Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Ruh Sağlığı Ruhunuzda kilitli kalmayın, dışarı fırlayın! | Sağlık Haberleri

        IŞIL CİNMEN

        icinmen@haberturk.com

        HABERTURK.COM

        Fotoğraflar: Merve Çay

        Yıllar önce yaşadığınız ve o dönem sizi inanılmaz üzen bir olayı düşünün.

        “Bundan sonra yaşayamam” dediğiniz bir anı…

        Ya da utançtan yerin dibine girdiğiniz bir sahneyi…

        Şimdi o olayı aklınızda iyice canlandırın.

        Muhtemelen tüm etkisinin geçtiğini görüp, “hay Allah! Ne kadar gereksiz üzülmüşüm. Ne varmış bu kadar büyütecek/utanacak!” diyeceksiniz.

        İşte bu duygusal fark, beyninizin sağlıklı çalıştığını, travmanın üstesinden geldiğini, anıyı düzgün bir şekilde işlediğini ve uzun süreli hafızaya attığını gösteriyor.

        Fakat bazı olaylar vardır ki 10 yıl sonra bile içinizi acıtır, gözlerinizi doldurur, sizi güvensiz, güvenliksiz, sevilmeyi hak etmeyen biri gibi hissettirir.

        Bu, yıllar önceki bir ölüm sebebiyle duyduğunuz derin üzüntü ve suçluluk duygusu da olabilir, çocukken sizi takıma almayan arkadaşlarınız yüzünden hissettiğiniz dışlanmışlık da…

        İçinize işlemiş o kötü anıyı tetikleyecek en ufak bir şey yaşadığınızda tüm o hisler geri gelir.

        Siz neden öyle hissettiğinizi bilmeyebilirsiniz.

        Neden sosyal olamadığınızı,

        topluluk önünde konuşurken neden titrediğinizi,

        neden yükseklikten korktuğunuzu,

        aşk hayatınızın neden bir türlü yoluna girmediğini,

        vücudunuzdan neden utandığınızı,

        seksten neden zevk alamadığınızı,

        terk edildiğinizde neden yerlere yapıştığınızı,

        zamanında gelen bir ölümün acısını bile neden üzerinizden atamadığınızı…

        Bunların cevabını bilinç düzeyinde bilmezsiniz, hatta açıklamalarınız “ben de böyle biriyim işte”ye kadar gider.

        Oysa hayır.

        Siz değil, anılarınız böyle.

        Beyniniz yapması gerekeni yapamamış, o anıları işleyememiş, işlemeden depolamış.

        İşte EMDR (Eye Movement Desensitization and Reprocessing) yani Türkçesiyle “Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme” tekniği, beyninizin kendi kendine gerçekleştiremediğini yapması için ona yardımcı oluyor.

        Sizi kötü etkileyen o anıyı alıyor ve etkisizleştiriyor.

        Terapinin sonunda kendinizi “Ne varmış bu kadar büyütecek!” derken buluyorsunuz.

        Geçen hafta, EMDR sayesinde “çok kısa sürede hayatım değişti” diyen Meral Pinkler yaşadıklarını

        anlatmıştı.

        Şimdi de DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü kurucusu, Uzman Psikolog Emre Konuk’la konuşacağız.

        EMDR’ın ne işe yaradığını bize çok basitçe anlatın lütfen.

        Kız çocuğu, 15 yaşına kadar dayısı tarafından taciz edilmiş. 15 yaşına gelince gücü yetmiş ve “dur” demiş. Dayı da durmuş. Dayı artık ortada yok. Şimdi bir erkek arkadaşı var, onu istismar eden dayıyla hiçbir ilgisi yok. Son derece şefkatli, onu kollayan, arayan, ona sevgi vermeye çalışan genç bir insan. Ama elini tuttuğu zaman kızın midesi bulanıyor. Bu tepkiyi sevgilisinin üzerinden açıklayamayız.

        Neye tepki bu?

