"PKK silah bırakırsa ev hapsi gündeme gelebilir"
Öcalan'a ev hapsi talebiyle ilgili olarak önemli açıklamalarda bulunan Arınç, Başbakan'ın Gülen'e yaptığı çağrıyı da değerlendirdi: "Kendisini Türkiye'de karşılamaktan büyük bir mutluluk duyarız''
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''Bence 250, 251, 252. maddelerde yapılacak bir değişikliğin üzerinde çalışma yapılması ne kadar normal ise Terörle Mücadele Kanunu üzerinde de bizim ciddi bir çalışma yaparak propagandayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kabul edebileceği bir düzeye getirmemiz lazım. Yoksa her şeye propaganda gözüyle bakar ve ona artı, ona artı, ona artı diye ceza koyarsak karşımıza 14 yıl da çıkar, 8 yıl 4 ay da çıkar, 12 yıl da çıkar. Ben, Terörle Mücadele Kanunu üzerinde yaşadıklarımızı ciddi bir değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum'' dedi.
aHaber'de gündeme ilişkin açıklamalar yapan Arınç, HSYK Kararnamesi'yle ilgili değerlendirmesinde, ''kararnameyi çok normal gördüğünü'' söyledi.
HSYK'nın yeni yapılanması sonrası daha ciddi çalışan, daha çabuk karar verebilen organ haline geldiğini belirten Arınç, hukuk yollarının ve demokratik tabanın daha da genişlediğini ifade etti.
Kararname ile bazı özel yetkili hakim ve savcıların yerlerinin değiştirildiğinin hatırlatılması üzerine Arınç, şöyle konuştu:
''Aslında o sıfatları taşıyan hakim ve savcıların kendi isteği olmadan yer değiştirilmesi de mümkün değil. Basının bir kısmı bunu da gözden kaçırıyor, 1. sınıfa ayrılmış bir hakimin hakkında ciddi bir soruşturma vesaire yoksa kendi talebi olmaksızın yer değiştirilmesi de mümkün değil. Bunların itiraz yolları da var ama 'Şike savcısı şöyle olmuş, Balyoz'da şu kararı veren böyle olmuş'. Tamam da kardeşim, 2500-2600 hakim ve savcı içerisinde siz, 10 kişiyi gösteriyorsanız, bu yüzde 1 bile değil. Bütün bu konuları ben, medyatik, insanların dikkatini belli bir noktaya çekme gayreti olarak görüyorum.''
''BDP, HALKIN SÖZCÜLÜĞÜNÜ DEĞİL''
Başbakan Yardımcısı Arınç, ''Terör örgütü ile silah bırakmaya kadar gidebilecek görüşmeler mi var? Yeni bir açılım mı var? Terör örgütü gerçekten silah bırakmaya aşamasına yakın bir pozisyonda mı?'' şeklindeki soruyu yanıtlarken, ''demokratik açılım'' sözünü başta terk ettiklerini, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi dediklerini anlattı.
Bunun bir süreç olduğunu ve devam ettiğini dile getiren Arınç, şunları söyledi:
''Terörün bitirilmesi konusunda sadece silah seçeneği olmadığına göre hem demokratik yollardan hem de Türkiye'de yaşayan farklı etnik gruba mensup, farklı etnik kökenli insanlarımızın kültürel, siyasi hakları, ne varsa bunları vermek, bunları tanımak, bunları kabullenmek konusunda çok olumlu adımlar atıldığını biliyorum. Ama biz ne yapsak örgüt aslında bunları amaçlamadığı için buna karşı çıkacaktır. Mesela Kürtçe dersinin ortaokuldan itibaren bir seçmeli ders haline gelmesi aklı başında, ülkenin geleceğini düşünen, toplumun barış halinde kucaklaşarak yaşamasını arzu eden, günlük konuşma dillerinde anasının dilini de yani günlük yaşamda evinde, köyünde, sokağında konuştuğu dilin bir seçmeli ders haline getirilmesinden büyük memnuniyet duyan insanları gördüğümüz kadar, 3-5 tane bunu eleştiren, hatta yok sayan, hatta bunu asilimasyon olarak gören ve kabul eden zihniyet de var.
BDP'nin memnun kalması mümkün değil. BDP, halkın sözcülüğünü değil, örgütle daha iyi ilişkiler kurarak onun sözcülüğünü yapmaya çalışıyor. Keşke kendilerini seçen halkın sözcüsü olabilseler, parlamentoda bu halkın taleplerini yerine getirebilselerdi. Dolayısıyla ben daha çok onların konuşmalarından ve karşı çıkışlarından değil, halkın bu konuda sevinç duyduğundan veyahutta eleştiri yaptığından bahsetmem mümkün.''
ZANA'NIN AÇIKLAMALARI
Arınç, Leyla Zana'nın son günlerdeki açıklamalarının hatırlatılması üzerine, Zana'nın röportajının olumlu olduğunu belirterek, ''Sayın Zana'ya teşekkür etmemiz lazım. İçten konuşma, özeleştiri, vizyon gördüm'' dedi.
1994'te DEP'in kapatılmasının ardından bazı milletvekillerinin tutuklandığını hatırlatan Arınç, bu milletvekillerinin 10 yıl cezaevinde kaldığını söyledi. ''Bir kadın milletvekilinin genç yaşlarda 10 senesini cezaevinde geçirmiş olması bence ızdırap duyulacak bir konudur. Ben şahsen bu ızdırabı duydum'' diyen Arınç, bu dönem Parlamento'da göreve başladığında Zana'yı tebrik ettiğini ifade etti.
