Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Keşfet

Yıllık iznimin ikinci bölümü hayli maceralı başladı. Oysa Burgazada’ya gidiyordum, keyfim yerindeydi. İşten çıktım,

İZBAN marifetiyle havaalanına kolaylıkla ulaştım. Bagajımı teslim ettim ve uçağa alınacağımız kapının önünde bekleyen kalabalığa katıldım. Kitabımı okurken kulağıma uçağımızın yarım saat rötarlı kalkacağı bilgisi çalındı. Baktım kimsenin umurunda değil.

Yanlış duydum herhalde diyerek uçuş bilgilerini gösteren ekrana doğru yöneldim, yolcuların çoğu da kapının önünde sıra olmaya başladı. Sanırım alanda hiç kimse anonsları dinlemiyor, yanlış işitmemişim, uçak yarım saat rötarlı. Neyse, sıradakiler yerlerine oturdu beklemeye başladık.

Çocukları severim, iyi de anlaşırım. Ancak yeni nesil çocuklar benim bildiklerimden değil sanırım. Sürekli bağırıp çağıran, canhıraş çığlıklar atan, her istediklerini ağlayarak anlatan çocuklar bunlar. Anne ve babaların çoğu ortada bağırıp terör estiren çocuklarına karşı ilgisiz. En ilgili ebeveynler akıllı telefon ve tabletten bir oyun bulup çocuğun eline tutuşturuyor, en fazla on dakika sonra çocuk yine bağırarak ortalarda. Bu ortamda 45 dakika rötarlı uçağa alınmayı bekledik. Nihayet uçağa eriştiğimizde en çok gürültüden kurtulduğuma sevindim. Ama erken sevinmişim.

RUHUMA İYİ GELDİ

Yolculuk boyunca ki Sabiha Gökçen’e iniş izni verilmediği için 25 dakika havada döndük, yaklaşık bir buçuk saat sürekli bağıran bir çocukla birlikte uçtuk. Anne ve babanın çocuğun ne istediğinden haberi yok. Belli ki o uzun bekleyişten ve hayli uzun uçuştan sıkılmış. Nedense çocuklarını oyalamak akıllarına gelmiyor. Çocuk gözünde tek damla yaş olmadan bağırıp durdu. Bir ara ‘açın kapıyı atlayacağım’ demek geldi içimden. İnerken serzenişte bulunan yolculara anne ‘ne yapabilirim hareketsiz durmayı sevmiyor’ dedi.

Ben de nazikçe bir dahaki sefere yanlarına çocuğu oyalayacak oyunlar ve oyuncaklar almalarını önerdim. Neyse ki talihsizliğim uçak inince sona erdi.

Hayli geç bir saatte trafiğe takılmadan Kadıköy’e ulaştım ve Burgazada’ya kalkan son vapuru yakaladım. Vapur seyahati ruhuma ve kulaklarıma iyi geldi.

Bir saat sonra Burgazada’ya vardım. Gece yarısını geçmesine rağmen Ada, tatlı bir serinlik, kıyısını süsleyen restoranlardan yükselen hafif bir müzik sesi ve şen kahkahalar ile karşıladı yorgun misafirini. O gece sessizlik beni bir kez daha büyüledi.

Kulaklarım, beynim, ruhum dinlendi. Yerini yadırgayan ve yastığını arayan biri olmama rağmen rahat bir uyku çektim.

Temiz hava, bol oksijen, güzel bir deniz, yakmayan ama ısıtan bir güneş, klima gerektirmeyen iklim harika bir tatil geçirmemi sağladı. Öyle ki kardeşimin tüm ısrarlarına rağmen bir kez İstanbul’a inmeye razı oldum. Ada’dan hiç dönmek istemedim. Bir dahaki yolculuğa kadar güzel anılarımla avunmaya karar verdim.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar