Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Keşfet Resmi İlanlar

66. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin Sağlık Bakanı olan Ahmet Demircan, Sağlık Eski Bakanı Recep Akdağ'dan bayrağı devralır almaz sağlıkla ilgili yenilik, değişiklik ve güncellemelere başladı. Sağlık çalışanlarına karşı yapılan saldırıların ardından da, bir kınama metni yayınlayan Sağlık Bakanı Ahmet Demircan, kendi ifadesiyle sağlık çalışanlarının gönlünü aldı.

Son günlerde konuşulan Sağlık Teşkilat Yasası ile ilgili sorularımızı yanıtlayan Bakan Demircan, Bakanlığın heyecan uyandıran yeni projeleri hakkında bilgiler verdi. Sağlıkta Dönüşüm'den, hastanelerdeki muayene sürelerine; sağlıkta şiddetin önlenmesinden, yerli üretimimiz olacak tıbbi araç ve gereçlere... Şehir hastanelerinden, Türkiye'nin kanayan yarası SMA'lı hastalara... Pek çok alanda açıklamalarda bulunan Sağlık Bakanı Ahmet Demircan ilk röportajını HABERTURK.COM'dan Demet Demirkır'a verdi.

“ŞİFA VEREN ELLERE KARŞI EL KALKMAZ”

Sağlık Bakanlığı sisteminin değişeceğini anlatan Sağlık Bakanı Ahmet Demircan, Kamu Hastaneleri Kurumu, Halk Sağlığı Kurumu ve Sağlık müdürlüklerinden oluşan 3'lü yönetim yapısının tek çatı altında toplanacağını vurguladı. Sağlık Teşkilat yasasındaki değişiklikler hakkında bilgi veren Bakan Demircan, çok önemli açıklamalarda bulundu.

Demircan, Sağlık Eski Bakanı Recep Akdağ'dan devraldığı bayrağı daha ileriye taşımak istediğini, sağlık hizmetinde yüzde 70'lerde olan halk memnuniyetini daha yukarılara taşıyacaklarını söyledi. Bunun için çeşitli çalışmaların başladığına dikkat çeken Bakan Demircan, sağlık çalışanlarına da müjdeli haberi verdi. "Şifa veren ellere karşı el kalkmaz" diyen Sağlık Bakanı Demircan, "Saldırılara karşı önlem almak için gerekli düzenlemeleri yapacağız, bu işin peşini bırakmayacağız" açıklamasında bulundu.

Türkiye'nin üretim gücünü harekete geçirmek gerektiğini vurgulayan Bakan Demircan, yerli tıbbi cihaz ve cerrahi aletlerin ülkemizde üretilebilmesi için çalışmalara başlandığını kaydetti. Kamu hastanelerinde gerek vatandaşın gerek doktorların memnun olmadığı üç dakikalık muayene süresiyle ilgili de düzenleme yapacaklarını dile getiren Bakan Demircan, bu ülkenin sağlıkta edindiği tecrübeyi ve hizmet standardını öncelikle 80 milyon vatandaşla, kalan gücü ve potansiyeli de insanlıkla paylaşmak istediklerini dile getirdi.

Sağlık Bakanlığı'nın Kasım 2011'de yürürlüğe giren 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’de (KHK) değişikliğe gidileceği açıklandı. Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Taslağı, ne gibi değişiklikleri getirecek? Böylece Kamu Hastaneleri Kurumu, Halk Sağlığı Kurumu ve Sağlık müdürlüklerinden oluşan 3'lü yönetim yapısı tek çatıda toplanacak.

2011 yılında çıkarılan kanun hükmünde kararnameydi. 2002 yılında başlayan sağlıkta dönüşümle 2011'deki şartlarda yapılan değerlendirmelere göre o günkü modeli uygulama ihtiyacı doğurmuştur. Ama bu model, çok başlılığa doğru gitti. Bürokrasinin genel alanlarından biridir; bir yetki verdiğiniz zaman bürokrasi o alanı genişletmek ister ve paylaşmak istemez. Bu yönetim biçiminde yönetilen yerin koordinasyonunda sıkıntıya neden olur ki oldu da... Hem de tek başlılığa ihtiyaç duyuldu. Ama o model Türkiye’nin 2002’ye kadarki sağlık sisteminde meydana gelen dağınıklığın giderilmesinde faydalı oldu. Çünkü 2002’den önce Türkiye’de devlet hastaneleri vardı, SSK’nın hastaneleri vardı kurumların hastaneleri vardı; örneğin, Devlet Demir Yollarının, PTT’nin... Ayrıca özel hastaneler de vardı. Yani bir standardizasyona gidilememişti, hizmetler parçalıydı ve 2002’den önce sosyal güvenlik de parçalıydı. Bir tarafta BAĞKUR, diğer tarafta Emekli Sandığı vardı, ayrıca SSK vardı ve özel sigortalar yavaş yavaş harekete geçmişti, orda da bir dağınıklık vardı. AK Parti iktidarı süresince bu dağınıklıklar toparlandı. Sosyal güvenlikte de toparlanma oldu, askeri hastaneler hariç hastanelerin hepsi Sağlık Bakanlığı'nın gözetimine verildi. Sağlık Bakanlığı bu büyüyen yapıyı kendi içerisinde hizmetlerin gereğine uygun bir şekilde ayrı ayrı birimler halinde dizayn etti.

Önleyici sağlık olan Halk Sağlığı Merkezleri bir birim olarak dizayn edildi, hastaneler bir birim olarak ve Sağlık Müdürlüğü kendi alanı daraltılmış acil hizmetler veren bir birim olarak dizayn edildi. Bu, özellikle taşrada üç başlılık oluşturdu. Üç başlılık, zaman içerisinde yönetimde verimi düşürdü. Fakat bu iş bir de merkezi yönetim açısından değerlendirilir.

Şu an sağlıktaki bu çok başlılığı hiçbir gerekçe olmasa bile tek başlılığa dönüştürmemiz lazım. İnşallah en yakın zamanda kanun hükmündeki kararnamemiz yayınlanır. Sağlık hizmetlerinin daha verimli hale gelmesi için bu uygulamayı yapacağız. Bu eskiye dönüş değil; çünkü eskiden zaten hastaneler parçalıydı farklı farklı kurumların hastaneleri vardı, standardizasyon yoktu. Bu durum, süre içerisinde edindiğimiz tecrübenin akışa monte edilmesidir. Bu bir gelişimdir ve sağlıktaki dönüşümün devamı olarak algılanmalıdır çünkü standardımızı daha da yükseltmek için yapılıyor. Ben inanıyorum ki bu sistemin faydalarını daha yakın zamanda da hissedeceğiz ve göreceğiz.

"VATANDAŞ ARTIK MUHATTAP BULABİLECEK"

Yönetim yapısının tek çatıya dönüşecek olmasıyla ilgili neler yapıldı? Bu esnada vatandaşı neler bekliyor?

Vatandaş bunu hiç hissetmeyecek, sistemin akışı ve yürüyüşü devam edecek. Ama vatandaşın hissedeceği şu olacak; artık muhatap bulabilecek. Şu an bir hastanede muhatap çok, geleneğimizden gelen hekim başlılıktan gelen başhekimlik anlayışımız var. Biraz da kuralları milletin kendi tarihi akışı belirler. Şimdi, halkımıza; 'Hastaneyi kim yönetir?' desen 'Başhekim' der ama biz o dönemde bu birleşmenin verimli olmasını sağlamak için hastane yöneticiliği diye bir şey tahsis etmiştik; otelcilik hizmetleri demiştik. Bizim literatürümüzde hastane ve otelcilik bir araya gelemiyor. Aslında yapılan işin benzerliği var ama anlayış şudur; bir başhekimi ve müdürü vardır ve hastanede bu işleri koordine ederler. Ama hepsi, Bakanlığın ildeki temsilcisine yani sağlık müdürüne karşı sorumludur. Bakanlık da bütün hizmet akışını sağlık müdürü üzerinden koordine eder.

"YETKİYİ VE SORUMLULUĞU PARÇALADIKÇA ÇÖZÜMÜ ZORLAŞTIRMIŞ OLURSUNUZ"

Bu yaşanan sıkıntılardan bir tanesi de bu birimlerin giderek büyümesiyle biz sağlık personelini bu kurumsal büyümenin içinde istihdam etmek zorunda kalmışız. Hastanelerde hekim ve hemşire ihtiyacımız var. Kamu Hastaneleri Birimi ve Halk Sağlığı birimi için de aynı kadroların kurulması lazım. Bu, açığı olan kadroları da amaca uygun istihdam edememe noktasına götürmüştü bizi. Şimdi bunları birleştirerek kaynaklarımızı daha verimli kullanarak halkımızın hizmet standardını daha da yükselteceğiz. Vatandaş bunu hissedecek; muhatap bulmak kolaylaşacak, muhatap yetkili ve sorumlu olacağı için çözüm hızlanacak. Siz yetkiyi ve sorumluluğu parçaladıkça çözümü de zorlaştırmış olursunuz. İlk atılan adımlardan biri bu.

