Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Oray Eğin Diana… Nerede kalmıştık
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Diana’nın trajik ölümünün sorumlusu olarak yıllar içinde parmaklar pek çok kişiye doğrultuldu: bir Müslüman’dan hamile kaldığı için Kraliyet Ailesi tarafından mı öldürüldü, yoksa onu bir türlü rahat bırakmayan ve otomobilini sıkıştıran paparazzi miydi asıl sorumlu, Ritz’in barında kafayı çeken şoför mü, yoksa hayatının son anlarını birlikte geçirdiği sevgilisi Dodi Fayed mi? Netflix’in İngiliz Kraliyet Ailesi’nin 60 yılını anlatan “The Crown” dizisinin 16 Kasım’da platforma yüklenen yeni sezonunun ilk dört bölümü tek bir sorumluya işaret ediyor: Mohamed Al-Fayed.

        Tarihin akışı bazen çok küçük kararla değişir. Güney Fransa’da teknede tatil yapan Diana yakın arkadaşıyla telefonda hayatını sorgulamaya başladıktan sonra İngiltere’ye dönmeye, Dodi’yle yaşadığı yaz aşkını geride bırakmaya karar veriyor. BA uçağında yer ayrılıyor ama Dodi—elbette babasından izin alarak—özel uçakla götürmeyi öneriyor. Al-Fayed ise Paris’te durmaları, orada yüzük alınması, Dodi’nin prensese evlenme teklifi etmesi için ısrar ediyor.

        Diana, tekneden inip tarifeli uçakla Londra’ya dönse bugün hala aramızda olacaktı. Ve, kim bilir, nasıl etkin bir rolü olacaktı. Zira dizinin yazarı Peter Morgan’ın gözünden ölmeden önce hatalarından ders almaya hazır, kendisini insanlık için davalara—mayınlarla mücadele—adayan ve sonuç alan, belki de hükümet tarafından resmen görevlendirilecek bir Diana vardı. Mohamed bey hayatına girmeseydi.

        BABANIN ISRARI

        Harrods’ın eski sahibi Al-Fayed artık bütün dünyanın bildiği gibi İngiltere’de kabul görebilmek ve kendisini reddeden Kraliyet’e sızabilmek için oğlunu adeta Diana’ya peşkeş çekti. Tina Brown’ın tartışmalı “Diana Chronicles” kitabında yazdığına göre Diana’nın ilk anlarda Dodi’yle ilgilenmesinin nedeni Al-Fayed’in sonsuz imkanlarıydı. Kraliyetin korumaları, özel uçakları, saraylarından sonra benzer maddi güce sahip bir zenginle takılmak işine gelmişti.

        Dodi ve Diana aşkı hiçbir zaman ciddi değildi. Hatta tekne tatilinde çekilen ve rekor fiyata satılan öpüşme fotoğraflarını bizzat Diana’nın kendisinin organize ettiğini iddia ediyor Tina Brown—gerçek aşkı cerrah Hasnat Khan’ı, Diana’nın arkasından konuşmayan ve bu ilişkiyi para dönüştürmeyen tek kişiyi, kıskandırmak için.

        Ancak “The Crown” teknedeki aşk fotoğraflarını da Mohamed Al-Fayed’e mal ediyor. Meşhur paparazzo Mario Brenna’ya hiç kimsenin nerede olduğunu bilmediği teknenin konumunu bizzat veren o… Bu iddia hiçbir doğrulanmadı, daha doğrusu dillendirmedi bile. Ancak dizi, biraz da yaratıcı ehliyetini geniş tutarak, Diana’ya paparazzi ilgisini doruk noktasına çıkaran bu fotoğrafların çekimini, sonunda dolaylı olarak da ölümüne neden olan bu ilgiyi azdıran kişi olarak Al-Fayed’i gösteriyor.

        Dodi’nin bir türlü karakterini bulamamasının sorumlusu da Al-Fayed. Onu kıstıran, gelişmesini engelleyen, baskı altında tutan, parmağında oynatan da o.

        “The Crown” ve Peter Morgan’ın gerçeğe sadakati her zaman tartışmalı oldu. Her ne kadar kostümleri neredeyse birebir tuttursa da. Maalesef, şimdi İngiltere’de bile bir kuşak Kraliyet’le ilgili bildiklerini bu diziye borçlu. “The Crown”ı eğlenceli kılan aslında tam da zaman zaman işine geldiği gibi gerçeği eğip bükmesi.

        Prestij draması olarak başlayan dizi ilk sezonundan beri teyit edilmesi imkansız sularda yüzüyordu. Kraliçe Elizabeth ve Prenses Margaret arasında geçen ve sadece ikisinin bilebileceği bir konuşma nasıl sahnelenir başka? İkisinden biri senaristlere anlatmadı herhalde.

        “The Crown” hikayeyi ilerletmek için iki kişi arasında diyalog icat etmeyi sürdürüyor. Dizinin en izlenir ve yaratıcı anları geçmiş sezonlarda bu sahnelerdeydi. Son iki sezonda ise diyaloglar ucuzladı. Şu anda yayındaki son dört bölümde de çıta özellikle aşağıda tutulmuş gibi.

        Paris’teki Ritz Otel’de Dodi ve Diana aralarında ne konuştu? Güvenlik kameralarına takılan görüntülerden, Ritz’in yemek salonundaki tanıklardan romantik bir akşam olmadığı biliniyor. Diana’nın somurttuğu, yemek salonunda kavga etmeye başladıkları, sonra odaya çıktıkları, ardından da son anda yeniden arabaya bindikleri gibi ayrıntılar var. Ama artık hayatta olmayan iki kişinin tam olarak ne konuştuğunu bilmek elbette imkansız.

        Peter Morgan da Ritz’deki son geceyi iki yetişkin insanın olgun bir şekilde vedası olarak yorumlamış. Dodi diz çöküyor, evlenme teklif etmeye çalışıyor ama Diana onu yerinden kaldırıyor. “Evlenmemizi isteyen tek kişi baban ama bu evlenmek için iyi bir neden değil,” diyor. Daha sonra şampanya eşliğinde—Diana o gece ‘Dover sole’ yemiş—karşılıklı birbirlerine tavsiyelerde bulunuyorlar. Yolları ayrılmadan son gece helalleşen iki dost gibi. Diana babasının baskısından kurtulmasını tavsiye ediyor Dodi’ye, Dodi ise Diana’nın biraz durulmasını isliyor.

        TARİHİ BUGÜNDEN YAZMAK

        Geçmişe bugünden bakmak, bugün bildiklerimizle tarihi değerlendirmek ve yeniden yazmak ne zevkli değil mi? “The Crown”da Diana’nın ölümünden önceki son sekiz hafta anlatılırken mayın tarlalarında yürümesinden metafor yaratılıyor, hayatını kaybetmeyi bekleyen bir kurban gibi ekrana yansıyor. Oyunculuk, ışık, kostümler ve diyalog o kadar iyi ki uyduruk bir pembe dizi izlediğimizi çoğu zaman unutuyoruz.

        “The Crown” sadece Kraliyet’in tarihini değil, Peter Morgan’ın kendi tarihini de yeniden yazıyor. 2006 tarihli “The Queen” filminde Diana’nın ölümünden sonra Kraliyet’in yaşadığı varoluşsal krizi Kraliçe’nin nasıl aştığını anlatıyordu Peter Morgan. Ve bunu diziden çok daha iyi yapıyordu.

        “The Queen”de Elizabeth’e halk baskısını hissettiren Başbakan Tony Blair’di, dizide ise oğlu Charles. Ama bir de Diana’nın hayaletiyle sohbet ettikten sonra kararını değiştirmesi var. “The Crown” yer yer absürtle flört etmişti ama hiçbir zaman şimdi olduğu kadar çizgiyi aşmamıştı.

        Elizabeth toplum yas tutarken saklandığı Balmoral’dan insanların acılarını paylaşmak için Buckingham’a dönüyor ve bu kararı Diana’nın hayaletiyle konuştuktan sonra apar topar veriyor. Charles da aynı hayaletle konuşuyor ve eski eşine yaptıklarından dolayı pişman oluyor. Al-Fayed’i ise oğlunun hayaleti ziyaret ediyor, onun tavsiyesiyle Batı’dan onay beklemekten vazgeçiyor.

        Son sezonun ilk yarısı Elizabeth’in yaptığı o meşhur balkon konuşmasıyla bitiyor. Bu konuşma aynı zamanda seyrini Diana’nın belirlediği Kraliyet tarihinin bir döneminin de sonu. Aralık ayında “The Crown”ın yeni bölümleri çıkacak ve dizi de tıpkı hayat gibi Diana’sız aynı olmayacak.