Havayolları için yeni uçuş noktası, yeni hat, ilave istihdam, gelir kaynağı ve etki alanın genişlemesi anlamına geliyor. Şayet açılan hat için iyi pazar araştırılması yapılıp, ticari amaçlarla yola çıkılıp, doğru planlamalarla sefer programı çıkarılmışsa, bu durum gelirleri de yansır. Aksi durumda bu hatta zarar hanesi büyüyebilir.
Türk Hava Yollarının (THY) uçuş ağı, networkü öylesine geniş ve yaygın ki herhangi bir hat açılışı yaptığında, yeterli tanıtım yapmasa dahi yüzde 60 doluluğu yakalayabiliyor. Bu sebeple THY’nin hat açılışları rakip şirketler tarafından yakından takip ediliyor. Epeydir konuşulan THY'nin Avustralya uçuş planı da sektörde çok merak ediliyordu. Nereden bağlantılı uçacak? Haftaka kaç sefer yapacak? Hangi şehirler planında var?
THY’nin uzun süredir araştırmalarını yaptığı, ilgili ülkelerle görüşmeleri tamamladığı Avustralya'ya, 6’ncı kıtaya 15 Mart'ta uçmaya başlayacak. Geriye Antartika’yı uçuş ağına dahil etmek kalıyor.
THY, halihazırda 5 kıtadaki 129 ülkenin 345 noktasına uçuyor. Avustralya 6’ncı kıta olacak. Böylece 15 Mart’ta, 130’ncu ülkede 346’ncı nokta olarak da Melbourne uçuş ağına girecek. Başlangıçta haftada 3 sefer düzenlenecek. Dünyanın en çok ülkesine uçan havayolu kimliğine sahip olan THY, Melbourne seferleriyle iki ülkenin turizm, ticaret ve iş fırsatlarına da ciddi anlamda katkı sunacak. Şu an mevcut uçaklarla İstanbul-Melbourne arasında direkt sefer yapılamadığı için uçuşlar Singapur aktarmalı olarak düzenlenecek.
Böylece THY, Melbourne Havalimanı’na sefer düzenleyen Avrupa’nın tek havayolu konumuna gelecek. THY’nin bu hatta nasıl uçuş planı ortaya koyacağını Singapur, Emirates ve Katar havayolları da uzun süredir merakla bekliyordu. Zira THY’nin bu hatta uçuş yapan tek Avrupalı havayolu olması pazardaki rekabeti ciddi anlamda hareketlendirecek, hatta dengeleri de değiştirecektir.
Başta Avrupa ve Balkanlar olmak üzere Türkiye’nin hinterlandında olan Afrika ve Orta Doğu ülkelerinden Avustralya’ya gitmek isteyenler için THY, rakip havayollarından bir adım daha önde imkanlarla rekabet avantajına sahip olacak. THY’nin bu girişimi rakip şirketlerin Avustralya’ya uçuş rakamlarını da etkileyecektir. Öyle sanıyorum ki haftada 3 gün olarak başlayacak seferler kısa zamanda günlük seferlere dönüşecektir.
THY, Avustralya’nın en büyük ticaret merkezi Victoria Eyaleti’ne uçarken en büyük Türk kökenli topluluğunu da anavatana bağlamış olacak. Melbourne de dünyada en fazla ülkeye uçan THY’nin seferleriyle daha rahat ulaşılabilen şehir haline gelecektir. THY’nin nihai hedefi ise sipariş verdiği uzun menzilli yeni nesil uçakları filosuna kattığında bu hatta direkt uçarak, Avustralya’daki diğer şehirleri de uçuş ağına dahil etmek. İşte asıl o zaman 6'ncı kıtada dengeler değişecektir.
*****
Havayollarının uçak sipariş gelenekleri değişiyor!
Havayolları ve havalimanları için 2023’te oldukça ümit verici gelişmeler yaşandı. Havacılık endüstrisinin 2024’te pandemi öncesi büyüme ivmesini yakalayarak, 2019 rakamlarının üzerine çıkması bekleniyor. Fakat en büyük sorun uçak. Üreticilerin zamanında teslimat yapamaması, teslim edilen bazı uçak modellerinde yaşanan motor sorunları havayollarını endişelendiriyor.
Bir yanda büyüme talebi varken, diğer tarafta büyümenin en önemli unsuru uçaklarda sorun olması havayollarını sipariş verirken daha titiz olmaya, özellikle motor sorunları ve uygun fiyatlara motor temin edilmesi konusunda hassas olmaya sevk ediyor.
Öyle görünüyor ki, bu yıl tecrübeli yöneticileri ve ekipleri bünyesinde tutan havayolları 2024’te rakiplerinin bir adım daha önüne geçecek. Neden tecrübeli yönetici vurgusu yapıyorum? Çünkü havalimanı ve havayolları salgın döneminde yöneticilerini ve ekiplerini büyük oranda değiştirdi. Salgın döneminde kendi isteğiyle görevinden ayrılan yöneticiler de oldu. Yerlerine gelenler ise pandemi sonrasının farklı yönetim anlayışıyla hareket ediyorlar. Havayollarının tavırlarındaki değişikliklerde, aldıkları kararlarda buna şahit olmak mümkün.
Mesela birçok havayolu fuarlarda uçak siparişlerini açıklayıp, isimlerinin anılmasını, tanıtımlarına katkı sunmasını arzu ederken 2023’te tam tersi oldu. Her havayolu kararını verdiği, anlaşmayı imzaladığı an siparişini açıkladı. Fuarları beklemediler. Londra Farnbrough Airshow ile her yıl dönüşümlü yapılan Paris Airshow’da buna şahit olduk. Geçen yılın son aylarında yapılan Dubai Airshow’da da aynı şey yaşandı.
Tarihin en büyük siparişi
İlginç bir örnek Air India. Havayolu tarihin en büyük uçak siparişini herhangi bir fuarda duyurmadı. Yaklaşık 30 yıldır havayolları büyük siparişlerini bu fuarlarda açıklarken, geçen yıl bu durum da değişti. Geçene yıl, 70 milyar dolara tekabül eden 470 adet uçak siparişini Air India verdi. Şirket Boeing’den 220 ve Airbus’tan 250 uçak için vardığı geçici anlaşmayı 2023’ün başında duyurdu. Şubat ayının ortalarında ise sipariş açıklandı. Hiçbir fuar da beklenmedi. Sadece 5 ay sonra, konu gündemden düşünce Paris Airshow’da göstermelik de olsa bir imza töreni yapıldı.
IndiGo da erken açıkladı
Bir başka Hintli şirket Indigo Havayolları da rakamsal değeri daha az, ama uçak sayısı daha fazla olan dar gövdeli 500 uçaklık siparişini benzer şekilde dünyaya ilan etti. İki Hintli şirket de kendi siparişleriyle bir başka ülkenin havacılık fuarının gündeme gelmesini ve başka havayollarıyla anılmasını istememiş olabilirler. Büyük ihtimalle de bu sebeple böyle davrandılar. Türk Hava Yolları da geçen yıl Airbus’a verdiği 355 adetlik devasa siparişi herhangi bir fuarda duyurmadı. Böyle bir plan da yapmadı. Airbus ile İstanbul’da anlaşma olgunluğa erişince duyurusunu yaptı.
Mesela Indigo Havayolları dikkat çeken siparişin ilk duyurusunu geçen yıl İstanbul’da düzenlenen Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği’nin (IATA) 79. Genel Kurulu’nda yapmıştı. Paris Airshow’dan yaklaşık bir ay önce. İki Hintli havayolu, geçtiğimiz seneye uçak siparişleriyle damga vururken, bu siparişler fuarların konuşulan konusu olmadı. Çünkü öncesinde sektörde bolca konuşulup, tartışıldı.
Dubai Airshow'da beklenen sipariş verilmedi
Türk Hava Yolları (THY), 2023-2033 yıllarını kapsayan Stratejik Planı doğrultusunda büyüme hedeflerine ulaşmak için Airbus firmasıyla 355 uçaklık siparişle tarihinin en büyük uçak alım anlaşmasına imza attı. Havayolunun bu siparişini Dubai Airshow’un ilk günü duyurması beklentisi oluşmuştu. Bunun olmayacağını THY yetkililerinden aldığımı bilgiler sebebiyle biliyordum. Dubai Airshow’da ilgili taraflarla; THY ve Airbus ile görüşünce böyle bir şeyin gündeme bile gelmeyeceğini yazmıştım. Yani THY’nin Dubai Airshow’da sipariş vermeyeceğini veya böyle bir açıklama yapmayacağını ilk ben duyurmuş oldum. Fakat THY’nin yüzde 50 iştiraki, direksiyonunda Almanların bulunduğu SunExpress ise THY’nin aksine Dubai Airshow’un ilk gününün sabahı fuarda ilk uçak siparişini açıklayan şirket oldu. SunExpress, Dubai Airshow’da 45’i opsiyonlu 90 adet Boeing 737 MAX sipariş verdi.
