Reşat Balcıoğlu: O kadar gişe yaptı, hala para mı arıyor?

‘Emlak ünlüler için en iyi yatırım’

Engin Altan Düzyatan’ın diziden bölüm başı 150 bin TL, oynadığı son reklamdan da 6 milyon TL aldığı konuşuluyor. Oyuncu “Çoluğumuz çocuğumuz için ev alarak yatırım yapıyoruz. Çok zor kazanıyoruz, riskleri büyük şeylere yatırım yaparak büyük şeyler kazanma taraftarı değilim” dedi. Ünlülerin eve yatırım merakını nasıl yorumluyorsunuz?

Kadir Kaymakçı: Ben olsam robotçu açardım, geleceğin işi valla ;) Ya da bitcoin alsınlar, ne olduğunu bilmiyorum ama ha bire yükseldiğini görüyorum, iyi bir şey herhalde. Şaka bir yana ticaretten sıfır anlayan biri olarak ünlülerin emlak yatırımı yapmasını anlıyorum! Dünyada mekân ahirette iman...

Esin Övet: Oyuncularının kazançlarının sürekli haber olmasından şahsen bir haberci olarak çok sıkıldım. Öyle ki bazen oluyor ki dizi tutmuyor ve yayından kaldırılıyor. Ya da oyuncular dizi sonrası üç sene ekrandan uzak kalıyorlar. Setlerde saatlerce çalışmak hiç de kolay değil. Set şartlarının da ne kadar zor olduğunu biliyorum. Ayrıca adamlar gayrimenkule yatırım yapacaklar başka neye yapsınlar ki. Ülkede en çok değer kazanan şey gayrimenkul. Eski Yeşilçam ustalarının yaşlandıklarında çektikleri ortada.

Oben Budak: Eve yatırım merakları gayet normal de oyuncuların “Çok zor şartlarda çalışıyoruz” ağlamaları biraz sıkmadı mı? Dünyanın parasını kazandığınız, üstelik ‘harika senaryolar’ sayesinde kayda değer bir oyunculuk bile sergileyemediğiniz dizilerden bu kadar para kazanıyor olmanız sıra dışı! Ülke insanları sabahtan akşama kadar çalışıp açlık sınırında gezerken bu tip açıklamalardan lütfen vazgeçilsin artık!

İpek Durkal: Garantici ve mantıklı buluyorum.

Reşat Balcıoğlu: Engin Bey “Çoluk çocuğumuz” demiş Allah bağışlasın, bir tane çocuğu var bildiğim kadarıyla. Her anne babanın yapmak isteyeceği şeyler bunlar. Ancak Engin Bey “Çok zor kazanıyoruz” demiş. Bu görüşe hiç katılmıyorum. Tam aksine kolay paralar kazanılıyor. Engin Altan gibi birçok başarılı sanatçı var ama hepsi o kadar çok kazanamıyor. Allah daha çok versin kimsenin gözü yok. Konut yatırımında da risk olmayacak diye bir şey yok.

Bülent İpek: Bir sanatçı için en doğru yatırım sanatına yaptığı yatırımdır ama yani bir tiyatro salonu ya da bir kültür merkezi yapmak istemiyorsa emlak en doğru yatırım seçimidir. Doğru karar. Türkiye gibi emlak cenneti bir ülkede bilmediği başka sektörlerde eş dost gazıyla parasını heba eden ünlülerden olmayacağı için sevindim.

‘Bu durum çok can acıtıyor’

Tuvana Türkay, Kadıköy’de köpeğiyle gittiği bir kafeden minik köpeği çantasında olmasına rağmen kovuldu. HT Magazin’de çıkan haberden sonra ünlü oyuncuya Hayvan Hakları Konfederasyonu gibi birçok kurum ve kişiden destek mesajı yağdı. Türkay’ın böyle bir sebeple kovulmasını nasıl yorumluyorsunuz?

K.K.: Çantadaki köpekten rahatsız olmanın yorumlanacak bir tarafı yok. En hafif tabiriyle ayıp etmişler!