        Dayı yok ama anısı var. Bu, geçmişe verilen bir tepki. Travmatik anının en önemli özelliklerinden biri çok çabuk tetiklenebilir olmasıdır. Mesela genç kızın sevgilisi elini tuttuğunda, kızın midesi bulanıyor. Sevgilisi bizim dilimizde artık “tetikleyici”dir. Travmatik anı tetiklenir, o anı da kişiyi bir davranışa yönlendirir. Sıkıntı, kaygı, panik, kusma her şey olabilir bu. Bizi anılarımız yönetiyor. EMDR anılarla uğraşır. Her seansta ve her durumda EMDR, üzerinde çalışılacak, hedef bir anı bulur ve o anıyı nötr hale getirir.

        SEVGİLİ VE DAYI ARASINDAKİ BAĞI KOPARIYOR

        Bir örnek daha verir misiniz? Daha sıradan olsun.

        Danışanı, beş yıl önce Kayseri'de bir köpek ısırıyor. Aradan beş yıl geçiyor, İstanbul’da yürüyor ama karşıdan köpek geldiğini görür görmez karşı kaldırıma geçiyor. Onun karşı kaldırıma geçmesi o köpekle alakalı değil. Yer farklı, o köpek beyazdı, bu köpek siyah.

        EMDR, beyaz köpekle siyah köpek ya da dayıyla sevgili arasındaki bağı mı koparıyor?

        Tam olarak! Varsayım şu: Benim bugünkü davranışım yani köpekten, uçaktan ya da cinsellikten korkmam, karanlık yere girememem gibi... Kaçındığım, “sağlıklı” diye tanımlayamayacağım her türlü davranışın, geçmişle yani anılarla bir ilgisi varsa, o bağı kopardığında bugünkü hareket düzelir. En azından düzelme yoluna girer.

        KÖTÜ, İYİYİ KOVARSA...

        Olumlu anılar da bizi böyle etkiliyor mu?

        Elbette. Doğmuşum, annem beni kucağına almış, “canım, bir tanem” demiş, öyle de büyütmüş. Ben iki temel bilgi edinmişim: “Ben sevilebilir bir yaratığım” ve “Ben sevebilir bir yaratığım” çünkü ben de anneme sarılmışım. Büyüdüğümüz zaman da bu bilgiyi dışarıdaki hayata yansıtırız. Olumlu anılar bizim bir numaralı kaynağımızdır. Bazen danışanlarda olumlu anılar ya çok azdır ya da kötü, iyiyi kovmuştur. Hatırlayamaz anılarını. Kendiniz hakkında bir cümle kurun, aklınıza ilk gelen...

        Ben kendine güvenen bir insanım.

        Nereden geliyor bu güven? Yaşadığınız olumlu olaylardan, hafızanızdaki anılardan geliyor. O sizin kaynağınız. Kaynak negatif olduğu zaman problem var.

        Tüm davranışları açıklamak için anılar yeterli mi?

        Kurulan ilişkiler ve konum da kişiyi belirler. Birisi gelip kafama çekiçle vuruyorsa, ben de sinirleniyorsam ve ona iki tane çakıyorsam o davranışı sadece anılarımla açıklayamam. Bir de içinde bulunduğum bağlam, ilişkiler ağı var. Hayatımız iki aktörün, ilişkilerimiz ve anılarımızın yoğrulmasıyla şekillenir.

        DEPREM, SAVAŞTAN KOLAY ATLATILIYOR

        Diyelim küçükken bindiği tekne alabora olduğu için deniz korkusu olan birinin, o anıyla ilişkisini kopardınız. Ertesi gün yüzebilir mi?

        Elbette o bağı kopardığımız zaman ertesi gün kendini Marmara'nın ortasına atmaz. Onca yıl korku yaşanmış. Bir süreç gerekir. Yani danışanı geleceğe hazırlamak gerekir. Denize girmeye hazırlamak gerekir. EMDR paketinin içinde bu da vardır.

