X

Günün gelişmelerini anlık takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

Takipte Kalın

HT MAGAZİN / Ece SARUHAN

Yıllardır şarkılarıyla “İnsanlıktan taraf olmalıyız” diyen Yaşar Kurt, bu kez ‘Ben İyi Biri Olmadan Önce’ adlı oyunla tiyatro sahnesinden insanlara iyilik kavramını sorgulatacak. Ciddi bir tiyatro geçmişi olan Kurt, “Hâlâ delirmediysem tiyatro sayesinde” diyor.

"HALA DELİRMEDİYSEM TiYATRO SAYESiNDE"

Yıllardır şarkılarıyla “İnsanlıktan taraf olmalıyız” diyen Yaşar Kurt, bu kez ‘Ben İyi Biri Olmadan Önce’ adlı oyunla tiyatro sahnesinden insanlara iyilik kavramını sorgulatacak. Ciddi bir tiyatro geçmişi olan Kurt, “Hâlâ delirmediysem tiyatro sayesinde” diyor ‘GÜNEŞ Kokusu’ adlı albümünü çıkardığında tanıştım Yaşar Kurt’la. Kendisiyle yaptığım röportajda, “Sanat öyle güzel bir heyecan ki insan onu çocukluğuyla özdeşleştirebilir. Çocukluğumuzda oynadığımız oyunlar gibi; onlar kadar heyecan verici, yaratıcı ve eğitici. Bu heyecanı paylaşmak dünyanın en zor ama en önemli şeyi. ‘Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için’ sözüne inanıyorum. Ayrımları bir kenara bırakıp birlikte hareket edebilmeliyiz. İnsana sadece insan olduğu için saygı duyan bir ülke yaratmak zorundayız. Şarkılarımla ‘İnsanlıktan taraf olmalıyız’ diyorum. Gökyüzünden hepimiz için barış diliyorum. Kendimizle, doğayla, öfkelerimizle, zaaflarımızla, insanlığımızla ve başkalarıyla barışalım” demişti bana.

‘İYİLİK YETMEZ DOĞRU İNSAN OLMALIYIZ’

Aradan 4 yıl geçti, maalesef insanlıktan taraf olmaktan giderek uzaklaştığımız gün gibi ortada! Yine o röportajda söylediği gibi en ciddi yaralar çocukluğumuzda ve çocuklarımızda açılıyor hâlâ Belki de bu yüzden Yaşar Kurt bugünlerde çocukluk rüyasıyla, tiyatroyla yeniden sarmaş dolaş olmuş durumda. Cibali Oyuncuları’nın kurucusu Şerafettin Kaya’nın yazdığı ‘Ben İyi Biri Olmadan Önce’ adlı oyun çok etkilemiş onu. Önümüzdeki sezon bu oyunla tiyatro sahnesinde olacak.

Oyunun metninden hareketle, “İyi insan kimdir acaba? Bir ağacın altına gövdesini seren mi yoksa iyi biri olduğunu söyleyip ağaçlara hiç bakmadan giden mi?” diyor ve ekliyor: “Biz bakmadan giden insanlara dönüştük. Ruhunu yitirmiş, duyarsız bir toplum olduk. Brecht ‘İyi insan olacağınıza, öyle bir yere götürün ki dünyayı iyilik beklenmesin’ der. İyilik çok müdahalesiz bir şey. O yüzden doğru insan olmalıyız. Doğru karar vermeli, sorumluluk almalı, doğru olmadığını gördüğümüz şeylere müdahale etmeliyiz. ‘Ben İyi Biri Olmadan Önce’yi izledikten sonra herkes iyiliği tekrar sorgulayacak. Umarım en azından kendi kapısının önünü süpürecekler olur...”

‘CİDDİ BİR BİRİKİMİM VAR’ 

Sizi müzisyen kimliğinizle tanıyoruz ama tiyatro geçmişiniz de var. Ne ara ve nasıl girdi tiyatro kanınıza?

Tiyatroya 1985’te okuduğum lisenin tiyatro kolunda başladım. İlk yıl oyunculuk, sonra yönetmenlik yaptım. Çocuk tiyatrosu geçmişim oldu. Sonrasında İstanbul Sahnesi adlı amatör grupta oyuncu, yönetmen yardımcısı ve müzik direktörü olarak çalıştım. Tiyatro Stüdyosu’nda, Tiyatro Ayna’da oynadım. Ardından yurtdışına gittim. Türkiye’deki tiyatro serüvenim 1993’te bitti. 

Peki ya yurtdışı ayağı nasıldı?

Berlin’de bir modern sanatlar merkezinin tiyatro bölümünde çalıştım. Almanca, Türkçe, İspanyolca ve İngilizce metinler seslendiriyor, sahneliyorduk. Konularımız daha çok Batı toplumunun tabularıyla ilgiliydi. Tiyatroyla ilgili konservatuvar eğitimim yok ama 10 yıllık bir laboratuvar sürecinden geçtim. Üniversitede ders veren çok değerli hocalarla çalıştım, Berlin Ensemble’daki provaları takip ettim. Albümlerim yayınlanmaya başlayıp şarkılarım biraz popüler olunca konserler vermek için Türkiye’ye döndüm. Yurtdışındaki tiyatro çalışmalarım böylece bitti. 20 yıla yakındır Türkiye’de sahnedeyim ama tiyatrodan uzağım. 

Müzik aşkı baskın mı çıktı?

