Depresyon bir duygudurum bozukluğudur. Duygudurum bozuklukları, unipolar (tek uçlu) bozukluklar ve bipolar (iki uçlu) bozukluklar olmak üzere iki temel kategoride ele alınır. Depresif bozukluklar, yalnızca depresif epizodları içerdiği için unipolar bozukluk olarak da adlandırılır. En yaygın görülen unipolar depresyon türü major depresyondur. Bu tanının konulabilmesi için belirtilerin en az iki hafta sürmesi ve mani ya da hipomani dönemlerinin bulunmaması gerekir. Depresyonda çökülmüşlük hissi (üzgün hissetme) ve hemen hemen tüm etkinliklere karşı ilgi ve zevk almada azalma gibi bir dizi belirti söz konusudur. Bu belirtileri duygusal (üzüntü, kaygı, öfke, keder), motivasyonel (günlük aktiviteleri sürdürme ve rutin yapılan eylemlere karşı isteksizlik, inisiyatif alamama, işe gitmeyi istememe, sosyal ilişkilerden kaçınmak, üretkenlikte azalma, vb.), davranışsal (aktivite azlığı, uzun süre yataktan çıkmama, az ve/veya yavaş konuşma/yürüme, vb.), bilişsel (kendine yönelik olumsuz değerlendirmeler, karamsarlık, umutsuzluk, çaresizlik, unutkanlık, dikkatte azalma, yapılan işe odaklanamama, intihar düşünceleri, vb.) ve fiziksel (baş, boyun, sırt ve eklemlerde ağrılar, hazımsızlık, iştah değişimi, kilo değişimi, cinsel isteksizlik, sürekli yorgun ve halsiz hissetme, vb.) belirtiler olmak üzere beş başlık altında sınıflandırabiliriz. Majör depresyon aylarca, bir yıl ya da daha fazla sürebilir. Dönemsel bir bozukluktur. Bazı kişiler tek bir majör depresyon dönemi geçirirken bazıları araya normal dönemlerin girdiği zaman zaman tekrar eden majör depresyon yaşarlar. Majör depresyon tanısı kadınlarda erkeklere oranla yaklaşık iki kat fazladır.
Majör depresyonun bir türü de doğum sonrası depresyondur. Perinatal depresyon olarak da bilinir. Doğumdan sonraki dört hafta içerisinde başlar ve bir yıl kadar devam edebilir. Doğum sonrası depresyon belirtileri ile doğumdan sonraki ilk günlerde sıklıkla karşılaşılan lohusalık hüznünü birbirinden ayırt etmek gerekir. Lohusalık hüznü yeni doğum yapmış annelerin pek çoğunda görülen normal sınırda bir hüzün ve endişe durumudur. Belirtiler en fazla on gün sürer ve yakınların sosyal desteği ve ilgisiyle kaybolur. Doğum sonrası depresyonda ise majör depresyon belirtilerinin pek çoğu görülebilir. Depresyon zamanla azalma eğiliminde olsa da doğum sonrası depresyon yaşayan her üç kadından birinin doğum sonrasındaki ilk üç yıl boyunca depresyonla ilgili güçlükler yaşamaya devam ettiği bilinmektedir. Hamilelikten önce depresyon ya da kaygı öyküsü olan kadınlarda ise doğum sonrası depresyon riski daha fazladır.
Mevsimsel duygudurum bozukluğu da bir majör depresyon türüdür. Mevsimsel duygudurum bozukluğu vakalarının çoğunda depresyon kış aylarında yaşanır ve ilkbaharda biter. Kuzeydeki ülkelerde güneydekilere göre çok daha yaygındır; yani Ekvator'dan uzaklaştıkça, gündüzler kısaldıkça artar. Nedenleri tam olarak bilinmemekle birlikte aydınlık ve karanlık döngüsüne aşırı duyarlı olan beyindeki melatonin seviyesi ile ilgili olabileceği belirtilmektedir. Başka bir deyişle, gün ışığındaki mevsimsel değişimlerin, insanların biyolojik ritimlerini değiştiriyor olabileceği düşünülmektedir. Dolayısıyla fototerapi yöntemi (yapay parlak ışığın tedavi amaçlı kullanımı) bu hastaların depresyon belirtilerinin azaltılmasında genellikle etkili olmaktadır.
En az iki yıl süren kronik depresyon vakalarına ise distimik bozukluk (süreğen depresyon bozukluğu) adı verilir. En önemli özelliği kronik olmasıdır. Genellikle ergenlikte başlar ve yetişkinliğe doğru bir seyir izler. Belirtiler majör depresyondaki kadar yoğun değildir. Başka bir deyişle, majör depresyonda belirtiler daha şiddetli, yoğun ve zaman sınırlı iken, distimide belirtiler daha hafif, daha az rahatsız edicidir ve belirtildiği gibi en az iki yıl sürer. Yinelenme (relapse) riski majör depresyon bozukluğunda olduğu gibi oldukça fazladır. Distimik bozukluk da majör depresyon bozukluğu gibi erkeklere oranla kadınlarda daha yaygındır.
Depresyon, tüm dünyada benzer belirtiler ile birlikte yaygın bir biçimde görülmektedir. Bireylerin psikolojik işlevselliğinin yanı sıra iş, aile ve sosyal yükümlülüklerini yerine getirme becerisini de olumsuz yönde etkilemektedir. Depresyonun bütün türleri, özellikle de majör depresyon intihar davranışları için yüksek risk taşıyan psikolojik bozuklukların başında yer almaktadır. Ayrıca, iş göremezliğin başlıca nedenlerinden biridir ve dünyada milyarlarca dolarlık üretim kaybına neden olmaktadır. Tüm bu özellikleri değerlendirildiğinde depresyonun temel bir halk sağlığı sorunu olduğu söylenebilir.
YAZAR
Ayşegül Durak Batıgün