Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bazı markaların istemediği müşteri kitleleri vardır; tam da o sosyal sınıfın alım gücü olduğunu bilip markanın imajına yakıştırmama kibri, daha rafine müşteriyi çekmek için tuzaktır bir nevi. “Bizde asla bulamayacağınız aksesuarlar” sloganıyla kıllı parmağında nal gibi yüzük, bileği halat kıvamında altın künyeli sürücüyü reklamına yerleştiren Alman otomotiv markasını bilirsiniz. Şişmanlar giymesin diye beden skalasını sınırlı tutan tasarımcılar da aynı imaj kibrini taşırlar. Fakat bazı markalar, belirli bir kitleyi istememekte gayet haklı olabilir. Mesela Avrupalı Neo-Nazi ve dazlakların yıllardır musallat olduğu, sonraları Amerikalı beyaz ırkçılar arasında yayılan Fred Perry markası gibi.

        Trump’ın Biden’la TV tartışmasında “Geri çekilin, hazır bekleyin” diye mesaj gönderdiği Neo-faşist “Proud Boys”, ABD’de bu markayı murdar eden nefret gruplarının başında geliyor. Silme erkeklerden oluşan grubun lideri ve Amerikan-Kanada ortaklığı dijital medya Vice’ın kurucusu Gavin McInnes’in talimatıyla Fred Perry marka yakası çifte sarı çizgili siyah polo tişörtleri giyiyorlar. Sadece tişörtleri giymekle kalmayıp, markanın defne yaprağı logosunu da bayrak, bandana ve trucker şapkalarında sembol olarak kullanıyorlar.

        REKLAM

        McInnes’in deyişiyle çok kültürlülükle savaşın zırhıymış bu tişört ve simge. Fakat beyaz ırkçı olmadıklarını da iddia ediyorlar; McInnes’in konseptine göre diğer etnik grupları, renk ve ırkları, Müslümanı Yahudiyi kabulleniyorlar ancak “Batı zihniyetinin üstünlüğünü” kabul ettikleri sürece. Batılı olmayan göçmenleri de istemiyorlar, çünkü McInnes’in kendisi Kanada göçmeni.

        KAOS BEKÇİLERİ

        Trump sonradan “Kim olduklarını bilmiyorum” dese de Proud Boys, seçimi kazanmak için kaos çıkarma planının aktörleri arasında görülüyor. Grubun Trump cephesinden hangi haberi "hazır beklediğini" Oray Eğin yazdı; “Kendilerine ‘Trump Ordusu’ diyen, aralarında ‘Proud Boys’un da olduğu bu tiplerin amacı özellikle Demokrat Parti’ye oy verecek seçmeni korkutmak. Siyahların yaşadığı mahallelere akın edecek bu beyaz protestocular sandık başında azınlıkları tedirgin etmeyi hesaplıyor.”

        Fred Perry markasının köklerinden de gelen itibarı gereği böyle bozguncu bir güruhu müşteri kitlesi olarak hak etmediği çok aşikar. Nitekim şirket bir açıklama yaparak, sarı çizgili siyah tişörtlerin aşırı sağcıların sembolü haline gelmesinden duyduğu üzüntüyü dile getirerek, 29 Eylül itibariyle bu modelin ABD ve Kanada’daki satışlarına son verdiğini duyurdu.

        Markanın proleter kökleri, faşist ideolojiye aykırılığı bakımından önemli. Bütün zamanların en büyük tenisçilerinden sayılan sekiz Grand Slam şampiyonu Fred Perry, İngiliz işçi sınıfından bir babanın oğlu olduğu gibi markasını da bir Yahudi ortakla yaratmıştı. 1909’da İngiltere’nin Stockport kentinde bir tekstil işçisinin oğlu olarak dünyaya gelen Frederick John Perry, tenisi tamamen kendi çabasıyla öğrenmiş, 14 yaşında amatör kortlara çıkmıştı. Başarısına karşın Wimbledon’un varlıklı aristokrat yapısı tarafından dışlanmış, üç turnuvada şampiyon olduğu halde profesyonelliği kabul edilmediği için 1936’da ABD’ye göç etmiş ve Amerikan vatandaşlığına geçip İkinci Dünya Savaşı’nda Amerikan Hava Kuvvetleri’nde görev yapmıştı.

