Son dakika haberi Sezai Karakoç hayata veda etti
Şair, yazar ve fikir adamı Yüce Diriliş Partisi Genel Başkanı Sezai Karakoç, 88 yaşında İstanbul Fatih'teki evinde hayata veda etti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sezai Karakoç için yayınladığı başsağlığı mesajında, "Fikirleriyle nesillere yol gösteren, edebiyatımızın, düşünce dünyamızın, ülkemizin büyük mütefekkiri, "Diriliş Şairi" Sezai Karakoç Beyefendi'nin vefatını derin bir teessürle öğrendim" ifadelerine yer verdi...
Türk edebiyatının ve düşünce dünyasının önemli isimlerinden Sezai Karakoç vefat etti. Diriliş Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Yavuz yaptığı açıklamada Karakoç'un bugün saat 13:00 sularında İstanbul'daki evinde hayatını kaybettiğini ifade etti.
Yazar Ali Haydar Haksal, Karakoç'un vefatını doğrulayarak, "Sağlık durumu iyiydi, geçen hafta konuştum sesi iyi geliyordu çok üzgünüm" dedi.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: VEFATINI DERİN BİR TEESSÜRLE ÖĞRENDİM
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, paylaşımında, "Fikirleriyle nesillere yol gösteren, edebiyatımızın, düşünce dünyamızın, ülkemizin büyük mütefekkiri, 'Diriliş Şairi' Sezai Karakoç Beyefendi'nin vefatını derin bir teessürle öğrendim. Merhuma Allah'tan rahmet, ailesine, sevenlerine ve milletimize başsağlığı diliyorum." ifadelerini kullandı.
BAŞSAĞLIĞI MESAJLARI
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay: Şair, yazar ve fikir adamı üstad Sezai Karakoç dünya sürgününü tamamlayarak Hakk’a yürüdü. Rabbim mekanını cennet, makamını âlî eylesin. Milletimizin başı sağ olsun.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop: Şiirimizin zirve ismi "İslâm Medeniyetinin Dirilişi" davasının öncüsü Sezai Karakoç'un vefatını üzüntüyle öğrendim. Allah'tan rahmet, ailesine ve Milletimize başsağlığı diliyorum. Üstad fikir ve eserleriyle gönlümüzde yaşamaya ve yol göstermeye devam edecektir.
İletişim Başkanı Fahrettin Altun: Doğunun yedinci oğlu, büyük mütefekkir ve şair Sezai Karakoç ağabeyimiz “en sevgili”ye kavuşmuş. Ruhu şad, mekanı cennet olsun.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın: Karakoç'un vefat haberinin ardından sosyal medya Twitter hesabından başsağlığı mesajı yayınladı. Kalın, mesajında şu ifadelere yer verdi: Diriliş şairi Üstad Sezai Karakoç rahmet-i Rahman’a kavuştu. Örnek bir hayat, sağlam bir fikir örgüsü ve büyük bir edebî miras bıraktı geride. Mevla mekanını cennet, makamını âli, ruhunu şâd eylesin.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli: Diriliş şiirini yetim bırakıp, kaderin üstündeki kaderi yüreğinde taşıyarak 88 yaşında ebediyete irtihal eden Merhum Sezai Karakoç’a Cenab-ı Allah’tan rahmetler niyaz ediyor, ailesine, sevenlerine, aziz milletimize başsağlığı diliyorum. Mekanı cennet, ruhu şad olsun.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: Fikir dünyamızın rehberlerinden, Diriliş Nesli'nin öncüsü, Yedi Güzel Adam'dan, Üstad Sezai Karakoç "dünya sürgünü"nü tamamlayarak "en sevgili"sine kavuştu... Rabbim mekanını cennet, makamını âlî eylesin inşallah...
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy: Ülkemizin yetiştirdiği kıymetli düşünürlerden, siyaset insanı, şair ve yazar Sezai Karakoç'un vefatını üzüntüyle öğrendim. Kültür ve Sanat Büyük Ödülü sahibi olan merhuma Allah'tan rahmet, ailesine ve yakınlarına başsağlığı diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin: Bu hepimiz için çok acı bir haber. Ülkemiz çok büyük bir değerini, medeniyetimiz önemli bir şair ve fikir adamını kaybetti. Üstad Sezai Karakoç’a Allah’tan rahmet, milletimize başsağlığı diliyorum.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca: “Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır”
Sezai Karakoç’u kaybettik. Bilgemiz, şairimiz artık aramızda değil. Başımız sağ olsun.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık: “Hayat dediğimiz ölüm, ölüm sandığımız gerçek hayat!” Bir neslin öncü şahsiyeti, mısralarıyla ilham olan fikir adamı Sezai Karakoç “gerçek hayata” irtihal etti. Rabbim mekanını cennet eylesin.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu: Dirilişin şairi, mütefekkir ve yazar Üstad Sezai Karakoç'a Allah'tan rahmet diliyorum. Uğruna ömrünü vakfettiği mücadeleye sahip çıkacak, aziz hatırasını hayırla ve hürmetle yad edeceğiz. Mekanı cennet olsun.
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül: Sezai Karakoç dünya sürgününü bitirip En Sevgiliye kavuştu, bize dizeleri ve fikirleri kaldı... Diriliş Neslinin rehberi Sezai Karakoç’a Allah rahmet eylesin. Başımız sağ olsun.
Saadet Partisi Genel Bakanı Temel Karamollaoğlu: "Dünya sürgünümü uzatma benim diye dua eden Sezai Karakoç'un duasını Mevla bugün kabul etti' dedi.
PARASIZ YATILI OKULLARDA EĞİTİM GÖRDÜ
Şair ve yazar, mütefekkir. 22 Ocak 1933, Ergani / Diyarbakır doğumlu. Babası Yasin Bey, Birinci Dünya Savaşı sırasında Kafkas cephesinde çarpışırken Ruslara esir düşmüş olan orta hâlli bir tüccardı. Dedesi Hüseyin Bey de Plevne Savaşına katılmış, Gazi Osman Paşa’nın takdirini kazanmış bir kimlikti. Annesi Emine Hanım ev hanımıydı. Sezai Karakoç’un çocukluğu Ergani, Maden ve Piran’da geçti. İlkokula Ergani’de başladı (1938) ve burada bitirdi (1944). Maraş Ortaokuluna parasız yatılı olarak (1944) kaydoldu. 1947 yılında Gaziantep’te, yine parasız yatılı olarak, lise öğrenimine başladı. 1950 yılında Gaziantep Lisesinden mezun oldu. Aynı yıl, bünyesinde parasız yatılı kısmı bulunan Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesine sınavla (1950) girdi. Bu okulun Maliye Bölümünden 1955 yılında, bir yıl gecikmeyle mezun oldu.
FELSEFE EĞİTİMİ ALMAK İSTEMİŞTİ
İlkokul, ortaokul ve lise yıllarında okulun en dikkat çekici öğrencisi oldu. İlkokul öğrenciliği yıllarında Battal Gazi kitaplarını, Ahmediye ve Muhammediyeleri okuyarak, dinleyerek büyüdü. Ortaokuldayken Namık Kemal, Ziya Paşa, Tevfik Fikret, Ziya Gökalp, okuduğu, bildiği yazarlar arasındadır. Lisede okuma listesine Batı klâsiklerini de ekledi. Üniversite öğrenimine başladığında Doğu ve Batı klâsiklerinin çoğunu okumuştu. Üniversite öğrenimi sırasında, daha birinci sınıftayken asistanlık teklifi aldıysa da bu teklifin üzerinde durmadı. Liseyi bitirince felsefe öğrenimi görmek istemişti, sonra ilâhiyat okumak istedi. Ancak bu iki okulda öğrenim görmesi mümkün olmadı.
ÖMRÜ BOYUNCA NECİP FAZIL'DAN AYRILMADI
Sezai Karakoç Siyasal Bilgiler Fakültesi sınavlarına girdi, sonuçları beklemek için İstanbul’a, Necip Fazıl’la tanışmaya gitti. Büyük Doğu’yla ise ortaokul yıllarında tanışmıştı. Ortaokul ve lise yıllarında tutkulu bir Büyük Doğu okuyucusu oldu. 1950’li yıllarda bizzat tanıştığı Necip Fazıl’dan bir daha ömrü boyunca ayrılmadı. 1950’li yıllarda bir yandan Büyük Doğu’nun sanat edebiyat sayfalarını yönetti, bir yandan da Büyük Doğu’nun her işine koşturdu. Necip Fazıl’la, senetlerine kefil olacak kadar yakınlık kurdu. SBF’den sonra, 30 Kasım 1955 tarihinde Maliye Bakanlığında, Hazine Genel Müdürlüğü Dış Tediyeler Muvazenesi bölümünde çalışmaya başladı. Burada çalışırken girdiği maliye müfettiş yardımcılığı sınavını kazanarak 11 Ocak 1956’da maliye müfettiş yardımcısı oldu. 3 Şubat 1959’da İstanbul’a gelirler kontrolörü olarak atandı. Görevi gereği yurdun birçok yerini görme imkânı buldu.
İSMİ 'DİRİLİŞ'LE ÖZDEŞLEŞTİ
İlk yazıları 1950’li yıllarda Büyük Doğu’da yayımlanan Sezai Karakoç, 16 Aralık 1963’ten itibaren değişik aralıklarla Yeni İstanbul gazetesinde, “Karakoç” imzasıyla, “Farklar” başlığı altında günlük yazı yazmaya başladı. Bu tarihten önce düzensiz aralıklarla haftalık Yeni İstiklâl gazetesinde de çeşitli yazıları çıkmıştı. Sezai Karakoç’un günlük yazıları düzenli bir şekilde 1963’ten itibaren Yeni İstanbul gazetesinde başladı. 4 Aralık 1967’de Babıâlide Sabah gazetesinde yazmaya başlayan Sezai Karakoç’un buradaki yazarlığı on ay sürdü. 1 Temmuz 1974’te Millî Gazete’de “Sûr” başlığı altında devam eden gazete yazarlığı 31 Ağustos 1974’te tamamlandı. Diriliş’i tekrar çıkarabilmek için buradaki yazarlığına son verdi, bu tarihten itibaren Diriliş dergisi dışında hiçbir yerde yazmadı.
Diriliş dergisi ve düşüncesi Sezai Karakoç adıyla özdeşleşti. Dünya savaşlarından yenik çıkan İslâm dünyasının yeniden dirilişini amaç edindi. Bu uğurda, yazı hayatı boyunca diriliş kavramı çevresinde zinde bir bilinç uyandırmaya çalıştı; başta şiir, siyaset ve düşünce olmak üzere, dünya Müslümanlarının uyanışına eserleriyle emek vermeye çalıştı.
YÜCE DİRİLİŞ PARTİSİ'Nİ KURDU
Yüce Diriliş Partisi, Sezai Karakoç tarafından, 1997 yılında art arda iki genel seçime katılamadığı için kapatılan Diriliş Partisi'nin (DİRİ-P) yerine, 17 Nisan 2007 tarihinde kurulan bir siyasi partidir. Partinin kısa adı "YÜCEDİRİ-P"tir ve amblemi de dolunay, gül ağacı ve yoldur. Amblemin manası ise, 'Diri' olan 'Gül'dür; 'Yüce' olan 'Ay'dır ve 'Yol' da 'Parti'dir.Parti dünyada İslam aleminin gerçek bir devlete ihtiyacı olduğunu, bu devletin topraklarının da Müslümanların yaşadığı topraklar olduğunu savunmaktadır.
ÖDÜLLERİNİ ALMAK İSTEMEDİ
Karakoç şimdiye kadar Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri başta olmak üzeae Kültür ve Tuizm Bakanlığı ile birçok devlet kurum ve kuruluşu tarafından tarafından kendisine takdim edilmek üzere düzenlenen ödül törenlere katılmayı tercih etmedi. Para ödüllerini geri çeviren şair, adına düzenlenen plaketleri ise evi adresine gönderilmesini rica etmişti.