Biraz koşullarla alakalıydı. Tiyatrodan para kazanılmıyordu. Müzik daha bireysel bir iş. Tiyatroda her zaman istediğiniz metni sahneleme imkânınız olmuyor. Özgürlük müzik alanında biraz daha ağır bastığından müziği tercih ettim. Tiyatroyla ilgili çok ciddi bir birikimim var ama bugüne kadar ortaya koyacak fırsatım olmamıştı.

Bu süreçte tiyatroyla ilgili teklifler aldınız mı? Neden Şerafettin Kaya ve Cibali Oyuncuları’yla çalışmayı tercih ettiniz?

Çok teklif aldım. Bu kez benim hevesimle teklif çok üst üste düştü. Bir süredir ben de yeni metinler çalışıyorum, yazıyorum. Hatta Berlin’de bir tiyatro bana bir oyun sipariş etti. Onu yazmakla meşgulken, Şerafettin aradı. Kendisiyle tiyatroda olmadığı dönemlerden tanışırız. Hevesi çok hoşuma gitti. Onun hevesiyle benim birikimimi bir araya getirip bir süreç başlatabilmek umuduyla yola çıktık. Bir süredir metin üzerinde çalışıyoruz.

‘BOYUN BORCUMU ÖDEMEK ISTIYORUM’ 

İyi insan olmayı şarkılarınızdan sonra ‘Ben İyi Biri Olmadan Önce’ ile sorgulayacaksınız. Oyun nasıl ele alıyor bu konuyu?

Şarkılarımda da sorguladığım iyi insan olma kavramını Şerafettin muhteşem şairliğiyle bireysellik, hayat ve ilişkiler üzerinden işlemiş. Karakterlere çok güzel yönler vermiş. Metin bana çok sempatik geldi. Oyunda şarkılarımı da kullanabiliriz hatta yeni şarkı yapabilirim. Oyun insanın hayatını sorgulamasını ele alıyor. Belli bir hayatı paylaşan bir çift, bir de kendi hayatını sorgulayan yalnız ve hırçın bir adam var. O adamı ben oynayacağım. Adamın sanrılarından tartışma çıkıyor ve herkes kendi hayatını sorguluyor. Bu insan daha önce iyi biri olmadığını düşünüyormuş, sonra iyi biri olmaya karar vermiş ama işler hâlâ yolunda gitmiyor. İyiliği nesnelleştirmeye çalışarak anlatan bir oyun. İnsanların iyi biri olma konusundaki düşüncelerini sorgulayacak. 

Bu kadar iyilik dedikten sonra tiyatronun iyileştirici gücünü de sorayım size. Sizin hayatınıza ne kattı bu güç?

İlk kez ortaokulda tiyatroya gittim. Oyun bitince yanımdakilere üzüntüyle “Bitti mi?” demiştim. Tiyatro bitmemesi gereken bir rüya olarak girdi hayatıma. Hâlâ da bana o ilk günkü hazzı veriyor. Bugün hâlâ intihar etmediysem, hâlâ yaşıyorsam, hâlâ delirmediysem bunda geçmişte yaptığım tiyatronun büyük katkısı var. Kendime, insana ve topluma bakış açımı belirlememde tiyatronun çok ciddi katkısı oldu. Besteciliğimi de çok besledi. Birey ve sanatçı olarak kendimi var etme sürecim tiyatronun içinde gerçekleşti. Bu yüzden tekrar tiyatroya dönüyorum, belki de boyun borcumu ödemek için.

'Tiyatro binalarını yok etmek cahilliktir'

Günümüzde tiyatromuzun en büyük sıkıntısı ne sizce?

Tiyatro binaları ve tiyatroya verilen kaynaklar yok edildi. AKM çürüyor. AKM gibi mimarisiyle, oyuncuya ve seyirciye olanaklarıyla muhteşem bir bina yaratabildiniz mi ki AKM’yi yıkacaksınız? Tiyatro binalarını yok etmek cahilliktir.

Türkiye’de tiyatroyu bırakışımın nedeni biraz da altyapı sorunlarıdır. Bu saçmalıklar içinde sanat yapamazsınız. Tiyatro binası yapmıyoruz. Tek gündemimiz parkları yıkıp yerlerine cami ve alışveriş merkezi yapmak. Söz söylediğinde de “Din düşmanı mısın?” deniyor. İnsanlık suçu sayılacak söylemlerle karşılaşıyoruz. Bu kadar alışveriş merkezi, otel, otopark ne olacak? İnsanı insan yapan şeylere yönelelim biraz. Tiyatro bütününde bir beyin cimnastiğidir. Okumaktan daha etkilidir. Zaten bu yüzden susturulmaya çalışılıyor.

"Devlet hiçbir zaman sanatla dost olmadı"

Yurtdışında tabularla ilgili oyunlar sahnelediğinizi söylediniz. Türkiye’de sanatın üzerindeki baskı bitmiyor. Bu sene tiyatroda sansür çok konuşuldu. Bu, ne hissettiriyor size?

Bu ülkenin siyasal iktidarı, devlet hiçbir zaman sanatla dost olmadı. Bu geçmişte ideolojik nedenlerden kaynaklanıyordu, şimdi dini nedenlerden kaynaklanıyor. Bu ülkede devletle sanatçı arasında hiçbir zaman doğru bir ilişki kurulmadı. Bugün için heykelleri yıkmak, sansür istemek, sanatçıları ‘Siz kimsiniz?’ diye aşağılamak gibi çok daha acı bir tablo var. Birtakım yeteneksiz ve kifayetsizler sanatçı diye karşımıza çıkarılıyor. Şaşırmıyorum, bunları hep yaşadık ama şu andaki durum gerçekten iç karartıyor.