Tarih felsefesi, tarihin anlamına ve tarihsel süreci anlamaya, tarihi yöneten genel yasalara yönelik felsefe disiplinidir.
"Tarih" sözcüğüyle hem geçmişte kalan insani ve toplumsal olaylar topluluğu, yani yaşanmış geçmiş adlandırılır hem de bu yaşanmış geçmişi konu edinen bilim, tarih bilimi kastedilir. "Tarih felsefesi" sözcüğü de çifte anlamlıdır: 1) Yaşanmış geçmişin felsefesi olarak tarih felsefesi, 2) Tarih biliminin felsefesi.
Geçmiş, insan bilincinin sürekli bir boyutu; toplumsal kurumları, değerleri ve diğer kalıplarının kaçınılmaz bir bileşenidir. Bu yüzden tarihçilerin önündeki problem, toplumdaki bu "geçmiş duygusu"nun doğasını çözümlemek ve duygudaki değişiklikler ve dönüşümlerin izini sürmektir. Geçmişe ilişkin çözümleme, bugünü anlamak için de önemlidir. Bu konu yalnızca tarihçileri ve felsefecileri değil sosyal bilimler alanındaki bütün araştırmacıları da ilgilendiren bir konudur.
Yaşanmış geçmişin felsefesi olarak tarih felsefesi, geçmişte kalan olayların ne anlam ifade ettiğini sorgulamaktan başlayıp, giderek insanlığın tüm yaşanmış geçmişine, yani "dünya tarihi"ne yönelen bir felsefe disiplinidir. Bu bağlamda tarih felsefesi denildiğinde aklımıza ilk gelen şey, tarihsel sürecin gidişatını yöneten genel yasaları keşfetme ve tarihsel varlık alanına ilişkin kapsamlı bir bilgi oluşturma girişimidir.
Tarih biliminin felsefesi olarak tarih felsefesi ise tarih biliminin ve tarihçinin bilgi elde etme etkinliğini sorgulayan, tarih biliminin dayandığı ilke ve yöntemleri eleştiren ve giderek tarihsel bilginin nitelik, hatta olabilirliğini çözümleyen bir tarihsel bilgi eleştirisidir.
İnsan tarih ve zaman içinde yaşayan bir varlıktır. İnsan hem tarihi yapar, gerçekleştirir hem de tarih tarafından şekillendirilir. Bu durum insanın hem tarihi anlama ve bilme girişimine ihtiyaç duyurur hem de tarihin gidişatını etkileme yönünde eylemlere yönelmesine yol açar. İnsanların geçmiş-şimdi-gelecek üçlemesi içinde, "nereden geldik, nereye gidiyoruz" türünden sorulara yanıt arama girişimlerinden hiç vazgeçmediğini söyleyebiliriz. Tarih felsefeleri de bu türden sorulara yanıt verme ihtiyacının ürünleri olarak da anlaşılabilirler. Bugüne kadar ortaya konulan birçok tarih felsefesinde, "tarihin genel felsefi anlamı"nın ne olduğu sorusu günümüzde de tartışılmaya ve cevabı aranmaya devam eden bir sorudur.
Tarihe bakış açıları bakımından "çizgisel/ilerlemeci" ve "döngüsel" tarih anlayışları arasındaki farklılık ve çatışma da dikkat çekicidir. Bazı filozoflar tarihte tam bir ilerleme ve ereklilik olduğunu söylerken (Augustinus, Hegel, Marx, Comte vb.) bazıları ise (Vico, İbni Haldun, Spengler vb.) belli dönemlerde bazı gelişmeler olsa da tarihin tümüyle ilerleyen ve bir ereğe yönelmiş bir süreç değil döngüsel bir süreç olduğunu iddia ederler.
Tarihin içinde yaşayan ve yaşadığı her dönemde yeni sorunlarla karşılaşan insanın, tarihin nereden gelip nereye gittiğini, hangi etkenlerin tarihi yönettiğini anlama ve sorgulama çabası yeni tarih felsefeleri de ortaya çıkacak görünmektedir.
YAZAR
Mustafa Günay