E.Ö.: Ülkemizdeki bu durum artık çok ciddi anlamda can acıtmaya başladı. Kendi adıma çok üzülüyorum ama hayvanları sevmeyen, alerjisi olan insana da saygı göstermek istiyorum. Tabii masum canlıları da katledenlere en ağır cezaların verilmesi gerek.

O.B.: Bu tip olaylardan sonra biz hayvanseverler tepki veriyoruz ama hiçbir işe yaramıyor. Bu durumda sadece bu tip çirkin tepkiler veren işletmelerin adının bilinmesi ve hayvanseverlerin mekân seçimlerinin ona göre yapması sağlanabilir. Küçücük köpeğin ne yapacağını bekliyorlar acaba, ben asıl bu zihinlerin hayal dünyasını merak ediyorum!

İ.D.: İnsanlık dışı ve medeniyetten çok uzak. Hiçbir Avrupa ülkesindeki mekânda köpekle girilmez gibi bir şart yoktur.

R.B.: Kovulmuş mu yoksa rica mı edilmiş önce bunu ayırt edelim. Her mekânın ya da işletmenin kuralı var, herkes köpekleri sevecek diye bir kural yok. Kimisi alerjisi olduğu için kimisi de hijyen sorunu yaşadığı için hayvanlarla aynı mekânda yer almak istemeyebilir. Bunu saygıyla karşılamak gerek. İyi o zaman timsah seven biri de sinemaya timsahla gitsin hiç olur mu öyle şey. Hayvanseverlerin de biraz empati kurması lazım. Her zaman her yere hayvanla giremezsin. Bunu istemek hayvansever olmamak anlamına gelmemeli.

B.İ.: Bunun için kafeteryaya bir şey diyemem. Müşterilerine köpeklerin de alındığını duyuran mekânlar çoğalmalı. Köpeklerle yemek yenilebilen restoranların olması gerekli. Oraya gelen diğer müşteriler de bunu bilerek gelir ve sorun çıkmaz.

‘Tribünlerden eksik kalsın’

Alanyaspor- Galatasaray maçında eşine yapılan sert faul sonrası kafa kesme hareketi yapan Maicon’un eşi Ursula Roque’nin muay thai sporcusu olduğu ve yaptığı hareketin de bu sporculara özgü olduğu ortaya çıktı. Sosyal medyada büyük tepki çeken yengeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

K.K.: Ursula yenge yakında tribün lideri olur.

E.Ö.: Yengeler futbolculardan daha cesur.

O.B.: Bu tip tepkileri neden bu kadar ciddiye alıyoruz? Hanımefendi kafa kesme hareketi yaptı diye gidip eşine faul yapan futbolcunun kafasını keseceğini falan mı düşünüyoruz. Hayal gücümüz bu kadar mı geniş? Muay thai sporcusu olmasa da yaptığı sadece basit bir tepki hareketi.

İ.D.: Ne demek gerekiyor barbar, cani filan mı? Ben de aynı hareketi yıllardır ‘Bittin oğlum sen’ anlamında yaparım. Üstelik de kadıncağızın yaptığı sporu filan bilmeden. Öküz altında buzağı aramayalım, bulamayız.

R.B.: Belli ki kendisine yaptığı spora has bir şey, eşine yapılan sert hareketi sert bir hareketle tasvir etmiş..

B.İ.: Sahadaki eşi hakemi alkışlasa sarı kart görür ama yenge bir grubun tribün kahramanı oldu. Tribünlerimizde eksik kalmasını dilediğim bir hareket.

‘Dudak dolgusuna evlilik şart değil’

Nişantaşı’nda oğluyla alışverişe çıkan Gülşen, dudaklarına dolgu yaptırdığı iddiaları için, “Buyurun bakın, ne dolgusu? Evli barklı kadınım, yaptırmadım tabii ki” dedi. Evlilikle dudak dolgusu arasında siz nasıl bir bağlantı kuruyorsunuz?

K.K.: Evli barklı kadınların dudak dolgusu yaptırmasının bir mahsuru mu varmış anlamadım! Asıl Gülşen Hanım’ın gazetecilere dudaklarının dolgusuz olduğunu ispatlamak için “Buyurun kendiniz bakın” demesi ilginçmiş bence.

