İktidar erkinin, eğitimin amacına, müfredatına, öğretim süreçlerine dair karar verme ve düzenleme yapma gücünü ifade eder. Türkçede önceden "devlet işleri ve yönetme" anlamında siyaset kelimesi kullanılırken günümüzde yine aynı anlamda Latince kökenli politika kelimesi kullanılmaktadır. Eğitim sisteminin yürütülmesine dair mevzuat, plan, program ve projeleri kapsayan"educational policy"ifadesi de Türkçede "eğitim politikası" şeklinde kullanılmaktadır.
Eğitim politikası, bir ülkede eğitim adına nelerin öğretileceği, eğitim ve öğretim süreçlerinin nasıl yürütüleceği, okulların finansmanının nasıl sağlanacağı gibi konulardaki tercihleri kapsar. Dolayısıyla tercih, en başta hangi bilginin öğretilmeye değer olduğuna karar vermeyle başlar. Bu tercih, doğası itibarıyla felsefi ve ideolojiktir; evren, varlık, bilgi ve ahlak hakkındaki temel inançlara göre şekillenir. Bu tercihler de eğitimin amacını ve müfredatını belirler. Eğitim politikasının ikinci alanı, eğitim pedagojisi ve yönetim yapısına dair temel tercihlerdir. Pedagoji, bedensel ve zihinsel gelişimlerine uygun olarak varlık, bilgi ve ahlaka dair kabullenmelerin çocuklara ve gençlere nasıl aktarılacağını kapsar; eğitim görüşü, öğretim yaklaşımı ve ölçme değerlendirmeyi içerir. Eğitim hakkının kullanılması, yönetim ve örgüt yapısı, beşeri ve fiziki altyapı, öğretmenlerin yetiştirilmesi ve istihdamı, okul türleri ve süreleri, bilgi teknolojilerinin kullanımı gibi konular, bu alandaki tercihlerle şekillenir. Okulların finansmanı, vakıf ve benzeri yapılar marifetiyle sağlanabileceği gibi herkesin kendi okullarının masrafını doğrudan üstlendiği uygulamalar da mevcuttur. Ancak en yaygın model, üniversiteye kadar olan eğitimin maliyetinin devlet tarafından karşılanmasıdır. Merkezi bütçeden aldığı pay ve bunun gayri safi milli hasılaya oranı, hükûmet ve devletlerin eğitim politikalarının karşılaştırmaya en çok konu olan alanıdır. Eğitim harcamaları, inşaat, donanım, bilişim altyapısı, ders kitapları, yardımcı kitaplar, öğretim materyalleri, okul kıyafetleri, kırtasiye, okul taşıma servisleri, kantin, ölçme değerlendirme ve sınav hizmetleri, etüt merkezleri, hazırlık kursları gibi birçok unsuru kapsar. Dolayısıyla eğitimin finansmanındaki tercihler, okulların bahçe duvarlarının dışına da taşan geniş bir alana yayılır.
Eğitim politikası, bir gelecek tasavvuruna dayanıp hem geçmişin izlerini taşımak hem de dönemin beklentilerini karşılamak durumundadır. Bu nedenle eğitim politikası, geçmiş, bugün ve geleceğe dair sözü olan herkesin rekabet alanıdır. Eğitime dair konuların gündeme gelmesinde, tanımlanmasında ve çözümler üretilmesinde dernekler, cemiyetler, düşünce kuruluşları ve sendikalar etkili olur. Günümüzde birçok ülkede olduğu gibi Türkiye'de de eğitim politikaları üzerinde etkili olmak amacıyla çalışan profesyonel düşünce kuruluşları mevcuttur. Bu kuruluşlar, eğitimde gündem belirleme ve kendi çözümlerinin politikaya dönüşmesi için çalışmaktadır. Küreselleşme ile birlikte eğitim politikası oluşturma süreçlerine uluslararası kuruluşlar da dahil olmaktadır. Bugün Türkiye'nin milli eğitim politikaları üzerinde OECD, Dünya Bankası, Avrupa Birliği gibi kuruluşlar da etki gücüne sahiptir. Bu yapılar, bir yandan normlar ve prosedürler belirlerken diğer yandan da PISA ve TIMSS gibi sınavlarla okullardaki eğitim öğretimi derinden etkilemektedir.
Eğitim politikası bir mücadele alanıdır. Kaynağı, yarışmadır, rekabettir hatta çatışmadır. Bu mücadele asırlarca sürebilir. Örneğin, Türkiye'nin eğitim politikasının iki yüz yıldır bitmeyen bir konusu, medrese ve mektep çekişmesidir. Bu mücadele, özünde kendi değerleri üzerinde modernleşme ile Batı değerleri üzerinde modernleşmenin mücadelesidir. Tanzimat'la birlikte eğitim, toplumsal değişmenin en önemli aracı olarak kabul edilince okullar da bu ideolojik çekişmenin odağı olmuştur. Bu çekişme, Tanzimat'tan sonra yoğun bir şekilde devam etmiş, Cumhuriyet'in ilk aylarında çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu (1924) ile medreseler (Maarif Vekaleti'ne bağlanmışken altı gün sonra) ilga edilerek eğitim öğretim tekleştirilmiştir. Böylelikle, 1839'da ilk rüştiyenin açılması ile başlayan mücadele, medrese karşısında mekteplerin lehine sonuçlanmıştır.
Türkiye'de eğitim politikalarına ilişkin tercihlerin yer aldığı en üst belge, devletin yol haritası mahiyetindeki kalkınma planlarıdır. 1963'ten bu yana beş yıllık Kalkınma Planlarında eğitimin amacına, yapısına ve işleyişine dair hedefler yer almaktadır. Eğitim politikasına dair tercihlerin şekillendiği en önemli mecra ise 1921'de toplanan heyet-i ilmiyeler ile başlayan daha sonra milli eğitim şÃ»rası olarak devam eden geniş katılımlı toplantılardır. Bir asırlık dönemde gerçekleşen 22 (3+19) toplantıda en çok tartışılan konuların başında müfredat yer almakta, bunu öğretmenlerin yetiştirilmesi, nitelikleri ve istihdamı konuları takip etmektedir. Eğitim ve okul yöneticiliği, okullarda rehberlik, mesleki ve teknik eğitim gibi konular da en çok tartışılan diğer konu başlıkları olmuştur.
YAZAR
Yüksel Özden