THY - Boeing arasında ilginç uçak müzakeresi
THY - Boeing arasındaki uçak görüşmeleri de Dubai Airshow'da yoğunluk kazanmıştı. Ama ilk defa Boeing görüşmelerde Airbus'ın gerisine düşmüştü. Türkiye'nin ABD ile iyice limonileşen ilişkileri, F-35 savaş uçağı projesinden çıkarılmamız, akabinde Türkiye'nin F-16 savaş uçağı taleplerinin hiç ilgisi olmadığı halde İsveç'in NATO üyeliği şartını bağlanması ve ABD'nin Suriye'de terör örgütünü desteklemeye devam etmesi iki ülke ilişkilerini görünenden daha fazla zayflattı. İlk defa THY filosuna girecek Airbus - Boeing uçaklarında dengenin bozulduğuna şahit olabiliriz. Airbus'a çok, Boeing'e daha az sipariş verilecek gibi... Üstelik Airbus ile anlaşma sağlandı, siparişler verildi. Ama Boeing'te uçak motor üreticileri tarafıyla sorunlar aşılmış değil. THY'nin Boeing'ten alacağı dar gövdeli uçaklarda CFM, geniş gövdeli uçaklarda ise General Elecktric (GE) ve Rolls-Royce motorları kullanılıyor. İşte bu motor üreticileriyle anlaşma sağlanamadığından Boeing ile henüz uçak sipariş aşamasına gelinememiş. Velev ki gelinse bile Airbus gibi olmayacak gibi...
Rekabet her açıdan sertleşiyor
Havayolları artık önemli siparişlerini, tanıtımlarını, duyurularını herhangi bir fuara taşımak istemiyorlar. Çünkü şirketler siparişleri bu fuarlarda verince, fuarın yapıldığı şehre, ülkeye, havalimanına ve havayoluna da bir yönüyle avantajlar, katkılar sağlamış oluyorlar. Dolayısıyla bunu da rekabetin bir parçası sayarak kendi yol haritasını çıkarıyorlar.
Geçen yılın en dikkat çeken 10 uçak siparişi:
*****
Pilotların yolculuklarında yapmadığı 5 şey!
Sorunsuz ve keyifli bir havayolu yolculuğu ancak kurallara uymakla mümkün oluyor. İkinci husus ise elbette tecrübe. Yani nerede, ne zaman, nasıl hareket edeceğini bilmek de keyifli bir uçuşun şartlarından. Uçakla seyahat konusunda en tecrübeli isimler kimlerdir? Sorusuna farklı cevaplar verilmesi mümkün, ama çok fazla çeşitlilik olacağını sanmıyorum. Çok uçan yolcular mı? Yoksa yaşamı göklerde geçen görevli olmadığı zaman uçakta yolcu olarak bulunan uçuş mürettebatı; pilotlar veya kabin ekipleri mi?
Kuşkusuz pilotlar da görevli olmadıkları zamanlar aileleriyle, arkadaşlarıyla veya yalnız seyahat ederler. Yılları uçaklarda geçen kokpit ekipleri, işleri gereği disiplinli, özenli, sağlıklı ve planlıdırlar. Bu durum yaşamlarına da yansır. Pilotlar kokpitte uçağın kumandasında olmadıkları, yolcu olarak seyahat ettiklerinde de aynı şekilde hareket ederler. Bir pilotla beraber seyahat edenler veya yan koltukta onunla uçanlar da şanslı olurlar. Çünkü onların yıllar içinde edindikleri havayolu tecrübelerine kısa yoldan ulaşabilirler. Bu tecrübeler neler olabilir? Pilotlar yolcu olduğunda hangi hataları yapmazlar? Sanıyorum merak ediyorsunuz. Ben sizleri pilotların bazı tecrübeleriyle, yolculuklarında yapmadıkları 5 hususla tanıştırayım mı?
