Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

DIŞİŞLERİ Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun, Kerkük'e 75 yıl sonra giden ilk Türk Dışişleri Bakanı olduğunu öğrenince nedenini merak ettim?

Acaba, Kerkük'e "Misak-ı Milli" olarak baktığımız için mi gitmedik?

Ancak öyle olsa, Musul için de aynı durum söz konusu olmalıydı...

Oysa 30 Ekim 2009'de Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ile birlikte Dışişleri Bakanı Davutoğlu Musul'a gitmiş; başkonsolosluğun yeni binasının açılışını gerçekleştirmişti.

Irak ile ilgili bazı uzmanlara sorduğumda onlardan da doyurucu yanıt alamadım.

Akademisyenler, "Türkiye'nin komşularının içişlerine müdahale gibi algılanacak bir harekette bulunmama, onları rahatsız etmeme politikasının bir yansıması" dedi.

BİR NEDEN YOK...

Yıllarca Türkiye ile ABD arasında Irak ile ilgili müzakerelerde görev almış, bunu yapmak için de bölgeyle ilgili devlet arşivlerinde ne kadar bilgi ve belge varsa incelemiş, emekli Büyükelçi Deniz Bölükbaşı'ya sordum.

"Belgelerde herhangi bir şeye rastlamadım. Nedeni bilinmez, ama bu yönde eğilim hep oldu" dedi.

Eski MHP milletvekili olmasından kaynaklansa gerek, şu espriyi yapmaktan geri durmadı:

"Bayramda Devlet Bey (Bahçeli) Kerkük'e gidecekti; belki sayın bakan ön almak istemiştir... "

YENİDEN ŞEKİLLENME

Ortadoğu yeniden şekillenirken, Davutoğlu'nun uzun süredir ihmal edilen Kerkük'e gitmesi önemli bir gelişme.

Ancak bunun bir yansımasının, Irak'taki işgal sırasında ellerinden alınan hakların da tekrar iadesi gerekiyor.

Özellikle Suriye'deki Kürtlerin, doğudaki soydaşlarıyla bir araya gelip yeni bir oluşum içine girme çabasının yaşandığı bir süreçte, aynı hakkın bölgedeki Türkmenler için de geçerli olduğunun gösterilmesi lazım.

Bugün Suriye'ye düşen kozalak yangınının yarın nereye fırlayacağı bilinmediği bir süreçte, Türkiye'nin bölgede sağlam müttefiklere yakın gelecekte çok daha fazla ihtiyacı olacak.

İran ile Doğu Akdeniz arasına kalan bölgede bulunan yüksek kaliteli ve hâlâ çıkarılmamış petrol ve doğalgaz yataklarının ileride paylaşımının söz konusu olduğu bir süreçte önemleri çok daha iyi anlaşılacak.

Kuzey Irak'ın, Bağdat'tan kopma sürecini hızlandırdığı, Suriye'nin kuzeyinde yeni bir Kürt oluşumunun adımlarının atıldığı, Mesud Barzani'nin bölgede Federal Kürdistan Başkanı olarak kabul gördüğü bir dönemde, bölgedeki Türkmenlerin bulundukları topraklarda yaşam hakkını elde etmesi zaruri.

Hatta dün Davutoğlu'nun da vurguladığı gibi Irak'ın bir bütün olarak kalmasını isteyenler için Türkmenlerin vatanlarında bulunması baştan savunulması gereken bir zorunluluk.

Eğer adımları bugünden atılmaz, bölgede yapılması gereken aktif dış politikada gereksiz açıklar verilerek gedikler açılmasına neden olunursa, Akdeniz'de Türkiye, Kıbrıs'tan öteye gidemez.

Münhasır ekonomik bölge anlaşmalarının imzalandığı dönemde istediği kadar uğraşsın, en uzun sınırı olan ülke olduğunu iddia etsin Doğu Akdeniz'deki doğal kaynaklardan da bir nebze yararlanamaz.

Sonradan olacaklara da çaresiz katlanmaktan öte gidemez..

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar