Dilin seslerini, şekillerini, cümle yapısını inceleyen bilim dalı, gramer. Dil bilgisi, bilgiyi sözlü veya yazılı anlatırken, manayı inşa ederken o dili kullananlarca işletilen mantığı araştırır. Söz yapımında ve cümle kuruluşundaki kuralları, kuralların işleyişini; dilin ses, söz yapımı ve söz dizimi alanlarındaki halihazır vaziyetini, zaman içinde dilde oluşan gelişme ve değişmeleri düzenli olarak takip eder.
Ses bilgisi; dilin seslerini, seslerin meydana gelişlerini, boğumlanmalarını, telaffuz (söyleyiş) özelliklerini, seslerin değişmelerini inceler ve dilin telaffuzla ilgili kurallarını tespit eder. Dilin anlam ayırt edici seslerine ses birimi (fonem) adı verilir. Ses birimleri aynı dili konuşanlar tarafından bir düzene göre sıralanır. Böylece bir mefhum (kavram) başka mefhumlardan ayrı bir şekilde ifade edilerek karışmadan, karıştırılmadan kullanılabilir. Seslerin çıkarılışı ve ayırıcı özelliklerini inceleyen ses bilgisine tasviri ses bilgisi adı verilir. Ses bilgisi sözlü dilde sesler arasındaki bağlantıları, ilişkileri ve bunların vazife alanlarını, anlam ayırıcı yakın ses birimlerini inceleyen ve tespit eden ses bilimi ile karıştırılmamalıdır; ses bilimi dil biliminin alt kollarındandır.
Şekil bilgisi dilin söz varlığını oluşturan kelimelerin yapısını, söz birimlerini (kök, ek ve kelimeyi) inceler. Şekil bilgisi, köklerin özelliklerini, eklerin tür, yapı, vazife ve anlamlarını, eklerin anlama katkılarını, kök ek birleşmelerini, kelime türetme yollarını, söz yapımını, cümle kuruluşunda kullanılan ekleri inceler ve bunlara dair kuralları tespit eder. Ayrı ses birimlerine sahip söz birimleri söz yapıları ve bunların kuruluşunun incelenmesi şekil bilgisinin konu alanını oluşturur. Şekil bilgisinde dilde tek başına kullanılabilen anlamlı en küçük birimler (kökler) ile tek başına kullanılamayan anlatımlı en küçük birimler (ekler) şekil birimi ya da biçim birimi olarak adlandırılır.
Söz dizimi dilin cümle kuruluşunu, yapısını, anlamını inceleyen dil bilgisi dalıdır. Bu dal, sözlerin birbirleriyle bağlanma ilişkilerini, bu ilişkiler vasıtasıyla ortaya çıkan terkipleri (kelime öbeklerini) inceler; terkiplerin yapı ve anlam özelliklerini tespit edip sınıflandırır, cümledeki vazifelerini, cümle kuruluşunda işletilen kuralları tespit eder.
Eldeki yazılı kaynaklara göre ilk dil bilgisi çalışmaları MÖ 6. yüzyılda Hintlilerde görülür. İlk dil bilgisi kitabı PÄá¹ini'nin "AṣṬÄdhyÄyıÌ" adlı eseridir. Hintliler yanında Yunanlılar ve Romalılar, Orta Çağ'da Çinliler, Araplar ve Yahudiler dilleri ile ilgili dil bilgisi çalışmaları yapmışlardır. Eski Yunan'daki ilk çalışmalar, kendi zamanına kadar olan çalışmaları derleyip toparlayan MÖ 2-1. yüzyıl düşünürü Dionysios Thraks'ın TekhneÌ GrammatikeÌ (yazılı işaretlerle, yazıyla ilgili sanat) adlı eserle görülür. Bu eser uzun yıllar okutulur ve eserdeki adlandırma Romalılarca Latinceye "ars grammatica" olarak tercüme edilir.
Avrupa'da gramer kelimesi ile uzunca bir süre dilin söz dizimi ve yapı incelemesi kastedilmiştir. Bütün eserlerde şekil bilgisi ve cümle bilgisine, anlam bilgisinden de mecaz ve istiare konularına yer verildiği görülür. Donatus'un Ars Minor ve Ars Maior'unun ortaya çıktığı 4. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar yazılan eserler ana eserleri şerh eden tefsiri dil bilgisi kitaplarıdır. Çoğunda Latincedeki isimlerle ilgili hal, sayı, cins gibi haneler ve fiil çekimi örnekleri bulunur; mantık (dialektik) ve belagat (retorik) mevzuları, örnekler ve deliller getirilerek münazara usulüyle (dialektik metod) işlenir. 17. yüzyıldan sonra çalışmaların seyri değişir ve 20. yüzyılın başlarında modern dil biliminin yükselişi, dil bilgisi çalışmalarına yeni bir bakış ve hız kazandırır. Bu yüzyılda Leonard Bloomfıeld ve halefleri şekil bilgisi hakkındaki çalışmalarıyla çığır açmış, Noam Chomsky, üretici dil bilgisi adını verdiği yeni bakış açısıyla cihan-şümul dil bilgisi anlayışını canlandırarak ilgiyi yeniden cümle bilgisi çalışmalarına çekmiştir. 20. yüzyıl öncesi dil bilgisi yaklaşımları gelenekli (kuralcı) dil bilgisi olarak adlandırılırken, 20. yüzyıl sonrası yaklaşımlar yapısalcılıktan türemiş kabul edilir.
Eldeki en eski Türkçe dil bilgisi eserleri her ne kadar 14. yüzyıla ait görünse de KaşÄ arlı MaḥmÅ«d'un 11. yüzyıl sonlarında yazdığı DıÌÌvÄnu LuÄ Äti't-Turk adlı sözlüğü Eski Türkçe ile ilgili kıymetli bilgiler verdiği için Türkçenin ilk dil bilgisi kaynağı sayılabilir. KaşÄ arlı'nın Türkçenin dil bilgisini işlediği CevÄhirü'n-naḥv fıÌÌ luÄ Äti't-Turk [=Türk dili hakkında dil bilgisi mücevherleri] adlı eseri henüz bulunamamıştır. Kıpçak sahasına ait Türkçenin dil bilgisi için malzeme barındıran Codex Cumanicus'u EbÅ« ḤayyÄn El-EndelüsıÌÌ'nin (ö. 1344) KitÄbu'l-İdrÄk li-lisÄni'l-AtrÄk [=Türklerin dilini anlama kitabı] adlı eseri; BerÄ amalı ḲadrıÌÌ'nin (ö. 1530'dan sonra) Müyessiretü'l-ulÅ«m [=İlimleri kolaylaştıran] adlı eseri bugün eldeki en eski Türkçe dil bilgisi eserleridir. Filippo Argenti'nin Regola del parlare turcho et vocabulario de nomi et verbi [=Türkçe konuşma kuralları ve isim ve fiil dağarcığı] adlı eseri ile 16. yüzyıldan itibaren Avrupa'da Türkçe üzerine dil bilgisi eserleri yazılmıştır. Bu eserler, Türkçeyi Latin harfleriyle kayda geçirdiği için ses bilgisi açısından kıymetli bilgiler içerir. Türkçe dil bilgisi üzerine 19. yüzyıl alimi Aḥmed Cevdet Paşa'nın yazdığı KavÄid-i Os̱mÄniye adlı eser, dil bilgisine yaklaşımı, konuları ele alışı, zamanına kadarki dil bilgisi inceleme-yazma usul ve kaidelerini Türkçeye tatbiki sebebiyle anılmağa değerdir. Jean Deny'nin Grammaire de la langue turque'u (Dialecte Osmanli), Türkçenin 20. yüzyılda modern dil anlayışıyla yazılmış ilk dil bilgisi incelemesi kabul edilir. Eser, kendisinden sonra yazılan pek çok esere kaynaklık etmiştir. Günümüze kadar Türkçe üzerine yerli yabancı pek çok dil bilgisi yazılmıştır. Bu eserler hakkında tatbiki (pratik) ve nazari (teorik) açıdan eksik tarafları bulunduğu yollu eleştiriler vardır. Eleştiriler, umumi dil bilimi nazariyesindeki gelişmelerin yeterince takip edilmemesi, Türkçe dil bilgisi hakkında yeterli monografinin bulunmaması, şarkiyatçıların dil bilimi nazariyelerini ya hiç bilmemeleri veya az bilmeleri sebebiyle doğan eksiklikler ve bunların yerlilerce taklit edilmesi, yabancı araştırmacıların kendi dillerine dair yapı bilgisi üzerinden Türkçeyi tahlil ve tasnif etmiş olmaları, Arap ve Avrupa dil bilgisi geleneklerinin Türklerin kendi dillerinin tasviri dil bilgisini yazmalarına menfi etkisi yönündedir.
YAZAR
Mustafa S. Kaçalın