Uçak seyahatleriyle ilgili yapılan araştırmalar 10 saatlik bir uçuşta vücudumuzun 1,6’yla 2 litre arasında su kaybettiğini söylüyor. Bu da vücudunuzdaki suyun yüzde 4’ünü oluşturuyor. Uçakta kabin ekipleri tarafından açık bardakta verilen suları pilotlar tercih etmezler. Çünkü açık sular uçağın temiz su deposundan temin ediliyor. Fakat bu temiz su depolarının, su tanklarının ne kadar hijyenik olduğunu pilotlar iyi biliyor!
Uçak yolculukları esnasında business veya ekonomi hangi bölümde uçulursa uçulsun ayakkabılarını çıkaran yolcular dikkatimizi çeker. Yaz, kış fark etmez bazı yolcular bu durumu alışkanlık haline getirmiştir. Çıplak ayakla uçakta dolaşmak tahmin edilemeyecek birçok riske davetiye çıkarır. Bu riskleri de en iyi bilenler pilotlar ve kabin ekipleridir. Bir pilotla seyahat ettiğinizde onun yalın ayak uçakta gezdiğini görmezsiniz. Çünkü onlar uçaklarda en çok mikrobun olduğu alanları da iyi bilirler, ayak yaralanma riskinin olduğunu da… Bu sebeple pilotlar tuvalete de kesinlikle yalın ayak gitmezler.
Pilotlar kabin içine iki ayrı çantayla geldiklerinde birisini baş üstü dolabına koyarlar diğerine ise yanlarına alıp, ayak ucuna, ön koltuğun altına veya güvenli bir yerde tutarlar. Yani iki çantayı birden baş üstü dolaba koymazlar. Böylece baş üstü dolabına başka yolcuların da eşya koyacağını düşünürler. İkinci sebep ise yanlarına aldıkları, ayak ucunda muhafaza ettikleri çantalarına uçakta kullanacakları kişisel eşyalarını koymalarıdır. Bu sayede sık sık koltuklarından kalkmaları gerekmez ve başka yolcuları da rahatsız etmezler. Sık uçan, tecrübeli yolcular da genelde aynı yöntemi uygularlar. Kıymetli eşyalarını ve uçuşta kullanmayı planladıklarını baş üstü dolabına koymazlar, küçük bir çantayla yanlarına alırlar.
Türbülans, atmosferdeki soğuk ve sıcak havanın yer değiştirmesi neticesinde, gökyüzünde seyir esnasında olan uçaklarda sarsıntı olarak kendini gösterir. Türbülans genellikle olumsuz hava şartlarında gerçekleşse de açık bir havada da görülebiliyor. Pilotlar yolcu olarak uçtuğunda bir türbülansla karşı karşıya kaldıklarında sadece kabin ekiplerinin direktiflerini dinlerler. Çünkü pilotlar türbülansı dalgalı bir denizde tekneye binmeye benzetirler. Uçağın türbülansa karşı koyabileceğini bildikleri için de endişelenmezler. Hatta yanlarındaki yolcuları da sakinleştirmeye çalışırlar.
Ülkemizde uçak durmadan ayağa kalkıp, uçak içinde beklemek adeta milli bir spor haline gelmiş durumda. Türk Hava Yolları uçuşlarında çok sık rastlıyorum. Bazen uçak piste teker koyar koymaz baş üstü dolabını açıp, el bagajını alanlar bile oluyor. Oldukça tehlikeli bir hareket. Zira başka yolcuların üzerine düşecek eşyalar ciddi yaralanmalara sebep olabilir. Nitekim yaşanmış hadiseler de var. Ayrıca ayağa kalkan yolcunun da düşüp, yaralanması söz konusu. İşte böyle bir hareketi elbette pilotlar yolculuklarında yapmazlar. Tecrübeli yolcular da bu konuda titiz davranırlar. Pilotlar, uçak körüğe yanaşmadan, kemer ikaz ışıkları sönmeden ve uçak tam anlamıyla park pozisyonuna geçmeden de ayağa kalkmazlar. Kalkanlara da pilot olduklarını hatırlatarak oturmaları gerektiğini ifade ederler. Çünkü uçak hareket halindeyken ani frenler yaşanabilir. ‘Docking Guidance Sistem’ olarak bilinen, havalimanlarında uçağın belirlenen noktada, yolcu köprüsünün kolayca uçağa kenetlenmesi için ani durması gerekebilir. Bu aşamayı pilotlar iyi bilirler. Uçağın bu pozisyonda kurallara uymayarak ayağa kalkan yolcuların yaralanma riski olduğunu bilen pilotlar kesinlikle ayağa kalkmazlar.