"BAŞTAN MESAJI VERDİM: BÜTÜN SAĞLIK ÇALIŞANLARI BİLSİN Kİ ONLARIN YANINDAYIZ"

Sağlık hizmeti hakikaten özel bir hizmet, yapılan mesleğin bir tarafı sanat, diğer bir tarafı fedakarlıktır. Bu hizmeti veren insanların gönüllü olması lazım. Elbette görevlerini ve kuralları yerine getirecekler ama gönüllerini de katmaları lazım ki bu hizmet alan tarafından daha olumlu alınsın ve hissedilsin. Biz bir memnuniyetten bahsediyorsak; bu, hizmeti alanın ve verenin de memnuniyeti ile birlikte yükselir. Hizmeti verenin gönüllü katkısını harekete geçirebilirsek ki bunu önemsiyoruz. Ben de bir sağlıkçıyım ben de hastanede hekim olarak çalıştım. Fedakarlık gerektiren bu mesleği yapan insanları, orada hastanenin temizliğini yapan arkadaşlarımızdan, tedaviye katkı veren sağlık memuru hemşirelerimizden, ağır yükü taşıyan hekimlerimize varıncaya kadar gönüllerinin alınması lazım. Bu istikamette çalışmalarımız var, ben baştan zaten bu mesajı verdim. Bütün sağlık çalışanlarımız bilsinler ki biz onların yanındayız.

Biz milletimizin de bu bilinçte olduğuna inanıyoruz, inanmak istiyoruz. Sağlık çalışanlarına karşı saldırı gibi olaylar bizi üzüyor oysa şifa veren ellere karşı el kalkmaz. İnşallah bu beklentileri yerine getirme imkanı buluruz.

Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanı olarak neleri değiştirmek ve geliştirmek istiyorsunuz? Heyecanını duyduğunuz şeyler nelerdir? Sağlık hizmetlerinde Türkiye'nin dünya ortalamasının üzerinde olduğunu belirtmiştiniz. "Gelişim ve kalite dönemi başlamış bulunmaktadır" demiştiniz, neler yapmayı düşünüyorsunuz?

Bu makamlar milletin makamı, bu makamlar emanet. Yapmak istediğim heyecanını duyduğum birkaç hususu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bir tanesi hizmeti memnuniyet içinde götüren bir kurum haline getirmek. Bu kurum sağlık hizmetini veren bir kurum. Bu kurumun amacına ulaşmasını istiyorum.

İkincisi biz büyük mekanlar yapıyoruz, sağlık hizmetlerini 2002'de aldığımız yerden çok mükemmel bir yere getirdik ama bu yetmez. Bu hizmet hem sürdürülmeli hem de yükseltilmeli. Milletimiz daha güzellerine layık. Biz şu anda Gayri Safi Milli Hasılamıza göre sağlığa pek çok ülkeden daha fazla kaynak akıtıyoruz. Yanlış hatırlamıyorsam İngiltere Gayri Safi Milli Hasılası 50-60 bin dolarlarda ve onlar sağlığa yüzde 10'un altında bir harcama yapıyor. Biz ise nerdeyse yüzde 10'a varan bir harcama yapıyoruz. Sağlık harcamalarında Türkiye bu yönüyle dünyada fevkalade önde bir ülke ve aynı zamanda Türkiye sosyal güvenlik açısından da dünya da güzel bir yerde.

YERLİ TIBBİ CİHAZ VE CERRAHİ ALETLER İÇİN ÇALIŞMALARA BAŞLANDI

Pek çok gelişmiş ülkenin vatandaşlarına vermediği sosyal güvenliği Türkiye veriyor. Bunun sürdürülebilir olması lazım. Sürdürülebilir olması için, bu hizmeti verirken sağlıktaki tükettiğimiz malzemeler, cihazlar ve cerrahi aletler gibi ürünleri mümkün olduğunca yerlileştirmemiz lazım. Burada üretmemiz lazım. Sürekli dışarıya para ödeyerek bu hizmetin yükselmesini sağlayamayız. Bu yüzden ülkemizin üretim gücünü harekete geçirmemiz lazım.

