Esra Akkaya'dan Alice Harikalar Diyarında masalı
Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar (Koruncuk) Vakfı yararına düzenlenen "Yıldızlardan Masallar" projesi kapsamında, Mahallenin Muhtarları, Muhteşem Yüzyıl gibi sevilen yapımlarda yer alan başarılı oyuncu Esra Akkaya koruncuklar için Alice Harikalar Diyarı'nda adlı sevilen masalı okuyor. Keyifli dinlemeler.
Alice Harikalar Diyarında
Bir varmııııış, bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal iken, pireler berber iken , ben anamın beşiğinde tıngıııır mıngır sallanırken uzak mı uzak diyarlarda Alice diye güzel bir kız çocuğu yaşarmış.
Mevsimlerden baharmış, her taraf birbirinden renkli çiçeklerle bezenmeye başlamış. Alice’te uzun soğuklardan sonra gelen güneşin tadını çıkarmak için ablasıyla birlikte pikniğe gitmiş. Ablasıyla birlikte, kocaman dalları olan büyük bir çınar ağacının gölgesinde, yanlarında getirdikleri yiyecekleri çıkarıp afiyetle yemişler.
Yemekten sonra üzerlerine tatlı bir rehavet çökmüş. Ablası yanında getirdiği kitabını okumak için çimlere uzanmış. Alice’te çiçek toplamak için etrafı dolaşmaya başlamış. Biraz ilerlemiş ki yanından şapkalı bir tavşan geçmiş. Tavşan kendi kendine konuşuyormuş. Alice bu duruma çok şaşırmış! Hiç konuşan Tavşan olur muymuş! Tavşan kolundaki saate bakıp; Eyvah! Çok geç kaldım!” diyerek hızlı adımlarla ilerlemeye devam etmiş.
Gördüklerinden çok etkilenen Alice merakla Tavşanı takip etmeye başlamış. Tavşan, bir ağacın kovuğundan içeri atlamış, Alice’te hooop! Tavşanın peşinden atlamış. Burası deriiin bir kuyuymuş. Alice, içinde kendi etrafında dönerek aşağıya sürüklenirken etrafta kitaplar, daha önce hiç görmediği haritalar, pastalar, dolaplar görüyormuş. Kendini bir anda dünya turuna çıkmış gibi hissetmiş. Sonunda yumuşak bir yere inivermiş. Önündeki uzun koridorda yürümeye başlamış ama etrafta Tavşanı göremiyormuş. Koridor boyunca gördüğü bütün kapılar kilitliymiş. Alice korkmaya başlamış.
Birden karşısında bir masa görmüş. Masanın üzerinde altın bir anahtar varmış. Anahtarı almış ama anahtar hiç bir kapıya uymamış, çünkü çok küçükmüş. Alice üzüntüyle etrafa bakarken, yere doğru küçük bir kapı olduğunu farketmiş. Anahtarı kapıya sokmuş ve kapı birden açılıvermiş. Küçük aralıktan, dışarda yemyeşil bir orman , birbirinden renkli çiçekler görünüyormuş. Yalnız bir sorun varmış, Alice’in boyu bu kapıdan geçmek için çok uzunmuş.
Alice kapıyı kapatıp ayağa kalkmış ve düşünmeye başlamış. Birden masanın üzerinde “Beni İç” yazan bir şişe görmüş ve içmeye başlamasıyla küçülmeye başlamış. Ve Alice’in boyu kapıdan geçecek kadar küçülmüş.. Ama bir sorun varmış, bu seferde kapının anahtarını masada bırakmış ve şimdide boyu masaya yetişmiyormuş. Tam “şimdi ne yapacağım” diye düşünürken yerde bir pasta görmüş. Üzerinde “Beni ye!” yazıyormuş. Alice pastayı yemeye başlamış ve boyu tekrar eski haline dönmüş. Anahtarı almış ama kapıyı açmak için yine küçülmesi gerekiyormuş. Alice artık çok yorulmuş ve ağlamaya başlamış. O kadar ağlamış ki gözyaşları sel olup yükseldikçe yükselmiş. O sırada Tavşan yine önünden geçmiş. Alice hemen yüzerek Tavşanın peşinden gitmiş. Bir bahçeye çıkmışlar, Tavşan onu hizmetçisi sanmış ve Alice’ten kendi evine giderek yelpaze ve eldivenlerini getirmesini istemiş. Alice, Tavşanın evine gitmiş.
Tavşanın evindeki masada bir iksir görmüş ve denemek istemiş. İçer içmez yine boyu küçülmüş. Tavşan kızmadan oradan ayrılmaya karar vermiş. Boyu küçüldüğü için kapıda bekleyen Tavşanın yanında rahatça geçip gitmiş. Yürümüş, yürümüş.. Tam yorgun düşmüşki bir ev çıkmış karşısına. Eve girmiş , mutfakta bir düşes , kucağında bir bebek ve yerde de gülümseyen bir kedi varmış. Alice ilk kez gülen bir kedi görüyormuş. Düşese sormuş “ Kediniz neden gülüyor”. Düşes cevap vermiş; Çünkü o bir chester kedisi”. Tam o sırada kedi kaybolmuş. Bebek ağlamaya başlamış, düşeste bebeği Alice’in kucağına bırakıp, kraliçe ile konken oynamaya gideceğini söyleyip oradan ayrılmış. Chester kedisi bir görünüp bir kayboluyormuş. Bir süre sonra Alice sıkılıp bebeği uyutmuş ve bahçeye çıkmış.
Bahçede bir ağaç ev görmüş bu sefer o eve girmiş. Evin içinde bir kapı daha varmış ve yanında altın anahtar duruyormuş. Alice hemen o kapıyıda açıp güzel mi güzel bir bahçeye geçmiş. Orada Kupa Kraliçesi’nin iskambil kağıtlarından oluşan askerleri varmış. Askerler, kraliçeden çok korkuyorlarmış. O sırada Kraliçe oradan geçiyormuş ve Alice’i görüp onu kroket oyununu izlemeye davet etmiş. Oyun alanına geldiklerinde oyuncuların kavga ettiklerini görmüşler. Kraliçesuçlu olan tüm askerlerin cezalandırılmalarını istemiş. Hemen mahkeme kurulmuş ve şahitler dinlenmeye başlanmış. O sırada aniden Beyaz tavşan çıka gelip Alice’inde şahit olarak dinlenmesini istemiş. Kraliçe tavşanın bu isteğini kabul edip Alice’i kürsüye çağırmış. Fakat Alice tam ayağa kalktığında birden büyümeye başlamış. Kraliçe çok sinirlenmiş ve demişki “ Hemen bu kızı yakalayıp hapse atın emirlerime karşı geliyor” . Ama kimse Alice’i yakalayamamış çünkü Alice büyümeye devam ederken etrafında bir girdap oluşmuş ve herkes bu girdapta dönerek gökyüzüne yükselmeye başlamış. . Alice korkudan çığlık atmış ve birden kendini tekrar kırda bulmuş. Bir bakmışki etrafında çiçekler, ablası az ilerde kitap okuyor. Meğer Alice’in bütün yaşadıkları bir rüyaymış..
Alice derin bir oh çekmiş ve hemen gidip ablasına sarılmış. Bir yandan ablasına rüyasını anlatırken bir yandan eve geri dönme vakitleri gelmiş ve iki kardeş evlerinin yollarını tutmuş.
Gökten 3 elma düşmüş, biri Alice’in başınaaa, biri bu masalı okuyanın yani benim başımaaaa biri de bu masalı dinleyen siz çocukların başınaaaa.
Hoşçakalın çocuklar ...