Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

31 Mart seçimlerinin ardından ortaya çıkan gelişmeler, en az sandıktaki sonuçlar kadar sürprizdi dersek, herhalde geçen süreyi özetlemiş oluruz.

Yakaladığı başarının ardından muhalefetin, iktidarı bir an önce seçime davet etmesi, seçim öncesi yükselen tansiyonun artarak devam etmesi gibi “doğal” kabul edebileceğimiz gelişmeler yaşanmadı. CHP’nin yeni genel başkanı Özgür Özel, erken seçim beklentileri dahil hemen her konuda beklenmeyen hamleler yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşmesi etrafında şekillenen normalleşme gündemi kısaca böyle ortaya çıktı. Taraflar birbirlerinin adımlarını karşılıksız bırakmadı.

Burada en temel yanılgı, müzakere sürecinde ortaya çıkan maddeleri teker teker ele alıp, birinde gelişme sağlanmadığı takdirde sürecin sekteye uğrayacağını düşünmek. Oysa asıl çerçeve, elbette pek çok başlığı da içine alan, ama bunların hepsini aşan bir zeminin ortaya çıkması.

En başından itibaren bu akışın siyasetin doğasına uygun biçimde, ciddi fikir ayrılıkları, hatta zaman zaman gerginliklerle birlikte devam edeceğini öne sürdüm. Tarafların aradığı fikir birlikteliği değil. Birinin diğerinin potasında erimesi hiç değil. Farklı bakış açılarının ortak sorunların çözümüne katkısını sağlamak. Türkiye açısından alışık olmadığımız bir süreç olduğundan kavramakta zorlanıyoruz.

İMAMOĞLU’NUN MEDYA HAMLESİ

Özgür Özel’in “partisinin seçimdeki kazanımlarını kalıcı hale getirme”yi öncelik olarak ele alması, dolayısıyla hem partisinde, hem de etki alanı açısından muhalefet tarafında 2028 için önemli bir hamle. 10 ay öncesinin genel seçim sonuçlarının 31 Mart gecesinde tepetaklak olduğunu düşünmedi Özel.“İktidar bugün yarın gidecek” yaklaşımının pratik bir karşılığı olmadığını da doğru okudu.

Bu okumanın riskleri de var elbette. Özgür Özel’in her hamlesi, bir şekilde muhalif kamuoyunda sert eleştirilere neden oluyor. Yönetmesi en zor alan ise, özellikle Ekrem İmamoğlu’nun 2028 hedefi etrafında attığı ve atacağı adımlar.

Özel, “Cumhurbaşkanı adayı kim olacak” tartışmasında kendisini genel başkan olarak sürecin merkezine koyan çeşitli tanımlar yaptı. Hak edenin kazanacağı bir yarış olduğunu ifade etti. Ancak çok sayıda gazeteciyi alıp Roma’ya götüren İmamoğlu cephesinin kolayca kabuğuna çekilmeyeceği ortada. Geziye vurgumun nedenine gelince. Muhalif medya üzerindeki gücünü ve etkinliğini gösteren bu hamlenin muhatabının iktidar olduğunu söylemek herhalde gerçeklerle uyuşmaz.

AK PARTİ’DEKİ TABLO

AK Parti tarafında olup biteni bir önceki yazımda kısmen aktardım. Burada muhasebe ve değişim sürecinin beklenenden daha yavaş olduğunu düşünenler hayli fazla. Buna kısmen katılsam da, 22 yıllık iktidar döneminde ortaya çıkan yapının; siyaset, bürokrasi ve bütün unsurlarıyla birlikte köklü bir değişim kulvarına girmesi göründüğünden çok daha zor. Asıl sorunun da bu değişimin kodları ve geleceğe bakan yüzleri konusundaki belirsizlik olduğunu düşünüyorum.

Fakat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın giderek süreci hızlandıracağını tekrar vurgulamak istiyorum. Özellikle de kendisine yenilgiden pay çıkarmamakta direnen ve her şey normalmiş gibi davrananlara “Sizi biraz dinlendirelim” mesajının giderek daha net verileceğini düşünüyorum.

ERDOĞAN’IN SAKİN TARZI

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni dönemdeki tarzına dair önemli bir örneğe dikkatinizi çekmek istiyorum. Yargılaması devam eden bir çete ve emniyet içinde kimi isimlerin de merkezinde olduğu tartışmalarda Erdoğan, bu gündemde ortaya çıkan tanım ve yaklaşımlara mesafeli davrandı. Bir başka ifadeyle kendi çerçevesini ortaya koydu. 15 Mayıs’taki parti grubundaki cümlelerini hatırlayalım:

“Son 21 yılda çetin mücadeleler sonucu gerilettiğimiz bürokratik vesayetin tekrar nüksetmesine fırsat vermeyiz, vermeyeceğiz. Son dönemde gündeme gelen her hadiseyi tüm boyutlarıyla en ince detayına kadar takip ediyoruz. Kanunun dışına çıkan, hatası, kastı veya marazı olan kim varsa hukuk zemininde hesabını mutlaka soruyoruz.”

Bu yaklaşım, meseleyi kendi bulunduğu yerden okuyanların aksine, bu tarz sorunların çözümüne dair bir “devlet aklı”nın devrede olduğunu gösteriyor. Sakin, olup biteni yine kendi ifadesiyle "tüm ayrıntılarıyla takip eden ve yeri geldiğinde hesap soran" bir tarz.

BÜROKRASİYE UYARI

Yine aynı grup konuşmasında Cumhurbaşkanı, bürokrasi kadrolarında rehavet, tembellik, isteksizlik ve gönülsüzlüğe asla tahammüllerinin olmadığını ifade etmişti.

Bu hafta başında yapılan bakanlar kurulunda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kabine üyelerine bürokrasiyle ilgili uyarılarda bulunduğunu, bu durumun da Haziran itibarıyla daha somut değişimlerin başlangıcı olabileceğini kulis olarak aktarmış olayım.

Devasa bir çarkın, yeni tanımlar ve adımlarla yürümesi elbette kolay değil. Ancak toplumun bazı konularda sonsuz bir sabra sahip olmadığı da yerel seçim sandığında açık biçimde ortaya çıktı.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar