Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Keşfet Resmi İlanlar

Arif HÜR / HABERTÜRK MAGAZİN

Medyada çeyrek asrı geride bırakan Jülide Ateş, “Geçen yıllar içerisinde kendimi koruma ve kollama güdüsü geliştirdim” diyor. SHOW TV Ana Haber’in usta sunucusuyla medyayı, ülkenin durumunu, gelecek planlarını ve aile hayatını konuştuk.

Haziran ayından beri Ramazan Kurnaz yönetimindeki SHOW TV Ana Haber’i sunan ve meslekte çeyrek asrı geride bırakan usta spikerle oksijenin ve yeşilin bol olduğu Göktürk’te buluştuk. Jülide Ateş ile medyayı, ülkenin durumunu, mesleğe ilişkin gelecek planlarını, güzellik unvanının sonuçlarını, ailesini, İngilizce konusunda yaşadığımız çıkmazı ve Ahmet Hakan’ın uğradığı saldırıyı konuştuk...

Hazirandan beri SHOW TV ekranlarında ana haberi sunuyorsunuz. Kısa sürede izleyicilerin sizi benimsediğini görüyoruz.

İzleyicilerin bu refleksini ben de hissettim ve çok mutlu oldum. Ana haber bana yabancı bir kavram değil. Büyük bir kanalda ana haber sunmaya başlamak ise ayrı bir heyecan. SHOW Ana Haber’i sunmaya başladığım günden bu yana o kadar olumlu tepkiler aldım ki, bu tepkileri görünce içimden “Demek ki bir vefa duygumuz oluşmuş” dedim. Dile kolay 1992’den beri ekranlardayım.

‘MEŞHURLUK GÜZEL DEĞIL’

Yeni yayın dönemi gergin atmosfer nedeniyle yorucu seyrediyor. Bu yoğunluğun üstesinden gelecek düzeyde bir tatil fırsatınız oldu mu?

Yazın benim için uzun sayılabilecek üç haftalık bir tatil süreci geçirdim. İki hafta Fethiye’de, bir hafta Singapur’da geçirdim. Bünye o kadar çalışmaya alışmış ki, tatil uzun geldi. Rutinden çıktığım zamanlarda bocalıyorum. Üretmem ve güne bir amaçla başlamam lazım. Yavaş yavaş emekliliğimi de dizayn etmem gerekiyor

Ne zaman bırakmayı düşünüyorsunuz?

İnsanlar sosyal medyada “Ne zaman gençlerin önünü açacaksın?” şeklinde mesajlar atıyor. Tadında bırakmak lazım. Bir taraftan yurtdışındaki örneklere bakıyorum. Spikerler en verimli oldukları 50-60 yaşlarında ekranda boy gösteriyorlar. Haber başka bir şey, şov dünyası gibi değil. Bazen “Yeter mi acaba?” sorusu beni dürtse de her masaya oturuşumda ‘Şükürler olsun bugün de haber sunuyorum diyorum. Kabloların ve stüdyonun kokusu, yayına girmeden önceki sessizlik, rejiden kulağıma gelen komut bana canlı olduğumu hissettiriyor. Masaya aşkla oturuyorum, aşkım bittiğinde köşeme çekilir, İstanbul’a alternatif arınmış ve sade bir hayat kurabilirim. Biraz daha var sanki.

Bu mesleğe “Güzel kadın” unvanıyla başlamanın sancılarını çektiniz mi?

Güzel kadın sıfatıyla başlayınca kimse eğitiminize, bildiğiniz dile, hayat görgünüze bakmıyor. Duygusaldır, vefa duygusu vardır, orta sınıf bir aileden geliyor denmiyor. Kapris, kibir ve aşırı güven gibi duygular benden uzak olmasına rağmen can acıtmadan çok çektim. Meşhurluk çok güzel bir şey değil, bir daha hayata gelsem “no name” (isimsiz) bir insan olmak isterdim. Türkiye güzeli algısı diğer renklerimi bertaraf ediyor. Halbuki o kadar çok rengim var ki. Ufak bir örnek: Bir tarafım Elazığlı bir tarafım New York’lu...

‘SADE HAYAT CAZİP GELDİ’

Günümüzde güzel seçilenlerin neredeyse hepsi yoluna oyunculukta devam ediyor...

Bana da o dönem oyunculuk ve şarkıcılık teklifi geldi. Hâlâ da Linkedin aracılığıyla diziler için oyunculuk teklifi geliyor. Oyunculuğu düşünmüyorum.

Televizyon dünyası bugüne kadar pek çok kişiyi öğüttü. Siz bu dünyada neredeyse hiç raydan çıkmayıp hep ekranda oldunuz. Bunu nasıl açıklarsınız?

İnsanın kendisini bulması için biraz savrulması gerekir. Bu zamana kadar majör bir hata yapmayışımı bir hata olarak niteliyorum. Genç kızlığımı genç kız gibi yaşayıp, genç kadınlığımı genç kadın gibi yaşayıp merkezimi bulmam gerekiyordu. Bu yanlış bir kader dizaynıydı. 20’li yaşlarım genç kız gibi geçmeliydi. Ama bu görev gelmişti bir kere... Güzelliğin yeterli olmadığının farkındaydım. 20’lerimde giydiğim bu ceket bana ağır geldi ama gelinen noktada 44 yaşındayım ve şu an bu ceketin içerisi kas dolu. Ceketin içerisinde gizli kaslarım ve kanatlarım var.

İnsanlar genelde “Hayat kırkından sonra başlar” der. Buna katılıyor musunuz?

40’lı yaşlarımda kendimi buldum ve çok sevdim. 20’li ve 30’lu yaşlarda gelecek kaygısı kafanızı kurcalıyor. Ama 40’tan sonra bunlar geride kalıyor. Yörüngeye girdiğim yaştayım, keyfini çıkarıyorum. 40’larım 20’lerimden çok daha iyi geçiyor. Toyluklarım ve endişelerim yok.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