        Büyük ve tek travmanın tedavisi mi kolay yoksa uzun zamana yayılan ama daha hafif süreçlerin mi?

        En hızlı sonuç alınan alan, travma sonrası stres bozuklukları yani deprem, trafik kazası gibi tek travmaya bağlı kayıplar. Depremzedelerle olan çalışmalarımızda normal seans sayımız 5.2 idi. Yani ağır travmalı insanlarda 5.2 seanstan sonra bu korku kalmıyordu. Çünkü tek olay ve insanın insana yaptığı bir şey değil. Ancak savaş gibi sürece yayılan ve birçok travmanın birden yaşandığı durumlarda tedavi uzun sürer, bazen yıllarca...

        Bütün terapilerin dayandığı bir teori vardır. EMDR'ın ki ne?

        EMDR'ın teorisi, beynin bilgiyi işleme süreçlerine dayanır. Biyolojik ve nörobiyolojik bir temele dayanır. Modellemeler, beyin araştırmalarından beslenir.

        Açıklar mısınız biraz?

        Köpek örneğinden yola çıkalım. Zihnimde, hafızamda birçok köpek var. Uslu köpek, saldırgan köpek, çabuk sinirlenen köpek, tehlikeli köpek, tehlikesiz köpek, oynayan köpek vs. Onlarla ilgili anılarım var. Beynimin bir bölümü olayları yaşarken, diğer bir bölümü fenomeni olumlu-olumsuz veya önemli-önemsiz diye ayırır. Yani karşıdan bir köpek geliyorsa, zihnim karşıdan gelen köpeği nano saniyede önemli-önemsiz diye ayırır. “Önemsiz” der, yolumdan giderim. “Dikkat et” der biraz uzağa giderim ya da “tehlike var” der, tedbir alırım. Bu olmadan biz hayatımızı sürdüremeyiz.

        Bu bilinçsiz bir süreç mi?

        Bu inanılmaz hızlı ve otomatik çalışan bir mekanizma. Öyle bir hesap ediyorum ki, bu sırada başka şeyleri de düşünüyorum. Bir travma yaşadığımız zaman, bu büyük veya küçük fark etmiyor, beynim bu travmayı halletmeye çalışıyor. Yani anılarımda bir anı olarak yer alacak ama travmatik bir anı olarak yer almasın diye çalışıyor. Bunu bilinçli yapmıyoruz.

        “ANNE BABASI BOŞANAN HER ÇOCUK TRAVMA YAŞAMAZ”

        Travmanın tam bir tanımı var mı?

        Bir olayı travma olarak yaşamak demek, zihniniz ve beyniniz o anıyı nötr hale getiremiyor demektir. Getirdiyse mesele yok. Örneğin annesi babası boşanmış her çocuk travma yaşar diye bir şart yok. Bazısı bunu kendi içinde halledebilir. Anne babadan herhangi biri boşanma durumunda, çocuğa ilgisiz de kalmış olabilir. Bu gibi durumlarda etrafta anneanne, dede, teyze, amca gibi bu boşluğu tamamlayacak birileri varsa çocuk bu süreci daha kolay atlatır.

        Yani olayın kendisinden çok nasıl başa çıktığımız önemli, öyle mi?

        Evet, travmanın nasıl yaşandığı, onunla nasıl baş edildiği birinci derecede önemli. Travmanın kendisinden çok kaynaklar, beceriler, travmayla baş edebilecek bir geçmiş olması ve çevrenin nasıl organize olduğu önemli. Diyelim depremde eviniz çöktü, işsiz kaldınız ve çocuklarınızla birlikte sokaktasınız ya da aileniz İstanbul'da, koşup geliyorlar, sizi alıyorlar ve güvenli bir eve gidiyorsunuz. Bu fark çok önemli.

        “YA BEN NASIL MAHVETMİŞİM KENDİMİ!”

        Yani donanımı sağlam bir insan en kötü olayı bile travma olarak yaşamayabilir...

