Başbakan Erdoğan ağladı
12 Eylül'ü Ahmet Kaya'nın şarkısıyla hatırlattı: "Beni burada arama anne..."
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, anayasa değişikliğine ilişkin olarak, ''Bu anayasa değişikliği belki her şey değildir ama çok önemli bir şeydir. Türkiye'nin aydınlık geleceği için, daha ileri bir demokrasi ve daha adil bir hukuk sistemi için çok önemli bir adımdır'' dedi.
Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, bugün sabah saatlerinde Hakkari'nin Çukurca ilçesinden acı bir haber aldıklarını söyledi. Yine bir mevzide gece saat 02.00 sularında roketatar ve uzun namlulu silahlarla yapılan saldırıda 6 askerin şehit olduğunu anlatan Erdoğan; ilk belirlemelere göre 15 askerin yaralandığını, bir teröristin de ölü olarak ele geçirildiğini ifade etti.
Bölgedeki operasyonların devam ettiğini belirten Erdoğan, şehitlere Allah'tan rahmet, ailelerine ve millete başsağlığı; yaralı askerlere de acil şifa dileğinde bulundu.
Terörle mücadelede herkesin birlikte göstereceği dayanışmanın önemli olduğunu vurgulayan Erdoğan, ''Bu dayanışmamızın sürekliliği çok önemli. Akşamdan sabaha, eğer 'bir çözüm' deniliyorsa böyle bir sihirli değnek yok. Fakat kararlılıkla bu mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğiz. Yılmadan, usanmadan sürdüreceğiz. Bu konuda en ufak geri adım atmak yok. Özellikle kimlerin üzerine ne tür görevler düştüğü malumdur'' diye konuştu.
''Olay, her zaman söylüyoruz, bir güvenlik meselesi değildir'' diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
''Sadece bir güvenlik meselesi olarak bakarsak yanılırız. Yıllar yılı böyle bakıldı, neticesi ortada ama bu olayın sosyolojik, psikolojik, diplomatik bir çok boyutu var. Bütün bu alanlarda bu dayanışmamızı sürdürmemiz lazım. Burada siyasiler olarak, parlamento içi, parlamento dışı... Medya olarak bu ülkedeki akademisyenler olarak, STK'lar olarak hep birlikte bir dayanışmanın içerisinde; eğer terör örgütünü, teröristleri vatandaşlarımızdan ayırabilir, onlarla arasına o perdeyi gerebilirsek, inanıyorum ki işimiz çok daha kolay olacaktır. Burada sağduyu sahibi milletimin her bir ferdi üzerine düşen görevini yapacaktır ben buna inanıyorum.''
Erdoğan, KKTC'nin ''20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı''nı kutladığını anımsatarak, 1974 yılında gerçekleşen barış harekatıyla Kıbrıs'ın barış ve huzur dolu 36 yıl geçirdiğini söyledi. Erdoğan, ''Bayram coşkusunu tüm Kuzey Kıbrıs'taki kardeşlerimizle birlikte yüreğimizde hissettiğimizi ifade etmek istiyorum. Başbakan Yardımcımız Sayın Cemil Çiçek de orada. Ülkemizi temsilen kutlamalara katılıyor. Biz de bayramlarını kutluyor burada Kuzey Kıbrıs'taki tüm kardeşlerimize en kalbi sevgi ve selamlarımızı yolluyoruz'' diye konuştu.
''AYAKBAĞI OLMAK DA BUNLARIN ŞİARIDIR''
Genel Kurul çalışmalarında artık dönem sonuna yaklaşıldığını anımsatan Erdoğan, çok yoğun bir çalışma döneminin geride bırakıldığını söyledi.
