Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nasuhi Güngör Erdoğan, Diyarbakır'dan kime mesaj verdi?

        Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır mitinginde yapacağı konuşma, kuşkusuz pek çok açıdan merakla bekleniyordu. Bir yandan CHP-DEM ittifakına, diğer yandan bölgeye yönelik mesajları. Tüm bunların 1 Nisan sonrası siyasete yansımaları.

        Ancak bunları sıralarken şunu da gözden kaçırmamak gerekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendi gündemini inşa etmekten ve bunu aynı çizgide tekrar tekrar ortaya koymaktan hiçbir nedenle vazgeçmiyor. Siyasi geçmişine bakınca başarısının belki de en önemli nedenlerinden birisinin, bu tarzı ve üslubu olduğunu söyleyebiliriz.

        Gelelim konuşmanın ayrıntılarına. İzninizle çok sayıda alıntı yaparak bazı başlıklar aktarmak istiyorum. Önceki yazıda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın DEM’i eleştirirken, partiye oy veren seçmenleri bunun dışında tuttuğunu ifade etmiştim. Dilerseniz konuşmaya bu pencereden bakalım:

        “Kent uzlaşısı adı altında kirli bir ittifak kurdular. Ama her iki partideki bir avuç siyaset baronu dışında ne olup bittiğini kimse bilmiyor."

        Devamı da vardı bu yaklaşımın:

        "Evet, tek sermayesi sizlerin oyları olan DEM, benim Kürt kardeşlerimin iradesini işporta pazarına çıkarmıştır. Dikkat ederseniz, bu pazarlıkta siyasi kazanım hesabı yok, eser ve hizmet derdi zaten yok. Sadece birilerinin ihtirasları uğruna yapılan kirli pazarlıklar var."

        “CHP IRKÇI AÇIKLAMALARA SESSİZ KALDI”

        Erdoğan’ın konuşmasında Afyon’da CHP adayının DEM’e yönelik açıklamaları da yer buldu. DEM’in, “CHP'li yöneticilerin buram buram faşizm, ayrımcılık ve ırkçılık kokan açıklamaları” karşısında "süt dökmüş kedi misali" sesini çıkarmadığını ifade etti.

        "Bırakın ayrımcılığa itiraz etmeyi, kendi seçmenlerinin çiğnenen haysiyetini savunacak iki cümle dahi kuramıyorlar. Açık ve net söylüyorum, Kürt kardeşlerim böyle bir istiskali, böyle bir aşağılanmayı, böyle bir hakareti, bu şekilde yok sayılmayı asla hak etmiyor."

        Eğer bu konuşmada bir tek bölümün altını çizmek gerekirse şu cümleleri aktarırdım: "Sizi güya ağaların, şıhların, derebeylerin, devletin zulmünden kurtarma vaadiyle, demokratik siyaset palavralarıyla oylarınıza ipotek koydular. Şimdi bu ipoteği tahsile koyarak, aslında tek parti faşisti CHP'den ve onun hastalıklı uzantılarından bir farkları olmadığını gösterdiler."

        DİYARBAKIR CEZAEVİ

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasında geçmişin büyük acılarında önemli bir yeri olan Diyarbakır Cezaevi de yer buldu. “Onlar, Diyarbakır Cezaevinin edebiyatını yaparken, biz burayı şehrimize yakışır bir müzeye ve kültür merkezine dönüştürmedik mi?”

        HAK VE GÖZGÜRLÜK ÇITASI

        Şu günlerde giderek sıcaklaşan bir tartışma takip edenlerin malumu. İstanbul başta olmak üzere kent uzlaşısı adı altında yapılan ittifaka, DEM çizgisinde siyaset yapan pek çok isimden sert tepkiler geliyor. Bu tepkileri kendi politikasına tehdit olarak gören DEM yönetiminden kimi isimler, meseleyi “Erdoğan’a güvenilmez” yaklaşımıyla örtme gayretinde.

        Gerçekten soralım. Kim kime güvenecek acaba? Bu noktada herkes bir hakkı teslim etmek zorunda. Türkiye’nin en zor dönemlerinde, üstelik devlet içindeki bazı vesayet odaklarının direnişine rağmen hak ve özgürlükler çıtasını yükselten, bu uğurda her bedeli ödemeye hazır olduğunu söyleyen hep Tayyip Erdoğan oldu. O nedenle dün Diyarbakır’da söylediği şu sözler, o hakkı teslim etmeyenlere yönelik bir hatırlatmaydı:

        “Onlar, baskıyla, tehditle, şiddet kullanarak, can alarak, kan dökerek iradenizi haczederken, biz hak ve özgürlükleri genişleten sessiz devrimlerle, eşi benzeri görülmemiş reformlarla demokrasiyi güçlendirmedik mi?"

        Bu sözlerinin devamında da yine cesur ve açık bir çağrısı vardı Cumhurbaşkanı’nın:

        "Şayet bu söylediklerimizde eksik, hata, yanlış varsa, dilediğiniz tasarrufu yapma hakkına sahipsiniz. Ancak bu söylediklerimiz doğruysa, gelin yeni bir dönemin kapılarını birlikte aralayalım. Gelin, el ele, gönül gönüle verip Türkiye Yüzyılı'nı birlikte inşa edelim."

        ÇAĞRININ MUHATABI KİM?

        Diyarbakır konuşmasında verilen mesajlar her bakımdan açıktı. Muhatabı sadece toplum olan; gayrı meşru araçlar ve yöntemlerle siyaset yapan tüm muhatapları reddeden bir yaklaşım.

        “Biz, zihni özgür, vicdanı özgür, ahlakı kamil herkesle oturur konuşuruz. Terörün her çeşidine mesafe koyan herkesle oturur konuşuruz. İpleri başkalarının elinde olmayan, kirli çıkar ilişkilerinin içinde kaybolup gitmemiş herkesle oturur konuşuruz."

        MARJİNAL İDEOLOJİLER VE KÜRTLER

        Esasen uzun zamandır tartışılan bir başka konuya da göndermede bulundu Erdoğan. DEM çizgisindeki partilerin, belli marjinal yapıların kontrolünde olması. İstanbul üzerinden bu konuda Kürt seçmenlere çağrıda bulundu:

        "İstanbul'da ne kadar marjinal ideoloji mensubu varsa hepsini getirip Kürt kardeşlerimin başına patron yapanlarla artık gidilecek bir yol kalmadığına inanıyoruz. İnşallah 31 Mart, Kürt kardeşlerimizin tüm tasallutlardan kurtulup, özgür iradeleriyle kendilerinin ve şehirlerinin geleceğine karar verecekleri bir dönüm noktası olacaktır."

        Sıkça vurguladığım gibi, siyasetin asıl gündemi er geç kendisini güçlü biçimde hissettirecek. Bu sürecin yerel seçim sonuçlarıyla kuvvetli bir bağı olacağı açık. Ancak tümüyle bu sonuçlar üzerinden tartışılamayacağını, kafamızı kaldırıp yakın coğrafyamıza biraz bakan herkes görebilir.