Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Bilgi Yaşam Kapalı bir alandan çıkıp güneşe baktığımızda neden hapşırırız?

        Hapşırma, vücudun burun boşluğunu tahriş eden yabancı maddeleri temizlemek için kullandığı ani ve kuvvetli bir savunma refleksidir. Bu biyolojik reaksiyon, çeşitli canlı türlerinde gözlemlenmektedir ve birçok canlının hayatta kalma stratejilerinin bir parçasıdır.

        GÜNEŞ HAPŞIRMASI

        İnsanlar, Güneş ışığının hapşırmaya yol açan etkisini en az birkaç bin yıldır biliyorlar. Aristo, “Problemler” adlı eserinde, Güneş’in neden hapşırmaya yol açtığını sormuş ve verdiği yanıtta, Güneş ışığının burnunuzun içinde terlemeye neden olduğunu, bu yüzden hapşırma ihtiyacı duyduğunuzu öne sürmüştür. Ancak bu açıklama, sonrasında yapılan çalışmalarla sorgulanmıştır.

        REKLAM

        GÖZ YAŞI TEORİSİ

        Bir süre sonra, Sir Francis Bacon, Güneş ışığının hapşırmaya neden olamayacağını gösterdi. Gözlerini kapatıp Güneş’e yöneldiğinde, herhangi bir ışık refleksi ile hapşırmadığını fark etti. Bacon’a göre, hapşırma aslında gözlerin sulanması sonucu burna giden nemin, gıdıklamaya yol açtığı bir süreçti. Ancak bu teori de zayıf bir açıklama sundu çünkü göz sulanması, ışık hapşırık refleksine göre çok daha yavaş gerçekleşen bir süreçtir.

        EVRİMSEL BİR AVANTAJ MI?

        Işık hapşırık refleksinin, evrimsel bir avantaj sağladığını düşündüm. Hapşırma, hastalıkları başkalarına yaymanın bir yolu olabilir. Eğer mağarada yaşıyorsanız, hapşırdığınızda mukusunuz duvarlarda ya da yerde birikebilir, bu da patojenlerin çevrede canlı kalmasına yardımcı olabilir. Ancak parlak güneş ışığına çıktığınızda, hapşırma sonucunda oluşan mukus hızlıca kuruyacak ya da güneşin zararlı UV ışınları patojenleri öldürecektir, bu da hastalığın yayılma riskini azaltabilir.

        KALITSAL YAPI VE ARAŞTIRMALAR

        1960’larda yapılan bazı çalışmalar, ışık hapşırık refleksinin kalıtsal olduğunu ortaya koydu. Bir baba, parlak güneş ışığına girdiğinde iki kez hapşırıyordu. Aynı deney, sadece dört haftalık bir bebek üzerinde de yapıldığında, bebek de tam iki kez hapşırmıştı. 1980’lerde, bu özelliğin otozomal dominant olduğu anlaşılmıştı. Yani, bu özelliğe sahip olmak için sadece bir ebeveynden gen alınması yeterliydi.

        REKLAM

        IŞIK HAPŞIRIK REFLEKSİ

        Nüfus araştırmaları tamamlandığında, insanların yalnızca %18 ila %35’inin ışık hapşırık refleksi gösterdiği bulunmuştu. Bu da, bu özelliğin evrimsel olarak büyük bir avantaj sağlamadığını düşündürüyordu. Eğer öyle olsaydı, herkes bu özelliğe sahip olurdu. Belki de zaman içinde rastgele mutasyonlardan biri olarak ortaya çıkmış ve evrimsel olarak iyi ya da kötü etkisi olmadan varlığını sürdürmüştür. Yani, yaklaşık dört kişiden biri bu özelliğe sahiptir.

        GENETİK REFLEKS

        Günümüzde, ışık hapşırık refleksinin sorumlu olduğu genin, ikinci kromozom üzerinde olduğu belirlenmiştir. Bu, bir DNA harfi değişikliği ile bağlantılıdır. Güneş hapşırıcılarında ‘C’ harfi bulunurken, diğerlerinde ‘T’ harfi vardır. Bu bilgi, 2010 yılında yapılan bir çalışmadan elde edilmiştir. Çalışmaya katılan on bin kişi, güneş hapşırıcısı olup olmadıklarını belirtmiş ve ardından DNA’ları analiz edilmiştir. Sonuç olarak, bu harf değişikliğinin ışık hapşırık refleksi ile bağlantılı olduğu keşfedilmiştir.

        FOTİK HAPŞIRMA

        Işığa bakınca hapşırmaya fotik hapşırma adı veriliyor. 1950 yılında bu konu üzerinde çalışmaya başlayan Fransız araştırmacı Sedan, fotik hapşırma alanında çalışan ilk bilim insanı olmuştur. Sedan, hastalarının retinalarını muayene etmek amacıyla gözlerine oftalmoskop (göz aynası) ile bakarken kişilerin hapşırmaya meyilli olduklarını fark etmiştir. Bunun üzerine altı hasta üzerinde yaptığı çalışmada, hastaların hapşırma eğilimlerinin güneş ışığına, fotoğraf makinelerinin flaşına ve ultraviyole ışığına bağlı olduğunu fark etmiştir. Sedan, bu olayı şöyle açıklamıştır:

        REKLAM

        Hapşırma isteği sadece hastalar parlak ışığa maruz kalınca gerçekleşiyor. Eğer ışık yanıp sönerse hapşırma gerçekleşmiyor.

        FİZYOLOJİK ETKİ

        Işık hapşırık refleksini tetikleyen genetik değişikliğin, nasıl çalıştığı hala tam olarak anlaşılmamıştır. Ancak, şu anki en iyi teori, trigeminal sinirin rolünü vurgulamaktadır. Trigeminal sinir, yüzünüzdeki tüm hisleri kontrol eder ve üç ana dala sahiptir. Bu dallardan biri gözden gelen uyarıları, diğeri ise burundan gelen uyarıları alır. Işık sinirleri uyardığında, bu sinyallerin geçişi sonucu burnunuzda bir gıdıklanma hissi oluşur ve hapşırmaya neden olur.

        IŞIK HAPŞIRMASI VE EVRENSEL ETKİSİ

        Işık hapşırıkları, genellikle zararsızdır, ancak bu araştırmalar, genetik yapılar ve hastalıklar hakkında birçok yeni bilgi edinmemizi sağlamaktadır.

        ÖNERİLEN VİDEO
        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa