Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Keşfet Resmi İlanlar

Her yazdığı yanlış çıkan kulis yazarı Abdülkadir Selvi dün de Kemal Kılıçdaroğlu’nun kafasındaki Cumhurbaşkanı adayının Özgür Demirtaş olduğunu yazdı. Sabancı Üniversitesi’nde ders veren Demirtaş daha çok sosyal medyadaki çıkışlarıyla biliniyor; YouTube kanalı ve çok takipçili bir twitter hesabı var. Akademik üretimi sınırlı ama son yıllarda epey ünlü oldu. Selvi’nin kulisiyse yeni değil, daha önce de konuşulan bir senaryonun yeni bir seçim atmosferine girilirken ısıtılıp yeniden önümüze sunulması.

2018 yılında bu köşede “Birileri onu hazırlıyor,” başlığıyla yazmıştım Demirtaş’ın Cumhurbaşkanı adayı olarak muhalefete önerildiğini. Öneren kişi Kemal Derviş’ti, iddiayı da ortaya gazeteci Metin Uca sosyal medya hesabından atmıştı. O günden sonra da taraflar yalanlamadı. Benim o dönemde dikkatimi çeken ismi o zamanlar az bilinen Demirtaş’ın dolaşıma sokulmasıydı. Bu düpedüz geleceğe yönelik bir hazırlıktı. Öyle anlaşılıyor ki 2018’de Derviş gibileri tarafından ekilen tohumlar bugün yavaş yavaş kök salmaya başlamış. Demirtaş’ın adaylığa çok hevesli olduğu da “Ailece siyaset konusunda konuşmayacağız,” demesinden belli. Böyle bir arzusu olmasa reddeder, en azından güler geçer. Ama kapıyı açık bırakıyor. Çünkü aslında bu hazırlığı 10 yıldır yapıyor, arkasındaki en büyük destek de 10 sene önce olduğu gibi Hürriyet gazetesi.

EKONOMİK ÖNGÖRÜLERİ YANLIŞ ÇIKTI

Patronu ve yöneticileri değişse de Hürriyet’in “devlet gazetesi” olma sevdası hala sürüyor. Selvi’nin kulisinden tam 10 sene önce, 19 Ekim 2011’de Hürriyet’te upuzun bir Özgür Demirtaş söyleşisi yayımlanıyor. Gazetelerin akademisyenlerle toplumsal gidişat üzerine uzun mülakatlar yapmaları yaygın, ama Demirtaş o sırada henüz kendisini kanıtlamış bir isim değil. Tek başarısı ortalama bir üniversite olan CUNY’de ömür boyu iş garantisi anlamına gelecek “tenure” statüsü kazanmak o sıralar. Gazete bunu ciddi bir statü olarak sunuyor, Demirtaş’ın “tenure”ü elinin tersiyle itip memleketine dönmesinden adeta bir kahramanlık yaratıyor.

Bir Amerikan üniversitesinde ömür boyu iş garantisi alıp Türkiye’ye dönen ilk ve tek akademisyen Demirtaş değil elbette. Haluk Şahin de zamanında University of Maryland’da böyle bir işi Ercan Arıklı’nın teklifi üzerine bırakıp Türkiye’ye dönmüştü. Bu tercihinden dolayı onunla söyleşi yapıldı mı, hatırlamıyorum. Ancak Demirtaş’ın Sabancı’yı seçmesinde çok pragmatik bir neden var. Birincisi ömür boyu çalışma hakkı kazandığı üniversite MIT ya da Harvard seviyesinde değil, o da ABD’de kalsa bir Daron Acemoğlu ya da Dani Rodrik olmayacak. Bunu bildiği için küçük havuzda büyük balık olmayı tercih etti. Liberal akademisyenlerin üniversitesi Sabancı’da Halil Berktay gibi isimlerle yan yana gelmesi de o zamanki siyasi duruşu hakkında fikir veriyor.