Son derece hayati düzenlemeleri yasalaştırmanın gönül huzuru içinde olduklarını vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Sadece gece-gündüz çalışmakla... Bedenen, fikren tüm mesaimizi Genel Kurul çalışmalarına ayırmakla kalmadık; yasama faaliyetlerinde sürekli engel çıkaran muhalefete karşı da çok yoğun bir mücadelenin içinde olduk. En başından itibaren meclis çalışmalarını yavaşlatma gayreti içinde oldular. Genel Kurul ortamını gererek, sabrımızı zorlayarak, adeta sinirlerimizi test ederek çalışmaları engelleme ve yavaşlatma çabası içine girdiler. Ancak, şu hususa özellikle dikkatlerinizi çekmek istiyorum: Bizler, AK Parti Grubu olarak, ülkeye, millete hizmet için sorunları çözmek için gayret gösterirken; onlar kendi kişisel çıkarlarını, kendi hırslarını, kendi şahsi hesaplarını bizlere dayatma mücadelesi içinde oldular. Biz milletimiz için daha fazla hizmet üretmek, milletimizin menfaatine olan yasaları çıkarmak için çaba gösterirken onlar da bizi engellemeye, hızımı kesmeye uğraştılar. Çünkü bunların muhalefet anlayışı yapmayı değil, yıkmayı; destek olmayı değil, köstek olmayı esas alıyor. Milletimiz de artık çok iyi görüyor. Bunlar iş üretmezler, hizmet üretmezler. İktidarda oldukları, koalisyon ortağı oldukları dönemde de bu ülke için sadra şifa olacak hiçbir şey üretmediler. İş üretmedikleri gibi üretenlerin, hizmet üretenin ayağına ayakbağı olmak da bunların şiarıdır.
Genel Kurul çalışmaları AK Parti ile diğer siyasi partiler arasındaki bu ayırt edici özelliği gün gibi ortaya çıkarmıştır. Biz bu millete, ülkemize sevdalıyız. Biz omuzlarımızda ne büyük ve mübarek bir sorumluluk, yük taşıdığımızın şuuru içindeyiz. Her zaman söylüyorum; idare edebilirdik, popülizme tevessül edebilirdik. 'Böyle gelmiş, böyle gider' diyerek, hiç etliye sütlüye karışmayabilirdik. Risk almayabilirdik. Başımıza ağrıtmak istemeyebilirdik. 'Bize dokunmayın, yaklaşmayın' dediklerinde geri adım atabilirdik ama o zaman çıkıp da milletimizin yüzüne bakamazdık. Bu milletin huzurunda başımız dik, alnımız ak hesap veremezdik. Kendileri için, gecemizi gündüzümüze kattığımız yoksulların yüzüne bakamazdık. Bizim için her daim hayır duaları eden amcaların, teyzelerin yüzüne bakamazdık. AK Parti kuruluşunda gözleri umutla parlayan, AK Parti'nin her cesur adımıyla gözlerindeki umut ışığı daha da parlayan yetimlerin, öksüzlerin, yolda kalmışların karşısında mahcubiyetimizi gizleyemezdik.''
''HAYAL KIRIKLIKLARINA KARŞI ÇIKTIK''
''AK Parti'nin zor olanı tercih ettiğini, bu ülkenin yerinde saymasına karşı çıktığını'' anlatan Erdoğan, kalkınmayı, ilerlemeyi, büyümeyi tercih ettiğini söyledi. Erdoğan, ''Hayal kırıklıklarına karşı çıktık. Bu ülkeye bir ufuk çizmeyi bir vizyon oluşturmayı tercih ettik. Tüm kirli ilişkileri, kirli senaryolara, çetelere, mafyaya, hukuk dışı kirli örgütlenmelere karşı çıktık. Demokrasi, özgürlük, hak ve adalet mücadelesini tercih ettik. Bugün de milletin oyuna, takdirine sunduğumuz anayasa değişikliği de bu 'Büyük Türkiye' mücadelesinin bir neticesidir'' diye konuştu.
''Anayasa değişiklik paketinin içindeki maddelerin, CHP, MHP ve BDP'nin üst yönetimlerinin, milletvekillerinin uykularını çok ciddi şekilde kaçırıyor'' diye konuşan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Bunlar tıpkı 'Midas'ın Kulakları' öyküsünde oldukları gibi yalnız kaldıklarında ya kendi vicdanlarına ya da yakın arkadaşlarına 'bu pakete karşı çıktıkları için büyük rahatsızlık duyduklarını' ifade ediyorlar. 'Aka kara' demenin vicdanları sızlattığın çok iyi görüyoruz. Hayırlı bir işe destek vermek yerine köstek olmanın ne kadar bunaltıcı bir etki yaptığını görüyoruz. Yıllarca milletimizin özlemi olan değişikliklere sırf 'AK Parti istiyor' diye karşı çıkmanın ne kadar büyük travma oluşturduğunu açık ve net görüyoruz. Tabanlarının, vicdanlarının, akıl ve mantıklarının sesine kulak verdiklerinde ortaya çıkan dramatik tabloyu kendileri de tüm milletimiz de görüyor, anlıyor.
Genel Kurul sürecinde anayasa değişikliğine yönelik olarak tek bir ciddi önerileri olmadı. Şu anda çeşitli vesilelerle yaptıkları açıklamalarda değişikliğe ilişkin tek bir somut gerekçe gösteremiyorlar. Neden 'hayır' dediklerini, neden bu değişimin karşısında durduklarını kendilerine de millete de izah edemiyorlar. Meseleyi şahsileştirmekten öteye gidemiyorlar. İlgisiz, alakasız konuları gündeme getirerek, anayasa değişikliğin karalamaya çalışıyorlar. Lütfen iyi takip edin, izleyin. Görecekseniz, anayasa maddeleriyle alakalı bir şey göremeyeceksiniz.
'Değişikliğin işsizliğe, fakirliğe bir faydası yokmuş'. Neredeyse ülkenin her meselesinin çözümünü bu paketten bekliyorlar. Sizin işsizliğin çözümüne yönelik bugüne kadar söylediğiniz, bir reçete, proje var mı? Bir sorun.
YÜZDE 12'NİN ÇOK DAHA ALTINA DÜŞECEK
Kriz süresi içerisinde ABD nereden nereye çıktı, AB üyesi ülkeler nereye tırmandı, Türkiye ise şu anda nerede? Dünyanın en ileri ülkesi ABD'de şu anda 10 puana dayandı. Hamdolsun biz 12 puandayız. Gerçek ortada. İspanya 8 puanda idi, şu anda 18 puanda, AB üyesi ülke... Japonya, Rusya, İrlanda hepsine baktığınızda bunu görüyorsunuz. Nisan ayı verileri açıklandı. Mayıs, Haziran Temmuz açıklanacak. Bunlar açıklandığında yüzde 12'inin çok daha altına düşeceğiz. Çünkü bunu görüyorum, buna inanıyorum, bunu söylerken de hayali olarak değil bir gerçeği yaşayarak görüyorum.
Birçok konuyu hep çarpıttılar. Kandırmaca ifadelerle, aldatarak bunları söylediler. Bu anayasa değişikliği belki her şey değildir ama çok önemli bir şeydir. Türkiye'nin aydınlık geleceği için, daha ileri bir demokrasi ve daha adil bir hukuk sistemi için çok önemli bir adımdır. Milli iradenin güç kazanması, vesayetçi ve statükocu anlayışın kırılması için tarihi bir adımdır. Değişiklikle AK Parti arasında birebir ilişki kurmak gibi zorlama yorumlar getirmenin ötesine görüldüğü gibi asla geçemiyorlar.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa değişliğinin çocuklar, gençler ve 73 milyon vatandaş için olduğunu belirterek, ''Herkesi bu büyük değişim hareketine omuz vermeye çağırıyorum'' dedi.
Muhalefetin günlerdir değişikliğe karşı çıktığını, ''hayır'' naraları attığını ifade eden Erdoğan, ''Allah aşkına ne dediklerini, ne demek istediklerini, hangi gerekçeyle pakete karşı çıktıklarını anlayan var mı?' diye sordu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Yalova'da yaptığı konuşmadaki ''12 Eylül sonrasında idam sehpaları kuruldu. 16 yaşındaki çocuğun yaşı büyütülüp idam edildi. İnsanın vicdanı sızlamıyor mu?'' sözlerini anımsatan Erdoğan, ''Evet, biz de aynı şeyi söylüyoruz. 16 yaşındaki bir çocuğun idam sehpasına götürülmesinden rahatsız oluyorsun da neden bu pakete 'hayır' diyorsun? Şecaat arz ederken sirkatlerini söylüyorlar. Bunlar neden 'hayır' denilmesi gerektiğini anlatırken neden 'evet' denilmesi gerektiğini anlatıyorlar'' dedi.
''ANAYASA MAHKEMESİNİN BAHÇESİNDE EV TUTMAMIZA GEREK YOK''
Erdoğan, CHP ile MHP'nin aynı dili ve üslubu kullandığını, her cümlede kendisini ''yüce divan'' ile tehdit ettiklerini kaydetti. Erdoğan, ''Biz bu millete hizmet yoluna başımızı koyduk. Bu yola canımızı koyduk. Biz korkularla değil, ideallerle, ilkelerle, heyecanla aşkla ve sevda ile siyaset yapıyoruz. O kuru sıkı tehditleri bize bir şey ifade etmiyor. Bizim Anayasa Mahkemesinin yanında, yöresinde, bahçesinde ev tutmamıza gerek yok. Bizim evimiz milletimizin içinde. CHP Genel Başkanı önce Anayasa Mahkemesi'nin bahçesine kurduğu gecekondudan bir çıksın'' diye konuştu.
CHP, geçen dönem 113, bu dönem 44 kez Anayasa Mahkemesine başvurduğunu anlatan Erdoğan, ''Haydi oraya gecekondu yaptığınız, bari arsa sahibini rahat bırakın...'' dedi. Erdoğan, bunun ''tutarsızlık, ilkesizlik, milletin iradesini hiçe sayma'' ve mahkemeye taşıma olduğunu söyledi.
Kimlerin ''hayır cephesinde'' olduğuna dikkatleri çekeceklerini anlatan Erdoğan, MHP'nin ''hayır'' demekle tarihiyle çeliştiğini, kendisini inkar ettiğini savundu. Erdoğan, ''Benim MHP'li kardeşlerimin kendisine yüklediği emanete halel ettiriyor'' dedi.
CHP'nin de ''hayır'' demekle kendi raporlarına, tezlerine, iddialarına, tarihine karşı çıktığını savunan Erdoğan, ''Kendisini inkar ediyor ve kendisine yüklenmiş emanete gölge düşürüyor'' diye konuştu.
BDP'nin parti kapatmalarına karşı gibi göründüğünü, parti kapatmalarını zorlaştıracak ve adeta yok edecek bir değişikliği engellemek için elinden geleni yaptığını dile getiren Erdoğan, ''Barıştan yanaymış gibi yaparak gerilimi ve çatışmayı körüklüyor. Demokrasiden yanaymış gibi görünerek demokratik gelişmenin önüne set çekmeye çalışıyor'' dedi.
''DEĞİŞİKLİK ÇOCUKLARIMIZ İÇİNDİR'
BDP'nin ''Anayasa değişikliği paketinde Kürtlerin lehine olabilecek hiçbir madde yok. Orada Kürt adı geçmiyor'' dediğini kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:
''Orada hangi etnik unsurun adı geçiyor? Benim Kürt kökenli vatandaşlarımın aleyhine olan bir madde var mı? O maddelerin hepsinde de benim Kürt kökenli vatandaşlarımın lehine olacak her şey var. A'dan Z'ye her şey var. Yani 73 milyonun hepsi için eşit, her şey var... Tayyip Erdoğan bu değişiklikten ne kadar istifade ediyorsa, benim Kürt kökenli vatandaşım da o kadar istifade ediyor. Vatandaşlarımıza bu ilkesizliği, samimiyetsizliği anlatacağız.