RÖPORTAJ TEKLİFLERİNE SICAK BAKMADI
Karakoç, İstanbul Fatih'teki evinde mütevazı bir hayat yaşadı. Yüce Diriliş Partililer ve az sayıda bir dost grubuyla zaman zaman toplantılara katıldı. Kendisiyle yapılmak istenen röportaj taleplerine sıcak bakmadı. Medyada dolaşımda olan birkaç kare haricinde fazla fotoğraf vermedi.
MONA ROSA EFSANESİ
Şiir kitapları arasında, ''Hızırla Kırk Saat, Taha'nın Kitabı/Gül Muştusu, Körfez/Şahdamar/Sesler, Zamana Adanmış Sözler, Ayinler, Leyla ile Mecnun, Ateş Dansı ve Alın Yazısı Saati'' bulunan Karakoç, 1950 yılında kaleme aldığı, ancak kitaplaştırılmasına 45 yıl boyunca izin vermediği ve bu süre boyunca fotokopi halinde elden ele dolaşan ''Mona Rosa'' adlı akrostiş şiiriyle geniş bir hayran kitlesine ulaştı.
Necip Fazıl Kısakürek'in, ''Ruh gibi, Hazreti İsa gibi'' diye tanımladığı, Ece Ayhan'ın ''Sivil şiirin en iyi şairlerinden'' şeklinde övdüğü, Cemal Süreya'nın ''Öyle bir Müslüman ki Marx da bilir, Nietzsche de bilir, Salvador Dali de sever. Sıkışmış, sıkıştırılmış deha. Alçak gönüllükle katı yüksek uçuyor. Şemsiyesi yok'' ifadesiyle anlattığı Karakoç, 88 yaşında hayata gözlerini yumdu.
O ŞİİRİN ŞİFRELERİ
Mona Rosa'daki her kıtanın ilk satırının baş harfleriyle meydana gelen ''Muazzez Akkaya'' isminin, Karakoç'un üniversite yıllarında aşık olduğu, ancak hiçbir zaman açılamadığı sınıf arkadaşı olduğu ve Cemal Süreya ile bu konuda bir iddiaya girdiği, iddiayı kaybeden Süreya'nın soyadındaki ''y''lerden birini bu nedenle atmak zorunda kaldığı, kulaktan kulağa yayılan iddialar arasında yer aldı.
'Diriliş Nesli'nin öncüsü'' olarak da nitelendirilen Karakoç'un fikir ve araştırma kitapları arasında, ''Yunus Emre, Mevlana, Mehmet Akif, İslam'ın Dirilişi, İslam Toplumunun Ekonomik Strüktürü, Ölümden Sonra Kalkış, Mağara ve Işık'' bulunuyor.
''Meydan Ortaya Çıktığında ve Portreler'' adlı hikaye, ''Armağan'' adlı piyes, ''Batı Şiirlerinden ve İslamın Şiir Anıtlarından'' adlı çeviri şiir kitapları da yayınlanan Karakoç'un, son günlerde Diriliş Partisi'ni yeniden kurma çalışmalarını başlattığı biliniyor.
BİR NESLİN EZBERE BİLDİĞİ ŞİİR
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister.
Ah senin yüzünden kana batacak.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Ulur aya karşı kirli çakallar,
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa.
Mona Rosa bugün bende bir hal var.
Yağmur iri iri düşer toprağa,
Ulur aya karşı kirli çakallar.
Açma pencereni perdeleri çek,
Mona Rosa seni görmemeliyim.
Bir bakışın ölmem için yetecek.
Anla Mona Rosa ben bir deliyim.
Açma pencereni perdeleri çek.
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi,
Bende çıkar güneş aydınlığına.
Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi.
Seni hatırlatır her zaman bana.
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi.
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar,
Işıksız ruhumu sallar da durur.
Zambaklar en ıssız yerlerde açar.
Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi.
Ellerinden belli olur bir kadın,
Denizin dibinde geziyor gibi.
Ellerin, ellerin ve parmakların.
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana,
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar.
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.
Akşamları gelir incir kuşları,
Konarlar bahçemin incirlerine.
