1945-1989 yıllarında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyet Birliği (SSCB) arasında geçen ve uluslararası ilişkilere damgasını vuran iki kutuplu çatışmadır. Bu dönemde uluslararası ilişkileri belirleyen faktörler, savaş ve güvenlik politikası olmuştur. 2. Dünya Savaşı sonrasında özellikle Orta Avrupa devletlerinin kontrolüne dair, Almanya'nın (Doğu ve Batı olarak) bölünmesiyle ve Doğu Avrupa'nın büyük bölümünde Sovyet tipi hükûumetlerin oluşmasıyla başlayan çatışma; iktidarın küresel dağılımında ve dünya ekonomisinde yaşanan değişiklikler ile buna bağlı olarak sanayileşmiş merkez devletlerle az gelişmiş çevre devletler arasındaki ilişkilerde meydana gelen gelişmeler ve silah teknolojisindeki gelişmeler sonucunda yaklaşık olarak eşit güce sahip iki süper gücün (ABD ve SSCB) karşı karşıya gelmesi, doğrudan bir savaş olmaması nedeniyle "soğuk savaş" olarak adlandırılmıştır. Batı ve Doğu Bloku etrafında iki kutuplu bir uluslararası sisteme yol açan bu çatışma; ideolojik (kapitalizm ve komünizm), ekonomik, siyasi ve askeri boyutlara sahipti. Batı Bloku, serbest ticaretin ve liberal uluslararası iktisadi düzenin haÌkim olduğu bir uluslararası sistemi benimseyen ABD'nin hegemonyasında sanayileşmiş kapitalist Batı Avrupa ülkelerinden, Doğu Bloku ise SSCB'nin hegemonyasında Macaristan, Polonya, Çekoslovakya gibi "uydu devletler"in yarattığı Doğu Avrupa'daki Marksist devletler ve komünist Çin'den (1949'dan itibaren) oluşmaktaydı. Bu bloklar, NATO ve Varşova Paktı ile hayat bulmuşlar ve Soğuk Savaş'ın temelini atmışlardır. Soğuk Savaş, 1989 yılında Berlin Duvarı'nın yıkılması ve Doğu Avrupa'da komünist ülkelerin çöküşü ile sona ermiş, 1991 yılında da Sovyetler Birliği'nin dağılmasına yol açmıştır.
Soğuk Savaş'ın en belirleyici niteliklerinden biri nükleer silahlanma yarışının hakim olduğu militerleşmiş bir uluslararası sistemin varlığıdır. Özellikle 1951-1963 yılları arasında termonükleer silahların geliştirildiği ve süper güçler arasında topyekûn savaştan ziyade gözdağı vermek suretiyle karşı tarafın geri çekilmesini sağlayan olası savaş korkusunun (karşılıklı nükleer caydırma) haÌkim olduğu "Dehşet Dengesi" ya da "Karşılıklı İmha" tehlikesinin yarattığı bir tür denge anlayışı olmuştur. Bu dönemin bir diğer öne çıkan özelliği, Soğuk Savaşı belirleyen ideolojik çatışmanın ve merkez kapitalist devletler arasındaki siyasal ve ekonomik rekabetin, Afrika'dan Latin Amerika'ya pek çok Üçüncü Dünya ülkelerinde savaşa ve sosyal, siyasal ve ekonomik değişimlere yol açmasıdır. Soğuk Savaş'ın mirası, eski Sovyetler Birliği'nde ve Kamboçya ve Angola gibi Güneydoğu Asya ve Afrika'da bağımsızlığını elde eden ancak zayıf, başarısız ya da haydut devletler olarak nitelendirilen devletlerin uluslararası barışa meydan okuduğu ve Kuzeydoğu Asya'da özellikle Kuzey ve Güney Kore, Tayvan ve Çin gibi devletlerin küresel ekonomi ve siyasette gerilim yarattığı bir uluslararası sisteme zemin hazırlamasıdır. 2020'li yıllarda ABD ve Çin'in arasında teknoloji üzerinde yaşanan hegemonya çatışmasıyla, yeni bir Soğuk Savaş dönemine girildiği tartışılmaktadır.
YAZAR
Berrin Koyuncu Lorasdağı