'Aşk, Mark ve Ölüm' AKM Yeşilçam Sineması'nda
Atatürk Kültür Merkezi Yeşilçam Sineması'nda 31 Ocak'a kadar, prömiyerini Berlin Film Festivali'nde yapan 'Aşk, Mark ve Ölüm' ve prömiyerini Sundance Film Festivali'nde yapan 'Acil Durumda Jane'i Ara' gösterimde olacak.
Atatürk Kültür Merkezinin bağımsız sinema durağı AKM Yeşilçam Sineması, 31 Ocak’a kadar sinemaseverleri 2022 yılının en iddialı yapımlarından Aşk, Mark ve Ölüm ve Acil Durumda Jane’i Ara ile buluşturuyor
Cem Kaya imzalı sıradışı bir belgesel: Aşk, Mark ve Ölüm
Almanya’daki Türk göçmenlerin, çocuklarının ve torunlarının yaşattığı bağımsız müzik kültürünü, benzersiz bir hikayeyle senaryolaştıran Cem Kaya ve Mehmet Akif Büyükatalay izleyiciye 'Aşk, Mark ve Ölüm' belgeseli ile alışılmışın dışında bir seyir deneyimi sunuyor. Daha önce Remake, Remix, Rip-Off’la büyük başarı yakalayan Cem Kaya, senaristliğin yanı sıra belgeselin yönetmenliğini de üstleniyor.
Prömiyerini Berlin Film Festivali’nde yapan ve büyük övgü kazanan belgesel, müziği odak noktasına alan Türk göçmen ailelerin son 60 yıldaki değişim ve dönüşümlerini perdeye aktarıyor. Hikâyesini eğlenceli ve dolambaçlı bir dille, hikayelerin ilk defa gün yüzüne çıkan arşiv görüntüleri eşliğinde anlatan belgesel, Türk göçmenlerin bağımsız, dolayısıyla da pek bilinmeyen müzikal dünyasında Almanya için taşıdığı eşsiz nitelikleri sunuyor. Türkiye’den Almanya’ya taşan müziğin 60 yıla dayanan mirasını kutlayan Aşk, Mark ve Ölüm, hem savaş sonrası için alternatif bir tarih hem de içinde yer alan; Köln Bülbülü Yüksel Özkasap, Derdiyoklar, Cavidan Ünal, Muhabbet, Killa Hakan, Kabus Kerim, Erci E. ve Hatay Engin gibi isimlerle müzikal anlamda bir ünlüler geçidini ağırlıyor.
60’lı yıllara damga vuran Jane Kolektifi’nin gerçek öyküsü: 'Acil Durumda Jane’i Ara'
Tiyatro oyunlarıyla adını duyuran Phyllis Nagy’nin yönetmenliğini üstlendiği, dünya çapında değişim rüzgarları esen 68 yıllarını beyaz perdeye aktaran Acil Durumda Jane’i Ara, 1973’e kadar faaliyet gösteren Jane Kolektifi’nden gerçek bir öyküyü sinamaseverlere sunuyor. 2022 Sundance Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapmasının ardından Berlin’de de ana yarışmada yer alan başarılı filmin yönetmeni Phyllis Nagy, senaryosunu yazdığı Carol ile hem Oscar hem BAFTA’larda en iyi senaryo ödülüne aday gösterilmişti.
ABD’de karmaşa, değişim ve hüzün rüzgârlarının estiği dönemde bir ev kadını olan Joy’un hayatının dönüm noktasıyla film başlıyor: Chicago, 1968. ABD’de karmaşa, değişim ve hüzün rüzgârları esiyor; ev kadını Joy için ise kadınlık mücadelesi yaklaşıyor. İkinci hamileliğinin sağlığını tehdit ettiği ortaya çıkınca Joy tamamı erkeklerden oluşan sağlık kurulundan hamileliğini sonlandırma iznini alamıyor. En umutsuz anında, kendi gibi çaresiz kadınlara gizlice yardımcı olan, kendilerine Jane’ler adını veren bir grup kadın imdadına yetişiyor. Joy, hayatını kurtaran bu örgüte katılarak başka kadınların da kendi kararlarını almalarına yardımcı olmaya karar veriyor.
Kadınların ataerkil sistemde göğüsledikleri problemleri, nasıl sorunlarla mücadele ettiklerini ve neleri değiştirebileceklerini beyaz perdeye aktaran film, ataerkil zihniyete meydan okuma isteğini açık bir tartışmaya sunuyor.