osmanlılarda Avrupa saraylarında olduğu gibi veliahd tayin edilmesi usulü ancak 19. yüzyılda getirilmiştir.
Biat ve cülûs törenlerinin ne zaman ve nerede yapılacağı hususu daima belirli kurallar çerçevesinde gerçekleştirilirdi. Yönetimin boş kalmaması için mümkün olan en kısa sürede yapılır, uzaktan gelecek yönetici ve komutanlar beklenmezdi. Bir önceki padişah ölmüşse cenaze merasimi cülûstan sonraya bırakılırdı. Padişah seferde ölmüşse hazine, divan üyeleri ve ordu da seferde olduğundan dolayı başkente dönüş beklenmez, bulunulan yerde cülus merasimi gerçekleştirilirdi. I. Murat (ö. 1389) Kosova'da öldüğü zaman Yıldırım Bayezid orada tahta çıkmıştı. Kanuni Sultan Süleyman (ö. 1566) Zigetvar'da vefat ettiğinde Şehzade Selim'in (II.) orduya yetişip cülûs töreninin Belgrad'da yapılması istenmişti. Bunun yanı sıra önem verilen bir diğer durum ise Şehzade gelip tahta çıkıncaya kadar padişahın ölümünün gizli tutulmasıydı. Sultan Çelebi Mehmed'in (ö. 1421) vefatı 41 gün ordudan ve halktan gizlendi, Şehzadesi II. Murad'ın Bursa'da cülûsu yapılıp hutbesi okunduktan sonra ölüm haberi duyuruldu. Kanuni Sultan Süleyman'ın 1566 yılında Sigetvar Kale kuşatması sırasındaki ölümü ise 48 gün gizlendi.
Cülûs merasimleri erken dönemlerde Bursa, Edirne gibi merkezlerde yapıldı. İstanbul'un başkent oluşundan sonraki ilk cülus merasimi II. Bayezid'in (22 Mayıs 1482) tahta çıkışı vesilesiyle gerçekleştirildi. 20. yüzyıl başına kadar bazı istisnalar dışında büyük çoğunlukla cülus merasimlerinin mekanı Topkapı Sarayı oldu. Ancak II. Ahmed (23 Haziran 1691), II. Mustafa (6 Şubat 1695) ve III. Ahmed (23 Ağustos 1703) Edirne'de tahta çıktı. V. Murad (30 Mayıs 1876) ve Sultan Reşad'a (27 Nisan 1909) ilk biatler Seraskerlik binasında başlasa da cülûs merasimleri Dolmabahçe Sarayı'nda gerçekleştirildi. Son padişah Sultan Vahideddin (3 Temmuz 1918) ise geleneğe uygun olarak Topkapı Sarayı'nda yapılan merasimle tahta oturdu.
Biat ve cülûs merasimine nakibüleşraf, şeyhülislam, vezirler, kazaskerler, defterdar, nişancı, İstanbul kadısı, Sahn-ı seman ve Süleymaniye müderrisleri, yeniçeri ağası, İstanbul'da iseler kaptan paşa, beylerbeyiler gibi idari, ilmi ve askeri sınıfının en üstünde bulunan yöneticiler katılırlardı. Davetlilere sadrazam ve kethüdası tarafından tezkire gönderilerek haber verilirdi. Cülûs merasimi Topkapı Sarayı'nda yapılacaksa yeni padişah önce hırka-i saadet dairesini ziyaret edip, şükür namazı kılar, sadrazam ve şeyhülislam gelmişse onların ve Enderunlu ağaların biatlarını kabul ederdi. Bu sırada Babüssaade önüne taht kurulur, orta avlu hazırlanırdı. Saraya gelen divan üyeleri Kubbealtı'nda beklerlerdi. Padişah babüssaade ve darüssaade ağalarının kolunda içeriden çıkıp tahta otururdu. Davetliler yüzleri Babüssaade'ye dönük avluda yarım daire oluşturacak şekilde beklerlerdi. Genellikle nakibüleşrafın el öpüp dua etmesiyle merasim başlardı. Üst düzey devlet adamları el öperler, padişah onlar yaklaştığı zaman ayağa kalkıp otururdu. Bir alt rütbedekiler ise padişahın önünde sadece eğilerek biat ve tebriklerini iletirlerdi. Sadrazam teşrifat kaleminde hazırlanan deftere göre biat için gelenleri padişaha tanıtır, son olarak teşrifati efendinin taht önüne gelip biat etmesiyle merasim biterdi. Cülus şehir içinde münadi adı verilen duyurucuların dolaşması ve top atılmasıyla ilan edilir, ülkedeki bütün vilayetlere ve diplomatik ilişkilerin olduğu devletlere hüküm ve nameler gönderilirdi.
17. yüzyıl başından itibaren yaklaşık bir hafta kadar sonra, genellikle ilk Salı günü padişahın Eyüp Sultan türbesine gidip kılıç kuşanma merasimi yapılmaya başlandı. Bu dini merasime, şeyhülislam, kazaskerler gibi devlet adamlarından başka padişah hocası, şehirdeki tekkelerin şeyhleri ve medrese hocaları, seyyid ve şerifler davet edilirdi. Yeni padişaha genellikle silahdar ağanın yardımıyla nakibüleşraf tarafından İslam büyüklerinden veya atalarından birisinin kılıcı kuşatılırdı.
Yeni bir padişah tahta çıktığı zaman devlet adamlarına içi kürklü kıymetli kumaşlardan bir çeşit kaftan olan hilat giydirilir, saraylılara cülûsiyye inamı, askere de cülûs bahşişi dağıtılırdı. İlk zamanlarda askere ikram olarak verilen cülûs bahşişi, 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kapıkulu askerinin suistimal etmeye başlamasıyla devlet hazinesini zarara sokup tatsız olaylara sebebiyet verdi. Askere bahşişten başka terakki adıyla zam verilir ve terfileri yapılırdı. Ayrıca her cülûsun ardından bütün devlet görevlilerinin memuriyetleri gözden geçirilir, azledilenlerin yerine yenileri atanır; resmi tayin, türlü imtiyazlar ile ilgili belge olan beratlar ve ahidnameler yenilenirdi.
YAZAR
Zeynep Tarım