Evde yemek yapmanın çevreye etkisi nedir?
Gıda israfı, sera gazı emisyonunun yaklaşık %10'undan sorumlu tutuluyor. Çöpe giden her bir yiyecek, kıymetli arazilerin ve su kaynaklarının bir hiç için kullanılması demek..
Pazardan olgun bir muz almanın ya da mangal sezonu açıldığında ateşte bir şeyler pişirmenin dünyayı etkileyebileceğini hayal etmek biraz zor. Ancak önemsiz görünen bu tüketim eylemleri kolektif şekilde bir araya geldiklerinde, kutupların dondurucu buzullarından Amazonların bereketli ormanlarına kadar çevremizi etkileyen birtakım olumsuz etkileri beraberinde getiriyor. Evet, bir parça et pişirmenin dünya ormanlarını nasıl etkilediğini anlamakta zorlanabilirsiniz ama tüm bu yükün altında kalanın tabiat ana olduğunu anlamak zor değil.
Gerçek şu ki, dünya atmosferine salınan siyah karbon emisyonun çoğu, özellikle de kömür, odun ve hayvan tezeğinin kullanıldığı verimsiz pişirme yöntemlerinden kaynaklanıyor. İnsanoğlunun besinleri pişirme metotları, atmosfere sera gazı, karbondioksit ve kısa ömürlü çevre kirleticiler olarak bilinen bileşenlerden yayıyor. Nihayetinde, bu bileşenler, iklim değişikliği gibi yıkıcı çevresel etkilerin gittikçe daha da hızlanarak artmasına sebep oluyor. Örneğin bu verimsiz pişirme yöntemleri özelikle kutuplardaki deniz buzullarının erime hızına negatif yönde katkıda bulunuyor. Ayrıca odunla yemek pişirmek için hazırlanan yakıtların yaklaşık %34’ünün sürdürülebilir olmadığı biliniyor – ki bu durum da ormanların yıkım hızını arttırıyor.
Mesele yalnızca insanların yemeklerini günlük ya da haftalık olarak nasıl pişirdikleri değil. İnsanların gıdayı yemesi, tüketme biçimi ve hatta satın alması bile israf dolu bir süreç. Çünkü dünya genelinde tüketim amacıyla üretilen gıdaların yaklaşık %40’ı tamamen ziyan oluyor. BM Çevre Programı (UNEP)’na göre, yalnızca 2019 yılında, tüketicilere satılan yaklaşık 931 milyon ton gıda ürünü çöpe gitti. İsraf, dünya çapında gittikçe artan gıda krizi korkusunun altta yatan en büyük sebeplerinden; aynı zamanda da hem büyük bir para ve kaynak israfı hem de ciddi bir sera gazı sebebi.
“Gıda kaybı ve israfı, sera gazı emisyonunun yaklaşık %10’undan sorumlu tutuluyor. Çöpe giden her bir yiyecek, kıymetli arazilerin ve su kaynaklarının bir hiç için kullanılması demek,” diyor UNEP yöneticilerinden Inger Anderson.
Tüm bunlar kulağa biraz kasvetli geliyor. Yine de gittikçe şiddetlenen iklim değişikliği ve gıda israfı gibi problemlerle mücadele etmede tüketicilerin yapabilecekleri bir şeyler olduğunu unutmamak gerekiyor. “Gıda kaybına ve israfına ciddi bir darbe indirmek hem iklim değişikliğini yavaşlatacak hem de doğayı koruyup gıda güvencesini arttıracak. Acilen eyleme geçmeyi gerektiren ciddi bir noktadayız artık,” diyor Anderson.
Tüketiciler olarak israfsız mutfak uygulamalarına ilişkin yolları benimseyebilir, yemek pişirmenin daha basit yollarını bulabilir ya da hem lezzetli olup hem de sürdürülebilir ve çevre dostu gıdalara yönelebiliriz. Örneğin büyük, kapsamlı fırınlar kullanmak yerine, mikrodalga ya da airfryer gibi daha küçük çapta araçları tercih edebilirsiniz. Bu gereçler, aşırı enerji ya da elektrik ihtiyacı olmadan, makul derecede yüksek ısılarda yemek pişirmek için gayet yeterli.
Dahası, kilerinizi organize ederken ve yiyeceklerinizi depolarken cam kavanoz ya da sert plastik kaplar gibi geri dönüştürülebilir kaplar kullanabilirsiniz. Hatta mümkünse eğer, yiyeceklerinizi buzdolabında muhafaza ederken plastik içerikli ürünler yerine, plastik içermeyen balmumu ambalaj kağıtları ya da geri dönüştürebilir kâğıt ürünler tercih edebilirsiniz.
Biraz fark yaratmak ve yeşil dünyanın korunmasına biraz da olsun katkıda bulunmak isteyenlerden misiniz?
O halde yemek yaparken şu basit ama etkili çevre dostu önlemleri almayı deneyebilirsiniz: