1-Vitamin alın: Vücudunuzdaki D vitamini, kışın E vitaminiyle birlikte çalışıyor.
D vitamini de vücudunuza soğuklarla savaşmada yardımcı oluyor.
Haftada 10 bin IU değerinde D vitamini almak, üst solunum yolları enfeksiyonu riskini yarı yarıya düşürebiliyor.
2-Yüzünüze dokunmayın: Kışları cebinizde streil ameliyat eldivenleriyle gezinmiyorsanız, ellerinizi yüzünüzden çekseniz iyi olur.
Journal of Occupational Health dergisinde yayımlanan bir çalışmaya göre, gözlerine ve burunlarına ara sıra dokunan kişilerde, dokunmayanlara oranla üst solunum yolu enfeksiyonu geçirme ihtimali yüzde 41 oranında artabiliyor.
3- Yoğurdu eksik etmeyin: Soğuk algınlığı ve grip virüslerine karşı yoğurttan yardım alın.
Clinical Nutrition dergisinde yer alan bir çalışma, her gün probiyotiklerin belirli bir formunu tüketmenin, bu virüslerden birine yakalanma riskini yüzde 27 oranında düşürdüğünü söylüyor.
Virginia Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Rinoloji Uzmanı Dr. Spencer Payne, "Günde en azından 1 porsiyon probiyotik yoğurt yemeyi hedefleyin" diyor.
4- Meditasyona başlayın: Wisconsin Üniversitesi'nden araştırmacılar, meditasyon yapanların bu fikirden uzak duranlara kıyasla yüzde 76 daha az hasta gün geçirdiklerini buldu.
Meditasyon size konsantre olmayı ve sakin kalmayı öğretiyor.
Bu şekilde, bedeni hastalanmaya elverişli hale getiren stresli ruh halini dağıtmış oluyorsunuz.
Başlangıç için internette biraz araştırma yaptıktan sonra yoga ya da meditasyon merkezine gidip deneme derslerine katılın.
5- Yeşil çaya alışın: Kahveyi pas geçin ve yeşil çay demleyin.
Almanya'da yapılan bir çalışma, yeşil çayın içeriğindeki mucizevi bir maddenin, kateşinin bir türü olan epigallokateşin gallat'ın (EGCG), grip virüsü partiküllerine zarar vererek vücut sistemine girmemeleri için set oluşturduklarını buldu.
Bilim insanları, kateşinin zatürreye yol açan bakterilere de engel olabildiğine inanıyor.
Çalışmayı kaleme alan Dr. Eike Steinmann ve Dr. Joerg Steinmann, dilediğiniz kadar yeşil çay içmenizi ve günlük EGCG takviyesi almanızı öneriyor.
6- Savaşa iyi hazırlanın: Aşı olmadan önce spor salonuna kapanın.
Brain, Behaviour and Immunity dergisinde yer alan bir araştırmaya göre, grip aşısı olmadan önce egzersiz yaptığınızda spor sonrası meydana gelen enflamasyon, aşıdaki virüse karşı bağışıklık tepkinizi güçlendiriyor.
Bu da, daha sağlam bir enfeksiyon koruması anlamına geliyor.
Peki, ne kadar terlemek yeterli olur?
25 dakika boyunca biseps ve deltoid kaslarını hedef alan ağırlık egzersizleri yapanlar, bağışıklık tepkilerini geliştirebiliyor.
7- Burnunuzu üşütmeyin: Her yeriniz donuyor olabilir, ancak yine de en çok burnunuz için endişelenin.
Pensilvanya Üniversitesi'nden Rinoloji Bölümü Direktörü Dr. James Palmer, burundaki tüylerin ve sinüs boşluklarının, hastalık yapıcı patojenleri süpürmekle görevli olduklarını ama bu fonksiyonun sıcaklığa bağlı olduğunu belirtiyor.
Dr. Palmer, "Tüyler sıcakta daha hızlı çalışırken soğukta daha düşük bir performans gösteriyor. Bu nedenle soğuk havalarda dışarda fazla zaman geçirmek, daha kolay hasta olmanıza neden oluyor." diyor.
8- Aşı olun: Vanderbilt Üniversitesi'nden Dr. Bill Schaffner, "Grip olmamak için önlem almak adına yapacağınız ilk şey aşı olmaktır" diyor.
Grip aşısı, farklı virüslerin bulaştırdığı hastalıkların belirtilerini dahi azaltabiliyor.
9- Kaynatın: Besin kaynaklı hastalıklara yol açan virüsler, üremek için beklemeye eğilimliler.