Tekrar ediyorum. Bu değişiklik bir AK Parti değişikliği değildir. Bu değişiklik çocuklarımız, gençlerimiz, 73 milyon vatandaşımız içindir. Herkesi bu büyük değişim hareketine omuz vermeye davet ediyoruz, herkesi bu tarihi sürece katkı sağlamaya davet ediyoruz. Tabii ki takdir aziz milletindir. Söz de onundur, karar da onundur.''
Erdoğan, Cuma günü itibariyle TBMM Genel Kurulu çalışmalarının tamamlanacağını, milletvekillerinin 12 Eylül referandum gününe kadar milletle beraber olacağını söyledi. Erdoğan, ''suça itilen çocuklarla ilgili düzenlemenin'' bu hafta Meclisten çıkacağını da söyledi.
''KIŞKIRTMALARA PRİM VERMEDEN''
Erdoğan, ''Kışkırtmalara prim vermeden, soğukkanlılığı, sabrı, sağduyuyu asla elden bırakmadan yapıcı bir dille gönüller kazanacağız. Muhalefetin çirkin ve kışkırtıcı üslubuna asla tenezzül etmeyeceğiz. Onlar çamur, iftira atacaklar, Türkiye'nin ufkunu karatmak için her türlü çirkin söz ve eylemin içine girecekler. Biz sadece hakkı, doğruyu söyleyeceğiz, sadece anayasa değişikliğini konuşacağız, büyük değişikliğin kalp atışlarını anlatacağız'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, 36 ile gideceğini, sadece miting yapmayacağını, kanaat önderleri ile bir araya geleceğini, halkla gece geç saatlere kadar sohbetler edeceğini, bütünleşeceğini kaydetti.
İlk mitingi cumartesi günü 12 Eylül Anayasa oylamasına Türkiye genelinde en yüksek hayır oyu veren Bingöl'de yapacağını belirten Erdoğan, ''12 Eylül anayasasının izlerini silmek için 'evet' kampanyasını başlatıyoruz'' dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Necdet Adalı, Mustafa Pehlivanoğlu ve Erdal Eren'in idamına işaret ederek, ''Tam 30 yıl sonra, yine bir 12 Eylül günü, gencecik ölümlerle, zamansız vedalarla, 17 yaşındaki çocukları yağlı urgana taşıyan zihniyetle hesaplaşacağız'' dedi.
Erdoğan, partisinin TBMM Grubunda anayasa değişikliği referandumuna ilişkin değerlendirmelerde bulunurken, Şair Nevzat Çelik'in, Eren için kaleme aldığı ''Şafak Türküsü''nden dizeleri ve Pehlivanoğlu'nun idamdan önce ailesine yazdığı veda mektubunu okudu. Erdoğan, Pehlivanoğlu'nun mektubunu okurken ağladı, mektubu yutkunarak tamamladı.
Anayasa değişikliğinin, AK Parti'nin, bir kişinin, zümrenin, bir partinin projesi olmadığını belirten Erdoğan, bu paketin, Türkiye'nin topyekun ihtiyaç duyduğu, talep ettiği değişimlerin önemli bir kısmını içeren, milletin yıllardır özlem duyduğu bir Türkiye, memleket, millet projesi olduğunu söyledi.
Erdoğan, vatandaşın, 22 Temmuzda, 29 Martta hangi partiyi tercih etmiş, bugün hangi partiye gönül vermiş, kime sempati duyuyor olursa olsun, 12 Eylülde yapacağı tercihin, siyasi partilerle ilgili değil, kendisi, kendi geleceği için ortaya koyacağı bir tercih olduğunu belirtti.
Referandumu, ''demokratik bir hak, ileri demokrasilerde sıkça başvurulan demokratik tercih yöntemi'' olarak tanımlayan Erdoğan, ''12 Eylülde aziz milletimiz, hükümet icraatlarını, muhalefet performansını değil, kendi geleceğini, ülkenin geleceğini oylayacaktır. Bu noktada tereddüt yaşayanların, referandumu demokratik bir tercihin ötesinde, siyasi tercih olarak görenlerin kendi vicdanlarıyla muhasebelerini yaparak, aklın, demokrasinin yolunu yani 'evet'i tercih edeceklerine ben tüm kalbimle inanıyorum'' diye konuştu.
''ŞAFAK TÜRKÜSÜ'' NÜN DİZELERİNİ OKUDU
Sözlerini, ''Şu anda anlatacaklarım belki biraz farklı olacak. Yakın siyasi tarihi ama trajik bir siyasi tarihi önünüze getireceğim. Bu dram olacak ama getirmek zorundayım'' diye sürdüren Başbakan Erdoğan, konuşmasının bu bölümünde duygulu anlar yaşadı, konuşmakta zorlandı.
Erdoğan, Necdet Adalı'nın, 19 yaşında bir lise öğrencisiyken cinayet işlediği iddiasıyla 1977'de tutuklandığını anımsatarak, o dönem bir siyasi partinin İstanbul Gençlik Kolları Başkanı olduğunu anlattı. Erdoğan, ''Adalı, suçsuzluğunun ortaya çıkacağından, serbest bırakılacağından o kadar emindi ki Ulucanlar Cezaevinde arkadaşlarının firar girişimine katılmadı. Kendisini yargılayan mahkeme reisi Adalı'nın masum olduğunu iddia etti, karara şerh koydu ancak fayda etmedi. Necdet Adalı 22 yaşındayken 8 Ekim 1980'de asılarak idam edildi'' diye konuştu.
Şair Nevzat Çelik'in, Adalı için yazdığı ''Şafak Türküsü'' adlı şiirden bir bölüm okuyan Erdoğan, şiirin, bu zamansız ölümü en güzel şekilde resmettiğini belirtti. Erdoğan, ''Beni burada arama anne/Kapıda adımı sorma/Saçlarına yıldız düşmüş/Koparma anne/Ağlama/Kaç zamandır yüzüm tıraşlı/gözlerim şafak bekledim/uzarken ellerim kulağım kirişte/ölümü özledim anne/yaşamak isterken delice...'' dizelerini salondakilerle paylaştı.
Erdoğan, Adalı'nın 12 Eylül cuntasının idam ettiği ilk genç olduğuna dikkati çekerek, ''Bir televizyon kanalında o günlerin, idam kararlarının nasıl verildiğini takip ediyorsunuz değil mi? Nasıl verildiğini görüyorsunuz. Bir bu yandan, bir bu yandan...'' dedi.
MEKTUBU OKURKEN AĞLADI
Başbakan Erdoğan, sonradan suçluların yakalandığını, faillerin belli olduğunu ancak Necdet Adalı'nın geri gelmediğini kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''12 Eylülcüler, kendi ifadeleriyle asılan bir solcuyla denge kurmak için bir de sağcı idam etmek istediler. Adalı'dan sadece birkaç saat sonra 22 yaşında bir genç, Mustafa Pehlivanoğlu darağacına yürüdü. Ailesi, infazdan 3 gün sonra çocuklarını ziyarete geldiğinde, idam edildiğini öğrendiler. Mustafa'dan geriye şu satırlar kaldı, o da çok anlamlı satırlar: Sevgili anneciğim ve babacığım, Sizler beni bu yaşa kadar büyüttünüz ve yetiştirdiniz. Benim sizlere karşı işlediğim hataları ve suçlarımı affedin, hakkınızı helal edin. Ben sizlerin bir evladınız olarak, bugüne kadar cenabı hakkın ve onun resulünün, yüce peygamberimizin yolundan ayrılmadım. Alın yazımız böyle yazılmış, kader neyse onu çekeceğiz. Ben de kardeşim Haydar gibi biran önce Allah'ın huzuruna çıkacağım. Eğer benim günahım varsa, cenabı Allah'ın huzurunda çekmeye hazırım. Yok bir yanlışlık sonucu ölümüme karar verenler, idam edenler Allah'tan bulsunlar. Anne sizlerle helalleşmek isterdim fakat olmadı, hakkım varsa hepinize helal olsun, siz de helal edin....''
