Atatürk olsa Varlık Vergisi olmazdı
Varlık Vergisi'nin yürürlüğe girmesinin üzerinden 70 yıl geçti
ABONE OLBülent GÜNAL - AHT
bgunal@htgazete.com.tr
Siyaset ve ekonomide büyük etki yaratan Varlık Vergisi’nin yürürlüğe girmesinin üzerinden 70 yıl geçti. Araştırmacı-Yazar Rıfat Bali yeni kitabı “Varlık Vergisi Hatıralar-Tanıklıklar”da, Rum, Ermeni, Yahudi, Müslüman ve Bulgar olmak üzere 158 kişinin tanıklıkları ve hatıraları yer alıyor.
11 Kasım 1942'de yasalaşan Varlık Vergisi, gayrimüslim vatandaşlarda büyük travma yarattı. Binlerce kişinin omuzlarına ödeyemeyecekleri vergiler yüklendi. Kimi evini, kimi baba yadigari eşyalarını haraç mezat sattı. Yine de vergisini ödeyemeyenler Aşkale'ye, Sivrihisar'a taş kırmaya yollandı... Araştırmacı-yazar Rıfat Bali'nin Libra Yayıncılık'tan çıkan yeni kitabı "Varlık Vergisi Hatıralar-Tanıklıklar'' birbirinden çarpıcı 158 tanıklık ve hatıraya yer veriyor.
Varlık Vergisi ile ilgili son zamanlarda başka kitaplar da yayımlandığını söyleyen Bali, ''Ancak bu kitapla birlikte Varlık Vergisi'yle ilgili hatıralar ilk kez bu kadar hacimli ve derli toplu halde" diyor. "Hatıraları toplarken epey zorlandım. Aradan 70 yıl geçmesine rağmen hâlâ korkan, konuşmak istemeyen ya da konuşsa bile adının açıklanmamasını isteyenler oldu. Bu yüzden bazı mektup ve belgeleri kitaba koyamadım...'' Kitapta bugüne kadar gün yüzüne çıkmamış birbirinden çarpıcı hatıraların yanı sıra, Aşkale günlükleri ve mektuplar da yer alıyor.
İşte kitaptaki hatıralardan birkaçı...
Yıldız Şaul (1920-2002)
'Bir gün polisler babamı alıp götürdü'
''(...) Babam çok az kazanıyordu, zorlukla idare ediyorduk. Derken o mahut Varlık Vergisi geldi. Babam ağlayarak eve geldi. Bize yedi bin lira vergi koydular. Parayı hemen vermemiz lâzımmış. Yoksa haciz, hapishane, temerküz kampı, Aşkale var. Babama bu işte bir yanlışlık var dedim. 'Biz zorlukla geçiniyoruz. Dükkân kiralık, bizde varlık yok, mal-mülk yok ki bize Varlık Vergisi koysunlar...' Defterdar Bey bana, 'Bu işte bir yanlışlık yok. Sizlere bir yardımda bulunamam. Emir çok yüksek yerden geldi. Oturduğunuz evi satın, yedi bin liralık borcunuzu verin' dedi. 'Hangi borçtan söz ediyorsunuz, babamın bir lira borcu yok' dedim, ağlayarak mal müdürlüğünden çıktım. Birkaç gün sonra dükkâna geldiler, haciz başlamıştı. Evi satalım dedik, alan çıkmadı. Komşumuz Albay Sami Bey'e müracaat ettik. Yalvarıyoruz evi satın alsın... 'Olmaz, gözyaşı dökenlerin evini alamam ben' dedi. Ve bir gün polisler geldi babamı alıp götürdüler. Aşkale'ye giden trene bindirmişler. Evi satamadık, babamızı kurtaramadık. Babam temiz bir Türk, asil bir Türk, büyük bir Türk. Atatürk gibi büyük ve vicdanlı bir Türk. Zaten Atatürk sağ olsaydı Yahudileri ezen, soyup soğana çeviren bu ırkçılara yakışan Varlık Vergisi olmayacaktı."