Öyle ya da böyle, hesabı tuttu. Türkiye’de süperstar seviyesine ulaştı. Doğu Ergil’den Nilüfer Göle’ye Türkiye’de medyatik olmayı önemseyen çok akademisyen var, ama Demirtaş kısa sürede neredeyse İlber Ortaylı seviyesinde bir şöhrete ulaştı. Deniz Gökçe, Asaf Savaş Akat gibi zamanında Serdar Turgut’un “Televoleci ekonomistler” dediği kuşağa kıyasla ekonomiyi çok basit anlatabilmesi yıldızını parlattı. Diğer akademisyenlerden daha genç olduğu için – doktorasını 27 yaşında tamamladı – sosyal medyayı kullanmasını, gençlerle iletişim kurmasını bilmesinin faydalarını gördü. Epey bir zamandır ne dese doğrudur muamelesi yapılıyor ona.

“Her dediği doğru çıkan” Demirtaş’ın 2011’deki öngörülerini bugün gülümseyerek okuyorum. “Türkiye’nin gelir-gider dengesi ve borç yapısına bakıldığında Avrupa ve ABD ile kıyaslanmayacak oranda iyi durumdayız,” diyor mesela. Akademisyenlerin yanılma hakları mevcut, 2011’de de bütün dünyada bir Türk ekonomisi rüzgarı esiyordu. Temkinli pek çok akademisyense sıcak para akışına dayalı bir ekonominin balon olduğunu, üretimden tamamen vazgeçip, tarım ülkesi olmasına rağmen tohumu bile ithal etmeyi tercih eden yeni ekonominin sürdürülebilir olmadığı yönünde uyarılarını dile getiriyordu. Bugün iktidar da üretim ekonomisinin önemini fark etti, ama o zamanlar “eski kafalı,” “devletçi,” “dinozor,” ve başka benzeri hakaretler ediliyordu uyaranlara.

Demirtaş ise dönemin liberalleri gibi “Türkiye mali açıdan oldukça büyüdü,” diyordu Hürriyet’e. “Türkiye’nin yatırım yapılabilir seviyeye çıkması ve emeklilik fonlarının gelmesiyle yatırım miktarı da artacak ve refah daha fazla artacaktır.” Dün Bloomberg HT’de bir haberin başlığı: “Yoksulluk sınırı 10 bin TL’nin üstüne çıktı.” Bitmedi, bir bugünkü dolar kurunu aklınızda tutun bir de Demirtaş’ın Türk Lirası hakkındaki 10 sene önceki tespitlerini okuyun: “Orta ve uzun dönemde TL’nin değer kazanacağını düşünüyorum.” Tmm cnm.

KENDİSİ PR YAPIYOR

CHP’nin potansiyel Cumhurbaşkanı adayı bu yanlış öngörülerle mi ülke yönetmeye talip oluyor? Talip oluyor demem boşuna değil, zira benim de aldığım bilgilere göre Demirtaş bizzat Kemal Kılıçdaroğlu’na Cumhurbaşkanı adayının nasıl olması gerektiğine dair sunum yapmış. Herhalde “Cumhurbaşkanı adayının YouTube kanalı olmalı, Twitter’da aktif olmalı,” gibi önerilerle gitti. Kılıçdaroğlu’nun bildiğimiz kibarlığıyla dinlediği, çok da aklına yatmadığı ortada. Zaten kendisi Cumhurbaşkanı olmanın yollarını arıyor, bu yüzden giderek tonunu sertleştirdi ve çıkışlar yapmaya başladı. Kaldı ki muhalefetin elinde İlhan Kesici ve Durmuş Yılmaz gibi ekonomiden anlayan birkaç tane kuvvetli isim zaten var, ama YouTube kanalları yok. Demirtaş da kendi adaylığının bir fantezi olduğunu fark edince, CHP’den bu yönde sinyal gelmeyince devreye Hürriyet’i ve kullanışlı kulis yazarı Selvi’yi soktu.

Kendi kendimden alıntı yapmanın tuzağına düşüyorum ama 2018’de şöyle yazmıştım:

Bir abartı ki sormayın… Hep böyle başlar zaten, medya da sürecin işletilmesinde iyi bir aracıdır. Geçenlerde Özgür Demirtaş’ın ekonominin başına geçmesi için kampanya bile yapıldı… Neden? Birkaç kere televizyonda çok iyi konuşup iyi ‘like’ topladığı için. Şimdilik sadece buraya not düşmüş olayım… İlerleyen yıllarda adını daha çok duyacağız. Birileri onu hazırlıyor ama kim bilir nereye ve ne için…”Adını duyuyoruz ve birileri onu hazırlıyor işte.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar