CHP Genel Başkanı Özgür Özel partisinin seçim başarısının ardından ses tellerinden ameliyat oldu—sadece mitinglerde değil televizyonda da işkence çeker gibi konuşuyordu. Katarak operasyonundan sonra da gözüne ‘trifocal’ mercek yapıldı, uzun yıllardır kullandığı gözlüklerinden de kurtuldu. İlkokulda değiliz gerçi ama burası Türk siyaseti, olur da birisi “dört göz” diye dalga geçer diye endişe etmesine artık gerek yok.
İmaj operasyonu sadece gözlüklerle sınırlı kalmadı, yanağındaki dolgunluğun botox olabileceği konuşuldu ama o hastalığın getirdiği şişkinliktenmiş. Ardından saçlarını boyattığı söylendi, çünkü çekilen fotoğraflarda başındaki kırlar ortadan kalkmış ve birkaç ton boya atılmış gibi duruyordu. George Clooney bile tercih etmiyor, ama saç boyama erkeklerde doğrudan yaşlılık kabulü. Bir de Özel’in özelinde parayı bulduktan, eşinden boşandıktan, terfi aldıktan ve benzer senaryolardan sonraki ilk işi imaj operasyonuna girişen yeni zengin davranışı gibi duracaktı. O yüzden saçlarını boyatmamış olmasına sevindim.
DALGA ETKİSİ
İbrahim Tatlıses’in bir ara maviye çalan tonu da dahil bugüne kadar saçını boyatıp da iyi duran birini görmedim. Özel saç tıraşından sonra berberinin kafasına “wax” sürdüğünü, bu yüzden kırlarının görünmediği açıklamasını yaptı. Uzun zamandır saçıma bir şey sürmüyorum ama bugüne kadar “wax”tan dolayı kırların kaybolduğunu görmedim. Bir de “wax” benim yaşadığım Brooklyn’de siyah arkadaşların tercihi, saçlarında “wave” (dalga) deseni yaratmak için gece yatmadan önce durag’la kapamadan önce sürüyorlar.
Özel’in de bir dalga peşinde olduğu kesin. CHP’nin kendi deyimiyle “santrafor” belediye başkanlarını görmezden gelen iktidar çevreleri onu bağrına basmış durumda. Seçim başarısında en büyük rolü oynayan İmamoğlu ve Yavaş’a karşı, tıpkı bir önceki genel başkanda olduğu gibi iktidar tarafından Erdoğan’ın karşısına potansiyel bir aday olarak konumlandırıyor. Özel de bu dalgadan etkilenip kendisine ayrılan alanla sınırlı kalmayabilir. Dalga geçmiyorum, herhangi bir kurumda sadece hesap kitap işlerinden sorumlu olması gereken bir önceki genel başkan da kendisinin toplumsal dalga yarattığına inanmıştı.
Özgür Özel’in de CHP’nin başına geçişi partideki bir iç uzlaşmanın sonucuydu oysa. Görev tanımı da tıpkı Amerika’daki siyasi partilerinin yöneticileri gibi idareci konumda kalmasıydı. Kendisi de dahil hiç kimsenin ondan genç başkan adayı JFK çıkacağını düşündüğünü zannetmiyorum. Ama geçirdiği sağlık operasyonlarını zamanlamayla birlikte düşününce bunun bir imaj çalışması olmadığına inanmak zor.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nden göz hastalıkları ana bilim dalı başkanı Prof. Dr. Banu Açıkalın’ın TRT Haber’e aktardığına göre Özel’e de yapılan mercek ameliyatı kataraktı olan 50 yaş üzeri hastalara öneriliyor. Mercek ameliyatındaki hedef kitle “zaten görmesi artık azalmış, belli bir yaşı geçmiş…” kişiler. Özel henüz 50 yaşında değil, ama günümüzde ileri yaş sayılamayacak bu dönemin hemen kıyısında. Beklenenden daha erken yaşta katarakt ameliyatı olması talihsizlik, özellikle de “genç lider” algısı açısından. Hastalıkların da algıları var; katarakt ister istemez ilerleyen yaş göstergesi.
Katarak ameliyatı kaçınılmaz ama göze mercek takılması tercih. Her katarakt ameliyatı olanın gözüne ‘trifocal’ yani uzak, orta mesafe ve yakını görmeyi sağlayan mercek takılmıyor ama doktorlar öneriyor. Açıkalın katarakt ameliyatı olmayan hastalara mercek takılmasını tavsiye etmiyor ama pek çok kişi estetik nedenlerden ve gözlüksüz yaşamanın cazibesinden dolayı tercih ediyor.
BEN DE GÖZLÜĞÜ ATMAK İSTEDİM
Özel’in gözlükten kurtulması için önüne çıkan fırsatı değerlendirmesini yıllardır gözlük kullanan ve bir gün kullanmamayı hayal eden biri olarak çok iyi anlıyorum. Özel bu karara ne zaman vardı bilmiyorum, kendisine ulaşma çabalarımı yanıtsız bıraktı. Ancak ben zamanında göz ameliyatı olmayı ciddi ciddi düşündüm, inceledim ve tüm rahatsızlığına rağmen gözlük ve giderek azalttığım kontakt lenste aklamaya devam ettim.
Yerin altına sığınak inşa eden Silikon Vadisi zenginleri kıyamet günü geldiğinde kontakt lens bulamayacakları endişesiyle gözlerini “çizdirdikleri” yani LASIK ameliyatı oldukları zaman ben de özenmiştim halbuki. Türkiye bu ameliyatın çok kolay ve hızlıca yapıldığı, üstelik maliyetin de düşük olduğu bir ülke. Diş ve saç gibi göz sağlığı turizmi için de cazip bir durak. Ancak bugüne kadar kapısını çaldığım hiçbir doktor beni tam olarak gözümü çizdirmeye ikna edemedi.
Bunun bir nedeni konuştuğum her doktorun hala gözlük kullanmasıydı. Gözlük kullanmayan bir göz doktoru bulduğumda da onun lens taktığını bir başka meslektaşından öğrendim. Kendi sağlık serüvenim sırasında konuştuğum bir başka doktor bana meslekleri gereği mikroskopta çok detaylı şeylere bakmak zorunda olduklarını, ameliyatı bu yüzden tercih etmediklerini söyledi. Demek ki çok yakını, çok ufak detayları görmeye engel bu göz ameliyatı.
DURUŞ BOZUKLUĞU VE BAŞKA SORUNLAR
Daha sonra, çok güvendiğim bir başka göz doktoru kendisinin bu ameliyatları yapmaktan vazgeçtiğini anlattı. Hastaları bir süre sonra ona gözle alakası olmayan yeni şikayetlerle gelmeye başlayınca araştırmış: duruş bozukluğu, kamburluk gibi. Göz gözlük ya da lensle mesafeyi hesap etmeye alıştığı için görmeye yardımcı olan aracının ortadan kalkmasıyla beyin yeni hesaplamalar yapmak zorunda kalıyor. Bazı hastalar LASIK ya da benzeri ameliyatlardan sonra mesafeyi hesaplayamadıklarından duruş bozuklukları oluşuyor.
2018’de New York Times yaptığı ayrıntılı bir haberde mağdur hastaların ameliyat sonrası çözülemeyen sorunlarını gündeme getirdi. Ameliyat sonrası bir hasta 20/20 oranında görmeye başlıyor, tabloda okuduğu harfleri de net seçiyordu. Ama üçer üçer görüyordu. Bitmek bilmeyen aşırı göz kuruluğunun yanı sıra aşırı parlama, ışık halkalarını oluşması gibi sorunlar da ameliyattan sonra başka hastalarda kalıcı ve çözülemeyen hasarlar olarak kalıyor. Pek çok doktor bu gibi olası—kendilerince minimal—risklere karşı hastalarını uyarmıyor.
Yakında okuma gözlüğüne başlayacağımı varsayan—hala başlamadım—bir doktor bana da ‘trifocal’ mercek ameliyat önerdiğinde en az altı ay geceleri otomobil kullanmamam gerektiğini tembihledi. Otomobil kullanan biri değilim, arada sırada seyahatlerde kiralıyorum o yüzden hayatımı çok etkileyecek bir durum değil. Ama ilk endişem ya altı aydan fazla sürerse oldu. Ardından, biraz daha detaylı düşündüm.
Otomobil kullanmak yoğun konsantrasyon gerektirir, herhangi bir dikkat dağınıklığı ölümcül sonuçlara neden olabilir. Kağıt üzerinde altı ay geceleri otomobil kullanmamak—kimi doktorlar gündüz de kullanmayı tavsiye etmiyor—büyük bir sorun gibi görünmeyebilir. Ama insanın en az altı ay boyunca dikkat gerektiren bir işten mahrum kalması, benzer konsantrasyonu şart koşan başka uğraşlarına karşı da temkinli olmasına yol açabilir. İş sadece otomobil kullanmamakla sınırlı kalmayabilir.
Benim hayattan altı ay çalabilecek lüksüm var, ama ona rağmen ameliyat olmadım. Hem şahsi hem de profesyonel hayatımın en önemli besin kaynağı kitaplar, filmler, seyahatlerden mahrum kalmak istemedim. Ya altı ay boyunca rahat kitap okuyamasam? Ya film efektlerindeki abartılı ışıklardan, tıpkı otobandaki sokak lambaları gibi altı ay da olsa kaçmak zorunda kalsam? Ekrana bakarken zorlansam? Bu gibi sorunların oluşabilme ihtimali beni caydırdı.
YAKINI GÖREBİLMEK
Belki bunlar tali sorunlar ama asıl iki nedeni daha var ameliyat olmamamın. İlerleyen reçeteme rağmen hala çıplak gözle çok yakını çok net görebiliyorum. Gözlük kullananlar çerçevelerini yukarı kaldırıp telefonu iyice yaklaştırıp bakarken en azından çok kısa mesafe de olsa net görebildiklerinin sevincini iyi bilir. Açıkçası, kozmetik faydaları da var bunun. İyi bir ayna ve ışıkla yüzüme ayrıntılı bakabiliyorum. Gözümün önünü net görebilmek büyük bir ayrıcalık ve bundan feragat etmeye hazır değilim.
Bir diğer nedeni de zaten bilgisayar önünde geçirdiğim saatler yüzünden mükemmel olmayan duruşuma daha fazla fiziki zarar vermemek. Kamburlaşmak, vücut pozisyonumu bozmak, mesafeyi ayarlayama ihtimali beni korkuttu. Gözlük, evet, çok rahat değil ama ergenlikten beri birlikte yaşadığım bir parçam artık. İmaj söz konusuysa zeki görünmeye katkıda bulunduğu da ortada.
Göz dış dünyayı algılama ve analiz etmekteki en önemli organımız olduğu için gerekmedikçe onunla oynamamak en doğru seçenek doktorlara göre. Gözdeki bulanıklık karar verme yetimizi de olumsuz etkiler, neyin ne olduğunu tam seçemeyiz. Gözünün önünde olan biteni ve ileriyi net bir şekilde görebilmek ve dik durabilmek siyasi parti liderleri de dahil hepimizde olması gereken bir özellik.