Hristiyanlıkta Eski Ahit ve Yeni Ahit'ten müteşekkil olan kutsal kitaptır.
Kitab-ı Mukaddes ya da Kutsal Kitap'ın Hristiyan dünyasındaki mukabili "Bible"dır. "Bible" kelimesinin kökeni, eski ismi "Gubla" günümüzdeki adı "Cübeyl" olan Lübnan'ın kıyı kentine dayanır. Bu kent, antik dönemlerin en önemli yazı materyali olan papirüs bitkisini Mısır'dan ithal edip işleyerek yazıya uygun hale getirmesi ve tüm dünyaya pazarlamasıyla bilinirdi. Yunanlılar bölgeyi ele geçirdikten sonra bu kentin adını, papirüsün Yunanca karşılığı olan ve kitap materyali anlamına gelen "Byblos" ile değiştirdiler. Zamanla papirüse yazılıp rulo haline getirilen kitap için Yunanca "Biblion" (çoğulu "Biblia") terimi kullanıldı. Hristiyanlar miladın ilk asırlarında daha çok Yunanca konuştukları için kutsal saydıkları eserlerini isimlendirirken "Biblia" ifadesini kullandılar. Sonraki dönemlerde Latince yaygınlaşmaya başlayınca, "Biblia" tekil sayılıp Hristiyanların kutsal kitap külliyatının tamamına verilen bir isim olarak kabul gördü. Kavram Latinceden Batı dillerine bazı küçük farklılıklarla "Bible" olarak geçti ve bu şekliyle yaygınlık kazandı.
Kitab-ı Mukaddes, Eski Ahit ve Yeni Ahit olmak üzere iki bölümden oluşur. Hristiyanlar, Tora (beş kitap), Neviim (sekiz kitap) ve Ketuvim (on bir kitap) adıyla üç ana bölümde yirmi dört kitaptan oluşan ve neredeyse tamamı İbranice olan Yahudi kutsal kitap külliyatını (Tanah) Eski Ahit (Ahdi Atik) olarak isimlendirirler. Ancak İbranice nüshadan ziyade Tanah'ın Yunanca tercümesi Septuagint'i kullanırlar. MÖ 3 ile 2. yüzyıllar arasında yapılan bu Yunanca tercümede kitapların tasnifi, isimlendirilmesi ve sayısı Tanah nüshasına göre farklıdır. Ayrıca Yahudilerin kutsal saymayıp kendi resmi listelerine dahil etmedikleri (apokrif) bazı eserleri de içermektedir. Katolik ve Ortodoks Kiliseler bunları kutsal sayar ve resmi listeye sonradan dahil edilen metinler (deuterokanonik) olarak kendi Eski Ahit kitaplarına eklerler. Protestanlar ise bu yaklaşımı benimsemezler ve bu hususta Yahudilerle aynı görüşü paylaşırlar. Sadece Hristiyanlara özgü olan Yeni Ahit (Ahdi Cedit) ise tamamı Yunanca olan İnciller (dört kitap), Havarilerin İşleri, Mektuplar (yirmi bir mektup) ve Yuhanna'nın Vahyi olmak üzere dört ana bölümde toplam yirmi yedi kitaptan oluşur. Bu yazıların genellikle miladın ilk iki asrında Hz. İsa'nın takipçileri tarafından oluşturulduğuna ve zamanla itibar kazandığına inanılır. Hippo (393) ve Kartaca (397) Konsilleri'nde yirmi yedi kitabın tamamı kabul görmüş ve nihai olarak Trente (1546) Konsili'nde bugünkü şekliyle resmi liste ilan edilmiştir. Kilise tarafından belirlenen ölçütlere uymadığı için bu listeye alınmayan apokrif eserler de vardır. Eski Ahit ve Yeni Ahit'in Yunanca metinleri, bilhassa 4. ve 5. yüzyıllara ait Codex Vaticanus, Codex Sinaiticus ve Codex Alexandrinus başta olmak üzere çok sayıda yazma nüshada günümüze ulaşmıştır.
Kitab-ı Mukaddes'in farklı dönemlerde çeşitli dillere yapılmış olan çok sayıda tercümesi vardır. Eski Ahit'in Hristiyanlık öncesi dönemde yapılan Yunanca tercümesi Septuagint ile miladın ilk asırlarında yapılan Aramice çevirisi (Targum) bunlar içinde en bilinenleridir. Hristiyanlığın farklı coğrafyalara yayılmasıyla birlikte Kitab-ı Mukaddes'in tamamını ya da bir kısmını kapsayan diğer tercümeler yapılmaya başlanmıştır. Mısırlılar için yapılan Kıptice tercüme, Aziz Jerome (ö. 420) tarafından yapılan Latince çeviri Vulgate, Cermen kavimlerinden Gotlar için dördüncü asırda Ulfilas (ö. 383) tarafından yapıldığı düşünülen Gotça tercüme, beşinci asırdaki Süryanice çeviri Peşitta, Ermenice, Gürcüce ve Etiyopya'nın yerel dili olan Ge'ezce tercümeler Kitab-ı Mukaddes'in ilk çevirileri arasında yer alır. Daha sonraki dönemlerde ise Kitab-ı Mukaddes hemen hemen bütün dünya dillerine tercüme edilmiştir. İlk Türkçe tercümeleri 1659'da Yahudi kökenli olup İstanbul'da yaşayan Haki lakaplı Yahya ibn İshak ve Sultan IV. Mehmet zamanında saray tercümanı olarak vazife yapan, asıl adı Albert Bobowski olan Polonya asıllı Ali Ufki Bey tarafından 1664'te İstanbul'da yapılmıştır.
Hristiyanlar açısından Eski Ahit'in en önemli yönü Tanrı Oğlu'nun (İsa Mesih'in) yeryüzüne geleceğini ve yapacağı faaliyetlerini asırlar öncesinden haber vermesidir. Yeni Ahit içerisinde ise İnciller'de Hz. İsa'nın hayatı ve faaliyetleri; Havarilerin İşleri'nde ilk Hristiyan cemaat ve Pavlus'un yaptıkları anlatılır. Mektuplar'da, özellikle büyük bir kısmını oluşturan Pavlus'un Mektupları'nda bugünkü Hristiyanlığın üzerine bina edildiği Tanrısal Oğul İsa Mesih, asli günah, kefaret, İsa Mesih'in çarmıha gerilmesi, ölmesi ve dirilmesi gibi temel öğretiler üzerinde durulur. Yuhanna'nın Vahyi'nde ise dünyanın son zamanlarında ikinci defa geleceğine inanılan İsa Mesih'in gelişi öncesi yaşanacağı düşünülen hadiselerle Mesih'in ikinci gelişi (Paraousia) ele alınır. Hristiyanlar, Kitab-ı Mukaddes metinlerinin vahiy mahsulü ve asırlar boyunca güvenli bir şekilde aktarılan dini açıdan bağlayıcı metinler olduklarına inanırlar.
YAZAR
Muhammet Ali Bağır