        İlkokulda oynarken oyundan atılmak mevzusu da travma olabilir, hayati bir tehlike de travma olabilir. Benim zihnim travmatik anıyı çözmeye, aşmaya çalışır. Anı nötr hale geldiyse mesele yok.

        Ne demek çözmek ve aşmak?

        Teknik anlamda şu demek: Bir anının bileşenleri vardır. Resim, duygu, ona bağlı bir düşünce ve beden duyumu. Bir anı travmatik olduğu zaman rahatsız edicidir. Hatırladığın zaman bu dört unsurdan birinden veya hepsinden rahatsız olursun.

        Beyin, anıyı sağlıklı bir şekilde işlediğinde zaten bunlar nötr hale geliyor değil mi?

        İnsan beyni travmaların yüzde 99'unu hallediyor zaten. Erken yaşlarda yaşadığınız bir ayrılığa bugün baktığınızda gülebilirsiniz. “Ya ben nasıl mahvetmişim kendimi” diyebilirsiniz. Demek ki halletmişsiniz o işi. Vücut, zihin bunun için uğraşır ve o anıyı nötr hale getirir.

        Peki EMDR’a başlamak için en doğru zaman, travmanın hemen sonrası mı, yoksa beklemek mi gerekiyor?

        Mümkün olan en kısa süre.

        Ama mesela sevdiğimiz birini kaybettik, hiç üzülmeyelim mi?

        EMDR yası önlemez. Yas, zaten yaşanması gereken bir süreç. Travma perspektifinden hareket ettiğiniz zaman yasa müdahale etmezsiniz. Müdahale varsa bu yasa değildir. Normal yas içinde üzüntü vardır, anılar gelir, ağlarsınız, canınız eğlenmek istemez. Ancak kabuslar görüyorsanız, ölmek istiyorsanız bu farklı bir durumdur.

        FOBİLER ÜÇ SEANSTA YOK OLABİLİYOR

        Ortalama kaç seans sürüyor EMDR?

        Tekil travmalar birkaç seansta halloluyor. Hayati tehlikesi olmayan ama sürekli yaşanan, temel korku ve ihtiyaçlarla ilgili travmalar uzun ve zorlayıcı olabiliyor. Kronik ihmal, dışlanma en büyük korkumuzdur. Buralarda zedelenme varsa, kronik olarak yaşanmışsa ve aşılamamışsa, ileriki yaşama ciddi biçimde yansır.

        Fobiler?

        Örneğin danışanın 10 yıldır uçak fobisi varsa, bunun etrafında başka semptomlar gelişiyor. Ama fobinin etrafında başka semptomlar gelişmemişse çok kısa sürede bu fobi aşılabiliyor.

        Çocuklarda 2-3 seans, erişkinlerde 3-5 seansta bitiyor.

        Terapist seçilirken neye dikkat edilmeli?

        EMDR terapisi, formal bir dernekten onaylı, imzalı sertifikası olan uzmanlardan alınmalı. Türkiye’de bir EMDR derneği var.

        NASIL ORTAYA ÇIKTI?

        İlk olarak Amerika’da 1987’de, Dr. Francine Shapiro’nun göz hareketlerinin rahatsız edici düşüncelerin şiddetini azaltabildiğini tesadüfen keşfetmesiyle başladı. Dr. Shapiro bu etkiyi travmaya maruz kalmış kişiler üzerinde bilimsel olarak inceledi ve tedavide sağlanan başarıyı gösteren çalışmasını yayınladı (Journal of Traumatic Stress, 1989). O tarihten itibaren EMDR, tüm dünyadan terapistlerin ve araştırmacıların katkılarıyla hızla gelişti. 25 yıldır uygulanıyor.

        NASIL UYGULANIYOR?

        Danışan Geçmişi: Semptomlar ve sorunların kaynağı olan anılar ve gelecekle ilgili hedefler belirlenir ve tedavi planı oluşturulur.

