Kişiliğin tanımıyla uyumlu olarak, bireyin biliş, duygulanım, kişiler arası ilişkiler veya dürtü kontrolünde güçlük çekmesine sebep olabilen davranışsal ve düşünsel özellikler bütününü ifade eder. "Bozukluk" kelimesi, bir tıbbi hastalık durumunu anlatmamakla beraber, toplumda bireyler arasında olağan olarak görülen sıradan kişilik farklılıklarını da tanımlamaz. Kişilik bozukluklarında, yaygın olarak görülmeyen bir durum olmanın ötesinde, kişinin kendisi ve çevresi ile ilişkileri için zarar verici, işlevsellik ve esneklikten uzak, süreklilik gösteren, bireyin temel yapısının bütününe yayılmış bir dizi özellik bir arada bulunur. Bu anlatım, nesnel bir değerlendirmenin mümkün olduğu kanısını oluştursa da psikoloji disiplininin kapsamına giren pek çok konu gibi, kişilik ve bozuklukları da soyut özelliklerin değerlendirmesine dayandığından içinde öznellik barındırır. Kişi bir toplumda yaşar; dolayısıyla, "sıra dışı, aykırı, katı, işlevsellikten uzak" kavramları, değerlendirmede referans noktası olarak alınan toplumdaki normlara göre farklı tanımlanabilir ve kültüre göre değişiklik gösterebilir. Bunun yanı sıra, kişilik bozukluklarının psikiyatrik tanı kitaplarında nasıl sınıflandırıldıkları zaman içerisinde de değişebilmektedir. Bununla beraber, kişilik bozuklukları bugün yaygınlıkla üç temel kümede ele alınmaktadırlar.
A Kümesi - Eksantrik Kişilik Bozuklukları: Paranoid kişilik bozukluğu, Şizoid kişilik bozukluğu, Şizotipal kişilik bozukluğu.
B Kümesi - Dramatik Kişilik Bozuklukları: Antisosyal kişilik bozukluğu, Sınırda kişilik bozukluğu, Histriyonik kişilik bozukluğu, Narsistik kişilik bozukluğu.
C Kümesi - Endişeli Kişilik Bozuklukları; Çekingen kişilik bozukluğu, Bağımlı kişilik bozukluğu, Obsesif-kompulsif kişilik bozukluğu.
Her bir kişilik bozukluğunun tanısı için belirlenen kriterler, psikiyatrik tanı kitaplarında yer almaktadır. Ancak tanı, söz konusu kişilik bozukluğunun tüm özelliklerini göstermeyi değil, genel kriterleri (örn. listelenen sekiz kriterden beşini) karşılamayı gerektirdiğinden aynı kişilik bozukluğu tanısını alan iki kişi birbirlerinden farklı özellikler gösterebilmektedir. Bunun yanı sıra, kişilik bozukluklarının hafif (basit), orta (kompleks) ve şiddetli (ciddi) olarak derecelendirilmesi de mümkündür. Bu haliyle kişilik bozuklukları, psikiyatrik tanılar arasında en yaygın görülen bozukluk olarak tanımlanmaktadır.
Özellikle çocukluk döneminde kötü muameleye maruz kalan çocukların gençlik ve yetişkinlik dönemlerinde kişilik bozukluğu geliştirme ihtimalleri daha yüksektir. Yüksek düzeyde ihmal, istismar türleri içinde özellikle cinsel istismar ve fiziksel istismar (örn. dayak, odaya kilitleme), ebeveynin kendisindeki kişilik bozukluğuyla bağlantılı olarak modellenen davranışlar, duygusal olarak dengesiz, tutarsız, duygusal olarak aşırı mesafeli olmak ve çocuğun psikolojik ihtiyaçlarına duyarsız ebeveynlik, kişilik bozuklukları için birer risk faktörüdür. Kişilik bozukluklarının gelişmesinde genetik yatkınlıkların ve mizaç gibi biyolojik temelli yapısal özelliklerin de rolü vardır; ancak çocuğun yetiştiği çevrenin, özellikle aile ilişkileri ve ebeveyn tutumlarının (örn. duyarlı ebeveynlik) olumlu olması, kişilik bozukluklarının ortaya çıkmasına karşı koruyucu rol oynamaktadır. Psikoloji araştırmaları, özellikle bebeklik ve erken çocukluk dönemlerinde pozitif bir ebeveyn-çocukluk ilişkisinin, kişilik gelişimi ve psikolojik iyilik için çok önemli olduğunu ortaya koymaktadır.
YAZAR
Ayşe Bilge Selçuk