Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nasuhi Güngör AK Parti, Kürtler ve yeni tartışmalar

        Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul mitingine dair aktardığımız notlara devam edelim.

        Pazar günkü konuşmada Cumhurbaşkanının CHP-DEM ittifakına değinmemesi üzerinden bazı değerlendirmeler yapılıyor.Hiç sözü dolaştırmadan anlatmakta yarar var. Buradan yola çıkarak gizli birtakım pazarlıklar veya arayışlar üretmek isteyenlerin hevesleri boşa çıkar. Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP-DEM arasında özellikle İstanbul’u merkeze alan işbirliğine, daha ortaya çıktığı andan itibaren net bir duruş sergiledi. Nitekim Tokat mitinginde de bu eleştirilerini sürdürdü.

        Asıl tartışılması gereken, muhataplarının özellikle de CHP ve Ekrem İmamoğlu’nun bu ittifakı “aslında var, ama yok” çizgisinde tutma gayretiydi.

        Durum gayet açık. CHP ve DEM İstanbul’un ilçelerinden, belediye meclis üyeliklerine ve büyükşehir desteğine kadar geniş bir alanda ittifak yaptılar. Adını “kent uzlaşısı” yapmaları bu gerçeği değiştirmiyor. Mersin ve benzeri örnekler de bu ittifakın görünenden daha geniş olduğunu gösteriyor.

        Erdoğan, ilk andan itibaren bu konudaki tavrını korudu ve söz konusu işbirliğini sert biçimde eleştirdi. Fakat burada hiçbir zaman DEM’e oy veren seçmeni hedef alan bir yaklaşım içinde olmadı. Partinin karar mekanizmasının meşru siyasetin sınırları içinde işlememesi, terör örgütüyle olan mesafesizlik ve yakınlık, dolayısıyla burada üretilen siyasetin Türkiye açısından oluşturduğu tehditler eleştirildi.

        Bunların ardından şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul mitinginde bu başlığı tekrar ifade etmemesi, bir tavır değişikliğine ya da arayışa işaret etmiyor. Kendisini Kürtleri temsil ediyor gibi sunma gayretinde olan yapılara yönelik tavrında milim değişiklik yok. Ancak asıl önemli olan AK Parti’nin her kesimden olduğu gibi Kürt vatandaşlarımızdan da milyonlarca oy almaya devam etmesi. Siyasi merkezin ana aktörü olan bir parti ve liderinin, terörü Türkiye’ye karşı bir tehdit olarak kullananların tüm gayretlerine rağmen bu gücünü ve kuşatıcılığını koruması önemli.

        O nedenle AK Parti’nin Kürtlerden oy alabilmek için gizli saklı işlere, arayışlara ihtiyacı yok. Zaten alıyor, daha fazlasını almaması için de hiçbir neden yok.

        LEYLA ZANA’NIN ÇIKIŞI

        İstanbul özelinde devam eden CHP-DEM tartışmasının, esasen yeterince konuşulmayan farklı boyutları var. DEM’de bir grup kendisini mutlak karar verici olarak görüp, gayet açık biçimde İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun desteklenmesini istiyor.

        DEM eş genel başkanı Tülay Hatimoğulları, Gazete Duvar röportajında İstanbul için “Erdoğan, rantçı bir ismi aday yaptı, İstanbul halklarının en doğru kararı vereceğine inanıyorum” açıklamasını yaparak esasen gayet açık biçimde bunu ortaya koyuyor.

        Başak Demirtaş’ın adaylığının engellenmesi, ardından Ahmet Türk’ün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sorunları çözecek güce sahip olduğu vurgusu ve nihayet uzun yıllar suskun kalan Leyla Zana’ın yaptığı çıkış.

        Zana’nın yaptığı çıkışın ana başlığı açık. "Kendi partinize oy verin" diyor DEM tabanına. Bu çağrının etkisi ne kadardır, bu konuda birbirinden farklı değerlendirmeler var. Ancak CHP ile ittifak yapan DEM kanadı, bu yöndeki çıkışlardan duyduğu rahatsızlığı hemen dile getirdi.

        Asıl soru ise tepkilerle ve olup biteni örtme gayretiyle gizlenemeyecek kadar net. DEM’e oy veren kitleler, gerçekten sürekli kendilerine kaybettiren bir denklemin içinde yer almaya devam edecekler mi? Her eleştiri karşısında bu oyları veren milyonlarca insanın değerine vurgu yapanlar, bu tür demokratik tartışmaları “Size oyun oynanıyor” gürültüsü içinde boğmaya çalışıyor.

        Yerel seçimlerin sonuçları ne olursa olsun, bu tartışmayı yok saymak mümkün değil.

        ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ TÜRKİYE İÇİN

        Bu meseleleri konuşurken, adeta “gizli gündem” vurgusu yapılan bir başlık var. Yeni anayasa süreci.

        AK Parti ve Cumhur İttifakı, yeni bir anayasa ihtiyacı üzerinde mutabık olduklarını ve bunu 1 Nisan sonrasında gündeme taşıyacaklarını gayet açık biçimde ortaya koydular. Yeni anayasa bir kimliğe, kesime, alana ya da özel bir başlığa dair değil; Türkiye’nin yeni yüzyılında ihtiyaçlarını karşılayan bir perspektifle tartışılacak. Dolayısıyla muhatabı ayrım gözetmeksizin tüm siyaset ve toplumun her kesimi olacak. Her adresin kapısını çalacak. Elbette bazı parti ya da kesimler katkı sağlamak istemeyebilir. Bazıları da tartışmanın içinde yer alıp uzlaşma sağlayamadan masadan kalkabilir. Ama zaten anayasa süreçleri herkesin mutlak ittifakıyla değil; olabildiğince geniş kesimlerde ele alınıp demokratik mekanizmalara sunulmasıyla gerçekleşme şansı bulabiliyor.

        Mevcut parlamentodaki dengeleri bakıldığında böyle bir anayasa tartışmasının zemini olmadığını düşünenlere de katılmıyorum. AK Parti ve MHP’nin dışında, İYİ Parti, Gelecek, DEVA ve Saadet’in de böyle bir sürecin içinde yer alması sürpriz olmayacaktır. Bu partilerin katkısı, bir ittifak yaklaşımının dışında ve elbette eleştirel duruşlarını koruyarak da mümkün olabilir. CHP ve DEM’in katkı sağlayıp sağlamayacağını ancak süreçte net olarak görme imkanımız olacak. Bugünün şartlarında kesin cevaplar vermek yanıltıcı olabilir.