İtalya Başbakanı Georgia Meloni’nin düzensiz göçmenleri püskürtmek için örnek diye Avrupa Birliği’ne pazarladığı Arnavutluk modeli daha ilk günden yargı marifetiyle çöktü. Arnavutluk’la 1 milyar Euro’ya anlaşıp kamp yaptırdı, ama hapishaneyi andıran “Mini Guantanamo” lakaplı kampa konulan ilk göçmen grubu Roma mahkemesinin kararıyla sonunda kendini İtalya’da buldu. Mahkeme “Orada gözaltında tutulamazlar, Arnavutluk’ta serbest de bırakılamazlar. İtalya’ya gelip iltica başvurusu yapacaklar” dedi. Oysa Meloni’nin hedefi, tek bir göçmenin bile İtalya’ya ayak basmamasıydı. Hükümet bugün konuyu görüşecek ve temyize gidecek.
İlk göçmen grubu Arnavutluk'a böyle çıkarıldıAvrupa Birliği iltica sistemini dış sınırların ötesinde işletmek, reddedilenleri çabucak geri göndermek için umutsuzca çare arayışı içinde. Geçen hafta AB liderler zirvesinin ortak bildirisinde, iltica ve geri gönderme işleminin hızlandırılması için “acilen” yeni kuralların tesisi istendi. Çünkü her üye ülke, geçen mayısta varılan İltica Paktı’ndan sapmaya, kendi kurallarını uygulamaya başladı.
İşte İtalya örneği. Polonya, Belarus sınırından gelen göç tehlikesi nedeniyle iltica işlemlerini durdurdu; Polonya Başbakanı Donald Tusk, AB Konseyi’nin eski başkanı olarak imkansızlığını bildiği halde, iltica paktını toptan iptal etmeye niyetli olduğunu da bildirdi. Almanya AB'nin iç sınırlarında kontrollere başladı. Finlandiya, Rusya ile olan sınırını kapattı. Hollanda, düzensiz göçmenleri postalamak için Uganda ile görüşme halinde.
Macaristan ise iltica başvurularını neredeyse askıya aldı; sınırlara dikenli tel çeken Budapeşte’ye gıptayla bakanların sayısı artıyor. Dolayısıyla Macaristan Başbakanı Viktor Orban diğer liderlerle dalgasını geçiyor: “2015’ten beri bana şaklaban diyorlar, kötülüğün vücut bulmuş hali olduğumu söylüyorlar. Fakat günün sonunda hepsi benimle aynı fikirde…” Almanya sınır kontrollerine başlayınca X’ten Scholz’a hitaben “Kulübe hoş geldin” diye mesaj atmıştı Orban.
Rakamlar ortada; düzensiz göçmenleri direkt sınırdan geri çeviren 9.6 milyon nüfuslu Macaristan bu yılın ilk dokuz ayı içinde sadece 21 iltica başvurusu aldı; aynı zaman diliminde Almanya’ya başvuru sayısı ise 170 bin.
BALKANLAR İMAJ BOZAR – AFRİKA TERCİH EDİLİR
Avrupa seçimlerinde aşırı sağın yükselişiyle oluşan iklim şu: Mümkünse tek bir göçmen bile gelmesin, mevcutlar arasında sığınma talebi reddedilenler ise mümkün olan en kısa zamanda kendi ülkelerine veya üçüncü ülkelere geri gönderilsin.
AB içinde Arnavutluk modelini beğenen en az 15 üye ülke var. Danimarka, Polonya ve Hollanda birkaç ay önce Komisyon’a İtalya örneğini teklif etti. Meloni Almanya’nın bile, kendi buluşu olan modelle ilgilendiğini, birçok ülkenin kopya çekebileceğini söyledi. Meloni son AB zirvesinde Avusturya, Macaristan ve Polonya liderleriyle toplanarak, sınır ötesi kampa dair deneyimlerini paylaştı, çözüm yolunda ortak çalışmanın şart olduğunu söyledi. Toplantıdan bir gün önce Bangladeş ve Mısır uyruklu ilk 12 göçmen Arnavutluk’taki kampa yerleştirilmişti – mahkemenin hazırladığı sürprizden haberdar değildi henüz Meloni.
Meloni AB zirvesinde halinden memnunduAB Komisyonu Başkanı Von der Leyen’in de katıldığı toplantıda Scholz ve Macron yoktu. Her iki lider de Arnavutluk ve diğer üçüncü ülkelerde geri gönderme merkezi kurulmasına ilişkin çekincelerini dile getirmişti. Scholz’a göre “küçük bir damla”, yüz binlerce göçmenin hedefi olan Almanya gibi büyük bir ülke için uygun değildi. Macron ise “Üçüncü ülkeler bizim kabul etmediğimiz insanları alır mı acaba?” diyordu.
Von der Leyen zirve öncesi 27 üye ülke liderlerine yazdığı mektupta “Düzensiz göçle mücadele amacıyla inovatif yollar bulunmasını” rica ederek Arnavutluk anlaşmasından pratik dersler çıkarılabileceğini belirtmişti. Başkan sıcak bakıyor ama Komisyon’da İtalya-Arnavutluk anlaşmasına rezervli yaklaşım söz konusu. Brüksel’deki görüşe göre yerleştirme ve geri gönderme işlemi için Batı Balkanlar yerine Afrika tercih nedeni olmalı. Çünkü Arnavutluk modelinin örnek alınıp yayılması bölgede siyasi gerilime neden olabilir. Ayrıca AB’nin kapısının önünde devasa iltica kampları kurulması imaj problemi yaratabilir. Kaldı ki, Arnavutluk dışında hevesli görünen başka bölge ülkesi yok ve İtalya’daki yargı kararı nedeniyle modelin pek pratik olmadığı da anlaşıldı.
Arnavutluk'taki kampta İtalya ve AB bayrağı dalgalanıyorİtalya ve Hollanda’nın kamp modelleri AB dışındaki üçüncü ülkelere dayanıyor. AB lisanında “Harici boyut” olarak anılan ideal çözüm ise Türkiye ile Almanya arasında varılan geri kabul anlaşmasını esas alıyor. Düzensiz göç akınını eritmek için başka ülkelerle de benzer anlaşmalar yapılması tartışılıyor: Fakat yeterli sayıda ülke bulunur mu, hukuka uyar mı, ekonomik açıdan mantıklı olur mu? Yoksa, İtalya’nın Arnavutluk’ta harcadığı 1 milyar Euro gibi riske mi girer?
Son zirvede bu tartışmadan bir sonuç çıkmadı. Zirve sonrası Almanya Başbakanı Scholz İstanbul’daydı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşmesinde göç de masadaydı. Basın toplantısında göç konusunda detaylara dair fazla renk verilmedi. Almanya geçen eylül başında Katar’ın arabuluculuğuyla Afgan suçluları ülkelerine sınır dışı etmişti. Suriyeli suçluların iadesi de planlanıyordu. Toplantıda soruldu; acaba Türkiye bu konuda yardımcı olabilir miydi? Scholz sadece “Geri göndermek istiyoruz” demekle yetindi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise Türkmenler dahil Lübnan’dan geleceklere de kapıların açık olduğunu söyledi.
MİNİ GUANTANAMO
Brüksel’in imaj kaygısı en azından İtalya nezdinde hak ettiği yeri bulmuş durumda. Meloni ile Arnavutluk Başbakanı Edi Rama’nın vardığı anlaşma uyarınca Şingin limanında kurulan göçmen kampı çevrede “Mini Guantanamo” diye anılıyor. Kampı çevreleyen metal güvenlik çiti, gözetleme kulesi, projektörleri ve kat kat hücreleriyle daha çok cezaevini andıran kompleksin zemini rahatlatıcı olsun diye yeşile boyanmış, insaniyet namına. Kampın varlığı halkı tedirgin etse de kimi girişimciler kolayca benimsemiş; kıyı şeridinde “Trattoria Meloni” açılmış, duvarları da İtalya başbakanının fotoğraflarıyla süslenmiş.
Şingin limanındaki yeşil zeminli kampİkili plana göre yılda 36 bin erkek göçmen iki ayrı kampa yerleştirilecek; Şingin limanındaki kamp kimlik tespiti ve sağlık kontrolü için. Konteyner kent formatındaki diğer kamp ise iç kesimlerdeki Gjader’de. Meloni her iki kampta da gardiyanları, iltica başvurularını işleme koyan memurları ve nihai kararı veren yargıcıyla özerk statüye sahip. Dört hafta içinde işlem tamamlanacak, kabul görenler İtalya’ya gidebilecek, ret yanıtı alanlar ise geri gönderilecek.
Böylece geçen 16 Ekim’de ilk göçmen grubu insan hakları aktivistlerinin protestoları arasında Şingin’e çıkarıldı. İtalyan savaş gemisi Libra, Libya’dan kuzeye gitmeye çalışan Bangladeşli ve Mısırlı 16 düzensiz göçmenin yolunu kesti ve her zamanki rota Lampedusa adası yerine Şingin’e götürdü, dört kişi sağlık ve küçük yaş nedeniyle İtalya’ya gönderildi. Meloni AB zirvesinde gururla kampları anlatırken ilk test başarısızlıkla sonuçlandı.
Protesto: Avrupa rüyası burada bitiyor - Meloni ve Rama polis kılığındaRoma mahkemesi, Lüksemburg’daki Avrupa Adalet Divanı’nın 4 Ekim tarihli kararını dikkate alarak, göçmenlerin geldiği iki ülkenin güvenli olmadığına hükmetti. Dolayısıyla İtalya’ya götürülmeleri gerekiyordu. Karara sert çıkan Meloni, “Eğer Bangladeş ve Mısır bile güvenli sayılmayacaksa neredeyse bütün göçmenler program dışı kalır. Hangi ülkelerin güvenli olduğuna yargıçlar değil, hükümet karar verir” dedi.
Hükümet kararı temyize götürecek ama imaj hayli hasar aldı. Brüksel’in tüm baskılarına ve cazip maddi tekliflere rağmen yüksek sayıda göçmeni almaya veya geri almaya istekli görünen bir ülke yok. Öngörülebilir bir gelecekte gönüllü çıkması da beklenmiyor. Brüksel’in yeni göç konseptini uygulaması için belki de tek çare, gözlerden ırak gizli saklı bir Guantanamo bulması.