Çok güzel mekanlar, şehir hastaneleri yapıyoruz bunlar basit mekanlar değil dünya standardının üzerinde şu anda, daha da yapılacak. Bunun için de cihazlara ve aletlere varıncaya kadar kaliteli donanımlar yapacağız. Kaçınılmaz olarak orda da büyük bir kaynak kullanılacak. Bu kaynağın ülkede kalması için ülkenin üretim gücünü harekete geçirecek modeller üzerinde hızlı bir çalışma yapıyoruz. Önümüzdeki günlerde de bunları paylaşacağız sizlerle.

Bir ürün bizde üretiliyorsa, onu kendimizden almalıyız ancak standardından asla taviz vermeden... O yüzden TOBB'un laboratuvarını gidip yerinde gördük. Çok mükemmel bir laboratuvar, biz ürettiğimiz ürünlerin standardizasyonunu orda kontrol ederek, sistemin içine alacağız. Kendi ürünümüzü destekle tüketmeye çalışacağız. Eğer bir ürün Türkiye’de üretilemiyorsa dışarıdan almak zorunda olduğumuz bu ürünü dışarıdaki tedarikçi kişiye, 'Gel burada ortak ol, bizde üretmeye başla. Biz sana hem öncelik hem de ihracatta destek verelim' diyeceğiz. Bu çalışmaları başlatmış durumdayız.

Şu anda belli noktalarda gruplar bir araya gelip çalışmalar yapıyorlar. Biz de bu cihazların Türkiye’de üretilmesi için gayret ediyoruz. Bu konudaki hedef, tükettiğimiz ürünlerini bizim üretiyor olmamız. Paramız bizde kalsın, iş gücü bizden olsun. Bir de ihracata yönelip buradan döviz kazanalım. Madem ki biz bunu muhakkak tüketeceğiz sağlık hizmetlerinde o zaman biz de bu işin içine girelim dedik.

BÜYÜK BİR YOLUN İLK ADIMI : RADYOAKTİF İZOTOPLAR ÜRETİMİ BAŞLADI

Sağlık Bakanı olarak bir tanesinin ruhsatını ben verdim, Berat Albayrak bakanımızla birlikte kurdelesini kestik. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'nun Ankara'daki saraydaki tesislerinde radyoaktif izotoplar üretimi başladı. Hem tanı hem tedavi hem de sterilizasyonda bizim kendi nükleer gücümüzden yararlanacağız. Rakam olarak çok büyük görünmüyor ilk aşamada ama büyük bir yolun ilk adımları bunlar. Bunu başlattık kurdelesini kestik, üretim ruhsatlarını da verdik kendilerine. Üçüncüsünü gelecekte paylaşacağım; amacımız bu ülkedeki sağlık standardını dünya ölçüsüne çıkarmak ve "Burada iyi bir iş var güzel şeyler yapılıyor" dedirtmek.

"TÜRKİYE'NİN GÜCÜ İNSANLIĞIN HAYRINADIR"

Sağlıkta Dönüşüm projesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Sağlıkta Dönüşüm'ün ikinci fazı başladı. Siz, bu programa nasıl katkılarda bulunmak istiyorsunuz? Gerçekleştirmek istediğiniz bir hayaliniz var mı bu alanda? Şehir hastaneleri de hayalle başlamıştı... Örneğin; Siz de Samsun'u uluslararası sağlık merkezi haline getirmek istediğinizi açıklamıştınız...

Sadece Samsun değil bütün ülke bu uygulamanın merkezi olacak ancak önceliği bu büyük projeleri hayata geçirdiğimiz şehirlerimize verdik. Samsun ulaşımı çok güzel olan bir şehir neden uluslararası hizmete açılmasın şu anda da sağlık turizminden yararlanıyoruz önümüzdeki günlerde meclise de gelecek. Biz şunu öngörüyoruz; bu ülkenin sağlıkta edindiği tecrübeyi ve hizmet standardını öncelikle 80 milyon vatandaşımıza, hizmette kalan gücümüzü ve potansiyelimizi de insanlıkla paylaşmak. Büyük ülke olmak bunu gerektirir...

