ADI üzerinde “Kurban Bayramı…”
Her yıl olduğu gibi iki gün boyunca ekranlarda dana kovalamacaya tanıklık edeceğiz…
Bol miktarda da kurban yerine, elini kolunu kesenlerin hastanedeki hallerini izleyeceğiz…
Hemen belirteyim ki kurban inancı sadece biz Müslümanlara özgü değil; Hıristiyanlık ve Yahudilikte de söz konusu…
Hepsinin de dayandığı yer benzer; Hz. İbrahim’in gelen bir vahiy ile oğlu İsmail’i kurban etmek isterken, Rabb'ın gökten bir koç indirip onun kurban olmasını sağlamasına dayanıyor.
Bu Müslümanlıkta koç olarak geçerken, bazılarında keçi olarak görülüyor.
O nedenle de onların dilinde “Keçi Bayramı” olarak biliniyor.
Üç dinin de ortak paydası olmasından dolayı adlarına 1979’dan bu yana “İbrahim-i dinler…” deniliyor.
Bu adın verilmesinin gerekçesi de her üç dinde de Hz. İbrahim’in “ata…” olarak kabul edilmesine dayanıyor.
KUR’AN’DA ADI 69 YERDE GEÇER
Kuran-ı Kerim’in, Ali İmran, el-Bakara, adıyla bilinen İbrahim başta olmak üzere birçok suresinde yerini bulan Hz. İbrahim’in, oğlu İsmail ile birlikte Beytullah’ın temellerini yükselttiğinden söz eder.
Devamı da gelir Kuran-ı Kerim’de tam 69 yerde adına rastlanır:
“Bir olan Allah’a adanan ilk mabet olarak Kâbe inşa edilmiş, İbrâhim’den insanlar arasında haccı ilân etmesi, Beytullah’ı temiz tutması istenmiş, böylece bu kutsal mekân bütün Müslümanlar için hac yeri ve kıble yapılmıştır… Kendi zürriyetinden Allah’a itaat eden bir ümmet çıkarmasını, onlara peygamber göndermesini niyaz etmiştir... İbrahim ve oğlu İsmail’in dualarında yer alan bu peygamber onların soyundan gelen Hz. Muhammed’dir…” (Al-i İmran, Bakara, İbrahim ve Hac)
Tevrat ve İncil’de de benzer yaklaşımların söz konusu olmasından dolayı II. Dünya Savaşı sonrası Katolik Oryantalist Louis Massignon tarafından bu kavramın alt yapısı çizilmeye başlanır.
Amaç üç dinin ortak paydasını oluşturmaktır…
Vatikan Konsili’nin toplandığı 1962-65 yılları arasında “İbrahim-i Dinler” kavramı ve “dinler arası diyalog” düşüncesi iyice yerleşir ve 1979 yılında ilk kez ABD Din Akademisi yayınlarının birinde kullanılır…
O günden bu yana da Hz. İbrahim üç dinin ortak paydası olarak anılır.
YAŞADIĞI YER HARRAN’DIR
Bazılarında doğum yeri olarak Bağdat’ın 300 km güneybatısındaki Ur geçse de, sonunda bu bilgiyi verenler de Hz. İbrahim’in Harran’da yaşam sürdüğünü kabul eder…
Yani Şanlıurfa’da yaşam sürdüğünü üç kutsal kitap da kabul eder.
Tekvin’e göre, babası Terah, oğlu Harran’ın ölümü sonrası diğer oğlu Abraham (İbrahim), Abraham’ın eşi Sare’yi de alarak Harran’a varır…
Üç dinin birbirinden ayrıştığı yerler de yok değildir…
Üçü de “ulu ata” diye tanımlar; bu cümlenin karşılığına gelen Abrahim ve İbrahim olarak yerini bulur…
Burada da durmaz, üç din de “Allah’ın Dostu…” tanımını da getirmekle birlikte, babasının Putperest olduğuna vurgu yapar.
Üç din de İbrahim’in 75 yaşında Harran’dan ayrıldığını, eşi Sare ve yeğeni Lut ile birlikte Ken’an diyarına, yani bugünkü Filistin’e gittiğinden söz eder.
Tevrat’a göre Sare, kısır olduğu için cariyesi Hacer’i kocasına verir; Hz. İbrahim, buna göre 86 yaşındayken İsmail doğar…
Hz. İbrahim, 99 yaşına geldiğinde Sare’nin bir çocuk doğuracağı müjdelenir ve Hz. İbrahim’e sünnet olması emri gelir, iddiaya göre İsmail bu sırada 13 yaşındadır…
İSHAK’IN DOĞUMU
Tevrat’a göre, Hz. İbrahim, 100 yaşına bastığında da 90 yaşındaki Sare doğum yapar, çocuğa İshak adı verilir.
Sare’nin isteği, Rabb’ın da emriyle İbrahim kısa süre sonra Hacer ve İsmail’i alıp evden uzaklaşır.
Dikkat çeken bir diğer nokta da Tevrat’a göre çalı dibine atıldığında İsmail’in çocuk değil, 17 yaşında bir delikanlı olmasıdır…
Yine Tevrat’a göre İshak büyüdüğünde İbrahim’e onu kurban etmesi emredilmiş, o da bu emri yerine getirmek için Moriya diyarına gittiğinde Rabb ona koç göndermiştir.
Kuran-ı Kerim’e göre de Hz. İbrahim kurban edecekken yerine Koç gönderilen kişi İshak değil, İsmail’dir…
İslami kaynaklar bu konuda çok daha sağlam veriler sunar, bu denli detaya girmez, İsmail’in küçük yaşta annesi Hacer ile birlikte evden uzaklaştırıldığından söz eder.
Yine Tevrat’a göre Sare 127 yaşında vefat eder, 140 yaşında da Hz. İbrahim, Ketura adında bir kadınla tekrar evlenir ve ondan Zimran, Yokşan, Medan, Midyan, Yişbak ve Şuah adında çocukları olur.
Hz. İbrahim de Tevrat’a göre 175 yaşında vefat eder.
HERKES LACAN GİBİ OKURSA
Fransız Psikanalist Jacques Lacan da “Babanın Adları” kitabında bu durumu Ressam Caravaggio’nun Hz. İbrahim’i oğlunu kurban ederken gösteren meşhur tablosu üzerinden tahlil eder.
Lacan, Terat’ta Hz. İbrahim’in de tanrısı olan El Sahaddai’nin (Yahuda) erkek kardeşlerini ve eşlerinin ortamından çekip çıkardığına vurgu yapıldığına dikkat çekip ekler:
“Hem (İncil’i) okuduğumuz zaman, yılları hesapladığımızda, birçoğunun hayatta olduğunu fark etmek eğlencelidir…”
Bu aşamada Sam, yani İsmail’in, üvey kardeşi İshak doğduğunda 400 yaşına varmış olduğunu da hesaplamayla ortaya koyar…
“Tabii, herkes okumayı benim gibi yapmayı sevmiyor…” diye de ekler…
Velhasıl, Kurban Bayramı’nın gelişi Hz. İbrahim’e, onun oğlunu kurban etmek isterken Rabb’ın bir koç gönderip onu kesmesini istemesine dayanır…
Asırlardır da bu inançla üç kutsal kitapta da yer bulur ve İbrani Dinlerin hepsi tarafından da kabul görür…
Ancak kurban adama bölümü sadece Müslümanlıkta kalır…
Hıristiyanlar kan akıtmazken, Yahudiler de kurban kesmek için kutsal mekanlarının ayağa kalkmasını bekler…
Elin, kolun kesilmediği, sokakta kurbanın kovalamadığı nice Bayramlar dilerim…