Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        TÜRKİYE’de bugüne kadar kurulan düşünce (Think Tank) kuruluşlarının ağırlıklı bölümü güvenlik üzerine kuruluydu.

        Bir elin parmağını geçmeyen hukuk, ekonomi, siyaset ve sosyoloji ile ilgili bazı düşünce kuruluşları bir yana bırakılırsa ağırlıklı bölümü uluslararası ilişkiler ve güvenlik stratejileri üzerine kurulu.

        Coğrafyanın içinde bulunduğu koşullar da ister istemez bize bunu dayatıyor…

        Çünkü bu çağın en devrimci hareketi olan göç hem çıktığı toprakta değişime yol açıyor, hem de gittiği toprakta karşı devrim yaratıyor.

        Avrupa Parlamentosu’nun son seçimleri de bunun göstergesi…

        ABD GİBİ OLACAK Mİ?

        Dikkat çeken Avrupa da bu göçten fayda bulmak yerine aşırı sağcıların iktidarını yükseltiyor…

        Viyana’da bir konferansa katılıp dönen Prof. Dr. Hamide Kart Köseoğlu ile dün sohbet ederken çok önemli bir noktaya parmak bastı:

        “Konferansta sunum yapan iki bilim insanı dikkatimi çekti. Sohbetimiz sırasında birinin, bir zamanlar Irak’ın kuzeyinden kaçıp ABD'ye gittiğini, diğerinin de Suriye’li göçmen olduğunu öğrendim... ABD bir zamanlar göçle gelen, alanında başarılı bu bilim insanlarına önem verdi, onlardan fayda buldu... Umarım Avrupa’da bir gün anlar…”

        O denli haklı ki…

        BÜYÜK GERİLEME YAŞIYOR

        AB ülkelerinin ağırlıklı bölümü fayda yerine çıkarını önceleri için yararlı olanı da elinden kaçırıyor; üstelik aşırı sağın hakimiyeti altında büyük bir gerileme yaşıyor…

        Oysa tarım konusunda ne denli sorunla karşılaştığını Ukrayna gemileri limandan çıkamayınca anladık…

        Bu sadece Avrupa için değil…

        Tarımın ne denli önemli olduğunu gıdaya erişimin sıkıntılı bir hale gelmesi sonucu anlayacağız…

        O nedenle üretilen güvenlik stratejilerinin bir getirisi olmayacak…

        Bu bakış açısı, eski Tarım Bakanı Dr. Mehdi Eker’de de yer etmiş.

        Bayramlaşmak için aradığında, yeni bir çabanın içinde olduğunu belirtti…

        Şu soruyla başladı:

        “Türkiye tarım ve gıda sektörü iklim değişikliğine ne kadar hazır?”

        TARPOL’ÜN ÖNEMİ

        Bu kapsamda, Tarımsal Strateji ve Politika Geliştirme Merkezi’ni (TARPOL) kurmuşlar…

        Daha çok eski bakanlık bürokratları, öğretim üyeleri ve tarım alanında uzmanlaşmış kişileri yanlarına alıp bu ayın başında düşünce kuruluşu, think tank oluşumunu başlatmışlar…

        AB Yeşil Mutabakatı Eylem Planı ile İklim Değişikliğine Uyum Stratejisi’ni masaya yatırmışlar…

        Türkiye’nin tarımdaki yeri konusunda önemli veriler aktardı.

        Halkının gıda ihtiyacını karşılamanın yanı sıra 30 milyar dolar ihracat gerçekleştirdiğini de vurguladı.

        Türkiye’de üreticinin çabasının takdir edilir noktada bulunduğunun da altını çizdi, küçük bir destekle ne büyük başarılara imza attıklarından örnekler verdi…

        Verdiği örneklerin büyük bölümüne ben de bir süredir dolaştığım Anadolu’da tanıklık ediyorum…

        TROPİK ÜRETİME DÖNÜŞ

        Örneğin Anadolu’nun muz, portakal, mandalina başta olmak üzere bir çok ürünle tanışması çok yeni…

        Ancak bunların en iyi üreticisi olmakla kalmadı dünyanın ihtiyacını da karşılar oldu.

        Benzer durum pirinç, çay ve fındık için de geçerli…

        Türkiye'ye girişi çok uzun yılları bulmayan avokado, Trabzon hurması üretiminde de önemli bir yere geldi…

        Şimdi ise adını dahi telaffuz etmekte zorlandığım meyvelere yönelmiş.

        Örneğin Durian meyvesini yetiştirmiş, tanesini 60 Dolara satıyor; sugar aplle, pitaya, mango, avokado, ejder meyvesi bunların başında geliyor…

        BAŞKANLAR VE VELİLERİN DESTEĞİ

        Çiftçinin bu meyvelere yönlenmesini de büyükşehir belediyeleri ve valilikler teşvik etmiş…

        Bizim çiftçinin sosyolojik davranışını bildiği için birinden gören aynısını dikmek için belediyelerin kapısını çalmış, yetiştiriciliğe başlamış.

        Aydın, Mersin, Denizli, Adana’da bunların olması normal gelir, ama Erzincan ve Kayseri’de valiler öyle bir cevvaliyet içinde kararlılık göstermiş ki buralarda da seralardan çok başarılı ürünler alınmış…

        Yetmemiş jeotermal enerjiyi de ısıtmaya aktarmış…

        Düşünsenize Erzincan soğuğunda tropik meyve yediğinizi…

        Bakış ve strateji yetiyor…

        Bundan dolayı Dr. Mehdi Eker’in oluşturduğu düşünce kuruluşu önemli…

        Bugün büyükşehir belediye başkanları ve valilerin girişimi ile yapılanları bir stratejiye oturtması geleceğin stratejisini oturtması çok önem atfediyor…

        Nice bayramlar dilerim...