"KENDİNİ İSPATLAYAN HEM ÜLKEMİZE HİZMET EDER HEM DÜNYAYA"

Türkiye’nin gücü insanlığın hayrınadır daima. Sağlıkta madem bu kadar güç noktasına geldik diğer insanların da bundan yararlanmasının önünü açarız. Mesela şimdi bir uygulamamız başladı; Pakistan'daki karaciğer nakli ihtiyacı olan hastalar donörleriyle birlikte ülkemize geliyorlar. İlk anlaşma imzalandı ve ilk hastalarımız geldi. Malatya’da ameliyatlarını oldular. Neresi standardı yakalıyorsa orası uluslararası hizmet sahasına dahil olur. Kendini ispatlayan hem ülkemize hizmet eder hem dünyaya hizmet eder ki bu ülkemiz için hem maddi hem manevi bir kazançtır.

31 ADET ŞEHİR HASTANESİ PROJESİ MEVCUT

31 adet şehir hastanesi projesi var. İki tanesini kamu kaynaklarıyla yaptık, diğerleri dış krediyle yapılıyor. Kamu-özel işbirliğiyle yapılan bir proje bu ve 25 yıl sonra bu hastaneler bizim olacak. Bu projedeki tecrübemiz bir yere geldiğinde görülecektir ki uluslararası talepler de gelecektir.

"SAĞLIKTA ŞİDDET KONUSUNDA DÜZENLEMELER YAPILACAK"

Sağlıkta şiddet konusu sağlık çalışanlarının rahatsız olduğu konuların başında geliyor. Sağlık çalışanları, Bakanlığın bu konuya çok fazla yönelmediğini düşünüyor. Geçtiğimiz günlerde bir sağlık çalışanına yapılan saldırının ardından kınama metni yayınladınız. Bu da sağlık çalışanlarını sevindirdi. Bakanlık, bu konu hakkında daha çok aksiyon alacak diyebilir miyiz?

Yönelmiştir aslında... Ben buna katılmıyorum ama Sağlık Bakanlığı bu konuda daha çok aksiyon almalı ve alacağız da... Biz, sağlık çalışanları şiddetle karşı karşıya kaldığında hukuki desteği veriyoruz zaten. Bunlarla ilgili bir yasal düzenleme yapılmıştı, şu anda istediğimiz noktada değiliz ama tutuklu yargılanmaları gerektiren bir yasal düzenleme yapılmıştı. Ancak Ceza Muhakemesi Kanunundaki uygulamalar yüzünden pek tutuklu yargılamalar ile karşı karşıya değiliz. Önümüzdeki günlerde bu konuyu meclise getirip daha fazla tedbirleri artıracak düzenlemeleri isteyeceğiz. Ben inanıyorum ki bu konuda muhalefetin de en ufak bir engeli olmayacaktır ve desteği olacaktır. Bunu birlikte çalışacağız.

Saldırıya uğrayan hekim arkadaşlarımızı tek tek telefonla aradım. Benim başladığım dönemde de ilginçtir dört tane kardeşimize saldırı oldu. Kendilerine geçmiş olsun dileklerimi sundum, bir yardıma ihtiyaçları var mı onu sorudum, hukuki desteğimiz devam ediyor. Bir de illa kamuda çalışıyor olması gerekmez özelde de çalışan hekim arkadaşlarımız için bu tür saldırılara karşı önlem almak için gerekli düzenlemeleri yapacağız. Bu işin peşini bırakmayacağız.

BAKAN DEMİRCAN'DAN SAĞLIK ÇALIŞANLARINA VE HASTA YAKINLARINA TAVSİYELER

Vatandaşımız açısından da bir noktaya değinmek istiyorum. Çalışan arkadaşlarımız elbette yoğun yük altındalar ama onlara şu tavsiye de bulunuyorum; zamanında ve doğru bilgilendirme yapın. Bizler hekim olarak hastayı gördüğümüzde bir kanaat ediniriz. Ama vatandaş için hastası acildir. Örneğin, trafik kazası geçiren kişiler hastaneye geldi. Canı yanıp bağıran ile bağıramayan arasındaki farkı hekim bilir. Hekim önce bağıramayana bakar belki durumu daha ağırdır, solunumda bir sorun vardır diye. Ama biz sesi çok çıkanı ve bağıranı durumu ağır diye algılarız. Bunu hastanın yakını bilemeyebilir, 'Benim hastam ızdırap içindeyken neden diğer hastalara bakıyorsunuz?' diyebilir. Böyle durumda hasta yakınımızı doğru ve hızlı bilgilendirmemiz lazım. Çünkü kendini güvende hissetmeli. Hekim arkadaşlarımızdan bunu istiyoruz.