Kiminin rengi ak kiminin sarı.
Ah beni vursalar bir kuş yerine.
Akşamları gelir incir kuşları.
Ki ben Mona Rosa bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında.
Hayatla doldurur bu boş yelkeni.
O masum bakışların su kenarında.
Ki ben Mona Rosa bulurum seni.
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
Henüz dinlemedin benden türküler.
Benim aşkım uymaz öyle her saza.
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler.
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
Artık inan bana muhacir kızı,
Dinle ve kabul et itirafımı.
Bir soğuk, bir mavi, bir garip sızı
Alev alev sardı her tarafımı.
Artık inan bana muhacir kızı.
Yağmurdan sonra büyürmüş başak,
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış.
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış.
Yağmurdan sonra büyürmüş başak.
Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kuş tüyüne.
Bir tüy ki can verir gülümsesen,
Bir tüy ki kapalı geceye güne.
Altın bilezikler o kokulu ten.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister,
Ah senin yüzünden kana batacak.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
ESERLERİ:
ŞİİR: Körfez (1959), Şahdamar (1962), Hızırla Kırk Saat (1967), Sesler (1968), Taha’nın Kitabı (1968), Gül Muştusu (1969), Şiirler I (Hızırla Kırk Saat) (1974), Şiirler II (Taha’nın Kitabı, Gül Muştusu) (1974), Şiirler III (Körfez, Şahdamar, Sesler) (1974), Şiirler IV (Zamana Adanmış Sözler) (1975), Şiirler V (Ayinler) (1977), Şiirler VI (Leylâ ile Mecnun) (1980), Şiirler VII (Ateş Dansı) (1987), Şiirler VIII (Alınyazısı Saati) (1989), Şiirler IX (Monna Rosa) (1998), Gün Doğmadan (Bütün Şiirleri) (2000).
HİKÂYE: Hikâyeler I (Meydan Ortaya Çıktığında) (1978), Hikâyeler II (Portreler) (1982).
ELEŞTİRİ: Edebiyat Yazıları I (1982), Edebiyat Yazıları II (1986), Edebiyat Yazıları III (1996).
İNCELEME-ARAŞTIRMA: Yunus Emre (1965), Mehmet Âkif (1968), Mevlâna (1996).
TİYATRO: Piyesyer I (1982), Armağan (1997).
DÜŞÜNCE: İslâm’ın Dirilişi (1967), İslâm Toplumunun Ekonomik Strüktürü (1967), Dirilişin Çevresinde (1967), Yazılar (1967), İslâm (1967), Kıyamet Aşısı (1968), Mağara ve Işık (1969), Allah’a İnanma ve İnsanlık (1970), Ölümden Sonra Kalkış (1970), Ruhun Dirilişi (1974), Çağ ve İlham I (1974), Yitik Cennet (1976), İnsanlığın Dirilişi (1976), Diriliş Neslinin Âmentüsü (1976), Çağ ve İlham II (1977), Gündönümü (1977), Çağ ve İlham III (1980), Makamda (1980), Diriliş Muştusu (1980), Çağ ve İlham IV (1986), Düşünceler I (1986), Fizik Ötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi I (1995), Fizik Ötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi II (1995), Fizik Ötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi III (1995), Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı I (1996), Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı II (1996), Unutuş ve Hatırlayış (1996), Varolma Savaşı (1997), Düşünceler II (Kurumlar) (1997), Samanyolunda Ziyafet (2004).
GÜNLÜK YAZILAR: Sütun I (1967), Farklar (1967), Sütun II (1969), Sûr (1975), Gün Saati (1986).
ÇEVİRİ: Batı Şiirinden (Şiir) (1976), Şiir Anıtlarından (Şiir) (1976), Çağdaş Batı Düşüncesinden (1997), Armağan (Fuzûlî’nin Hadîkat’üs-Suadâ’sından uyarlama) (1997).
RÖPORTAJ: Tarihin Yol Ağzında (1996).
KONFERANS: Çıkış Yolu I (2002), Çıkış Yolu II (2002), Çıkış Yolu III (2003).