Boris Berezovski daha küçük bir çocukken bir matematik dâhisi olarak parladı, akademide kalsa belki hep hayal ettiği gibi Nobel Ödülü’nü kazabilirdi. Ama o zengin olmayı tercih etti. Perestroika’nın açtığı yoldan ilerleyen ve kısa sürede Rus ekonomisinin yarısını kontrol eden yedi iş adamından biriydi. Hatta içlerinden en ünlüsü ve en güçlüsüydü, bizzat “oligark” kelimesinin yaygınlaşmasını sağlamıştı. Petrol, Rusya’nın en önemli televizyon kanalı, milli havayolu Aeroflot’un yönetimini eline geçirdi; bir ara ülkenin doğalgaz tekeli ve en kıymetli değeri Gazprom’un başına bile atanması söz konusuydu.
Ona ilk servet kazandıran otomobil bayiliği oldu. O dönemin Rusya’sında bayiler sadece Lada değil, Mercedes gibi otomobilleri de halka yüzde 100 karla satıp akla hayale sığmayan servet ediniyorlardı. Gorbaçov’un reformlarını hayata geçirmek için gelen Boris Yeltsin devletin imkanlarını bu işadamlarına tarihin en karlı anlaşmasıyla peşkeş çekti: Devlet işadamlarından sahibi olduğu şirketlerin hisseleri karşılığında borç alıyor, borcunu ödemekten vazgeçtiğinde de hisseler oligarkların üzerine geçiyordu. Berezovski’yle beraber Gusinski, Khodokovski, Potanin, Friedman ve Aven ülkenin yarısının böyle sahibi oldu. Karşılığında bu yedi isim halk desteği yerlerde sürünen Yeltsin’i ikinci kez seçtirmek için seferber oldu.
Ancak Berezovski diğer oligarklardan hep birkaç adım öndeydi. Başkaları Yeltsin döneminde zengin olurken o bizzat devletin merkezinde yer aldı. Güçlü olmanın değil güçlü görünmenin önemli olduğu Rusya’da oyunun kurallarını öğrendi.
Önce Yeltsin’in yakın çevresinde—başta danışman kızının olduğu “aile” olarak bilineneekipte—yer buldu, ardından da Kremlin’de koltuk kaptı. Sadece bir oligark değil, aynı zamanda bir “kingmaker” ya da kuklanın iplerini elinde tutan ustaydı. Ve en azından bir dönem Rusya’da ondan habersiz kuş uçmuyordu.
Berezovski terör saldırılarıyla boğuşan 90’lar Rusya’sında suikast girişimlerine maruz kaldı, aracının bombalanmasının ardından şoförünün vücudunun parçaları kucağına düştü ama kendisi kurtuldu. Kendi sonunu ise alkolik ve kontrolden çıkıp koltuğunu devretmek zorunda kalan Yeltsin’in yerine özel olarak yerleştirdiği yeni bir lider hazırladı.
*
Berezovski’nin yükselişi ve düşüşünü anlatan “Partriots” adlı oyun Londra’dan sonra bugünlerde Broadway’de perde açmaya hazırlanıyor. Şu anda ön gösterimdeki oyunu kaleme alan şöhreti “The Crown” dizisiyle arttıkça artan Peter Morgan.
Netflix’in ilk tiyatro yapımı olan “Patriots” adlı tiyatro oyunu da belli ki ileride yapılması muhtemel bir televizyon dizisinin ilk tohumu. Morgan’ın bilindik taktikleri yine ustalıkla sergileniyor ve kapalı kapılar ardındaki konuşmaların adeta tapeleri önüne gelmiş gibi diyaloglarla ilerliyor. Tabii ki iki insan arasında devletin ya da sarayın en tepesinde neler konuşulduğunu bilmiyoruz ama Morgan yıllar içinde bu konuşmalar sanki gerçekmiş gibi bize sunmayı başardı.
Oyunun hemen başında Berezovski ve o dönemki St. Petersburg belediye başkan yardımcısı telefonda konuşuyorlar. Kentin en önemli meydanında şube açmak isteyen oligark, belediye başkanı yardımcısına ne gerekiyorsa vermeye hazır. Mercedes otomobil mesela? Ama belediye başkan yardımcısı ilkelerine bağlı biri, rüşvetle satın alamayacak kadar görevine sadık. Bu telefon görüşmesi ikilinin uzun sürecek ilişkilerinin de başlangıcını simgeliyor. O bayi elbette açılıyor.
Seçimlerin ardından yeni başkanın ekibinde bir öncekine sadakatinden dolayı görev almayan başkan yardımcısı bu sefer Berezovski’yi arıyor ve otomobil bayii zamanından kendisine olan vefa borcunu hatırlatıyor. Rusya’nın yeni ekonomisinde iki kız çocuklu ailesini geçindirmekte zorlandığı için oligarktan bir devlet görevine atanması için aracı olmasını istiyor. Geçim sıkıntısı o kadar büyük ki evi ancak taksicilik yaparak döndürüyor.
KGB olmaz mı mesela? Ne de olsa belediyeden önce KGB’de çalışmış, “Baharın Onyedi Anı” adlı televizyon dizisini izledikten sonra da hayali James Bond olmanın hayalini kurmuştu. Ancak Berezovski’nin de yüzüne vurduğu gibi KGB ona ikinci sınıf casus muamelesi yapıp Doğu Almanya’ya gönderdi. İyi casuslar ABD ya da İngiltere’de görev yaparken.
Berezovski kendisinden yardım isteyen bu taksi şoförünü kolay kontrol edilip devlet içine yerleştirilecek, kendisine sadakati hiçbir zaman aksatmayacak bir piyon olarak görüyor. Bu yüzden de yardımcı oluyor, Boris Yeltsin’in kızı Tatiana üzerinden ona Moskova’da bir iş buluyor. Böylece Vladimir Vladimiroviç Putin adlı taksi şoförü Moskova’ya taşınıyor ve dünya tarihinin akışını değiştirecek tarih böylece başlıyor.
*
“Patriots” bir Wikipedia sayfası kadar gerçeklere sadık. Zaten Morgan’ın olayların akışını değiştirmesi, dramatik etki adına hayali sahneler icat etmesine gerek kalmayacak kadar çarpıcı bir tarih bu. İlk 15 dakikada sadece Putin hikayeye dahil olmuyor, defalarca Berezovski’yi arayıp randevu almak isteyen “bir çocuk”la da nihayet görüşüyor. Böylece Roman Abramoviç’in yükselişine, hatta bir süre sonra kendisini geçmesine yardımcı oluyor.
Berezovski bir süre sonra sadece Putin’le değil, İngiltere tarihinin gördüğü en büyük davalardan birinde Abramoviç’le de karşı karşıya geldi. Pek çoğumuz bu tarihe tanıklık ettiğimiz için “Patriots”ın nasıl sonlandığını aktarmak sürprizi bozmak anlamına gelmez; Berezovski açtığı iki cephede de yeniliyor ve İngiltere’de hem itibarını, hem gücünü hem de parasını kaybetmiş ezik, gözden düşmüş bir Rus zengini olarak ölüyor. Kendisini asarak intihar mı etti, Putin’in adamları intihar süsü mü verdi? Tarihin kararını veremediği bu konuda oyun da kararı izleyiciye bırakıyor.
Yakın tarihi en ince ayrıntısına kadar bilenler için bile “Patriots” hem merak uyandırıcı hem de tüyler ürpertici. Gerçi ikinci perdede, bugünkü Ukrayna işgaline Batı’nın tepkisine uygun olarak bir demokrasi kahramanı ya da şehidi yaratılmaya çalışılıyor Berezovski’den. Rus oligark sürgündeyken gerçekten de Putin’in otoriterliğine karşı kamuoyu oluşturmaya çalıştı. Hatta Putin’i iktidara taşıyan Moskova’daki bombalamaların tezgah olduğunu, kritik suikastların arkasında da parmağı olduğuna dair iddialı çıkışlar yaptı.
Ama bu çabalarının hiçbiri samimi değildi. Kendisi de çarpık düzenin kirli bir üyesiydi; öfkesiyse Putin’in hükümdarlığında iktidarını ya da servetini sürdürememesineydi. Putin’e biat etse çark aynen işlemeye devam edecekti. Ama Putin’e biat etmemesi de demokrasiye olan inancından değil, şişmiş egosu ve bu ego yüzünden gerçekleri görememesindendi.
*
Berezovski zayıflayan Yeltsin’den sonra kontrol edebileceği, parmağında oynatabileceği bir devlet başkanı istiyordu. Memur kılıklı, kısa boylu, hiç karizması olmayan Putin bu role kağıt üzerinde çok uygun gözüküyor ama göreve gelir gelmez ilk işi oligarklara boyun eğmek değil, onları dize getirmek oldu.
Marsha Lipman’ın aktardığına göre Yeltsin’in ikinci Cumhurbaşkanlığı sırasında başbakan yardımcısı olarak görev yapan Boris Nemtsov bir keresinde Berezovski’yi uyarıyor. Putin’in yanında asla bir “kingmaker”ı kabul etmeyeceğini söylüyor: “Onu desteklediğin için seni asla affetmeyecek.” Buna karşılık Berezovski sadece gülüyor ve “Sen hiçbir şeyden anlamıyorsun,” diyor. Davos’ta farklı konularda benxer uyarılarda bulunan George Soros’u da dinlemiyor.
Putin göreve gelir gelmez önce Berezovski’nin en önemli silahı olan televizyonunu elinden alıyor; Abramoviç’i bile adeta ders vermek için uzaklara vali olarak sürüyor, en ufak bir eleştiriyi susturuyor ya da rakiplerini düpedüz yok ediyor—bazen şaibeli suikastlarla.
Diğer oligarklar kısa sürede Putin’in ülkesinde yeni sistemin nasıl işlediğini anlayıp hizaya geldiler. Dahası hepimizin bildiği gibi Putin bugün hala dimdik ayakta. Onu ne oligarklar devirebildi, ne de Ukrayna’daki savaştan beri karşısında koalisyon olarak dizilen Batı ittifakı. Hatta son seçimlerde halkın büyük çoğunluğunun oylarıyla bir kez daha devlet başkanı seçildi. Rusya’daki seçimlerde şaibe olmadığını hiç kimse söyleyemez, ama Putin’e yönelik halk desteğinin sadece çalınmış oylarla açıklanması da kolaycılık olur.
“Patriots” bu konuya doğrudan değinmiyor, ama iki buçuk saatlik oyunda yer yer bu kısa boylu taksi şoförünün neden Rusya’nın en güçlü insanına dönüştüğünün yanıtı veriliyor: Yeltsin’in önünü açtığı Rusya rüşvetin, hırsızlığın, çürümüşlüğün kol gezdiği, yedi adam zengin olurken halkın süründüğü bozuk bir düzendi. Nispeten dürüst bir bürokrat olarak hayata atılan Putin bizzat bu çürümüşlüğün ceremesini çekti, Sovyet imparatorluğunun itibarının Batı’ya açılmak adına nasıl ayaklar altına alındığını gördü ve ülkesine saygınlık kazandırmaya ant içti. Kendisi bu arada yeni bir Çar’a dönüştü, oligark düzenini de yıkmayıp sadece kendisine bağladı ama en azından Rusya’nın devraldığı Yeltsin’in dalga geçilen ülkesinden yine dünya devine getirmeyi başardı.
En büyük bedeli sistemin yedi ayağından biri olan Berezovski’nin ödemesi sadece ironik olabilir. En çok kâr eden de oydu.
*
“Patriots”ın en çarpıcı anında Putin’in Başbakan atanmasını aralarında tartışırken Tatiana Yeltsin bir ara “Emin misin?” diye soruyor Berezovski’ye. Tatiana Yeltsin’in ilk günden beri Putin’e dair soru işaretleri olduğu biliniyor. “Biraz küçük biri,” diyor Putin için. “Kısa boylu değil küçük gibi duruyor. Küçük tehlikelidir. Küçük, benim tecrübelerime göre, hep büyük gibi algılanmak ister.” Gerçekten böyle bir diyalog geçti mi, yoksa Peter Morgan’ın hayal gücü mü bilmiyorum ama sadece siyaset için hayati değil, adeta hayatın sırrı gibi bir cümle bu.
Oyundan çıktığımda ister istemez Türkiye’de kolay kontrol edebilecek gibi gözüken benzer bir adamın geçen sene Cumhurbaşkanı seçilseymiş olabilecekleri düşündüm. Belki de bir mucize eseri bu tehlikeyi atlattık.
Kaynakça
Cottrell, Robert. “Mr. Bigsky,” New York Review of Books, 19 Ekim 2000.
Freeland, Chyristia. “Sale of the Century: Russia’s Wild Ride from Communism to Capitalism,” Eylül 2000: Crown Business.
Lipman, Marsha. “Boris Berezovsky: An Oligarch Dies,” New Yorker, 26 Mart 2013.
Morgan, Peter. “Patriots,” Temmuz 2022: Faber and Faber.
Remnick, David. “How Russia is Ruled,” New York Review of Books, 9 Nisan 1998.
Soros, George. “Who Lost Russia?” New York Review of Books, 13 Nisan 2000.