Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Sedat Simavi Televizyon Ödülü: Ryan Murphy
Plastik cerrah kocasını uzama engelli erkek dadıyla aldatan eş, tekerlekli sandalyeyle sahneye çıkıp dans eden ve şarkı söyleyen bir lise öğrencisi, konuşma özürlü bir okul müdürü, okulun en yakışıklı erkeğiyle çıkan şişman bir genç kız… Sadece televizyon ya da sinemada değil, gündelik hayatta bile görmezden gelinmeye mahkum, dayatılan ezberlerin ve standartların dışına çıkan ötekiler çağımızın yaşayan en büyük televizyon dehası Ryan Murphy’nin karakterlerinden sadece birkaçı.
“Nip/Tuck”tan “American Horror Story”e, “Glee”den “Hollywood”a bildiğimiz bütün kalıpları yerle bir etmeye ve sürekli üretmeye devam ediyor Murphy. Hollywood’da ilk işe başladığında koca sette kendisi dışında cinsel kimliğini açıkça söyleyen bir kişi bile yokmuş. Şimdi Murphy imparatorluğu LGBT+ topluluğuna hem ekranın önünde hem de kameranın arkasında eşit imkan tanıyor. Trans oyuncular, yönetmenler, siyah veya LatinX karakterler nüfus yoğunluğuna göre değil yeteneğe ve görünürlüğün önemine göre yer alıyor Murphy projelerinde. “Pose”dan “The Politician”a uzanan bu çok çeşitli diziler insanın kendi kimliğinden korkmaması için özgüven aşılıyor.
Yıllar önce “Glee”yi izlediğimde bu lise dizisinin alıştığımız hiçbir şeye benzemediğini görmüştüm; Murphy’nin Netflix için yaptığı “The Politician” ve “Hollywood” devrimin tamamlanmış ürünleri. Murphy’nin bütün numaralarını en iyi kullandığı, bugüne kadarki bütün işlerinden izler taşıyan ürünüyse -bana kalırsa- “The Politician.”
Murphy’nin çoğu dizisi hala anlaşılmamaya mahkum birçok çevrede; bu yüzden yerden yere de vuruluyor. Çok yüzeysel, çok Amerikalı, çok şu çok bu… Ama bütün dâhilerin ödediği bedel bu değil mi? Murphy dizileri elbette abartılı, fazla “camp” ve yüzeysel ama eğlendiri. Ama aynı zamanda dönüştürücü de.
“Glee”deki feminen Kurt’ten “The Politician”da cinsel kimliği geçişken olan ama üzerine bile durulmayan ana karaktere kadar görünürlük konusunda hayatta da dizilerle birlikte ne kadar yol alındığı ortada. Murphy ayrıca “Normal Heart” ve “Boys in the Band” uyarlamalarıyla ondan önce gelen LGBT+ külliyatına saygısını da gösteriyor ve bu klasikleri yeni kuşlaklarla buluşturuyor. Aynısını Versace, O.J. ve yakında yayınlanması beklenen Clinton dizileriyle Amerikan tarihi için de yapıyor.
12 Haziran’da “The Politician”ın ikinci sezonu çıkıyor ve hepimizdeki bu bıkkın ruh haline ilaç gibi gelecek.
Kendi kendime bu ödülü ona teslim ederken başımızdan hiçbir zaman eksik olmamasını diliyorum.
*
Not: Birkaç gün hiçbir şey okumayıp yazmamaya ihtiyacım var. Kısa bir ara…
- Berlin döneri1 hafta önce
- En büyük numarası hiç numara yapmaması1 hafta önce
- Rock'ta ve siyasette son 20 yılın hesaplaşması1 hafta önce
- Brooklyn-Paris hattında bir kayıp2 hafta önce
- Bir incik peşinde2 hafta önce
- Kasabanın ucundaki karanlık3 hafta önce
- Apartıman'da bir harf fazla3 hafta önce
- Gözü çizdirmek3 hafta önce
- 27 saniyede 15 bıçak darbesi3 hafta önce
- Rus oligarklar Putin'i nasıl seçtirdi1 ay önce