Arınç, ''Bu röportajı çok önemsiyorum. Bunun başkalarına örnek olmasını da diliyorum. Burada bizim eleştirildiğimiz yönler de var ama keşke BDP'li arkadaşlarımızın büyük bir kısmı Sayın Zana'nın gösterdiği bu eleştiriyi ve geleceğe dönük perspektifi aynen görüp yaşayabilseler'' diye konuştu.
''ÖCALAN'A EV HAPSİ TALEBİ''
''Öcalan'a ev hapsinden bahsediyor, böyle bir şey kısa vadede gündeme gelebilir mi'' sorusuna Arınç, şu yanıtı verdi:
''Bunları dile getiriyor, o da getiriyor, başka arkadaşları da getiriyor. Bu tek başına dikkate alınacak bir konu değil. Belki bir yol haritasıyla, yapılması gerekenler sıralamasında, terörün, terör örgütünün silah bırakmasıyla başlayacak bir sürecin içesinde dikkate alınabilecek bir konu olabilir. Yoksa bugün için bunun bir geçerliliği yok. İmralı'daki kendi günlük hayatına devam ediyor. Çünkü eğer örgütün talebi olarak bu geliyorsa bunu yapmamız halinde bile örgüt, bugünkü şiddetten vazgeçmeyecektir. Öncelikle Sayın Başbakanımızın, Kuzey Irak'taki otonom yönetimin de onlara hatırlattığı gibi koşulsuz olarak silah bırakmaları, eylemlerine son vermeleri, bundan sonrasını da birlikte düşünmeleri gerekiyor. Bu tek başına sadece bir taleptir, bunun üzerinden siyaset yapacaklarını düşünüyorum, bu çok samimi değil. Şunlar, şunlar, şunlarla birlikte ama başına da örgütün tamamen silah bırakması ve eylem yapmaması durumunu kabullenmesine bağlı olarak konuşulabilir.''
TERÖRLE MÜCADELE KANUNU
Arınç, Aysel Tuğluk'un 14 yıl hapis cezasına çarptırıldığının hatırlatılması üzerine, bu durumun siyasetçileri ve o siyasetçileri seçenleri çok rahatsız ettiğini belirtti.
''Zana'nın 10 yıl cezaevinde kalıp çıktıktan sonra bir başkasının 10 yıl, 8 yıl, 6 yıl cezaevinde kalacak olmasını kamu vicdanı kolay kolay kabullenmiyor'' diyen Arınç, Terörle Mücadele Kanunu'na aykırı hareket eden yani örgüt propagandası yapan, örgüt üyeliği yapan, örgüt adına eylemlere katılan, örgüt üyesi olmasa bile örgütün lehinde çalışanlara verilen cezaların katlanarak arttığını anlattı.
Arınç, şunları kaydetti:
''Biz, sadece onu bildiri okumaktan dolayı şu kadar ceza aldığını zannediyoruz. Aslında o bildiriyi okuyan, dağıtan, basanla birlikte örgütün propagandasını yaptığı için bir de örgüt üyeliğinden ceza alması üzerine eklendiği zaman bir kartopu gibi çığ haline geldiğini görebiliyoruz.
Bence 250, 251, 252. maddelerde yapılacak bir değişikliğin üzerinde çalışma yapılması ne kadar normal ise Terörle Mücadele Kanunu üzerinde de bizim ciddi bir çalışma yaparak, propagandayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kabul edebileceği bir düzeye getirmemiz lazım. Yoksa her şeye propaganda gözüyle bakar ve ona artı, ona artı, ona artı diye ceza koyarsak karşımıza 14 yıl da çıkar, 8 yıl 4 ay da çıkar, 12 yıl da çıkar. Ben, Terörle Mücadele Kanunu üzerinde yaşadıklarımızı ciddi bir değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Belki 4. yargı paketi içerisinde TMK'da bir değişiklik de gündeme gelebilir.''
ÖZAL'IN ÖLÜMÜYLE İLGİLİ TARTIŞMALAR
Arınç, Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ölümüyle ilgili iddiaları önemli bulduğunu söyleyerek, ''Bir ölüm veya öldürme hadisesinde savcılıklar soruşturma yaparlar ve kesin ölüm sebebinin anlaşılması için mutlaka klasik otopsi yaparlar. Otopsi yapılmaması, birinci soru işareti. 'Ailesi istemedi' diyen bir adama ben gülerim. Ailesinin istemesi şart değil ki" dedi. Arınç, ''İhmal mi var?'' sorusu üzerine, ''İhmali aşan bir şey var gibi geliyor bana" yanıtını verdi.
"MUTLULUK DUYARIZ"
Başbakan Erdoğan'ın, Türkçe Olimpiyatları'nın kapanış töreninde Fethullah Gülen'e ''dön'' çağrısı yaptığı anımsatılarak, konuya ilişkin değerlendirmesi sorulan Arınç, binlerce insanın Gülen'i artık Türkiye'de görmek istediğini söyledi. Dönüş kararını sadece Gülen'in verebileceğini belirten Arınç, "Umarım Sayın Başbakan'ın dileği gerçekleşir ve kendisini yakın zamanda Türkiye'de karşılamaktan büyük bir mutluluk duyarız'' dedi.
AA