Vatandaşlarımızdan ricam ise, normal zamanlarda yapılabilecek işleri için acil bölümü kullanmasınlar. Bazen acil olmayan durumlar için kullanmış oluyoruz ama bu durum mekan ve zamanı kısıtlamış oluyor.

Bir de aile hekimliği müessesemiz var. Aile hekimliği birinci basamak hizmettir. Aile hekimliğini vatandaşlarımızın etkin kullanmasını isteriz. Mesela bir ilaç yazdırılacaksa veya ufak bir rahatsızlık varsa bunun aile hekimleriyle çözülmeye çalışılması lazım. Doğrudan acil polikliniklerine yığılırsak çalışan da hastalarımız da zorda kalıyor. Bunları siz medya olarak bilgilendirmelisiniz. Örgün eğitim kurumlarımızda da bilgilendirme yapmak lazım. Bütün vatandaşlarımıza bu şekilde ulaşmamız gerekiyor.

BAKANDAN MÜJDE! HASTANELERDE 3 DAKİKALIK MUAYENE UYGULAMASI DEĞİŞECEK

Eğitim-araştırma ve devlet hastanelerinde muayene süresinin kısalığı, hastaların sıkıntılı olduğu konulardan biri. Doktorlar da gün içerisinde fazla hasta bakmaktan şikayetçi olduklarını söylüyor. Bu durum, yüzde 70'lerin üzerine çıkartmak istediğiniz memnuniyeti olumsuz etkiler mi?

Çalışma olacak. Bir uzman hekim bir hastayla yeterli sürede ilgilenebilmeli. Birinci basamak olan aile hekimlerimiz doğru yürürse ikinci ve üçüncü basamaklarda yığılma olmaz. O zaman hekim hastaya yeteri kadar zaman ayırır ve hasta ile hasta yakını mutlu olur. Gerilimin bir şekilde azaltılması yöntemlerinden biri de budur. Hekim de neticede insan, bu kadar kısa bir sürede tanı koymakta zorlanır ve bu kişinin verimi düşer. Bunu çözmek bizim görevimiz ve çalışıp çözmemiz lazım. Belki performans sisteminin de bunun üzerinde etkisi vardır. Bunların çalışılıp çözülmesi lazım, katılıyorum. Şu anda üzerinde çalışılıyor.

SMA hastalığı, ülkemizin kanayan yarası... SMA'dan muzdarip bir kesim SGK'dan faydalanabiliyor. Diğer aileler ise seslerini duyurabilmek için seslerini medya aracılığıyla duyurmaya çalışıyor. Bu konuda yeni bir proje olabilir mi?

İnsanın vicdanı sızlıyor tabi... Böyle bir hastalığı Allah başa vermesin. Evlatla imtihan olmak zor bir şey. Bu hastalarımızın hastalıklarıyla ilgili dünya da şu anda yol alıyor. Bunlar hep deneme düzeyindeki ilaçlar. Gönül isterdi ki biz de o ilaçları üretelim. Ama şu an bu ilaçlar dışarıda üretiliyor biz o araştırmanın düzeyine daha gelememişiz demek ki.

Firmalar bu ilaçları dışarıdan da belli kurallarla ithal ediyor. Bu ilaçlar çok yaygın değil. Biz bu konuda belli düzenlemeler yaptık, bu çalışmalar devam ediyor aynı zamanda. Tip 1 SMA'lı 346 başvurudan 56 hastamız için yurt dışı ilaç kullanım uygunluğu verildi. Başvurular bir kriter içinde değerlendiriliyor o kriterlere uygun olanlara yurt dışından ilaç ithali izni veriliyor. Bu izinlerle 29 hastamız için ilaç gelmiş durumda, SGK ödüyor bunu. Diğerleri için de gelecek elbette ki... Biz güçlü bir şekilde destek veriyoruz. Medyanın hassasiyetini de saygıyla karşılıyoruz. İki gün önce Kadir bebek için medyanın hassasiyeti, Kadir Kaya'nın buraya kadar gelmesini temin etti. Biz, medyanın olumlu olarak hareket ettiği sürece milletin de bundan yararlanacağına inanıyoruz. Medya bizi takip edecek, uyaracak yeri geldiğinde de yönlendirecek.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