Bu nedenle, hasta olma olasılığınızı daha da azaltmak için ıspanak, lahana veya pazı gibi yeşil yapraklı sebzeleri blanşe etmeyi (çiğ yiyeceklerin kaynar suda 2-3 dakika bekletilerek haşlandığı yöntem) deneyin.
Pişirme işlemini kesmek için sebzeleri kaynar sudan çıkardığınız gibi önceden hazırladığınız buzlu suya daldırın.
Bu yöntem, yeşilliklerinize farklı bir tat verecek.
Ayrıca Journal of Food Protection dergisinde yer alan bir çalışmaya göre, 100 derecede pişirmek ıspanaktaki norovirüsü büyük oranda azaltıyor.
10- Nemli tutun: Burnunuzu soğuklardan korumanız yetmiyor, aynı zamanda nemli de tutmalısınız.
Dr. Payne, geniz yolunuz kuruduğunda, barındırdığı antimikrobiyal ajanların bundan zarar göreceğini söylüyor ve evinizdeki nem seviyesini yüzde 30 ila 50 arasında tutmanızı tavsiye ediyor.
İşte olduğunuz zamanlardaysa tuzlu bir jel ya da burun spreyini günde 3 veya 4 kez sıkabilirsiniz.
11- Terleyerek iyileşin: Orta yoğunluklu egzersizi hiç hafife almayın.
Zira Koreli araştırmacılar, soğuk algınlığına yakalanma riskini tam yüzde 27 düşürebildiğini belirtiyor.
Antrenman yapmak muhtemelen "doğal katil hücreleri" rinovirüsleri avlama işine sevk ederek, bağışıklık tepkinizi harekete geçiriyor.
Hali hazırda hastaysanız, Dr. Schaffner egzersize devam etmenizi söylüyor ve ekliyor: "Egzersiz, mukoza zarı çevresindeki kan damarlarını daraltan ve genizdeki sıkıntıları yatıştıran epinefrin (adrenalin) üretimini artırıyor.
12- Kafayı bulmayın: UMass Tıp Fakültesi araştırmasına göre, içkiyi bir defa bile fazla kaçırmak sitokin (ateşi yükselten ve enflamasyonu artıran bir protein) salınımını tetikliyor.
2 saat içerisinde 5 içkiden fazlasınını içmek, aşırıya kaçmak olarak tanımlanıyor.
13- Balık tüketin: Yorucu antrenmanlar sizi enfeksiyonlara daha açık hale getiriyor.
Ama eğer "Antrenman şiddetimi koruyacağım" diyorsanız, en azından tabağınızı balıkla doldurun.
Brain Behaviour and Immunity dergisinde yer alan 2012 yılına ait bir çalışma; Omega 3 alımınızı artırmanın, vücudun egzersiz sonrasında ürettiği enfeksiyonlarla savaşan hücreleri atağa geçirdiğini ortya koydu.
Ton balıklı sandviçten bıktıysanız pizzanınızın üzerine ançüez ekleyin. -
14- Mırıldanın: Mırıldanmak, diğer insanlar için biraz sinir bozucu olabilir ama mikropları gerçekten kızdırdığını söyleyebiliriz.
Hindistan'da yapılan bir çalışmadaki tekniği deneyin: Derin bir nefes alın, burun deliklerinizde birini kapatın ve mırıldanarak açık olan delikten nefesinizi verin. -
Aynısını diğer taraf için de uygulayın ve bunu 5 kez tekrarlayın.
Üç ay boyunca günde 2 defa steroid burun spreyinin ardından bunu uygulayan alerji mağdurları, sadece sprey kullananlara oranla ortalama yüzde 50 daha az tıkanıklık hissetmişler.
15- Korsanı yakalayın: Mentolün her zaman öksürüğü yatıştırıcı etkisi olmuştur ama okaliptüs sevgisi nereden geliyor?
Cough dergisine göre, okaliptüsün içeriğindeki sineol bileşeni muhtemelen enflamasyonu azaltma yoluyla ve akciğerdeki bronşların genişlemesini (böylece hava akımının artmasını) engellmeye yardım ederek, öksürük belirtilerini dindiriyor.
Yapılan bir araştırmada, akut bronşit rahatsızlığı yaşayan ve her yemekten önce 200 miligram sineol alan kişilerde semptomlar, plaseboya tabi tutulan gruba kıyasla yüzde 22 oranında iyileşti.
16- Acı tatlı zencefil alın: Biraz zencefil tüketmek her derde deva.
Tayvanlı araştırmacılar, taze zencefilin respiratuar sinsityal virüsün hücrelere tutunmasını ve üremesini engellediğini keşfetti.
Peki, bu respiratuar sinsityal virüs de neyin nesi?
Ciddi hallerde zatürre ve bronşite evrilebilen bir virüs.
Bununla mücadele emek için sıcak suyun içine biraz zencefil rendeleyerek, baharatlı bir çay yapın ya da sarımsakla birlikte sebze sotelerinin üzerine ekleyin.
17- Yoga yapın: Bağışıklığı güçlendirmek için eğilip bükülmek mi gerekiyor?
Japon bilim insanları, yoga pozlarınına girmek için yapacağınız esneme hareketlerinin, bağışıklık sisteminizi kuvvetlendirebileceğini, dolayısıyla zatürre, soğuk algınlığı ve grip gibi hastalıklarla mücadelede daha hazırlıklı olabileceğinizi öne sürüyor.
Gevşeme ile fiziksel hareketin birleşimi, hastalık taşıyan milropları alt edecek bir antimikrobiyal peptit olan beta-defensin 2'nin daha yüksek miktarda salgılanmasını sağlıyor.
18- Ellerinizi yıkayın: Dr. Payne, cildinizi virüslerden temizlemek için su ve sabunla iyice ovalamanız gerektiğine değiniyor.
Bu da lavaboda 20 dakika geçirmeniz anlamına geliyor.
Ellerinizi de tamamen kurutun çünkü, ıslak eller mikrop yaymaya elverişli oluyor.
19- Sakız çiğneyin: Nefesinizi tazelerken mikropların geçişine de set çekin.
Geçmişte yapılan araştırmalara göre, sakızlara konan bir tatlandırıcı olan ksilitol, pnömokok baktesinin vücuda yerleşmesini engelliyor.
Türkiye'de yapılan bir inceleme ise kulak ve sinüs enfeksiyonu riskini düşürdüğünü söylüyor.
Satın aldığınız sakızın etiketine bakın; ksilitol içerip içermediği yazıyordur.
20- Turşu tüketin: Tatlı turşular size de tatlı bir rahatlık verebilir.
İtalyan araştırmacılar, bu tip fermente olmuş yiyeceklerdeki bir tür probiyotik olan "lactobacillus plantarum"un streptokok bakterisinin belirli bir cinsinin etkinliğini azalttığını söylüyor.
L. plantarum, enflamasyonu kontrol altına alan proteini desteklerken bakterinin büyümesini yavaşlatıyor.
Sandviçlere ya da yemeğin yanına garnitür olarak eklediğiniz tatlı turşular, hem tat hem sağlık katıyor.
21- Uykunuzu alın: Yeterli uyumamak bağışıklık sisteminizin kabusu oluyor.
Finlandiya'da geçtiğimiz sene yapılan bir araştırma, günde 4 saatlik sürenin altında uyuyarak geçirilen bir iş haftasının, gen fonksiyonlarınızı değiştirmeye yettiği sonucuna ulaştı.
Bir hafta içerisinde bağışıklık tepkinizi devreye sokan yollar değişebiliyor ve potansiyel olarak enflamasyonu artırabiliyor.
Daha iyi bir gece uykusu için yatak odası aydınlatmasını daha hafif ışık yayan bir ampulle değiştirin ve rüyalar alemine daha hızlı gidin.
22- Pasif içici olmayın: Hintli bilim insanlarına göre, az da olsa sigara dumanını içine çeken kişilerin burnundaki tüyler, partikülleri temizlemek için pasif içici olmayanlarınkine göre 2 kat daha uzun süre uğraşıyor.
Üsteik solunum yolu enfeksiyonlarına daha yatkın hale geliyorsunuz.
23- Sigaradan kurtulun: Sigara içiyorsanız, temelli bırakmanın tam sırası.
Koreli araştırmacılar, sigara içerek gribe kucak açtığınızın altını çiziyor.
Ayrıca sigara, H1N1 virüsüne, yani domuz gribine yakalanma ihtimalini de 5 kattan daha fazla yükseltiyor.
24- Balsız kalmayın: Microbiology dergisinde yayımlanan bir çalışmaya göre streptococcus pyogenes (streptokok boğaz bakterisi) kolonilerine manuka balıyla cevap verildiğinde, bakteriler yüzde 85 oranında azalıyor.
Bu sene içinde Pakistan'da yapılan bir başka araştırma ise, balın stafilokok, zatürre ve salmonellanın değişik formlarını önlediğini ortaya koydu.
25- Sıcak sıcak için: Rhinology dergisinde yayımlanan çalışmaya göre, içeceklerini ortalama 70 derecelik sıcaklıkta içenler, oda sıcaklığında içenlere oranla soğuk algınlığı ve grip belirtilerinde daha hızlı iyileşme görüyorlar. (Men's Health)