E.Ö.: “Evli barklı kadınım lafına çok şaşırdım ama Gülşen o lafı “Süt verdiğim dönemde yaptırmam” anlamında söylemiş. Ki keşke bu cümleyi böyle kursaydı. Çünkü ne yani evli barklı kadının hakkı değil mi?

O.B.: Bir halt yediğinde ‘Anneyim ben’ diye çocuğunun arkasına saklanan ünlülerimizden görmüş, bilinçaltında kalmıştır herhalde. Yoksa evlilik ve dudak dolgusu arasında alaka kurmanın pek bir mümkünatı yok.

İ.D.: Ben hiçbir bağlantı kuramadım.

R.B.: Hiçbir bağlantı kuramıyorum. Gerekiyorsa yapar canı istemezse yapmaz Gülşen göz önünde bir sanatçı niye taktık bu konuya bu kadar anlamak güç. İlk kez dolgu yapan ya da yapmayan Gülşen mi?

B.İ.: Gülşen şu soruların cevabını vermeli: Evlendikten sonra kadınlar kendine bakmayacak mı? Ya da estetik ve bakım evleninceye kadar yapılabilecek bir şey mi?

‘O kadar gişe yaptı hâlâ para mı arıyor’

Gişede 4 milyon izleyiciye koşan Türkiye’nin Oscar adayı ‘Ayla’nın, filme 20 milyon lira harcadığını söyleyen yapımcısı Mustafa Uslu, Oscar tanıtım çalışmalarına 2 milyon dolar destek çıkacak birini aradığını söyledi. Bu miktarları ve Oscar çabalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

K.K.: Daha da çok izlensin, insanlar sinemaya gitsin bunlar güzel şeyler. Oscar biraz da lobi işi doğrudur... Ama ben Ayla’nın Oscar şansını düşük görüyorum. Bu yüzden de tanıtıma filmin bütçesinin neredeyse yarısı kadar para harcanmasını anlayamıyorum!

E.Ö.: Bildiğim kadarıyla Oscar törenlerinde kulis yapılmasının çok büyük bir önemi var. O kulisi yapmak için de bütçe şart. Ancak film güçlü ama o kulis zayıf kalırsa da etkileyebilir dereceyi.

O.B.: Bir festivalde ya da ödül töreninde öne çıkma konusunda filme güvenmek kadar iyi tanıtım yapmanız da önemli bir rol oynar. Ayla’nın kulisi yerli festivallerde çok iyi yapıldı, sonucu görüyorsunuz. Aynı propagandanın yurtdışında yapılabilmesi için bu para gereklidir ona bir şey diyemem. Ama daha önce Oscar’a aday olmuş uluslararası bir film izlemişsinizdir herhalde. Sırıtan tek bir oyunculuk, sahne, görüntü yoktur, film yağ gibi akar. Ayla iyi film, çok iyi film ama Oscar’a aday olmak başka bir şey.

İ.D.: Para pul kısmını bir yana bırakalım, sonunda ben de izledim Ayla’yı. Görüntüler rüya gibi. Filmin biraz ağır ilerlemesinin dışında bence yabancı film dalında Oscar şansı var. Tabii rakiplerimiz filmlerini bilmiyoruz.

R.B.: O kadar gişe yaptılar, neredeyse gişe rekoru kırdık diye parti verecekler. Hâlâ para mı arıyorlar? Dalga geçiyorlar bizimle, kârlarından versinler olmadı kredi çeksinler. Sanat fedakârlık ister, Oscar’ı alsın zaten daha fazlasını kazanacaklar.

B.İ.: Yapımcı tanıtım bütçesi bulamazsa dert etmesin. Oscar için Los Angeles’ta harcanan tanıtım paralarıyla Oscar alabilecek kalitede 10 film çekilirdi şimdiye kadar. Tanıtım gerekli ama film iyiyse tanıtım için milyon dolarlara gerek yok. Ayla da iyi film.