Erdoğan, Pehlivanoğlu'nun ailesine yazdığı mektubun devamını okumakta zorluk çekti, bir süre sözlerine ara verdi. Gözleri dolan Erdoğan, alkışlarla karşılandı. Erdoğan, mektuba, yutkunarak ve sesi titreyerek devam etti. Erdoğan, mektubu, ''Son olarak ağbime, yengeme, yeğenime, bacıma selam eder, haklarını helal etmelerini dilerim. Nişanlıma da selam eder, cenabı Allah'ın mutlu bir yuva kurması için ona yardımcı olmasını dilerim'' cümleleriyle tamamladı.
''ERDAL EREN 18 YAŞINDAN KÜÇÜK OLMASINA RAĞMEN İDAM EDİLDİ''
Bir başka ismin Erdal Eren olduğunu kaydeden Erdoğan, Eren'in 17 yaşındayken tutuklandığını, 13 Aralık 1980'de Ankara Merkez Cezaevi'nde 18 yaşından küçük olmasına rağmen idam edildiğini anımsattı.
Muhsin Yazıcıoğlu'nun, Mamak'ta çektiği çileleri, gördüğü işkenceleri ve Mamak Cezaevinden yazdığı dizeleri unutmadıklarını belirten Erdoğan, Yazıcıoğlu'ndan da, ''Huzur dolu içimde, ben sonsuzluğu düşünüyorum/Ey sonsuzluğun sahibi sana ulaşmak istiyorum/Durun kapanmayın pencerelerim güneşi mi kapatmayın/ Beton çok soğuk, üşüyorum'' dizelerini okudu.
Erdoğan, 14 Mayıs 1987'de Hüseyin Kurumahmutoğlu'nun, sabah namazını kılarken, başına vurulan dipçik darbesiyle Mamak Cezaevinde genç yaşında dünyaya veda ettiğini dile getirdi.
Bu zulümlerin, işkencelerin, insanlık dışı uygulamaların en yakın şahitlerinden, mağdurlarından birinin de Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay olduğunu ifade eden Erdoğan, Günay'ın, 12 Eylülde hapisteyken, vefat eden babasının cenazesine katılamadığını kaydetti.
''VİCDANLARININ SESİNE KULAK VERİP, DÜRÜSTÇE KONUŞSA''
Alparslan Türkeş'in, 1992'de verdiği bir röportajda DYP-SHP koalisyonuna neden güvenoyu verme gerekçelerini açıkladığını anımsatan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Türkeş şu gerekçelerle açıyor: '12 Eylül anayasasını değiştireceklerine söz verdiler. 12 Eylül, ülkücüler olarak bize çok haksızlık etmiş, büyük mağduriyetler getirmiştir. Ah Mamak Cezaevinin dili olsa da bize tabutlukları, C-5'leri anlatsa. Metris'in, Bayrampaşa'nın dili olsa da orada kararan hayatları anlatsa.' Buradan ah Diyarbakır Cezaevinin dili olsa da konuşsa... Diyarbakır Cezaevinin dili yok ama keşke 12 Eylül'de orada yatan bazı MHP yöneticileri, vicdanlarının sesine kulak verip, dürüştçe konuşsa.
Tam 30 yıl sonra, yine bir 12 Eylül günü, işte bu işkenceler, zulümlerle, bu insanlık dışı uygulamalarla milletçe hesaplaşacağız. Gencecik ölümlerle, zamansız vedalarla, 17 yaşındaki çocukları yağlı urgana taşıyan zihniyetle hesaplaşacağız. Gencecik yaşında haksız bir şekilde idam edilen Mustafa'nın 'Allah'tan bulurlar' dediği gün işte 12 Eylül 2010 günüdür.''
''Yıllarca 12 Eylül mağdurları solcuları istismar eden CHP, 12 Eylül ile yüzleşemese de biz yüzleşeceğiz. Yıllarca 12 Eylül mağduru ülkücülerin sesine kulak vermeyen MHP, 12 Eylül ile hesaplaşamasa da biz hesaplaşacağız'' diyen Erdoğan, ''Adil bir şekilde yargılanmadan, darağacağına gönderilen Necdet Adalı'nın, Mustafa Pehlivanoğlu'nun, Erdal Eren'in, sabah namazında dayakla öldürülen Hüseyin Kurumahmutoğlu'nun hatıraları karşısında alnımız ak kalırken, onlar boyunlarını bükmüş durumda kalacaklar, mahcup olacaklar'' görüşünü dile getirdi.
Erdoğan, ''MHP'li kardeşlerimizden, CHP'ye, BDP'ye gönül vermiş kardeşlerimden 'evet' bekliyorum'' çağrısında bulunarak, sadece 12 Eylül ile hesaplaşmak adına değil, bir daha 12 Eylüllerin yaşanmaması için hepsinden ''evet'' beklediğini kaydetti.
''AKLIN YOLU BİRDİR, O YOL 'EVET'TİR''
Geçmişi kurtaramalar bile çocukların geleceğini kurtarabileceklerini dile getiren Erdoğan, geçmişin yanlışlarıyla yüzleşmeden, daha aydınlık bir gelecek inşa edemeyeceklerini vurguladı.
Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bir iade-i itibar bile yapamaz mıyız? İşte bu 12 Eylül bir iade-i itibar olacaktır aynı zamanda. İnanıyorum ki ülkemin tüm kadınları, kendi haklarının anayasal güvenceye kavuşması için bu değişikliğe 'evet' diyecek. Sadece kadınlar değil, erkekler de 'evet' diyecek. İnanıyorum ki ilk defa bu seçimde oy kullanacak gençlerimiz 'evet' diyecek. İnanıyorum ki özürlü yavrularımız, yaşlılarımız, şehitlerimizin dul ve yetimleri, gazilerimiz için onların avantajlı konuma yükselmeleri için 'evet' diyecekler. Fişleme gibi, insanlık, hukuk ve demokrasi dışı uygulamanın tarihe kovuşması için milletim tek yürek halinde 'evet' diyecektir. Avrupa standartlarında bir Anayasa Mahkemesi, uluslararası standartlarda bir hukuk sistemi için bütün milletim gür bir sesle 'evet' diyecektir. Buna inanıyorum.
Üstünlerin hukukuna son verip, hukukun üstünlüğüne egemen kılmak için halkımız güçlü şekilde 'evet' diyecektir. Tüm memurlarımız ve aileleri, memurlara toplu iş sözleşmesi hakkı tanınması için 'evet' diyecektir, emeklilerimiz bu toplu iş sözleşmesinden yararlanabilmek için 'evet' diyecektir. İşçilerimiz, aileleri, yakınları sendikal, grev hakkı için 'evet' diyecektir. Esnaf, tüccar, sanatkarımız, hükümetin ekonomik ve sosyal politikalarında söz sahibi olabilmek için 'evet' diyecektir. Burada aklın, mantığın yolu birdir ve o yol 'evet'tir.''
Grup toplantısında AK Parti Genel Merkezince Anayasa değişikliği konusunda hazırlanan ''40 Soru, 40 Cevap'' başlıklı kitaptan da dağıltıldı.
AA