        Fred Perry savaş sonrası Yahudi kökenli Avusturyalı futbolcu Tibby Wegner’le birlikte firmasının temellerini atmıştı. Önce Wegner’in icadı olan terletmeyen bilek bandını alın bandı olarak geliştirmiş, sonra da yine Wegner’in önerisiyle beyaz pamuklu triko tişörtlerin üretimine geçmişlerdi. Wimbledon sembolü defne yapraklarını logo olarak taşıyan polo tişört ilk kez 1952’de Wimbledon’da korta çıktığı an büyük sükse yapmış, Fred Perry’nin kendi markasıyla fotoğrafı bir anda satışları patlatmıştı. Fred Perry aynı zamanda masa tenisinde de ustaydı, 1927’de dünya şampiyonu olmuştu. Masa tenisinde topun rengi nedeniyle sporcuların beyaz giymesi yasak olduğu için, masa tenisine uygun diğer renklerde de üretime geçildi.

        Fred Perry 1995’te hayata veda etti, markası bir süre oğlu David tarafından yönetildikten sonra Japon şirketi Hit Union’a satıldı, ancak aileyle işbirliği halen sürüyor. Nitekim şirketin “Proud Boys” ile bağlantılı şu açıklaması işbirliğinin göstergesi: “Defne yaprağı, kapsayıcı ve özgürlükçü ruhuyla 65 yıldır gururumuzdur. Sarı çizgili siyah tişört piyasaya çıktığı 1970’lerin sonundan bu yana kuşaktan kuşağa, herhangi bir önyargı gütmeyen çeşitli alt kültürlerin önemli bir parçası olmuştur.”

        Gerçi önyargı kısmı biraz tartışmalı…

        REKLAM

        AVRUPALI NEO-NAZİLERİN FORMASI

        Fred Perry markasının alt kültür gruplarıyla ilişkisi 1960’larda Londra’da başlamıştı. Kendilerini “mod” (modernistler) olarak tanımlayan Londralı genç erkeklerin zamanla Avrupa’ya da yayılan müzik ve moda anlayışı, Soul, R&B, caz ve pop rock’tan, Fred Perry giyim kuşam, Vespa motosikletler ve kulüplerde bol amfetaminli dans gecelerine uzanıyordu. 1960’ların sonunda “mod” akımı daha yoksul kesim gençlerinin bir araya geldiği sokak gruplarına ayrıştı ve neticede “Dazlaklar” (Skinheads) ortaya çıktı.

        Başlangıçta aşırı sağ eğilimli olmayan dazlakların, saç tıraşında olduğu gibi giyim kuşamında da işçi sınıfının sembolleri ağır basıyordu; Fred Perry ve Ben Sherman tişörtler, Dr. Martens botlar, Lee ve Wrangler jeanler… Burjuvazi ve hippi kültürüne karşı kendi sınıf bilinçlerini yansıtıyorlardı, Jamaica müziği eşliğinde. Hippilerin ‘savaşma seviş’ mottosuna karşı sert eril kimliklerini dışa vuruyorlardı. Ancak “Skinhead” akımı 1970’lerde Margaret Thatcher’in iktidara gelmesinden sonra kimlik değiştirmeye başladı; dazlaklar artık İngiltere’deki Neo-Nazi eylemlerinde boy gösteriyordu. Dazlak ruhu Avrupa’ya, özellikle Almanya’ya da Neo-Nazi kimliğiyle bütünleşerek yayıldı. Irkçı ideolojilerin devreye girmesine karşın Avrupa kıtasının dazlakları da Fred Perry geleneğini sürdürdü. 1980’de Ronald Reagan’ın başkan seçilmesiyle ABD’deki alt-right gruplar da aynı üniformayı benimsemeye başladı.

        Fred Perry bir tenis efsanesinin mirası olarak ırkçı alt kültür grupları bünyesinde sembolleşmeye çok da ses çıkarmamıştı; ta ki “Proud Boys” Trump’ın diline düşene kadar… Neticede aynı tişörtlerin sembolleştiği müzik ikonları da vardı, Gwen Stefani ve grubu No Doubt’ın üyeleri gibi. Mekanı cennet olsun Amy Winehouse gibi…

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar