Akdeniz diyeti dediğin...
Bugün konumuz her daim bir çeşidi moda olan diyetler. Farkındasınızdır, dönem dönem bir çok diyet gündeme geliyor. Peki, bunlar işe yarıyor mu?
Hedefiniz şayet kilo vermek ise, vücut kendi rutininin dışına çıktığı için, doğduğu günden beri aldığı bir besin grubu azaltılınca ilk başta kiloda azalma olabiliyor. Bu son derece olağan bir şey. Azaltılan besin grubu hangisi olursa olsun metabolizmada bir şaşırma oluyor. Yalnız şöyle bir gerçek var ki, er ya da geç, beslenmeden çıkartılan besin grubu bir şekilde tekrar beslenmeye alınıyor.
Bu bazen sıkılıp, "Eeehh daha fazla dayanamayacağım" deyip saldırma şeklinde bir günde oluyor. Kısılan diyet karbonhidrat ise kendimizi böreğe boğulmuş olarak buluyoruz. Ya da bir diğer senaryoda da, ufak ufak tadarak ama her seferinde biraz daha vicdan azabı çekerek, içten içe kendimizi yiyerek oluyor. Eninde sonunda başa geri dönüyoruz. Peki, neden?
Çünkü vücudumuzun tüm makro ve mikro besin gruplarına ihtiyacı var. Net.
Protein, yağ veya karbonhidrat olmadan hücrelerimizin ayakta kalabilmesi, işini yapabilmesi mümkün değil. Bu makro besinleri, binanın temeli, kolonları ve kirişleri gibi düşünebilirsiniz.
Bir de mikro besinler var... Yani mineraller (kalsiyum, potasyum, fosfor... vs), fito besinler(her türlü renkli sebze ve meyveden alıyoruz) ve vitaminler. Bunları da binanın penceresi, yer döşemesi, merdiveni gibi düşünebiliriz. Birinden biri eksik olsa binada oturamayız, değil mi? Belki 3-5 gün idare ederiz ama o bina bizim uzun süreli yaşam yerimiz olamaz. İşte vücudumuz da aynı böyle. Bu besin gruplarının birinden biri eksik olunca bu vücut bizi uzun seneler taşımaz...
Günlük rutinimizde eksik bırakılan her besin grubu, içten, yavaşca binayı çürütür... Hormonlarımız işlemez olur. Üreme, adet görme, sperm sayısı azalır... Bağırsak rahatsızlıkları, depresyon, kronik hastalıklara yelken açma başlar.
Burada önemli olan nokta, alınan besin gruplarının iyi kaynaklardan gelmesi. Mesela, "Vücudumuzun karbonhidrata ihtiyacı var" diye börek yemek değil de bunu sebze ve meyveden karşılamak gibi...
Yağa ihtiyaç var diye, kızarmış patates yemek değil de badem, fındık, ceviz yemek gibi...
Uzun süre moda diyetleri yapıp, hep aynı kilosunu ve sağlığını koruyan maalesef göremiyoruz. Zaten böyle bir mucize olsa, dünyanın en büyük devletleri bütçelerinin en büyük kısımlarından birini obezite ile mücadeleye ve sağlığa ayırır mı? Doğru her zaman tek. Sağlıklı beslenme, hayata huzurlu ve pozitif bir bakış açısı, hareket...
Sağlıklı beslenme için de, aslında bunu yapabileceğimiz cennet gibi bir ülkedeyiz. Sebzemiz sınırsız. İnsanlar yurtdışında salatalığı, kabağı tek tek alıyor. Alışveriş sepetine bir kabak koyan var çünkü o kadar pahalı ve az ki... Biz kilo kilo sebze alabiliyoruz, ne büyük nimet...
Akdeniz diyeti aslında şu anda tüm dünyanın kabul ettiği en sağlıklı beslenme. Herkes bu beslenmeye geçmeye çalışıyor, biz elimizdekinin kıymetini bilmiyoruz.
Buyrun, en sağlıklı beslenmenin ve ideal kiloya inebilmenizin anahtarı.
Moda diyetlere kendinizi kaptırmadan, kendiniz için en ideal beslenmeyi bulmanız dileklerimle, herkese sağlıklı, mutlu ve şekersiz günler...
Sema Sumeli