Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        SON 10 yılını çatışmalarla geçirmiş Suriye’de hangisi daha kolay?

        Hükümetin inşası mı, yoksa ülkenin imarı mı?

        Yani evlerinin, kamu binalarının, okullarının, fabrikalarının ayağa kaldırılması için imar edilmesi mi daha kolay?

        Yoksa herkesin üzerinde uzlaşacağı ve ülkenin üniter yapısını korumayı amaçlayan bir hükümetin inşası mı?

        Sanırım ikincisi daha zor…

        Çünkü bu bölgede inşa ve imar edilmeyi bekleyen tek başına Suriye de değil…

        Hemen yanı başında ondan çok daha ağır şekilde yıkıma uğramış bir Gazze var…

        Biri 2003’teki II. Körfez, diğeri de 2014’teki II. İç Savaşının çöküntüsünden çıkmak için uğraşan Irak ve Libya’ya da yer ayırmak gerek…

        Bölgenin altında kalan Yemen, Somali ve Sudan’ı da hesaba katmıyorum…

        Şimdi soru şu…

        Bu kadar çok yıkıntının yaşandığı, insanca yaşamın yok edildiği Orta Doğu’nun müreffeh bir ülke haline gelmesi için ne kadar paraya, daha önemlisi zamana ihtiyaç var?

        IRAK’IN 8 YILDA GELDİĞİ NOKTA

        Sorunun yanıtını vermenin en kolay yolu, geçmişte iç savaşın yaşandığı ülkelerin geçtiği yola bakmak olsa gerek…

        Bunun başında da Irak geliyor…

        ABD ve Birleşik Krallık önderliğinde oluşturulan Çok Uluslu Koalisyon Kuvvetleri’nin ülkeye girmesiyle başlayan II. Körfez Savaşı, 20 Mart 2003’te bir Perşembe günü başladı ve 8 yılın sonunda yine bir Perşembe günü olan 15 Aralık 2011’de son buldu.

        Bağdat, Basra ve el- Ambar bölgeleri başta olmak üzere ülkenin büyük bölümü iç savaşta yerle yeksan hale geldi…

        Aradan geçen 13’üncü yılın sonunda, üstelik kendi yağında kavrulacak kadar petrol ve doğalgaz başta olmak üzere yer altı kaynakları bulunan Irak, hala yaralarını sarabilmek için çırpınıyor.

        Miktarı ne olursa olsun, bazı ülkelerin verdiği destek de buna yetmiyor…

        IRAK’TA TAAHHÜT EDİLEN 30 MİLYAR DOLARI GEÇMEDİ

        Hoş, ülkelerin verdiği destek de öyle hatırı sayılır nitelikte olmadı…

        Üstelik bunun için bir de 2018 yılında Kuveyt’te, AB’nin de katılımıyla, “Irak’ın Yeniden İmarı Uluslararası Konferans” düzenlendi.

        DAEŞ’ten kurtulan Irak’ın yeniden imarının hedeflendiği Konferansa 70’ten fazla bağışçı ülke katıldı.

        Sonunda taahhüt edilen paranın gönderilme süresinin uzunluğu da dikkate alındığında Bağdat’ın dişinin kovuğunu dahi dolduramayacak boyutta kaldı; 30 milyar Dolara ancak ulaştı…

        Bu ülkelerin içinde en bonkör davrananı da yıkımında hiçbir katkısı bulunmayan Türkiye oldu, 5 milyar Dolar kredi kolaylığı taahhüdünde bulundu.

        Öncesinde de 500 milyon Dolar insani yardım, 50 milyon Dolar kalkınma yardımlarını da önceden yapmıştı; TİKA aracılığıyla yapmayı vaat ettikleri de eklendiğinde 25 milyar Dolara ulaşacaktı…

        Konferansa ev sahipliği yapan Kuveyt’in taahhüdü 2 milyar Dolarda kalırken, Katar bir, Suudi Arabistan ise 1,5 milyar Dolar taahhütte bulundu.

        BAE 500 milyon Dolar vaat ederken, AB 400, buna ilave olarak Almanya da 500 milyon Euro destek sözü verdi.

        SURİYE İÇİN GEREKEN PARA 400 MİLYAR DOLAR

        Sonunda uzun vadeli taahhüt edilen miktar 30 milyar doları geçmezken, Iraklı yetkililer imar için acilen 88,2 milyar Dolara ihtiyaçları olduğunu kürsüden açıkça dile getirdi…

        Aradan geçen 6 yılın sonunda Irak’ın geldiği nokta ortada…

        Benzer durum Libya için de geçerli; ne durumda olduğunu da önceki gün Ankara ziyaretinde zaten ülkenin Cumhurbaşkanı ortaya koydu…

        Şimdi dönelim asıl soruya…

        Aradan geçen 13 yıl içinde su, kanalizasyon, enerji alt yapısı tamamen çökmüş Suriye’nin ayağa kalkması için ne kadar para ve süre gerekiyor…

        BM’nin ve farklı uluslararası kuruluşların çelişkili rakamlarına karşın yapılan hesaplar en az 250, en çok da 400 milyar Dolar civarında…

        Paranın bulunması da yetmiyor, yeniden inşa için öngörülen süre de 2045 yılından önceye tarihlenemiyor…

        Petrol kuyularına el konulmuş, limanları işgal altında tutulan ve güneye gidişi de İsrail tarafından tamamen kapatılan Suriye’nin bu süreci atlatabilmesi için öncelikle dünyaya açılacak kapılarının da tamiri gerekiyor…

        İNSAN KAYNAĞI DA YOK

        O da yetmiyor, ağırlıklı bölümü mülteci durumda olduğu için ayağa kaldıracak insan kaynağı gibi önemli bir gereksinime de ihtiyaç duyuyor…

        Kısa süre önce Ankara’yı da ziyaret eden Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, mültecileri teşvik edip gitmelerini sağlayacakları gibi bir bakışa sahip…

        Ancak yaptığı evin bırakın kanalizasyonunu, lavabodan akan suyunu akıtacak yeri olmayan mülteci nasıl dönecek ve döndükten sonra orada nasıl geçinecek?

        Belki Hollanda veya Danimarka’nın önerdiği gibi kişi başı bir yıl içinde yapılacak harcamanın karşılığı 27 bin Euro verip “Haydi git bu parayla kendi ülkende yaşamını inşa et” denilebilir.

        Ancak unutulmamalı ki gönderilmek istenen mülteci de biliyor ki bu para ile gittiği ülkesinde hiçbir şey yapılamaz…

        Düne kadar herkesin elde edebilmek için peşinden koştuğu Suriye’nin üstü başı parçalanmış, giysileri eprimiş haliyle de emin olun kısa süre sonra kimse ilgilenmez…

        Nedenini anlamak için uzağa gitmeye de gerek yok; Irak, Afganistan, Libya gün gibi ortada duruyor…