Seçmenlerin, seçimlerde nasıl bir tavır aldıklarına ve hangi faktörlerin bu tavrın belirlenmesinde etkili olabileceğine ilişkin bir kavramdır. Anayasal (liberal) demokratik rejimlerin en temel özelliği; yöneticilerin, belirli zaman aralıklarında, genel ve eşit oy ilkesine göre yapılan adil ve özgür seçimlerle belirlenmesidir. Adil ve özgür seçimlerde, seçmen tercihlerinin şekillenmesinde belirleyici olduğu düşünülen faktörleri iki grupta incelemek mümkündür: 1) rasyonel değerlendirmeye bağlı tercihler, 2) psikolojik etkenlere bağlı tercihler.
Rasyonel değerlendirmeye bağlı tercihlerde, seçmen davranışlarına yön veren farklı etkenler bulunur. Birincisinde, seçmen, siyasi partilerin veya adayların siyasi yelpazedeki duruşları ile kendi siyasi duruşunu karşılaştırarak, kendisine en yakın bulduğu parti veya aday lehinde tercihini belirler. İlk olarak, Anthony Downs'un 1957 yılında basılan An Economic Theory of Democracy başlıklı kitabında tartıştığı bu yaklaşımda (Downsian Yaklaşım, Downsian Approach), seçmenlerin ve siyasi parti veya adayların siyasal yelpazedeki konumlarının zaman içerisinde değişme ihtimali dikkate alınmalıdır. Bu, psikolojik etkenlere bağlı belirlenen seçmen tercihlerinin aksine, seçmenin oy verme davranışında bir seçimden ötekisine farklılık görünmesi olasılığını arttırır. İkincisinde, belirli bir seçim döneminde öne çıkan bir sorunun kısa vadede çözülebilmesi için seçmen, siyasi partilerin ilgili sorunu çözme becerilerini değerlendirerek tercihini belirler. Örneğin işsizlik sorununun öne çıktığı bir dönemde, geçmişte benzer bir sorunu çözmede başarı göstermiş veya sorunu çözmeye yönelik uygulanabilir politikalara ve yetkin kadrolara sahip olduğu düşünülen siyasi parti lehine seçmen tercihinin şekillenmesi beklenir. Seçmenin ana-akım partilerin hükûmette gösterdikleri performanstan duydukları memnuniyetsizliği ifade etme aracı olarak tanımlanan "tepki oyu" da rasyonel etkenlere bağlı şekillenen seçmen tercihi kategorisine dahil edilebilir; zira tepki oyunda seçmenin kendi siyasal pozisyonu ile örtüşen bir alternatifin olmaması veya mevcut partilerin güncel sorunları çözebilme kapasitelerinin yetersiz olduğu değerlendirmesi, seçmeni "tepki oyu" kullanmaya yönlendirir. "Tepki oyu," "kurulu düzen karşıtı" olarak tanımlanan partilere yönelebileceği gibi, sandığa gitmeme ile de sonuçlanabilir. Son olarak seçmenin doğrudan maddi çıkar elde etmesi sebebiyle bir siyasi parti veya adayı desteklemesi de rasyonel etkenlere bağlı şekillenen seçmen tercihi olarak görülebilir.
Psikolojik etkenlere bağlı olarak şekillenen seçmen davranışı bir seçmenin uzun bir süre, belki de ömrü boyunca, aynı alternatifi, o alternatifin politika ve söylemlerinde zamanla değişim olsa dahi desteklemesini ifade eder. Bu tür seçmen davranışında, seçmenin belirli bir siyasi alternatif ile aidiyet bağı kurması belirleyici rol oynar. Aidiyet bağının kaynağı, nesilden nesile aktarılan siyasi pozisyon veya oy verme alışkanlığı olabileceği gibi, seçmenin doğuştan sahip olduğu ve kendi kimliğinin ayrılmaz bir bileşeni olarak gördüğü etnik köken, ana dil, din gibi bir özellik de olabilir. Yine, bir siyasi parti liderinin "karizması" temelinde gelişen aidiyet duygusu ve bu duyguya bağlı olarak seçmen davranışı ile siyasi liderin söylem ve politikaları arasında oluşan paralellik, psikolojik etkenlere bağlı olarak şekillenen seçmen davranışı örneği olarak değerlendirilebilir. Seçmenin hangi parti veya adaylara asla oy vermeyeceği sorusuna verdiği cevap da seçmenin tercihlerinde kimi zaman belirleyici olur. Belirli partilere karşı duyulan ve kaynağı rasyonel bir değerlendirmeden ziyade ön yargı gibi psikolojik etkenler olan menfi düşünceler sebebiyle diğer alternatiflere yönelme eğilimi de psikolojik etkenlere bağlı olarak şekillenen seçmen davranışı olarak incelenebilir.
Seçmen davranışının rasyonel etkenlere bağlı şekillenmesi ile psikolojik etkenlere bağlı şekillenmesi, seçmen ile siyasi alternatif arasındaki ilişkinin niteliğini etkiler. Seçmen davranışının seçmenin rasyonel değerlendirmesi sonucunda şekillendiği hallerde; seçmen etken, siyasi parti edilgen durumdadır. Kendisini seçmene beğendirme ihtiyacı duyan siyasi alternatif; belirli bir ideoloji çerçevesinde politika ve söylemler gerçekleştirerek seçmenin karşısına çıkmak yerine, seçmenin taleplerini güncel olarak takip edip seçmenin ihtiyaçlarına cevap verebilecek politikalar geliştirmeye zorlanacaktır. Seçmen davranışın psikolojik etkenlere göre şekillendiği durumlarda ise seçmen edilgen siyasi alternatif etken durumdadır; zira, seçmen aidiyet bağı kurduğu siyasi parti veya adayın politika ve söylemlerini, bu politika ve söylemlerde çelişki olsa dahi desteklemeye hazırdır.
YAZAR
Mustafa Çağatay Aslan