        Hazırlık: Danışan EMDR hakkında bilgilendirilir, işlemlemeye hazır hale getirilir.

        Değerlendirme: Terapist, danışanın hedef anıyı temsil eden resmi, bu resimle ilgili bugünkü negatif inancını ve duygularını, bedenindeki hislerini ve yerini ve arzuladığı pozitif inancını belirlemesine yardımcı olur.

        Duyarsızlaştırma: Bu aşamaya danışanın anıyı temsil etmek üzere seçtiği resme odaklanması, negatif inancını düşünmesi, negatif duygularını yaşaması ve tüm bunların bedeninde yarattığı değişimi hissetmesi ile başlanır. Ardından danışan zihnini serbest bırakır. İçeriğini veya nereye doğru gittiğini kontrol etmeden zihninden geçen her şeyin farkına varır.

        Danışan işlemleme sırasında terapistin iki yöne hareket ettirdiği parmağını gözleriyle takip eder. Danışanının zihninden geçenlere ve göz hareketlerine aynı anda dikkatini vermesinin, beynin sağ ve sol yarımküresini ilişkiye geçirdiği düşünülmektedir.

        Beyin, yaşantılardan gelen bilgiyi REM uykusu (Hızlı Göz Hareketli Uyku) sırasında işler. EMDR'de uygulanan çift yönlü göz hareketlerinin benzer bir fizyolojik etkiyi, uyanıkken sağlayabildiği öngörülmektedir. Aynı zamanda, çift yönlü işitsel uyarım, çift yönlü dokunma gibi farklı uyarımlardan da yararlanılmaktadır.

        Terapist her setten sonra, danışana zihninden geçenleri sorar, işlemlemeyi kontrol eder ve tüm süreçte danışana rehberlik eder. Anı ve danışanın kendisi ile ilgili pozitif düşünce ve inançları (örnek: Elimden gelen her şeyi yaptım) arasında bağlantı kuruluncaya ve anı daha az rahatsızlık verir hale gelinceye kadar işleme sürdürülür.

        Yerleştirme: Danışanın pozitif inancını pekiştirmek amacıyla setler uygulanır.

        Beden Tarama: Danışanın bedenini taraması ve rahatsızlık veren bir duyum varsa işlenmesi sağlanır.

        Kapanış: Terapist danışana geribildirimde bulunur, gerektiğinde rahatlatacak bazı teknikleri uygular, seanstan sonra neler olabileceğini anlatır. Psikolojik tepkileri hakkında kısa notlar almasını ister.

        Yeniden Değerlendirme: Bir önceki seansın değerlendirilmesi yapılır. Terapist önceki seansta ulaşılmış pozitif sonuçların yerleşip yerleşmediğini kontrol eder. Ayrıca danışandan gelen yeni verileri değerlendirir. Bu değerlendirmeler sonucunda işlemleme süreci devam eder veya diğer anılarla çalışılmaya başlanır.

        İşlenmemiş, geçmiş ve yakın zaman anı veya anıların işlenmesi tamamlandığında bugünkü rahatsızlık veren semptomlar da büyük ölçüde kaybolur. Yine de her bir semptom tekrar taranır ve gerekirse işlenir. Böylece protokolün Geçmiş ve Bugün aşamaları tamamlanır ve Gelecek aşamasına gelinir.

        Terapist danışandan daha önce belirlenmiş, işlevsel olmayan tepkileri harekete geçiren her bir güncel tetikleyici durum için arzu ettiği davranışları belirtmesini ister. Terapist ve danışan beraber arzu edilen davranışların sergilendiği senaryolar hazırlar. Danışan bu senaryoları adım adım hayalinde yaşar ve rahatsızlık veren noktalarla karşılaşılırsa işlenir. Gerekirse danışana yeni bilgi ve beceriler kazandırılır. Böylece danışanlar daha önce sorun yaşadıkları durumlarla başetmeye hazır hale gelirler.

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa