Almanya’da kazanacak aday belli oldu ama aday değil. Çöken koalisyon hükümetinin büyük ortağı Sosyal Demokrat Parti (SPD) seçimde yine Şansölye Olaf Scholz’u başbakan adayı gösteriyor. Seçmen ile bazı SPD’li milletvekilleri ve parti örgütündeki bir damarın görmek istediği aday ise açık ara Savunma Bakanı Boris Pistorius. Bakanına adaylık yolunu açması için Scholz’a ağır baskı uygulandı ama sonuç vermedi. Parti içi çekişmeler, medya üzerinden atışmalar ve tepe yönetimin kararsızlığıyla geçen bu kaotik süreç, önceki akşam Pistorius’un video mesajıyla son buldu; “Başbakan adayı olmak istemiyorum, bu benim ‘bireysel’ kararımdır. Scholz çok güçlü bir başbakan ve doğru adaydır” dedi ve “topal ördek” yaftası yapıştığı halde Scholz’un adaylık yolu açıldı. Pazartesi günü resmen açıklanacak.
Kararın bireyselliği tartışmalı. İddiaya göre Pistorius’un bu açıklamayı yapması parti merkezi Willy-Brandt Haus’taki acil bir toplantıda kararlaştırılmıştı. Scholz, Pistorius ve SPD eş başkanları Saskia Esken ve Lars Klingbeil’ın yanı sıra parti genel sekreteri ve meclis grup başkanvekilinin toplantısında alınan kesin karar sayesinde ortalık yatışacaktı. Pistorius feragat etti, ancak partili yoldaşlarınca kamuoyu önünde açıkça eleştirilen Scholz’un zaten yaralı imajı daha fazla zedelendi. Hem muhafazakar hem de sola yakın ana akım medyaya göre SPD bütün zamanların en zayıf başbakan adayıyla seçime gidiyor.
Savunma Bakanı Pistorius (arkada), Scholz yararına çekildiPartililere göre bu zafiyetin sorumlusu, doğru irade gösteremeyen eş başkanlar Esken ve Klingbeil; her ikisi de “bireysel kararıyla” geri çekildiği için Pistorius’u övücü açıklamalar yaptı. Scholz’u “Sinirleri sağlam, deneyimli, emeklilik ve ücretler konusunda parti politikasına sıkı sıkıya bağlı” ideal aday olarak yeniden seçim menziline sürdüler. Scholz küskünlük ve kavgalara sahne olan üçlü koalisyonu üç yıl boyunca yönetebildiği için sinir testinden geçti, ancak aynı zamanda seçmen nezdinde çöken hükümetin çehresi oldu.
Pistorius’un adaylığı için ilk ses yükselten SPD milletvekilleri ise gelişmeyi üzüntüyle karşıladıklarını, ancak kazanmak için çaba göstereceklerini söylediler.
Üzüntü duymak için haklı gerekçeleri var; çünkü bütün anketler Pistorius’u aday gösterecek bir SPD’nin seçimde birinci parti olmasa da öne çıkacağını ve kuvvetli bir koalisyon ortağı olacağını gösteriyor. Nitekim Pistorius’un çekilmesi sonrası birlik partileri CDU/CSU’dan gelen ilk tepkiler rahat nefes alma şeklindeydi. Scholz’un ele güne karşı kendi partisince sorgulanmasını seçim kampanyasında kullanacaklarını da belli ettiler. Neticede CDU’nun lideri ve başbakan adayı Friedrich Merz anketlerde Pistorius’un açık farkla gerisinde, Scholz’un da hayli önünde.
Anket detaylarına gelince: Hangi partiye oy verdiğine bakılmaksızın halkın yüzde 60’ı Pistorius’un iyi bir başbakan adayı olacağını düşünüyor. Merz’in iyi bir aday olacağını düşünenlerin oranı yüzde 42; bu kategoride Scholz’un puanı ise sadece yüzde 21. Scholz’un bütçe krizinde kapıyı göstermesiyle koalisyondan çekilen eski Maliye Bakanı ve FDP lideri Christian Lindner’in halk desteği de eşit, yüzde 21.
SPD seçmenlerine sorulduğunda Pistorius yine açık ara fark atıyor. Sosyal demokratlara oy verenlerin yüzde 82’si “Pistorius başbakan adayı olmalı” diyor, Scholz’u tercih edenler ise yüzde 58.
Bazı yorumculara göre Scholz 23 Şubat’taki erken seçimde sandıktan bir Büyük Koalisyon’la (GroKo) çıkabileceğine gerçekten inandığı için adaylıkla ısrar etti. Der Spiegel’deki bir yorumda yer aldığı üzere hiç kimse “Olaf, bu işi unut” demedi veya yeterince vurgulamadı.
İki merkez partinin kuracağı Büyük Koalisyon için tablo müsait, CDU liderliğinde SPD ile bir GroKo çıkabilir seçimden. Son ZDF anketi CDU/CSU’yu yüzde 32, SPD’yi ise yüzde 16 bandında gösteriyor. Aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) ise yüzde 18’le ikinci pozisyonda, ancak hiçbir partinin koalisyon planında yer almıyor. Ankete göre seçmenin yüzde 60’ı GroKo tercih ediyor. CDU ve Yeşiller’in “Siyah-Yeşil Koalisyonu” yüzde 28 puan topluyor. Tabii geleneksel tercih “Siyah-Sarı Koalisyon”dan yana; CDU/CSU ile Hür Demokrat Parti FDP koalisyonlarının Helmut Kohl zamanlarından hatırlanacağı üzere köklü bir geçmişi var, ancak “Trafik Işığı Koalisyonu”nu dinamitleyen Lindner’in partisi FDP yüzde 4’le anketlerin son sırasında.
Çöken koalisyonun aktörleri: Christian Lindner (FDP), Olaf Scholz (SPD) ve Robert Habeck (Yeşiller)Bazı haberlere göre eski Maliye Bakanı Lindner 2025 bütçesine ek harcamalara karşı çıkarak koalisyon krizi yaratırken, aklında bir erken seçim ve CDU/CSU ile koalisyon planı vardı. Hatta CDU lideri Friedrich Merz de bu tasarımdan haberdardı. Ancak birlikte kuracakları koalisyon için gerekli FDP oyları nereden gelecek belli değil. Koalisyonun çöktüğü akşam iki partiden bazı isimlerin Berlin’de bir evde buluşup şerefe kadeh kaldırdıkları söylentisi de dolaşıyor. Şu sıra ortaklığa istekli görünseler de 2009-2013 arası son koalisyonları tatsız geçmişti; Liberaller CSU’yu “Yaban domuzu” diye anarken, karşı taraftan “Hıyar sürüsü” lafını işitmişlerdi.
ŞANSÖLYE MERZ NEYİ FARKLI YAPACAK
Neticede CDU/CSU anketlerde güçlü pozisyonda ve krizdeki SPD’nin Scholz’u yeniden aday göstermesi sayesinde çok uzun zamandır başbakan olacağı günü bekleyen Friedrich Merz’e gün doğdu.
CDU lideri Friedrich MerzMerz 2002’de parti lideri Angela Merkel tarafından Bundestag grup başkanlığından alınınca siyasete küserek aktif politikadan çekilmişti. Merkel’in 16 yıl süren iktidarı sonrası siyaseti bırakmasıyla birlikte Merz geri döndü ve 2022’de CDU lideri seçildi. Scholz koalisyonu dağıldığı dakika erken seçim çağrısı yaptı ve artık önümüzdeki bahar aylarında başbakanlığa hazırlanıyor.
Görevde Merz’i bekleyen acil konular: Düzensiz göçle mücadele, savunma harcamaları, vatandaşlık parası / vergiler, iklim ve enerji politikaları. Öncelikle neden daha güçlü bir orduya ve daha fazla savunma harcamasına ihtiyaç duyulduğunu halka anlatması gerekiyor. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası Scholz hükümeti ordunun modernizasyonu için 100 milyar Euro’luk bir fon oluşturmuştu; 2027 sonunda bu fon tükenecek. Merz ekibinin 300 milyar Euro tutarında yeni bir fon planladığı söyleniyor. Ayrıca ABD’nin yeni Başkanı Trump’ın Avrupa’dan, özellikle de Almanya’dan daha fazla savunma harcaması isteyeceği aşikar. Ukrayna politikasına gelince; Scholz, Rusya içlerini vurabilecek menzile sahip Taurus füzelerini Kiev’e vermemekte kararlıydı. Merz’in böyle bir kırmızı çizgisi yok.
Merz, orta sınıfla işletmelerin vergi yükünü hafifletmeyi planlıyor, ancak kararlı uyguladığı takdirde devletin 30 milyar Euro kaybı olacak. Scholz hükümetini bitiren borç freni krizine o da saplanacak. Bu nedenle KDV artışı seçenek olabilir. Merz, çalışabilir durumdaki 1.7 milyon kişinin vatandaşlık parasını kesmeyi planlıyor. Çifte vatandaşlık da kural olmaktan çıkarılıp, istisnaya dönüştürülecek.
MERKEL: TAZYİKLİ SU SIKTIRAMAZDIM
Friedrich Merz’in seçim kampanyasındaki öncelikli vaadi, düzensiz göçe karşı sınırlarda sertlik göstermek olacak. Merz, yıllar süren husumetin ardından Merkel’e artık küskün olmadığını söylüyor ama göç politikasını eleştirmekten de geri kalmıyor; ona göre Merkel’in 2015’teki göç krizinde açık kapı politikası yanlıştı. İltica talebinde bulunan yüz binlere bir de bir milyonu aşkın Ukraynalı eklenmişti. Göçmenler iç güvenlik sorunu haline gelmişti.
Scholz hükümeti gerçi sınırlarda kontrole başlamıştı, ancak Merz Suriyeli ve Afgan göçmenlerin iltica başvurusu alınmadan direkt sınırdan geri çevrilmesi için hükümete baskı yapıyordu. CDU’da bazıları, Merkel’in “Bunun da altından kalkarız” diyerek sığınmacılarla selfie'ler çekmesi yüzünden ülkenin cazibe merkezi haline geldiğini düşünüyordu. Merz’e göre sınırlarda sertlik gösterilmesi sayesinde Almanya’yı hedefleyen göçmenlerin umutları kırılacaktı.
Merkel'in Berlin Spandau'da Suriyeli göçmenle selfie'si (10 Eylül 2015)Bu suçlamalara Merkel’in cevabı var. Der Spiegel’deki röportajda açık kapı politikasının nedenlerini anlatıyor: “Avrupa’nın büyük değerleri ve insanlık onuruna dair bütün o konuşmaların inandırıcılığının kalmayacağını hissetmiştim. Sınırda insanlara tazyikli su sıkmak bana göre korkunç olurdu ve çözüm de getirmezdi.”
Merkel’in “Freiheit” (Özgürlük) başlıklı otobiyografisi gelecek hafta piyasaya çıkacak. 2015’te Macaristan’daki çaresiz göçmenlerin halini, Berlin Duvarı yıkılmadan önce Prag’daki Batı Almanya elçiliğine sığınan Doğu Alman vatandaşlarını hatırlattığını yazıyor kitapta ki, kendisi de Doğu Alman vatandaşıydı. Der Spiegel’de kitapla ilgili soruları yanıtlarken selfie suçlamasına da yanıt veriyor Merkel: “Dost bir yüz kimseyi memleketinden koparmaz. Doğu Almanyalı birçok sığınmacıyı tanırım. Hiçbiri Helmut Kohl ile tokalaşmak için yollara düşmemişti.”